
Esas No: 2015/13201
Karar No: 2015/13201
Karar Tarihi: 21/3/2019
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
NURCAN ÖZTOK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/13201) |
|
Karar Tarihi: 21/3/2019 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Serruh KALELİ |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
Raportör |
: |
M. Emin
ŞAHİNER |
Başvurucu |
: |
Nurcan ÖZTOK |
Vekili |
: |
Av. Mine
HARMAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hizmet sürelerinin zamanaşımına uğradığı
gerekçesiyle emeklilik süresinden sayılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından sunulan görüş başvurucuya tebliğ
edilmiş; başvurucu, süresi içinde Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını
sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu 9/10/1971 tarihinde Zonguldak Ereğli Mehemli İlkokuluna öğretmen olarak atanmış ve 12. derecenin
1. kademesinden çalışmaya başlamıştır.
9. Başvurucu daha sonra 11/11/1980 tarihinde istifa ederek
Almanya"ya gitmiştir. 23/8/1985 tarihinde yeniden göreve başlamak için başvuru
yapan başvurucunun talebi kabul edilmiş ve başvurucu 31/3/1986 tarihinde 8.
derecenin 2. kademesinden yeniden Tekirdağ Merkez Atatürk İlkokulunda göreve
başlatılmıştır.
10. Başvurucu 17/7/2006 tarihinde kendi isteği ile emekli
olmuştur.
11. Başvurucunun aylık bağlanmasına esas hizmet süresi
hesaplanırken kendisinin ilk çalışma dönemi olan 9/10/1971-11/11/1980 tarihleri
arasına tekabül eden yaklaşık 9 yıl 1 aylık hizmet süresi dikkate alınmamıştır.
Bu şekilde idarece başvurucuya yeniden göreve başladığı tarihle emekli olduğu
tarih arası döneme tekabül eden toplam 20 yıl 4 ay 14 gün üzerinden emekli
olduğu bildirilmiştir.
12. Başvurucu, emeklilik süresine katılmayan yaklaşık 9 yıl 1
aylık hizmetinin emeklilik süresine eklenmesi ve eksik hizmet süresi üzerinden
emekli edilmesine ilişkin idari işlemin bu şekilde düzeltilmesi talebiyle
7/8/2006 tarihinde Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne (İdare/Sandık)
başvurmuştur. İdare 11/10/2006 tarihinde başvurucunun talebini reddetmiştir.
13. Başvurucu, talebinin reddi üzerine Ankara 7. İdare
Mahkemesinde İdare aleyhine dava açarak davalı İdarenin 11/10/2006 tarihli
işleminin iptal edilmesine ve kendisine dava konusu işlem nedeniyle yoksun
kaldığı parasal hakların da tazminat olarak ödenmesine karar verilmesini
istemiştir.
14. Davalı İdare ise cevap dilekçesinde başvurucunun emeklilik
istediği tarihten en az altı ay önce emekli keseneklerini faizsiz olarak geri
vererek ihya talebinde bulunması gerektiği hâlde böyle bir talepte bulunmadığını,
ayrıca istifa ettiği tarih ile tekrar göreve başladığı tarih arasında beş
yıldan fazla bir zaman bulunması nedeniyle bu döneme ilişkin haklarının
zamanaşımına uğradığını ileri sürmüş; davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
15. Yargılama devam etmekte iken Ankara 7. İdare Mahkemesi
7/2/2017 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Anılan karar üzerine
Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) 16/5/2007 tarihli işlemiyle başvurucunun
tasfiye olan 9 yıl 1 ay hizmet süresinin 15/8/2006 tarihinden itibaren emeklilik
işlemlerinde dikkate alınarak oluşan 1.066,25 TL aylık farkı, 42,65 TL ek ödeme
farkı ve 9.729,98 TL ikramiye farkı başvurucu adına tahakkuk ettirilmiş ve bu
miktar kendisine ödenmiştir.
16. Yargılama sonunda Ankara 7. İdare Mahkemesi 12/12/2007 tarihli
kararı ile 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu hükümlerine göre istihkak sahiplerine ödenecek parasal hakların
zamanaşımına uğrayabileceği, hizmetlerin ise zamanaşımına uğramasının söz
konusu olamayacağı, bu itibarla başvurucunun 9/10/1971-11/11/1980 tarihleri
arasındaki hizmet süresinin zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceğinden
dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle anılan işlemin
iptaline ve başvurucunun tazminat isteminin kabulüne karar vermiştir.
17. Kurum tarafından temyiz edilen bu karar, Danıştay Onbirinci Dairesinin (Daire) 20/11/2010 tarihlikararı
ile bozulmuş olup bozma gerekçesininilgili kısımları
şöyledir:
"...5434 sayılı Kanun"un 87. maddesinde,
istifa etmiş sayılanların, emeklilik hakkı tanınan vazifelerden ayrılması
halinde, Sandıkla ilgililerin kesileceği ve o tarihe kadar aylık ve
ücretlerinden kesilerek Sandıkta birikmiş keseneklerinin faizsiz olarak
kendilerine ödeneceği, 117. maddesinde de, bu Kanun gereğince çeşitli adlarla
ödenecek paralardan, istihkak kesbedildiği
tarihlerden itibaren beş yıl sonuna kadar alınmayan veya yazı ile müracaat
edilerek aranmayanların Sandık lehine zamanaşımına uğrayacağı kuralı
getirilmiştir.
Diğer taraftan, aynı Kanun"un 102. maddesinde,
Sandıkta birikmiş emekli keseneklerini geri almış bulunanların, emeklilik hakkı
tanınan bir vazifeye geçmeleri halinde, aldıkları paraları, aldıkları tarihten
itibaren ödeyecekleri tarihe kadar hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte
toptan Sandığa geri vermeleri halinde, Sandıkla ilgilendirilecekleri ve eski
fiili ve itibari hizmet müddetlerinin yenilerine ekleneceği, ancak; istekleri
ile emekliye ayrılacak olanların bu paraları istek tarihlerinden en az 6 ay
önce, kendileri veya dul yetimleri tarafından Sandığa ödenmesi gerektiği,
aldıkları paraları, yukarıdaki süreler içinde geri vermeyenler ile paraları
zaman aşımına uğramış bulunanların, emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk
defa alınmış sayılacağı kurala bağlanmıştır.
Belirtilen madde hükümlerinin birlikte
incelenmesinden, Sandığa tabi görevde bulunmakta iken bu görevlerinden
ayrılanların, Sandıkta birikmiş keseneklerini almış olmalarıveya
bu keseneklerinin zamanaşımına uğramış olmaları halinde, yeniden emeklilik
hakkı tanınan bir göreve atandıklarında, hizmetlerini ihya etmemeleri durumunda
emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa atanmış sayılacaklarından bu
durumda olanların keseneklerininzamanaşımına uğraması
nedeniyle, söz konusu keseneklerin ilişkin olduğu hizmet sürelerinin de zamanaşımına
uğrayacağı (tasfiye edilmiş hizmet olarak kabul edileceği), bu nitelikteki
sürelerin ancak 5434 sayılı Kanun"un 102. maddesinde belirtilen koşullarla ihya
edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının ilk defa
9.10.1971 tarihinde öğretmen olarak atandığı, 11.11.1980 tarihinde bu
görevinden istifaen ayrıldığı, daha sonra 31.3.1986
tarihinde tekrar öğretmen olarak göreve başladığı, 17.7.2006 tarihinde isteği
üzerine kurumunca 29 yıl 5 ay hizmet süresi üzerinden emekliye sevk edildiği,
ancak, Sandıkça davacının 9.10.1971-11.11.1980 tarihleri arasındaki hizmet
sürelerinin zamanaşımına uğraması, emeklilikten önce ihya talebinde bulunmaması
nedeniyle, belirtilen tarihler arasındaki hizmet süresi değerlendirme dışı
bırakılmak suretiyle 20 yıl 4 ay üzerinden davacıya aylık bağlanması üzerine
görülen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda davacının 9.10.1971-11.11.1980
tarihleri arasında geçen hizmet sürelerine ilişkin keseneklerinin zamanaşımına
uğramış olması nedeniyle, belirtilen tarihler arasındaki hizmet süreleri de
zamanaşımına uğrayacağından, tekrar göreve başladığı 31.3.1986 tarihinde
emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa atanmış sayılacağı açıktır.
Buna göre, davacı tarafından emeklilik
isteminden 6 ay önce söz konusu hizmetlerin ihya edilmesi için talepte
bulunulmadığından, davalı idarece, zamanaşımına uğrayan hizmet süreleri
değerlendirme dışı bırakılmak suretiyle davacıya aylık bağlanmasında hukuka aykırılık
görülmemiştir..."
18. Anılan bozma kararı üzerine İdarece tesis edilen yeni bir
işlem ile, mahkeme kararına istinaden ilave edilen 9 yıl 1 aylık hizmetin
15/8/2006 tarihinden itibaren tenzil edilerek söz konusu dönem için tahakkuk
ettirilen aylık ve ikramiye farkları başvurucu adına borç çıkarılmıştır.
Başvurucu da mezkûr iptal kararına ve borç çıkarma işlemine istinaden maaş
farkı olarak almış olduğu söz konusu tutarı faiziyle birlikte taksitler hâlinde
iade etmek durumunda kalmıştır.
19. Bozma ilamına uyan Mahkeme, Daire
kararında yer alan gerekçelerle 16/3/2011 tarihli kararı ile davanın reddine
karar vermiştir.
20. Başvurucu tarafından temyiz edilen bu karar, Dairenin
31/5/2013 tarihli kararı ile onanmıştır. Karar düzeltme talebi de aynı Dairece
incelenmiş ve 24/3/2015 tarihli karar ile reddedilmiştir.
21. Karar düzeltme isteminin reddine ilişkin ilam başvurucuya
13/7/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 30/7/2015 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
22. SGK Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 12/10/2018
tarihli yazısında; başvurucunun istifa suretiyle görevinden ayrılması,
11/11/1980 tarihinden itibaren beş yıl içerisinde Sandığa tabi bir hizmeti
bulunmaması ve aynı süre içerisinde emekli keseneklerini talep etmediğinden söz
konusu keseneklerinin zamanaşımına uğraması nedeniyle yapılan işlemlerde hukuka
aykırılık bulunmadığı bildirilmiştir. SGK bununla birlikte 31/5/2006 tarihli ve
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun geçiş
hükümlerini düzenleyen geçici 4. maddesinin on altıncı fıkrasıyla kesenekleri
zamanaşımına uğramış olması nedeniyle hizmetleri tasfiye edilmiş sayılanların
bu hizmetlerinin, geçici 4. maddenin yürürlük tarihi olan 2008 yılı Ekim ayı
başından itibaren canlandırılacağı belirtilmiştir. Yazıda başvurucuya 1/10/2008
tarihinden itibaren söz konusu hizmetleri emeklilik işlemlerinde
değerlendirilerek 23.378,62 TL aylık farkı ile 935,14 TL ek ödeme farkı
tahakkuk ettirildiği açıklanmıştır. Bu kapsamda başvurucuya 17/7/2006 tarihinde
isteğiyle emekliye sevk edilmesi üzerine 15/8/2006 tarihinden itibaren emekli
aylığı bağlandığı ve bu tarihte mevcut 20 yıl 4 ay 14 gün hizmet süresinden
emekli ikramiyesi ödendiği belirtilmiştir.
23. SGK bununla birlikte başvurucuya 1/10/2008 tarihinden
itibaren canlandırılan 9 yıl 1 ay hizmetine karşılık emekli ikramiyesi
ödenmesine ise kanunen imkân bulunmadığını bildirmiştir. Dolayısıyla
başvurucuya ilave edilen hizmet süreleri karşılığında 1/10/2008 tarihinden
geçerli olmak üzere aylık farkı tahakkuk ettirilirken aynı hizmet süresi için
ayrıca ikramiye farklı tahakkuk ettirilmediği vurgulanmıştır. Sonuç olarak söz
konusu tasfiye edilen hizmetler için 15/8/2006-1/10/2008 tarihleri arasındaki
döneme ilişkin emekli ikramiyesi farkı veya emekli aylığı farkı ödemesi
yapılmasına kanun gereği imkân bulunmadığı ifade edilmiştir.
IV.İLGİLİ HUKUK
A. Mevzuat Hükümleri
24. Olay tarihinde yürürlükte olan 5434 sayılı Kanun"un mülga
87. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Aşağıda yazılı sebeplerle, emeklilik
hakkı tanınan vazifelerden ayrılanların, Sandıkla ilgileri kesilir ve o tarihe
kadar aylık ve ücretlerinden kesilerek Sandıkta birikmiş kesenekleri (34 ve 38
inci maddelerde yazılı kesenek ve karşılık toplamlarının kesenek itibar edilen
kısımları dahil) faizsiz olarak kendilerine ödenir.
a) (Değişik: 9/6/1952-5951/4 md.) İstifa edenler; (Milletvekilliğine seçilmek üzere
seçim kanununda yazılı müddet içinde istifa etmiş olupta
milletvekili seçilmiş bulunanlar hariç)
..."
25. Olay tarihinde yürürlükte olan 5434 sayılı Kanun"un mülga
102. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Sandıkta birikmiş emekli keseneklerini
geri almış bulunanlarla, toptan ödeme yapılmış olanlardan, 98 inci maddenin
vazifeye alınmaya ait hükümleri mahfuz kalmak üzere, emeklilik hakkı tanınan
veya 130 uncu maddede gösterilen vazifelere, belediye başkanlığına, illerin daimi komisyon üyeliklerine geçenlerden, aldıkları paraları,
aldıkları tarihlerden itibaren ödiyecekleri tarihe
kadar hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte toptan Sandığa geri verirlerse;
Tayin veya seçilme tarihindeki yaşlarından,
emeklilik hakkı tanınan vazifelerde evvelce geçen fiili hizmet müddetlerinin
indirilmesinden sonra kalan yaş sayısı 35 i
geçenlerden, 14 üncü maddenin (e) fıkrası uyarınca tamamlayıcı kesenek alınmak şartiyle, Sandıkla ilgilendirilirler ve eski fiili ve
itibari hizmet müddetleri yenilerine eklenir.
Ancak;
a) İstekleri ile emekliye ayrılacak olanların
bu paraları istek tarihlerinden en az 6 ay önce,
b) Kurumlarınca re"sen
(malullük, yaş haddi dahil) emekliye ayrılacak olanlarla ölenlerin, görevleri
ile ilgilerinin kesildiği tarihlerden itibaren en geç 6 ay içinde,
Kendileri veya dul yetimleri tarafından
Sandığa ödenmiş olması şarttır.
Aldıkları paraları, yukardaki süreler içinde
geri vermiyenler ile paraları zamanaşımına uğramış
bulunanlar emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa alınmış sayılırlar.
..."
26. Olay tarihinde yürürlükte olan 5434 sayılı Kanun"un mülga
117. maddesi şöyledir:
"Bu kanun gereğince çeşitli adlarla
ödenecek paralardan; istihkak kesbedildiği
tarihlerden itibaren beş yıl sonuna kadar alınmıyan
veya yazı ile müracaat edilerek aranmıyanlar Sandık
lehine zamanaşımına uğrar. "
27. 5510 sayılı Kanun"un geçici 4. maddesinin on altıncı fıkrası
şöyledir:
"Kesenek veya toptan ödemeleri
zamanaşımına uğramış olması nedeniyle hizmetleri tasfiye edilmiş olanların,
tasfiye edilmiş süreleri bu Kanuna göre birleştirilecek hizmetlerden kabul
edilir."
B. Yargı Kararları
28.Dairenin 26/4/2011 tarihli ve E.2008/1916, K.2011/2912 sayılı
kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...Diğer taraftan, aynı Kanun"un 102.
maddesinde, Sandıkta birikmiş emekli keseneklerini geri almış bulunanların,
emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye geçmeleri halinde, aldıkları paraları,
aldıkları tarihlerden itibaren ödeyecekleri tarihe kadar hesaplanacak kanuni
faizi ile birlikte toptan Sandığa geri vermeleri halinde, Sandıkla
ilgilendirilecekleri ve eski fiili ve itibari hizmet müddetlerinin yenilerine
ekleneceği, ancak; istekleri ile emekliye ayrılacak olanların bu paraları istek
tarihlerinden en az 6 ay önce, kendileri veya dul ve yetimleri tarafından
Sandığa ödenmesi gerektiği, aldıkları paraları, yukarıdaki süreler içinde geri
vermeyenler ile paraları zamanaşımına uğramış bulunanların, emeklilik hakkı
tanınan bir vazifeye ilk defa alınmış sayılacağı kurala bağlanmıştır.
Belirtilen madde hükümlerinin birlikte
incelenmesinden, Sandığa tabi bir görevde bulunmakta iken bu görevlerinden
ayrılanların, Sandıkta birikmiş keseneklerini almış olmaları veya bu
keseneklerinin zamanaşımına uğramış olmaları halinde, yeniden emeklilik hakkı
tanınan bir göreve atandıklarında, hizmetlerini ihya etmemeleri durumunda
emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa atanmış sayılacaklarından; bu
durumda olanların keseneklerinin zamanaşımına uğraması nedeniyle, söz konusu
keseneklerin ilişkin olduğu hizmet sürelerinin de zamanaşımına uğrayacağı
(tasfiye edilmiş hizmet olarak kabul edileceği), bu nitelikteki sürelerin ancak
5434 sayılı Kanun"un 102. maddesinde belirtilen koşullarla ihya edilebileceği
sonucuna ulaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının ilk defa
01.03.1970 tarihinde memur olarak göreve başladığı 01.03.1972-01.10.1973
tarihleri arasında 1 yıl 7 ay, 01.12.1973-01.051974 tarihleri arasında 5 ay,
01.01.1975-01.10.1980tarihleri arasında 5 yıl 9 ay hizmeti olmak üzere toplam 7
yıl 9 ay hizmetinin bulunduğu, 23.09.1985 tarihinde Akfa
Çay Sanayi A.Ş."de Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi
olarak göreve başladığı, fasılalı Sosyal Sigortalar Kurumu hizmetinden sonra
10.08.1987 tarihinde tekrar Sandığa tabi göreve başlayarak 03.10.2006 tarihine
kadar görev yaptığı anlaşılmıştır.
Olayda, davacının Sandığa tabi görevden
ayrıldığı (08.09.1980 tarihinden "5434 sayılı Kanun"un 31. maddesi
uyarınca ay başlarından sonra vazifeden ayrılanlar için ayrıldıkları ayın
tamamının fiili hizmet müddetinden sayılacağı" kuralı gereğince)
01.10.1980 tarihinden Akfa Çay Sanayi A.Ş."de Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi göreve başladığı
23.09.1985 tarihine kadar geçen sürelerin zamanaşımına uğradığından
bahsedilemeyeceğinden bu gerekçeye dayanılarak işlemin iptali yolunda verilen
İdare Mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır..."
29.Dairenin 27/6/2007 tarihli ve E.2005/1222, K.2007/6239 sayılı
kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...Mersin Bahçelievler İlköğretim okulu öğretmeniyken
emekliye sevkedilen davacının 29.7.1967- 3.8.1980
tarihleri arasında Sandığa tabi geçen sürenin zamanaşımına uğradığı
belirtilerek toplam hizmet süresinin 25 yılın altında kaldığı için emekliye
sevk onayının iptali ve görevine iadesinin sağlanması yolundaki yolundaki işlemin dava konusu yapılması sonucunda, Ankara
2. İdare Mahkemesi 30.9.2004 günlü, E:2002/1806, K:2004/1351 sayılı kararıyla;
olayda davacının 1.8.1969 ila 1.9.1980 tarihleri arasında 8 yıl 3 ay 14 gün
hizmetinin bulunduğu ve başvurup keseneklerini talep etmediğiiçin
5434 sayılı Yasanın 117. maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığı öte yandan
istifa ettikten sonra tekrar göreve başladığı tarihten (9.5.1988) itibaren
anılan Yasanın 102. maddesi uyarınca hizmetlerinin ihyasını talep etmediğinden emekliye
sevk edildiği 4.9.2002tarihi itibarıyla toplam hizmet süresinin 25 yılın
altında kaldığı belirtilerek emekli sevk onayının iptali istenilmişse de, Muş
Bağ- Kur İl Müdürlüğünün dosyada mevcut yazısına göre davacının 1.3.1983 tarihi
itibarıyla tescilinin yapıldığı, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün davacının
1.9.1975 tarihinden itibaren kesintisizSandık iştirakçisiolduğunun bildirilmesi üzerine Bağ-Kursigortalılığına son verildiği, dolaysıyla 2829 sayılı
Yasanın 5. maddesine göre kesenekleri geri verilmesi mümkün olmayan davacının
Sandığa tabi 8 yıl 3 ay 14 gün hizmetinin zamanaşımına uğramasının sözkonusu olmadığı gerekçesiyle uyuşmazlık konusu işlemi
iptal etmiştir. Davalı idare vekili tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı
olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
...
İdare mahkemeleri tarafından verilen
kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin
bulunması halinde mümkündür. Ankara 2. İdare Mahkemesince verilen 30.9.2004
günlü, E:2002/1806, K:2004/1351 sayılı karar ve dayandığı gerekçe, hukuk ve
usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz
isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına..."
30. Dairenin 26/1/2009 tarihli ve E.2008/4265, K.2009/652 sayılı
kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun
87-117 ve 102. maddelerinin incelenmesinden; görevlerinden ayrılan ilgililerin
Sandıkta birikmiş keseneklerini almış veya bu paraları zamanaşımına
uğrayanlardan, yeniden emeklilik hakkı tanınan görevlere girenlerden
hizmetlerini ihya etmek istemeyenlerin,emeklilik
hakkı tanınan bir vazifeye ilk defa alınmış sayılacakları belirtildiğinden ve
bu durumda olanların keseneklerinin zamanaşımına uğraması nedeniyle, söz konusu
keseneklerin ilişkin olduğu hizmet sürelerinin de zamanaşımına uğradığı ve bu
nitelikteki sürelerin ancak 5434 sayılı Yasanın 102. maddesinde belirtilen
koşullarla ihya edilebileceği sonucuna varıldığından, açıkta iken emekliye
ayrılan davacının başlangıçta bütün hizmetleri üzerinden aylık bağlandığı bir
kısım hizmet süresinin zamanaşımına uğradığının tesbiti
üzerine, söz konusu hizmetlerini ihya edip etmeyeceği sorulmadan, bir kısım
hizmet süresinin zamanaşımına uğradığından bahisle, emekliliğe tabi hizmet
süresinin aşağı çekilmesinde ve bu suretle fazladan ödediği belirtilen aylık ve
ikramiye farkının adına borç çıkartılması yolundaki işlemde hukuka uyarlık
bulunmamaktadır..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 21/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu, göreve tekrar başlamasından önceki eski
hizmetlerinin zamanaşımına uğradığı iddiasıyla eski hizmet süresinin fiilî
hizmet hesabında gözönüne alınmaması nedeniyle maddi
kayba uğratıldığından yakınmaktadır. Başvurucu, bu şekilde önceki görevinden
istifa ederken hizmetleri tasfiye edilerek kendisine toptan ödeme yapılmayıp
İdareyle ilişkisinin kesilmediğini belirtmiş ve ilgili döneme ilişkin
hizmetlerinin zamanaşımına uğramasının söz konusu olamayacağını ileri
sürmüştür. Başvurucu, istifa ettiğinde 8. derecenin 2. kademesinde olup yeniden
göreve başlatıldığında yine aynı derece ve kademeden başlatılmış olmakla davalı
İdarenin de eski hizmet süresini fiilî hizmet hesabında gözönüne
aldığını ifade etmiştir. Başvurucuya göre anılan keseneklerin zamanaşımına
uğrayabilmesi için İdarece tahakkuk ettirilip bunun ilgiliye tebliğ edilmesi ve
buna rağmen ilgili tarafından beş yıl içinde alınmamış olması gerekmekte ancak
kendisi ile ilgili bu konuda yapılmış ne bir tahakkuk işlemi ne de bir tebligat
bulunmaktadır.
33. Başvurucu; dava konusu işlemin iptali üzerine ödenen emekli
ikramiye farkının ve aylık ikramiyenin geri alındığını, emekli aylığının
azaldığını belirterek maddi kaybının tazminini talep etmiştir. Başvurucu,
anılan gerekçelerle Anayasa"nın 2., 10. ve 35. maddelerinde düzenlenen eşitlik
ve sosyal devlet ilkeleri ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde, yapılan yeni bir kanuni düzenlemeyle
başvurucunun mağduriyetinin giderildiği bildirilmiştir.
35. Başvurucu ise cevap dilekçesinde 9 yıl 1 ay hizmet süresinin
emeklilik süresine ilave edilmesi yanında bu süreye ilişkin emekli ikramiyesi
farkı ile döneme ilişkin aylık farklarının da ödenmesi gerektiğini ancak yoksun
kaldığı bu parasal hakların kendisine ödenmemiş olduğunu belirtmiştir.
B. Değerlendirme
36. Anayasa"nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, eşitlik ve sosyal devlet ilkelerinin
ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de başvurucunun temel şikâyetinin göreve
tekrar başlamasından önceki eski hizmetlerinin zamanaşımına uğradığı iddiasıyla
eski hizmet süresinin emekliliğe esas fiilî hizmet hesabında gözönüne alınmaması nedeniyle maddi kayba uğratılması
olduğu gözetilerek belirtilen şikâyetin mülkiyet hakkının ihlali iddiası
kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
38. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında da belirtildiği
gibi memur statüsü ile emekli statüsü arasında organik bir bağ bulunduğundan
memur statüsünde yapılan değişiklikler doğal olarak emekli statüsünde de
etkisini göstermektedir. Bu nedenle memurun sosyal güvenlik haklarından biri
olarak emeklilik de Anayasa"nın 128. maddesinde belirtilen memurların ve diğer
kamu görevlilerinin diğer özlük işleri
kapsamında aynı kanuni güvence içindedir (AYM, 15/12/2006, E.2006/111,
K.2006/112). Öte yandan somut olayda başvurucunun tekrar göreve başladığı
tarihle emekli olduğu tarih arası dönemde geçen hizmet süresinin fiilî hizmet
hesabında dikkate alınarak bu dönemdeki hizmet süresi üzerinden emekli aylığı bağlanmasının hukuki bir
geçerliliği olduğu hususu, derece mahkemelerince kabul edilmiştir. Başvurucunun
bu alacağının Anayasa"nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği kuşkusuzdur (Benzeri
değerlendirmeler için bkz. Sefine Baş/Türkiye,
B. No: 49548/99, 24/6/2008, §
58; Stran Yunan Rafinerileri ve Stratis
Andreadis, B. No: 13427/87, 9/12/1994, §§
58-62; Hüseyin Remzi Polge,
§§ 22-53).
39.Ayrıca somut olayda başvurucunun emeklilik süresine
katılmayan yaklaşık 9 yıl 1 aylık hizmetinin emeklilik süresine eklenmesi ve
eksik hizmet süresi üzerinden emekli edilmesine ilişkin idari işlemin bu
şekilde düzeltilmesini teminen İdare nezdinde yaptığı
başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle Ankara 7. İdare
Mahkemesinde açtığı dava kabul edilerek emekli aylığı belirli bir süre bu
şekilde ödenmiştir. Ancak bu karar, Danıştayca
bozulmuş ve yapılan yargılama neticesinde başvurucunun almakta olduğu aylık
düşürülerek kendisine yapılan emekli ikramiye farkı ve aylık ikramiye ödemeleri
de faiziyle birlikte geri istenmiştir. Dolayısıyla başvurucuya ödenen ancak
azaltılarak bir kısmının sonradan iadesi istenen ikramiye farkı ve aylık
ikramiye ödemeleri yönünden Anayasa"nın 35. maddesi bağlamında başvurucunun
mülkiyet hakkı kapsamında bir menfaatinin bulunduğu sonucuna varılmıştır
(benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Kuddis Büyükakıllı, B. No: 2014/3941,
5/10/2017, § 41; Fatma Ülker Akkaya,
B. No: 2014/18879, 22/2/2018, § 33).
40. Başvuru konusu olayda başvurucunun istifa ettiği tarihten
önceki hizmet sürelerinin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle emekliliğe esas
fiilî hizmet süresinden sayılmaması ve kesinleşmemiş yargı kararıyla ödenen
tutarların ise geri alınmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği
açıktır.
41. Başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale, mülkiyetten
yoksun bırakma sonucuna yol açmamaktadır. Müdahalenin sosyal güvenlik alanının
düzenlenmesine yönelik olduğu anlaşıldığından mülkiyet hakkının kullanımın
kontrolüne ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
42. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi
gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit
edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı olması,
müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun
hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye
İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company,
B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye
Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55).
43. Somut olayda Sandığa tabi görevde bulunmakta iken bu
görevinden ayrılan ve Sandıkta birikmiş kesenekleri zamanaşımına uğramış olan
başvurucunun yeniden emeklilik hakkı tanınan eski görevine atandığında, önceki
hizmetlerini ihya etmemesi durumunda emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye ilk
defa atanmış sayılmasının ve mezkûr kesenekleri de zamanaşımına uğradığından bu
keseneklerin ilişkin olduğu hizmet sürelerinin de zamanaşımına uğramasının 5434
sayılı Kanun"un mülga 87. ve 117. maddelerine dayandığı anlaşılmaktadır. Diğer
yandan başvurucunun istifa tarihinden önceki çalışma dönemine ilişkin sürelerin
hangi koşullarda ihya edilebileceği hususu da yine 5434 sayılı Kanun"un mülga
102. maddesinde düzenlenmiştir.
44. Anılan mevzuat hükümlerinin ve buna dayalı Daire
uygulamasının belirli, öngörülebilir ve ulaşılabilir olduğu açıktır. Bu
itibarla derece mahkemelerinin kararlarının dayandığı gerekçeler ile yukarıda
belirtilen mevzuat hükümleri dikkate alındığında başvurucunun mülkiyet hakkına
yapılan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.
45. Anayasa"nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı,
kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına
yapılan bir müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunması
gerekmektedir.
46. Sosyal güvenlik hakkının yer aldığı Anayasa"nın 60.
maddesinde "Herkes, sosyal güvenlik
hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve
teşkilatı kurar." denilmektedir. Sosyal güvenlik; bireylerin
istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin kendilerinin ve
geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve
harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek ayrıca sağlıklı ve asgari hayat
standardını güvence altına alabilmektir. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi
için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari
yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır (AYM, E.2006/111, K.2006/112,
15/12/2006).
47. Sosyal güvenlik ödeme ve yardımlarının devletin mali
imkânlarının yeterliliği ve adil ölçüler ile sınırlı olduğu dikkate alındığında
açıkça kamu yararı amacı güttüğünden müdahalenin meşru amacı bulunmaktadır.
48. Ölçülülük ilkesi elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden
oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak
istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif
bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53,
27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, §
38).
49. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının
sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları
arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun
şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş
olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir
taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin
niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate
alacaktır (Arif Güven, B. No:
2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60; Osman Ukav, B. No: 2014/12501, 6/7/2017, § 71).
50. İdarenin ölçülülük bağlamında iyi yönetim ilkesine uygun hareket etme yükümlülüğü
bulunmaktadır. İyi yönetim
ilkesi, kamu yararı kapsamında bir konu söz konusu olduğunda kamu
otoritelerinin uygun zamanda, uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak
hareket etmelerini gerektirir (Kenan
Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 68). Bu
bağlamda idarelerin kendi hatalarının sonuçlarını gidermeleri ve bireylere
yüklememeleri gerekir (Reis Otomotiv Ticaret
ve Sanayi A.Ş. [GK], B. No: 2015/6728, 1/2/2018, § 100).
51. 5510 sayılı Kanun"un geçici 4. maddesinin on altıncı
fıkrasıyla kesenek veya toptan ödemeleri zamanaşımına uğramış olması nedeniyle
hizmetleri tasfiye edilmiş olanların, tasfiye edilmiş sürelerinin bu Kanun"a
göre birleştirilecek hizmetlerden kabul edileceği yönünde bir hüküm
getirilmiştir. Nitekim SGK tarafından bu hüküm doğrultusunda zamanaşımı
nedeniyle tasfiye edilen sürelerinin başvurucunun emeklilik süresine ilave
edildiği vurgulanmıştır. Dolayısıyla başvurucunun bu yönüyle mağduriyetinin
giderildiği söylenebilir.
52. Bununla birlikte başvurucu ayrıca söz konusu sürelerin
emeklilik hizmeti süresine ilave edilmesi yanında geriye dönük olarak yoksun
kaldığı parasal haklarının da ödenmemesinden yakınmaktadır. Başvurucuya göre
tasfiye edilen hizmetleri için 15/8/2006 ile 1/10/2008 tarihleri arasındaki
döneme ilişkin emekli ikramiyesi farkı ve emekli aylığı farklarının ödenmesi
gerekmektedir. SGK ise bu ödemelerin yapılmasına kanun gereği imkân
bulunmadığını savunmuştur.
53. Başvurucunun açtığı davada ilk derece mahkemesi,
başvurucunun göreve tekrar başlamasından önceki eski hizmet süresinin de fiilî
hizmet hesabında gözönüne alınarak başvurucuya aylık
bağlanmasına karar vermiştir. Ancak bu karar Dairece bozulmuş ve bozma ilamına
uyan Mahkeme davanın reddine karar vermiştir. İdare de bu hükmü esas alarak
başvurucuya ödenen emekli ikramiye farkının ve aylık ikramiyenin geri alınması
ve emekli aylığının azaltılması yoluna gitmiştir.
54. Somut olayda başvurucu, ihlal iddiasına konu şikâyetlerini
derece mahkemeleri önünde de dile getirmiştir. Ancak Dairenin 20/11/2010
tarihli bozma kararında, başvurucu tarafından emeklilik isteminden altı ay önce
söz konusu hizmetlerin ihya edilmesi için talepte bulunulmadığından davalı
İdarece, zamanaşımına uğrayan hizmet süreleri değerlendirme dışı bırakılmak suretiyle
davacıya aylık bağlanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. İlk
derece mahkemesi de anılan karar doğrultusunda davanın reddine karar vermiştir.
55. Bu bağlamda bireysel başvurunun ikincil doğası gereği
Anayasa Mahkemesinin görevi, sosyal güvenlik hukukuna ilişkin olguların
değerlendirilmesi ve buna ilişkin hukuk kurallarının yorumlanması değildir. Bu
görev, esas itibarıyla derece mahkemelerine ait olup bu kapsamda delillerin
değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanması açık bir keyfîliğe veya bariz bir takdir hatasına yol açılmadığı
sürece derece mahkemelerinin takdirindedir (Ayten
Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018, § 49).
56. Ayrıca sosyal güvenlik gibi teknik ve karmaşık bir alanda
kanunların nasıl yorumlanarak uygulanacağını belirlemek ilgili uzman
mahkemelerin, itiraz ve temyiz ile görevli mahkemelerin yetki ve
sorumluluğundadır. Başvuru konusu olayla benzer birçok dava ilgili kişilerce
mahkemeler önüne götürülmüş ve mahkemeler istifa tarihinden önceki hizmet süreleri
dikkate alınmadan tekrar göreve başlama tarihinden sonraki süreler üzerinden
aylık bağlanmasına ilişkin işlemlerin iptali ile emeklilik sürelerine
katılmayan önceki döneme ilişkin hizmet sürelerinin emeklilik süresine
eklenmesi taleplerini haklı bulmamıştır (bkz. §§ 27-29).
57. Bununla birlikte müdahalenin ölçülü olup olmadığının
başvurucunun bu işlemin iptalini teminen açtığı
davanın kabul edilmesi üzerine şahsına ödenen emekli ikramiye farkının ve aylık
ikramiyenin bir kısmının nihai kararın aleyhine sonuçlanması üzerine geri
alınması nedeniyle maddi kayba uğratıldığı yönündeki şikâyetinin de dikkate
alınarak değerlendirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
58. Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında yersiz
olarak ödendiği anlaşılan sosyal güvenlik ödemelerinin iadesi ile ilgili
ilkeleri ortaya koymuştur (Fatma Ülker
Akkaya, §§ 49-60; Tevfik Baltacı,
§ 79; Uğur Ziyaretli,
B. No: 2014/5724, 15/2/2017, § 76). Bu bağlamda söz konusu kararlarda, başvurucuların anaparanın yanında
faiz ödemekle de yükümlü kılınmış olmalarının kusurlu davranışlarıyla orantısız
bir külfet yüklenmeleri sonucunu doğurduğunu belirterek müdahalenin ölçülü
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Fatma Ülker
Akkaya, § 59; Tevfik Baltacı, §
79; Uğur Ziyaretli,
§ 76). Ancak somut olay çeşitli yönleriyle bu kararlardan ayrılmaktadır.
59. İlk olarak anılan kararlarda ödemelerin yapılmasında
İdarenin kusurunun varlığına vurgu yapılmış olup somut olayda ise İdareye
atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığı dikkate alınmalıdır. Anayasa"nın 38.
maddesi ile 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun
28. maddesindeki hükümler dikkate alındığında idarenin mahkeme kararlarına
uymak zorunda olduğu ve bu kararları hiçbir surette değiştiremeyeceği gözetilmelidir.
Nitekim Danıştayın yerleşik içtihadına göre
uyuşmazlığın tarafı idarenin aleyhine sonuçlanan davada verilen ve objektif
uygulanabilir nitelikte bulunup başka makamların ara işlemi ve onayına tabi
olmayan kararları kendisine tebliğden itibaren derhâl uygulaması esastır
(Danıştay Onbirinci Dairesinin 17/9/2012 tarihli ve
E.2012/6879, K.2015/4223 sayılı kararı). Dolayısıyla idare, uyması zorunlu olan
Mahkeme kararına dayalı olarak emekli aylığının azaltılması ve geriye dönük
olarak yapılan emekli ikramiye farkının ve aylık ikramiyenin tahsilini talep
etmiştir.
60. Ayrıca her ne kadar idare mahkemesi kararları kural olarak
derhâl uygulanabilecek nitelikte olup somut olayda da bu gerekçeyle ödemeler
yapılmış ise de bu kararların idare tarafından temyiz edilmesi üzerine
bozulabileceğinin başvurucu tarafından öngörülebileceği açıktır. Nitekim
Danıştay içtihadına göre kamu görevlilerine ilgililerin yalan beyan ve hilesi
olmaksızın yapılan fazladan ödemelerin idari dava açma süresi olan altmış gün
içinde geri alınabileceği ancak mahkeme kararıyla belirlenen hukuka aykırı
işlemlerin ise her zaman geri alınabileceği anlaşılmaktadır (Danıştay
İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 tarihli ve E.1973/68-8,
K.1973/73-17 sayılı kararı).
61. Son olarak başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında
değerlendirilebilecek sosyal güvenlik yardımı bütünüyle ortadan kaldırılmamakta
ve emeklilik statüsü zarar görmemektedir. Müdahaleyle başvurucu sadece
Mahkemenin iptal kararına istinaden almış olduğu emekli ikramiye farkını ve
aylık ikramiyesinin bir kısmını iade etmek zorunda kalmıştır. Bu durumda
başvurucunun elde ettiği sosyal güvenlik hakkı çerçevesinde sosyal riskler
karşısında asgari yaşam düzeyinin sağlanması amacı da ortadan kalkmamaktadır.
62. Bu durumda başvurucunun istifa ettiği tarihten önceki hizmet
sürelerinin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle emekliliğe esas fiilî hizmet
süresinden sayılmaması yönündeki mağduriyetinin ilgili kanun hükmü çerçevesinde
yapılan uygulamayla giderilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan başvurucu
söz konusu kanun hükmünün yürürlüğe girdiği tarih öncesi zamanaşımı nedeniyle
tasfiye edilen hizmetleri için emekli ikramiyesi veya emekli aylığı farkı
ödenmesine ilişkin bir kanun hükmü ya da yerleşik yargısal içtihat
sunamamıştır. Başvurucunun kesinleşmemiş yargı kararıyla ödenen tutarın geri
alınması yönündeki müdahalenin ise başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan
dışı bir külfet yüklemediği, bu sebeple müdahalenin kamunun yararı ile
başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil
dengeyi bozmadığı ve ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Başvurucunun
mülkiyet hakkının ihlal edilmediği açıktır.
63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
21/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.