Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/5192
Karar No: 2011/2203
Karar Tarihi: 14.04.2011

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/5192 Esas 2011/2203 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2010/5192 E.  ,  2011/2203 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

    ... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Elbistan Sulh Hukuk Hâkimliğinden verilen 29.04.2010 gün ve 76/394 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı vekili dava dilekçesinde; 151 ada 2 sayılı parselin 4673.55 m2 olarak kadastro çalışmaları sırasında vekil edeni adına tespit ve tescil edildiğini, bu parselin devamı niteliğinde bulunan 151 ada 31 sayılı parselin Hazine adına tespit edildiğini, 30 yılı aşkın bir süreden beri vekil edeni tarafından kullanıldığını, tespitin hatadan kaynaklandığını açıklayarak 151 ada 31 sayılı parselin Hazine adına bulunan tapu kaydının iptaliyle vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Hazine vekili, 18.3.2010 tarihli yargılama oturumunda açılan davaya karşı bu aşamada bir diyeceklerinin olmadığını bildirmiştir.
    Mahkemece, İsmail Solak ve arkadaşı tarafından düzenlenen 22.4.2010 tarihli rapor ve krokilerinde kırmızıya taralı 2605,51 m2"lik taşınmaz bakımından davanın kabulü ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
    Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dava koşulu üzerinde durulmadığı gibi yapılan araştırma ve inceleme de hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde taşınmazın 30 yılı aşkın bir süreden beri vekil edeninin zilyet ve tasarrufunda olduğunu bildirmiş ve taşınmazın vekil edenine dede ve babasından kaldığını açıklamıştır. Keşifte dinlenen tanıklarda dava konusu yerin davacının babasından kendisine kaldığını bildirmişler, ancak babadan davacıya intikal şekli konusunda bir bilgi vermedikleri gibi paylaşımdan da söz etmemişlerdir. Şu halde, öncelikle davacının babasının sağ olup olmadığının anlaşılması bakımından davacının babasına ait nüfus aile kayıt tablosunun veya sağ değil ise veraset belgesinin alınması için davacıya süre ve imkan tanınması, davacının babasının sağ olduğunun anlaşılması halinde davanın bu haliyle yürütülmesi, sağ olmadığının anlaşılması halinde ise alınacak nüfus aile kayıt tablosuna veya veraset belgesine göre davacı dışında başka mirasçının olmadığı veya taşınmazın satış, bağış yada paylaşım sonucu davacıya düştüğünün anlaşılması halinde aşağıdaki açıklamalar doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, başka mirasçıların bulunması, satış, bağış yada paylaşımın olmadığının belirlenmesi halinde ise TMK.nun 701 ve 702. maddeleri gereğince davacının babasına ait tereke elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olacağından ve elbirliği mülkiyetine tabi bir taşınmaz için davacının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve yetkisi bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekir. TMK.nun 702. maddesinde tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Davada bir tasarrufi işlem olup üçüncü kişilere karşı tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişilere karşı dava açma zorunluluğu vardır. Bu nedenle öncelikle yapılan açıklamalar doğrultusunda dava koşulu yönünden araştırma ve incelemenin yapılması buna göre davanın yürütülmesi gerekmektedir.
    Eksik araştırma ve inceleme yönündeki temyiz itirazlarına gelince: Uyuşmazlık konusu 151 ada 31 sayılı parsel 26.7.2006 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve ekonomik yarar sağlaması mümkün olan yerlerden olması nedeniyle 599 hektar 6721.36 m2 (5.996.721.36 m2) yüzölçümü ile Hazine adına “hali arazi” niteliğiyle tespit ve tescil edilmiştir. Kadastro tutanağının 30.1.2007 tarihinde kesinleşmesi ile tapu kaydı oluşmuştur. Hali arazi niteliğiyle tespit ve tescil edilen bir yerin imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığının böyle bir yer ise 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince imar ve ihyaya ilişkin tüm araştırma ve incelemenin eksiksiz olarak yapılması gerekir. Kural olarak hali arazi, ekilemez arazi, ham toprak ve vb. nitelikleriyle belirlenen taşınmazların imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle mahkemece bu husus üzerinde durulması zorunludur.
    Öte yandan az öncede açıklandığı gibi dava konusu parsel 5.996.721.36 m2 yüzölçümlü büyük bir yer olduğu gözetilerek dava konusu taşınmazın bulunduğu yöreye ait tespitin yapıldığı 26.7.2006 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ilişkin (1975-1986 ve ayrıca 1986-1990) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, uzman bilirkişi jeodezi ve fotogrametri mühendisi aracılığıyla taşınmaz başında uygulamasının yapılması, dava konusu ve tesciline karar verilen taşınmaz bölümünün hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı veya hangi nitelikte bulunduğu, imar ve ihya edilen yerlerden bulunup bulunmadığı hususlarının saptanması için hava fotoğraflarının stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması ve böylece taşınmazın kesin niteliğini belirleyen gerekçeli tarafların ve Yargıtayın denetimine açık raporun uzman bilirkişiden alınması, yapılacak keşifte yerel bilirikşi ve tanıkların HUMK.nun 258. maddesi gereğince davetiye ile çağrılmaları, aynı kanunun 259. maddesi uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenmeleri, taşınmazın büyüklüğü de gözetilerek davacı ve babasının taşınmazı hangi tarihte imar ve ihyaya başladıkları, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdükleri, emek ve para sarfını ne biçimde yaptıkları, imar ve ihyayı hangi tarihte tamamladıkları konularında yerel bilirkişi ve tanıkların beyanlarına başvurulması, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde HUMK.nun 265. maddesi uyarınca çelişkinin giderilmesi kazanma süresinin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren başladığının düşünülmesi gerekmektedir.
    Bundan ayrı dava konusu taşınmaz davacının babasından bağış, satış, paylaşım veya herhangi bir yolla kaldığının anlaşılması ve bu yollarla aldığı tarihten tespitin yapıldığı tarihe kadar davacının bağımsız 20 yıllık zilyetliğinin olmadığının saptanması durumunda şayet babası sağ değil ise davacının babası ve diğer mirasçılar yönünden de 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca miktar araştırmasının yapılması, davacı, babası ve diğer mirasçıların belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil davaları açıp açmadıklarını o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait tapu kayıtları ve kadastro tutanakları ile zilyetliğe dayalı olarak açılan tescil davalarına ait dosyalar bulundukları mahkemelerden getirtilerek 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde belirtilen sınırlamalar açısından gözönünde tutulması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi