Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/6966
Karar No: 2012/9660
Karar Tarihi: 31.10.2012

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2012/6966 Esas 2012/9660 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2012/6966 E.  ,  2012/9660 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

    Hazine ve asli müdahil ... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ...Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 09.01.2012 gün ve 395/5 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    KARAR

    Davacı Hazine vekili, 101 ada 18 parsel sayılı taşınmazın davalıların murisi ... adına tescil edildiğini, taşınmazın güneyinde bulunan bir kısım yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan bataklık olduğunu, imar-ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilmediğini açıklayarak 101 ada 18 parselin 3988,32 m2"lik kısımının tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Asli müdahil ... vekili, köy muhtarlığının dava konusu taşınmazı fiilen ve yazılı olarak 25.05.1989 tarihli sözleşme kapsamında kullanmakta olduğunu, su kaynağının bakım ve ıslah çalışmalarının davalılar tarafından engellediğini açıklayarak haksız muarazanın giderilmesine, su kaynağının köy tüzel kişiliği adına kaynak hakkı sahibi olarak tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar dosya arasına sundukları 17.02.2009 tarihli dilekçe ile, taşınmazın murislerinden kaldığını, bataklık olmadığını, kadastro tespitinin kesinleşmesinden sonra 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
    Mahkemece, Hazine tarafından açılan davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine, asli müdahil ... tarafından açılan davanın kabulü ile, 101 ada 18 parsel sayılı taşınmazın, teknik bilirkişinin rapor ve krokisinde B harfi ile gösterilen 3988,32m2"lik kısmı üzerinde Teberikler Köyü lehine kaynak irtifak hakkı kurulmasına ve tapuya tesciline karar verilmesi üzerine hüküm davacı Hazine temsilcisi, asli müdahil ... temsilcisi ile davalılar ... ve ... tarafından temyiz edilmiş, hüküm Yüksek Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 23.03.2011 tarih 2011/2525 Esas, 2011/3723 Karar sayılı ilamı ile özetle “.... davacı hazine vekilinin tüm, davalılar ..., ... ve müdahil Teberikler Köyü Tüzel Kişiliği vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. Asli müdahil ..., kadastro tespit tarihi olan 10.08.1993 tarihinden önce 1989 tarihinde Karaishak Köyü ile Teberikler Köyü Tüzel Kişiliği arasında yapılan su kaynağının kullanımına ilişkin sözleşmeye dayanmıştır. Dava konusu parsele ilişkin tutanak 29.04.1994 tarihinde kesinleşmiştir. Dava, 05.12.2008 tarihinde açılmış, ... davaya 25.02.2009 tarihinde müdahil olarak katılmış olup; müdahil Teberikler Köyü Tüzel Kişiliğinin kaynak hakkı tesis talebinin de 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hükmü gereğince hak düşürücü süre yönünden reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmadığından.....”şeklinde bozma sevk edilmiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacı Hazine tarafından açılan davanın 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine, asli müdahil ... tarafından açılan davanın ise, feragat nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı Hazine temsilcisi tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki, mahkemenin ilk kararı ve Yargıtay 14. Hukuk Dairesi"nin yukarıda açıklanan bozma kararı ile temyize konu son mahkeme kararı tümüyle 5841 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14.03.2009 tarihinden sonra verilmiş olup; bu Kanunun 2. ve 3. maddeleri ile getirilen yeni düzenlemelere dayanılarak oluşturulmuştur.
    14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 25.02.2009 günlü 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2. maddesi ile 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen cümlede: “bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın" ve 3. maddesi ile aynı Kanuna eklenen Geçici 10. maddesinde ise; “Bu Kanunun 12.maddesinin 3. fıkrası hükmü Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindedir. Bu değişiklik nedeniyle bu yasanın yürürlük tarihinden sonra Hazinenin açtığı davalarda da 10 yıllık hak düşürücü süre uygulanmaya başlanmıştır.
    Ne var ki, bozma kararının verilmesinden sonra, Anayasa Mahkemesi"nin 12.05.2011 gün ve 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararıyla; “25.02.2009 gün ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesiyle 21.06.1987 günlü 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlenin ve 3.maddesiyle 3402 sayılı Yasaya eklenen Geçici 10. maddenin Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline” karar verilmiş ve bu iptal kararı 23.07.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
    Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
    Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33.maddesinde yer alan “Hakim, Türk hukukunu resen uygular” hükmü ile ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
    Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibariyle doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümez ise de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Bu durumda davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
    Bir başka yönüyle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usuli kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Her ne kadar Yargıtay 14. Hukuk Dairesince, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle yerel mahkemenin verdiği redde ilişkin ilk kararla ilgili esasa ilişkin Hazinenin temyiz itirazları reddedilmiş ise de, bozma ilamının dayanağını oluşturan yasa metni Anayasa Mahkemesi"nce yukarıda değinildiği üzere iptal edilmiş olmakla; artık taraflar yararına usuli kazanılmış hakkın gerçekleştiğinden söz edilemeyecektir.
    Bu husus, 28.06.1960 tarih ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da “...Sonradan çıkan İçtihadı Birleştirme Kararının, temyiz mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak, henüz mahkemede veya temyiz mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir...” şeklinde ifade edilmiştir.
    Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.
    Hal böyle olunca, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararı sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunlu olup, kamu malları ile ilgili davalar aynı zamanda kamu düzeni ilkesini de içermektedirler. Bu nedenle mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararından sonra oluşan yeni yasal durum dikkate alınarak, inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
    Somut olayda; işin esasının iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerine göre değerlendirilmesi, ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesi, mahkemece bu konudaki görüşünün ortaya konulması ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazine temsilcisinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 31.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi