8. Hukuk Dairesi 2010/4005 E. , 2011/1663 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Devrek 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 31.03.2009 gün ve 86/254 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 101 ada 101, 335, 393, 461, 462, 464, 465, 468, 474, 480, 500, 505, 507, 530, 533, 534, 535, 539, 541, 542, 1585, 1591, 1593 ve 1594 sayılı parsellerin (24 adet parsel) kadastro öncesi tapusuz taşınmazlar olduğunu, atalarından miras yoluyla geldiğini, kadastro çalışmaları sırasında Almanya’da olması nedeniyle kadastro tespitlerine itiraz etmediğini açıklayarak taşınmazların tapu kayıtlarının iptaliyle vekil edeninin hak durumunu gösterir şekilde tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, taşınmazlar, Arif oğlu Ömer Kabacalı"ya ait iken bu kişi tüm hak ve paylarını Devrek Noterliğinin 5.2.1944 tarih ve 24 yövmiye nolu senediyle eşi Şükrüye Kabacalı"ya devrettiğini, intikallerin yapılması için üçüncü şahsın vekil tayin edildiğini, eşinden taşınmazları devralan Şükrüye Kabacalı"da, Devrek Noterliğinin 16.10.1986 tarih ve 16108 yövmiye nolu senediyle vekil edeni davalıya bakma akdi karşılığında devrettiğini, 1944 yılından sonra Şükrüye Kabacalı ile vekil edeni tarafından zilyet ve tasarruf olunan taşınmazlar, Şükrüye’nin ölümü ile sadece vekil edeni tarafından zilyet olunduğunu, davacının hiçbir hak ve payının bulunmadığını belirterek haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, 101 ada 101, 135, 393, 461, 462, 464, 465, 468, 474, 480, 500, 533, 534, 535, 541, 542, 1591, 1593 ve 1594 parsellerin, davalının dayandığı 16.10.1986 tarihli noter senedi kapsamında kaldığı 539 nolu parselin ise muris ortak miras bırakan Arif oğlu Ömer’in tüm mirasçıları adına veraseten iştirak biçiminde tapuda kayıtlı bulunduğu gerekçesiyle reddine, 101 ada 505, 507 ve 530 sayılı parsellerin davalının dayandığı 16.10.1986 tarihli senet kapsamında kalan parsellerden olmaması nedeniyle davalı adına kayıtlı bu parsellerin paylarının iptaliyle her bir parselde 12/2016 payın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, bakiye 72/2016 payların ise davalı üzerinde bırakılmasına, 101 ada 1585 parselinde yine sözü edilen davacının dayanak oluşturduğu 16.10.1986 tarihli noter senedi kapsamında bulunmaması nedeniyle bu parselde bulunan davalıya ait payın iptaliyle toplam 4032 pay kabul edilerek 24/4032 payın davacı adına, kalan 144/4032 payın ise davalı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine, hükmün sadece redde ilişkin bölümü davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayanarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Öncelikle 31.3.2009 tarihli kısa kararda mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş, hangi parseller hakkındaki davanın reddine ve hangi parsellere karşı açılan davanın ise, kabulüne karar verildiği açıklanmamıştır. Gerekçeli kararda ise, az yukarıda açıklandığı biçimde yirmi parsel hakkındaki davanın reddine, dört parsel hakkındaki davanın ise değişik gerekçelerle kabulüne karar verilmiştir. HUMK. nun 388. maddesinde bir kararda bulunması gereken hususlar tek tek bendler halinde gösterilmiş, aynı maddenin son fıkrasında ise, “…istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir…” denilmektedir. Aynı kanunun 389. maddesinde ise, "verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bağış edilen vazife ve haklar şüphe ve tereddütü mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır" denilmiştir. Gerekçeli kararın yazılması bakımından kısa karar esas olup, gerekçeli kararın kısa karara göre yazılması zorunludur. Bu durum karşısında, kısa kararda da hangi parseller hakkındaki davanın kabulüne ve hangi parsellere karşı açılan davanın reddine karar verildiği ada ve parsel numaralarının tek tek yazılmış bulunması gerekmektedir. Şu haliyle kısa karar ve gerekçeli karar farklı olup, 10.4.1992 tarih ve 7/4 sayılı YİBK. uyarınca bozma nedeni sayılmaktadır. Değinilen bu hususlar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden gözönünde tutulur.
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu taşınmazların vekil edeninin atalarından miras yoluyla kaldığını, Almanya’da bulunması nedeniyle kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit ve tescile karar verildiğini belirtmiştir. Kadastro tutanakları üzerinde yapılan incelemede dava konusu yapılan tüm parsellerin tespitleri 2007 yılında belgesizden yapılmış olup aynı yıl kesinleştikleri görülmüştür. Davacı vekili, dosyaya sunduğu 24.10.2008 havale tarihli dilekçesinde aynı zamanda Zonguldak 1. Noterliğinin 8 Nisan 1967 tarihli senedine dayandığını açıklamıştır. Ne var ki, davalı taraf dava dilekçesinde bu senede dayanılmadığından sonradan delil listesinde gösterilen bu senedin savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğunu belirterek karşı koymuştur. Davalı vekili ise, 21.10.2008 havale tarihli delil listesinde Devrek Noterliğinin 5.1.1944 tarih 24 ve aynı noterliğin 16.10.1986 tarih 16108 yövmiye numaralı devir ve ölünceye kadar bakma vadi sözleşmesine ilişkin senetlere dayandığını belirtmiştir. Sözü edilen 16.10.1986 tarih ve 16108 yövmiye numaralı senet “Düzenleme – Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi” şeklinde düzenlenmiş olup, hangi taşınmazların muris Arif oğlu Ömer’in eşi Şükriye tarafından davalı ...’ye verildiği hususunda senette köyü, mevkii ve sınırları belirtilmiştir. Bu senet kapsamında yer alan taşınmazların tek tek mevkii ve sınırları okutulmak suretiyle uygulanmadığı ve yöntemine uygun bir biçimde uygulamanın yapılmadığı görülmüştür. Yeniden yapılacak keşifte senet kapsamında yer alan tüm taşınmazların mevkii ve sınırları tek tek yerel bilirkişi ve tanıklara okutulmak suretiyle uygulanması, teknik bilirkişi aracılığıyla ada ve parsel numaralarının belirlenmesi, dava konusu yapılan tüm parsellerin senet kapsamında kalıp kalmadığının veya hangi parsellerin kaldığının saptanmasına çalışılması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK. nun 258. maddesi gereğince davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, aynı kanunun 259. maddesi gereğince uyuşmazlığın taşınmazlara ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşifte dinlenmelerinin sağlanması, beyanlar arasında çelişki bulunması taktirde HUMK. nun 265. maddesi gereğince yüzleştirilmek suretiyle çelişkinin giderilmesi, davetiyeyle gelmeyen yerel bilirkişi ve tanıklar açısından HUMK. nun 253. maddesinin gözönünde bulundurulması, dosya arasında bulunmayan 101 ada 101 ve 535 sayılı parsellere ait kadastro tutanak ve ekleri bulundukları yerden getirtilerek dosya arasına konulması, taşınmazların hangi biçimde muristen davacıya intikal ettiği konusu üzerinde durulması murisin veraset belgesindeki paylar gözetilerek durumun değerlendirilmesi gerekmektedir.
6.3.2009 tarihinde yapılan keşifte davalı tanıklarının tek tek dinlenmediği ve ortak alınan beyanlarında denilmek suretiyle, tanık beyanlarının alındığı saptanmıştır. HUMK. nun 265. maddesi gereğince tanıkların ayrı ayrı dinlenme zorunluluğu vardır. Bu nedenle tüm tanıkların birlikte dinlenmesi HUMK. nun 265. maddesine aykırı olup, bozma nedenidir. Bundan başka, 16.10.2008 tarihli ara kararıyla taraf vekillerinin delillerini ve tanıklarını bildirmesi için 10 günlük kesin süre verilmiş, ancak kesin sürenin doğuracağı sonuçlar konusunda hatırlatma ve uyarı yapılmamıştır. Bunun dışında tanık ve delillerin bildirilmesi için taraflara herhangi bir süre verilmediği saptanmıştır. Bu nedenle davacı tarafında varsa tanıklarını bildirmesi için HUMK. nun 163. maddesine uygun biçimde kesin süre ve uyarıyı içerir şekilde süre ve imkan tanınması, taşınmazların tamamının kadastro öncesinde tapusuz oldukları ve bakım sözleşmesine konu yapıldıkları gözetilerek TMK. nun 763. maddesinin gözönünde bulundurulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine 24.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.