17. Hukuk Dairesi 2014/94 E. , 2015/7314 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı sigorta şirketi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı sigorta şirketi vekili, müvekkili nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigortalı olan aracın davalı tarafından sevk ve idaresi sırasında 3.8.2006 tarihinde meydana gelen kazada araçta yolcu olarak bulunan ..."ın hayatını kaybettiğini, davalının kaza sırasında alkollü olması nedeniyle kazanın meydana geldiğini, müvekkili tarafından ölenin mirasçılarına 8.464 TL ödendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 8.464 TL"nin 14.11.2006 ödeme tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, kazanın meydana gelmesinde ölenin müterafık kusurunun da etkili olduğunu, ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini öne sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 2.116 TL"nin ödeme tarihi olan 14/11/2006 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı sigorta şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Bu tür davalarda sigortacı, 2918 sayılı KTK."nun 95/2 madde hükmü uyarınca tazminat yükümlülüğünün azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin halleri üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceğinden, zarar görene ödeme yaptıktan sonra, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre,
tazminatın kaldırılmasını ve indirilmesini sağlayabileceği oranda kendi sigorta ettirenine rücu edebilecektir. Taraflar arasındaki poliçe genel şartları gereğince sigorta şirketinin kendi sigortalısından kaza nedeniyle zarar görenlere ödediği tazminatı talep edebilmesi için sigortalı veya sürücüsünün alkolün etkisi ile kazaya neden olması gerekir. Böyle bir durumun varlığını ispat yükü sigorta şirketine düşmektedir. Bu nedenle sürücünün aldığı alkolün oranı da doğrudan doğruya sonuca etkili değildir. Ancak kazanın salt alkolün etkisi ile meydana geldiğinin belirlenmesi için nöroloji uzmanı, trafik konusunda uzman bilirkişilerden seçilen bilirkişi kurulu birlikte inceleme yaparak alkol dışında, olayın oluş şekli, hava, yol durumu gibi unsurlar bir bütün olarak değerlendirilip, kazanın sadece alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da etkili olup olmadığının açıklığa kavuşturulması kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelip gelmediğinin tespiti gerekir.
Somut olayda, davalı sigortalı ...in 117 promil alkollü vaziyette araç kullandığı sırada meydana gelen tek taraflı kazada, araçta yolcu olarak bulunan ..."in hayatını kaybettiği, davalı sürücü ... hakkında.sliye Ceza Mahkemesinin 8.11.2010 tarih, 2009 /651 - 2010/836 sayılı kararı ile "taksirle ölüme neden olma" suçundan mahkumiyetine ve hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, eldeki davada mahkemece, ceza yargılamasında Adli Tıp Kurumu tarafından iki ihtimalli olarak düzenlenen 27.9.2010 tarihli raporun hükme esas alındığı, ceza mahkemesince kabul edilen davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde tali kusurlu olduğuna ilişkin değerlendirme benimsenerek, %75 oranında indirim yapılmak suretiyle tazminata hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı CMK"nın 223. maddesinde belirtilen hükümlerden olmadığından, bu tür kararların yasa yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 03.05.2011 gün ve 2011/4-61, E., 2011/79 K; 06.10.2009 gün ve 2009/4-169 E, 2009/223 K sayılı ilamları).
Bu açıklamalar ışığında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 74. maddesine ilişkin değerlendirmeye gelince; "Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı
gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz." hükmünden anlaşılacağı üzere ceza mahkemesi kararının maddi olgu yönüyle kesinleşmiş olması gerekir. Eğer bu yönden kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararı bulunmuyorsa, hukuk hakimini bağlayacak bir ceza mahkemesi kararından da söz etmek mümkün değildir.
Somut olaya bakıldığında maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hakimini bağlamayacağının kabulü gerekir.(YHGK"nun 1.2.2012 gün 2011-19/639 E, 2012/30 K sayılı ilamı)
Bu durumda mahkemece, nöroloji uzmanı, trafik konusunda uzman bilirkişilerden seçilen bilirkişi kurulu aracılığıyla kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasar poliçe teminatı dışında kalacağından, davalının ödemekle yükümlü olduğu tazminatın belirlenmesi için öncelikle gerçek zararın belirlenmesi, bunun için ödeme tarihindeki verilere göre hesap yapılarak hak sahiplerine yapılan ödemenin gerçek zarar kapsamında olup olmadığının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı sigorta şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün davacı sigorta şirketi yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ...."ye geri verilmesine, 12.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.