14. Hukuk Dairesi 2016/18223 E. , 2020/6775 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 30.07.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin 1970 yılından bu yana yurt dışında yaşadığını, müvekkilinin ve davalıların murisi ...’in maliki olduğu 4494 ada 3 parsel sayılı üzerine müvekkili ile murisinin birlikte bina inşaa ettiğini, aralarındaki sözlü anlaşmaya göre binada yer alan bağımsız bölümlerin yarı oranında paylaşılacağının kararlaştırıldığını, müvekkilinin binanın inşası için 1975 yılından itibaren babasına para gönderdiğini ve aracını satarak satış bedelini murisine verdiğini, ayrıca binanın 1999 yılında meydana gelen depremde zarar gördüğünü ve müvekkilinin binanın güçlendirilmesi için de para gönderdiğini, murisine gönderdiği toplam paranın 88.740 Mark olduğunu, taşınmazda kat mülkiyeti kurulduktan sonra müvekkiline devredilmesi gereken bağımsız bölümlerin murisi tarafından müvekkiline devredilmediğini belirterek, dava konusu 4494 ada 3 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 1, 3, 4, 5, 10 ve 12 numaralı bağımsız bölümlerin müvekkili adına tescilini, mümkün olmaması halinde gönderilen 88.740 Markın taşınmaza katkısı belirlenerek fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik 50.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, daha sonra tazminat talebini 102.318,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Bir kısım davalı, binanın annelerine ait taşınmazın satılması ve kendilerinin maddi- manevi katkılarıyla inşaa edildiğini, murisleri ....’in davacının oğluna bir daire verdiğini, davacının miras payına düşen dairenin davacının talebi üzerine yeğeni adına tescil edildiğini, daha sonra bu dairenin davacının eşinin kardeşine devredildiğini, annelerinin kendisine ait taşınmazı davacıya devrettiğini ve bu taşınmaz üzerine davacının gönderdiği paralarla bina inşaa edildiğini, davacının eski eşinden olma çocuğuna küçüklüğünden bu yana annelerinin baktığını, davacının çocuğu ve eşi için nafaka ödediğini, gönderdiği paraların onlara verildiğini, binanın güçlendirilmesi için gönderdiği paranın ise davacıya düşen daire için kullanıldığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2) Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; her ne kadar davacı, murisi Salih adına kayıtlı 4494 ada 3 parsel sayılı taşınmazda bina inşası için murisine para gönderdiğini ve aralarındaki anlaşmaya göre taşınmaz üzerinde inşaa edilecek olan bağımsız bölümlerin yarı oranında kendisine verileceğini kararlaştırdıklarını iddia ederek tapu iptali ve tescil veya tazminat isteminde bulunmuşsa da, bu iddiasını ispatlamaya yarar delil sunmamış ve yemin deliline de dayanmamıştır. Bu durumda davacının davasını kanıtladığından söz edilemez.
Ne var ki, davalılardan ... davayı kabul etmiştir.
Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumu olup, tarafların dava konusu taşınmaza miras nedeniyle elbirliği ortağı oldukları gözetildiğinde, davalı ... payının kabul nedeniyle davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.Başkan