Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2020/4902
Karar No: 2021/529
Karar Tarihi: 16.02.2021

Danıştay 10. Daire 2020/4902 Esas 2021/529 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/4902
Karar No : 2021/529

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Bakanlığı
VEKİLİ : Av. ...
TEMYİZ EDEN MÜDAHİL
(DAVALI YANINDA) : ...
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1- ...
2- Kendi adlarına asaleten ...'e velayeten ... ve ...
VEKİLLERİ : Av. ...

İSTEMLERİN_KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının davalı idare ve davalı yanında müdahil tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, çocukları/kardeşleri ...'ün hatalı tedavi sebebiyle vefat etmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle kardeş ... için 50.000,00 TL manevi, kardeş ... için 50.000,00 TL manevi, anne ... için 100.000,00 TL manevi, 5.000,00 TL (miktar artırım ile 84.676,84 TL) maddi, baba ... için 100.000,00 TL manevi, 5.000,00 TL (miktar artırım ile 88.141,24 TL) maddi olmak üzere toplam 300.000,00 TL manevi ve 10.000,00 TL (miktar artırım ile 172.818,08 TL) destekten yoksun kalma tazminatının vefat tarihi olan 07/09/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararıyla; olaya yönelik olarak Adli Tıp 8. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan ... tarih ve ... sayılı raporda, kişinin ölümünün doğumsal kaynaklı kalp damar hastalığından olduğu, dosyadaki kayıtlı belgelerde çocuğun nöroloji polikliniklerinde epilepsi tanısı ile takip edildiği, EEG istenildiği, ilaç reçete edildiği, ancak epilepsi tanısını doğrular ve kesin gösterir ayrıntılı tıbbi kayıt olmadığı, çocuğun değişik tarihlerde çocuk kardiyoloji polikliniğine götürüldüğü, ancak EKG, EKO ve benzeri tanı koyucu tetkiklerin, muayene bulgularının dosyada bulunmadığı, bu nedenle değerlendirme yapılamadığının belirtildiği, dosyada bulunan bilgi ve belgeler, otopsi raporu ile anılan raporun birlikte değerlendirilmesinden, ... adına Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları E. A. Hastanesi tarafından 11/04/2005-16/04/2013 tarihli hasta hizmet ve ilaç listesi düzenlendiği, 29/04/2010, 23/03/2011, 20/06/2011, 18/01/2012 tarihli Kanuni Sultan Süleyman E. A. Hastanesi (eski Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi) tarafından düzenlenmiş tahakkuk fişinin tanı kısmında "epilepsi" hastası olduğunun belirtildiği, ...'ün 2005 yılından vefat ettiği 2012 yılına kadar epilepsi tedavisinin devam ettiği, ancak kalbi besleyen damarların kalp yüzeylerinde seyretmesi gerekirken müteveffanın kalbinde kalp kasının derinlerinde seyrettiği, kalp kasının fiziksel efor sarf ettiğinde kuvvetle kasılıp damarı tıkadığı ve hastanın şikayetine sebep olduğu, Adli Tıp Kurumu ihtisas kurulunun raporu ile de doğumsal kaynaklı kalp rahatsızlığı sebebiyle vefat ettiği anlaşıldığından, müteveffanın uzun yıllar devam eden tedavi sürecinde kalp rahatsızlığının tespit edilememiş olmasında davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, anne ve babanın mahrum kaldığı destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması için dosya üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen raporda, ...'ün vefatı ile oğullarının desteğinden yoksun kalan davacılara ait tazminat tutarının anne ... için 84.676,84 TL, baba ... için 88.141,24 TL olduğunun belirtildiği, olayda, davacıların kardeşleri/çocukları ...'ün ölümünde idarenin hizmet kusurunun bulunduğu açık olduğu sonuç ve kanaatine varıldığından, bu olay nedeniyle davacılardan anne ... için 84.676,84 TL maddi tazminattan 5.000,00 TL'nin, davalı idareye başvuru tarihi olan 29/05/2015 tarihten itibaren, 79.676,84 TL'nin ise miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği tarihten (09/05/2019) itibaren işleyecek yasal faiziyle, ... için 88.141,24 TL maddi tazminattan 5.000,00 TL'nin davalı idareye başvuru tarihi olan 29/05/2015 tarihten itibaren, 83.141,24 TL'nin ise miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği tarihten (09/05/2019) itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacılara ödenmesi gerektiği, davacıların çektiği elem ve üzüntüye karşılık olarak, anne ... için 50.000,00 TL, baba ... için 50.000,00 TL, kardeş ... için 25.000,00 TL ve kardeş ... için 25.000,00 TL olmak üzere toplam 150.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihi olan 29/05/2015 tarihinden itibaren itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davacıların maddi tazminat istemlerinin kabulüne, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü kısmen reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E: ... , K: ... sayılı kararıyla; istinaf başvurusuna konu ... İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare ve müdahil tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacılar lehine mükerrer şekilde manevi tazminata hükmedildiği, bilirkişi raporunda sağlık personelinin kusuru bulunmadığının açıkça ifade edildiği, aktüerya bilirkişisinin hesaplamasının fahiş olduğu, davacıların ölüm aylığı alıp almadıkları yönünden araştırma yapılmadığı, davalı idarenin sorumluluk şartlarının gerçekleşmediği ileri sürülmektedir.
Davalı idare yanında müdahil tarafından, usul yönünden, davanın süresi içerisinde açılmadığı, vefatın doğumsal kaynaklı kalp damar hastalığı sonucu olduğunun 15/05/2013 tarihli raporla öğrenildiği, bu tarihten itibaren bir yıl içinde başvuruda bulunulması gerekirken 29/05/2015 tarihinde yapılan başvuru üzerine bakılan davanın açıldığı, esas yönünden ise, müteveffadaki miyokardiyal köprüleşme rahatsızlığının niteliği gereği nadir görülen ve bulgu vermeyen bir rahatsızlık olduğu, bu kadar zor teşhis edilen hastalık nedeniyle ağır hizmet kusurunun bulunduğundan bahsetmenin mümkün olmadığı, spesifik bir bulgusunun olmadığı, koroner BT anjio ve anjiografi çekilen hastalarda da rastlantısal olarak karşılaşıldığı, çocuk kardiyoloji kliniğinde tedavi gördüğüne dair belgelerin bulunduğu, tanı koyucu tetkiklerin muayene bulgularının dosyada olmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından, usul yönünden, ön başvuru süresinin müteveffa ve kardeşlerine konulan epilepsi teşhisinin yanlış olduğunun kesinliğe kavuştuğu Mart - Nisan 2015 döneminden itibaren işlemeye başladığı, davanın süresinde açıldığı, esas yönünden ise, müdahil doktorun büyük kardeşe konulan hatalı epilepsi teşhisini diğer kardeşlere aynen uyguladığı, epilepsi ilaçlarına rağmen devam eden, fiziksel aktivite sonucu meydana gelen bayılma şikayetleri nedeniyle kardiyoloji servisine sevk etmediği, hastalığın teşhisinde gösterilmesi gereken şüphe, dikkat ve özenin gösterilmediği, kullanılan epilepsi ilaçlarının müteveffanın kalp krizini tetiklediği, hesaplamanın fahiş olmadığı, iskontolama yapılarak tazminata hükmedildiği, temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY_TETKİK_HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin, işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacıların çocukları/kardeşi ...'ün ablası olan davacı ...'ün gözaltı ve dudaklarda morarma, bayılma ve atak geçirmesi sebebiyle ilk önce İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Hastanesine daha sonra Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldüğü, davacıya epilepsi tedavisi uygulanmaya başlandığı, müteveffa ...'de de aynı semptomlar görülmesi üzerine ...'e konulan teşhis gözetilerek "epilepsi" tanısı konulduğu, ...'e 14 yıl epilepsi tedavisi uygulandığı, 3-4 aylık periyotlar halinde tedavi sürecinin devam ettiği, tedavi süresince bayılma ataklarının devam ettiği, uzun yıllar Dr. ... tarafından tedavi edildikleri, tedavi ile ilgilenen doktorun değişmesi üzerine yeni doktor tarafından kalp rahatsızlığından şüphelenildiği ve kardiyoloji servisinden randevu alınmasının talep edildiği, ... için kardiyoloji servisine müracaat edilmesi üzerine 1 ay sonrasına gün verildiği, ancak randevu tarihi gelmeden 07/09/2012 tarihinde okulunun bahçesine basketbol oynarken rahatsızlandığı ve vefat ettiği, Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığının ... soruşturma dosyasında Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen ... tarih ve ... sayılı otopsi raporunda "doğumsal kaynaklı kalp damar hastalığı" sebebiyle vefat ettiğinin tespit edildiği, diğer iki kardeşin de acil olarak yapılan tetkikleri sonucunda "doğumsal kaynaklı kalp damar hastalığı" bulunduğunun tespit edildiği ve kalp pili ameliyatı yapıldığı, kalp pili takılması sonucunda iki kardeşin bayılma krizlerinin sona erdiği, sonrasında davacılar tarafından maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle 29/05/2015 tarihinde davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
Öte yandan, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 1. maddesinde; adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu, 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumunun, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu, 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiştir. 703 sayılı "Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 15/07/2018 tarih ve 304794 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 4 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2, 3 ve 16. maddelerinde yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta, Adli Tıp 8. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan ... tarih ve ... sayılı raporda özetle, "kişinin ölümünün doğumsal kaynaklı kalp damar hastalığından olduğu, dosyadaki kayıtlı belgelerde çocuğun nöroloji polikliniklerinde epilepsi tanısı ile takip edildiği, EEG istenildiği, ilaç reçete edildiği, ancak epilepsi tanısını doğrular ve kesin gösterir ayrıntılı tıbbi kayıt olmadığı, çocuğun değişik tarihlerde Çocuk Kardiyoloji polikliniğine götürüldüğü, ancak EKG, EKO ve benzeri tanı koyucu tetkiklerin, muayene bulgularının dosyada bulunmadığı, bu nedenle değerlendirme yapılamadığı" yönünde görüş bildirilmiştir.
Kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla tıbbi ihmale dayalı açılan tam yargı davalarında, hizmet kusurunun tespitine yönelik olarak ilk derece mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesinde, bilirkişinin somut tıbbi verileri kullanarak, sahip olduğu tıbbi bilgilerden hareketle her türlü şüpheden uzak, nesnel bir sonuca varması ve buna göre de somut gerekçelerle kanaat bildirmesi gerekmekte olup, bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişi veya bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
Doğrudan sağlık hakkını ilgilendiren bu tür davalarda, olayların oluşumuna ilişkin olarak delilleri değerlendirmekle görevli olan mahkemelerce, somut verilere dayanmayan, bilimsel değerlendirme içermeyen, yalnızca varsayıma dayalı olarak görüş bildiren bilirkişi raporlarının hükme esas alınması halinde, kişilerin anayasal haklarını korumaya yönelik yeterli yargısal güvence sağlanmamış olacaktır.
İdare Mahkemesinin 17/02/2017 tarihli ara kararı ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesi sonrasında İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Tıp Bilimleri tarafından hazırlanan 31/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda ... hakkında inceleme yapıldığı, müteveffa ... ile ilgili bir değerlendirmeye yer verilmediğinin görüldüğü, bunun üzerine anılan rapora davacılar tarafından yapılan itirazın kabul edilerek 29/09/2017 tarihli ara kararı ile dosya üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, sonrasında naip hakim tarafından Adli Tıp Kurumundan dava konusu olaya yönelik olarak görüş istendiği, Adli Tıp 1. İhtisas Kurulunun ... tarih ve ... sayılı yazısı ile, dosyada ...'e ait EEG raporunun bulunmadığı, bu EEG aslının temin edilerek gönderilmesinin, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi, Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi nöroloji servisi ve kardiyoloji servisi hasta evraklarının temin edilerek gönderilmesinin istenildiği, Mahkemenin 13/12/2017 tarihli ara kararı ile anılan hastanelerden ilgili belgelerin gönderilmesinin istenildiği, Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Bakırköy/İstanbul) kapandığından tebligat evrakının iade edildiği, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliği tarafından verilen ara karar cevabında, kayıtlarında ...'e ait herhangi bir bilgiye rastlanmadığı hususunun belirtildiği, Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından cevap verilmemesi üzerine 16/03/2018 tarihli ara karar ile söz konusu belgelerin ikinci kez gönderilmesinin istenildiği, ara karar evrakının Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi) ismiyle Bakırköy/İstanbul adresine tebligata çıkarıldığı, Bakırköy'de Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi bulunmadığından tebligat evrakının iade edildiği, bu kez Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi ismiyle Küçükçekmece/İstanbul adresine tebligata çıkarılan evrakın muhataba tebliğ edildiği, sonrasında Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından verilen ara karar cevabında, kayıtlarda herhangi bir tetkik sonucu tespit edilemediği belirtilerek, müteveffanın sadece muayene için hastaneye gittiğini gösterir evrakların gönderildiği, dosyanın bu haliyle, müteveffaya yönelik tanı koyucu tetkikler ile ayrıntılı muayene bulguları olmadan Adli Tıp Kurumuna bilirkişi incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi sonrasında yukarıda anılan raporun düzenlendiği görülmektedir.
Bakılan davada, Adli Tıp 1. İhtisas Kurulunun ... tarih ve ... sayılı yazısı uyarınca, uyuşmazlığın çözümü için gerekli olan belgelerin temin edilmesi amacıyla, Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Bakırköy/İstanbul) ile Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Küçükçekmece/İstanbul) yapılan ara kararların tebligat evraklarından hareketle, Bakırköy'deki anılan hastane kapatılarak Küçükçekmece'deki anılan hastaneye devredilmiş gibi söz konusu evrakların temin edilmeye çalışıldığı, bu belgelerin davacılardan hiç istenmediği, Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin kapatılıp kapatılmadığı veya nakledilip nakledilmediği, kapatılmış veya nakledilmiş ise bu hastaneye ait kayıtların nerede muhafaza edildiğinin araştırılması suretiyle tespit edilecek birim ile davacılardan söz konusu belgelerin istenmesi gerektiği anlaşılmış olup, söz konusu araştırma yapılmadan ve dolayısıyla müteveffaya yönelik tanı koyucu tetkikler ile ayrıntılı muayene bulguları incelenmeksizin düzenlenen anılan bilirkişi raporunun yeterli, objektif ve hükme esas alınabilecek nitelikte olduğunun kabul edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, Adli Tıp 1. İhtisas Kurulunun ... tarih ve ... sayılı yazısında belirtilen müteveffaya yönelik tanı koyucu tetkikler ile ayrıntılı muayene bulgularına ilişkin belgelerin yukarıda belirtildiği şekilde araştırılıp temin edilmesinin ardından, dosyadaki tüm belgelerin Adli Tıp Kurumuna gönderilerek, ilgili uzmanların oluşturduğu İhtisas Dairesi Kurulundan alınacak yeterli, objektif, bilimsel açıklama ve değerlendirmeler içeren rapor ile olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekirken, uyuşmazlığın çözümü için yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme sonucu verilen İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idare ile davalı idare yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin ... İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 16/02/2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.




Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi