
Esas No: 2015/12369
Karar No: 2015/12369
Karar Tarihi: 19/2/2019
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HASAN FEHMİ DEMİR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/12369) |
|
Karar Tarihi: 19/2/2019 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Serruh KALELİ |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Heysem KOCAÇİNAR |
Başvurucu |
: |
Hasan Fehmi
DEMİR |
Vekilleri |
: |
1. Av.
Hüseyin Fatih DEMİR |
|
|
2. Av. Ahmet
Kemal KUMKUMOĞLU |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, manevi tazminat talebiyle açılan davanın delillerin
takdirinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında yapılan hata sonucunda
reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. İstanbul Barosuna bağlı olarak serbest avukatlık yapmakta
olan başvurucu, çok sayıda kişinin yargılandığı bir davanın sanıklardan H.İ.F.nin müdafilerinden biridir. Söz konusu davanın temyiz
incelemesi Yargıtay 9. Ceza Dairesinde (Daire) yapılmıştır. Daire yargılanan
sanık sayısını esas alarak her sanığın bir müdafii
tarafından temsil edilmesi yönünde bir tasarrufta bulunarak toplam 117 avukatın
duruşmaya katılmasına ve bu müdafilerin alfabetik sıralamaya göre dinlenmesine
karar vermiştir.
7. Başvurucu, duruşmaya katılmasına izin verilen müdafiler
listesinde adının yer almaması nedeniyle ilk anda duruşma salonuna alınmamış,
ancak uğraşları sonucunda duruşma salonuna girebilmiştir. Ne var ki 19/7/2013
tarihli duruşmada o tarihe kadar söz hakkı verilmemesi nedeniyle haklarının
kısıtlandığını belirterek salonu terk etmiş ve devam eden duruşmalara
katılmamıştır. Bu arada sanık H.İ.F.nin müdafi olarak
Avukat K.Y.A. 15/7/2013, 16/7/2013 ve 17/7/2013 tarihli duruşmalara katılarak
savunma yapmıştır.
8. Başvurucu; 16/1/2014 tarihli dilekçe ile temyiz duruşmasına
katılımının engellenmek istendiğini, uzun uğraşlar sonucunda duruşmalara
katılabildiğini, savunma yapacak müdafiler listesinde adı yazılı olmadığından
müdafisi olduğu sanığın savunmasını ne zaman yapacağının belirli olmadığını,
duruşmaları baştan sona kadar takip etmek zorunda kaldığını ve bu şekilde
beklemenin fiziki bir eziyete dönüşmesi ve mesleki onuru zedelemesi nedeniyle
daha fazla dayanamayarak 19/7/2013 tarihinde duruşmayı terk etmek zorunda
kaldığını belirterek manevi tazminat davası açmıştır.
9. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (YHGK) ilk derece mahkemesi
sıfatıyla yapmış olduğu yargılama sonucunda 8/1/2015 tarihinde davanın reddine
kesin olarak karar vermiştir. Söz konusu kararda, başvurucunun müdafisi olduğu
sanığın temyiz duruşmasında birden fazla sanığı toplam 117 müdafinin temsil
ettiği, temyize konu davanın somut özellikleri nedeniyle her sanığın ancak bir
müdafi tarafından ve alfabetik sıraya göre savunmasının yapıldığı ve
dolayısıyla manevi tazminat koşullarının oluşmadığı tespitine yer verilmiştir.
10. Nihai karar 16/6/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu
15/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 19/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
12. Başvurucu; müdafisi olduğu sanığın temyiz duruşmasına
savunma yapacak müdafiler listesinde adının yer almaması gerekçesiyle iştirak
etmesinde zorluk çıkarılması, zor da olsa duruşmalara katılması, üç gün arka
arkaya duruşmaları baştan sona kadar takip etmesine rağmen kendisine söz
verilmemesi ve söz hakkı verilip verilmeyeceğinin veya verilecekse ne zaman
verileceğinin belli olmaması sonucunda daha fazla dayanamayarak duruşmayı terk
ettiğini bildirmiştir. Başvurucu bu şekilde gelişen olaylar nedeniyle müvekkilini
temsil edemediğini, kendisine ayırımcılık yapıldığını ve bu davranışlarayönelik
açmış olduğu manevi tazminat davasının da YHGK"nın
bariz takdir hatası sonucunda reddedildiğini belirterek Anayasa"nın 10., 13. ve
36. maddelerinde güvence altına alınan eşitlik ilkesi, etkili başvuru hakkı ile
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve eklerine göre başvurucunun
temel iddiasının dayanağını hukuk kurallarının yorumlanması ve delillerin
takdirinde yapılan hata sonucu davanın reddine karar verilmesinin oluşturduğu
anlaşılmaktadır. Bu nedenle eşitlik ilkesi ile etkili başvuru hakkına yönelik
iddiaları da bir bütün olarak adil yargılanma hakkı çerçevesinde
değerlendirilmiştir.
14. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa
Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet
Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
15. Başvurucunun açmış olduğu manevi tazminat davasını inceleyen
YHGK, ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapmış olduğu yargılamada 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 149. maddesinde hüküm altına
alınan müdafi seçimine ilişkin kuralların sanık veya şüpheliye getirilen bir
güvence olduğuna dikkat çekmiştir. YGHK, söz konusu düzenleme gereğinin ilgili
Daire tarafından somut olayın özelliklerinden kaynaklanan nedenlerle tam olarak
yerine getirilemediğini ancak sanıkların en az bir avukat tarafından temsil
edildiği dikkate alındığında ilgili hâkimlerin sorumluluğunu doğuracak
açıklıkta bir hukuka aykırılıktan da bahsedilemeyeceği kanaatiyle davanın
reddine karar vermiştir. Bu karara yönelik olarak başvurucu tarafından ileri
sürülen iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk
kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararlarında bariz takdir hatası
veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da
bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti
niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının İhlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
19/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.