
Esas No: 2013/1770
Karar No: 2013/1770
Karar Tarihi: 10/3/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHMET REŞİT ARSLAN BAŞVURUSU (3) |
(Başvuru Numarası: 2013/1770) |
|
Karar Tarihi: 10/3/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Erdal TERCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör Yrd. |
: |
Hikmet Murat AKKAYA |
Başvurucu |
: |
Mehmet Reşit ARSLAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gönderilmek istenen mektupların ceza infaz kurumunca
alıkonulmasına karar verilmesi nedeniyle haberleşme ve ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğine ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/2/2013 tarihinde Anayasa
Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve
başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 22/6/2015
tarihinde, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 22/6/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 10/7/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 3/8/2015
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
başvurucuya 21/8/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucubu görüşe karşı beyanlarını 24/8/2015
tarihinde ibraz etmiştir.
8. 2013/1914 ve 2013/5596 numaralı bireysel başvurular ile
mevcut başvuru arasında kişi bakımından hukuki irtibat bulunması nedeniyle 4/2/2016 tarihinde alınan ara karar ile birleştirme kararı
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
10. Hâlihazırda 1/3/1926 tarihli ve 765
sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125. maddesi gereğince Ankara 1 No.lu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun,
Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu
sırada, aynı zamanda vasisi olan kardeşi Ömer Arslan’a göndermek istediği iki
mektup ile avukatına göndermek istediği bir mektup; Ceza İnfaz Kurumu Disiplin
Kurulu Başkanlığının değişik tarihli kararlarıyla sakıncalı bulunarak
gönderilmemiştir.
11. İlgili mektuplardan başvurucunun kardeşine göndermek
istenilen ilk mektupşöyledir:
“Sevgili kardeşim Ömer
Selam sevgilerimle merhaba
Geçenlerde sana ve kuzenime aynı zarfla birer
mektup göndermiştim, almış olmalısın.
Seyithan abi ziyaretime gelecekti gelmeyince
kimi konularda sana yazıyorum. Belirteceğim kimi konuları yeğenim Av. Şabanla birlikte değerlendirirsiniz.
Ankara ve Numune Hastanesi ve Kırıkkale Tıp
Fakültesi Hastanesine ait internet sitesinden ihtiyacım olan kimi sağlık
belgelerini indirip bana göndermen gerekiyor.
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi sitesinden … bana ait bel (lumbal) ve boyun (servical) MR
raporları ile Kırıkkale Tıp Fakültesi Hastanesi sitesinde bana ait dosya no: …’dan Gastrolojinin istediği
kan sonuçlarının hepsinin birer örneğini indirip zarf içinde taahhüt olarak
bana gönderirsin. Hastanelerinin internet sitelerini Google’dan aratıp bulman
mümkün. Bunları temin etmek zor olmamalı. Gerekiyorsa güvendiğin birinden
yardım da alabilirsin. Ancak yukarıda belirtilen numaralar sen de bulunsun
kaybetme ileride yine lazım olur.
Aşağıda aktaracağım bölümü Av. Şaban’la
birlikte daktilo veya bilgisayarda dilekçe şeklinde yazarak ilgili yerlere aile
adına (benim için) başvuru yaparsınız.
1) 21 yıldır siyasi nedenlerle cezaevinde
tutulan bir hükümlüdür. Halen Kırıkkale F tipi cezaevinde tutulmaktadır. Bel,
boyun fıtığı ve kronik hepatit B hastasıdır. Karaciğerinde harabiyet
olduğu gerekçesiyle tedavi görüyor. Hastalığı aktif olduğu halde yalnız
tutulması gerekirken sağlığını bozan, sigara kullanan kimisi saldırgan –
psikopat kimselerle aynı odada tutulabiliyor. Bu da mevcut fiziki
rahatsızlığını ve psikolojisini olumsuz etkiliyor yanı sıra can güvenliği
sorunu beraberinde getiriyor.
2) Kendisi aynı zamanda Gazi Üniversitesi
UEMYO Bilgi Yönetimi (uzaktan eğitim) ve Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
öğrencisidir. Bu öğrenimleri idarece çeşitli şekillerde engelleniyor
kısıtlanıyor. İnfaz Hâkimliği kararıyla mesai gün-saatlerinde (hafta içi hergün 7 saat) kendi bilgisayarı ve internet gibi öğrenim
olanaklarından yararlandırılması gerekirken sadece ( o da başka gerekçeler
olmadıkça) üç saat yararlandırılıyor. Her fırsatta öğrenimi çeşitli vesilelerle
engelleniyor kısıtlanıyor.
3) Birlikte çıkmayacağı bilinen ve tanımadığı
istemediği kimselerle yazılmak suretiyle spor- sohbet hakkından
yararlandırılmıyor. Kâğıt üzerinde (dışa karşı) yararlandırılmış gibi
gösteriliyor.
4) Kantinden temin etmiş olduğu eşyalarına
aramalarda el konuluyor. Herhangi bir tutanak tutulmadığı için bunların bir
kısmı gasp edilmiş- kaybedilmiş durumdadır.
5) Cezaevinde her işlem aleyhinde birer eziyet
ve işkence aracı olarak kullanılıyor. Yukarıda belirtilen konular da dahil olmak üzere şikâyet, suç duyurusu içerikli mektup ve
dilekçelerine el konulup muhataplarına gönderilmiyor. İki yıldır bu şekilde
hiçbir işlem yapılmadan onlarca mektup ve dilekçesi gaspedilmiş
durumdadır. Bu şekilde hakkını araması, hukuk yoluna başvurması engelleniyor.
6)Bütün bunlar özellikle mevcut idare
tarafından kardeşimizin etnik ve siyasi kimliği nedeniyle ayrımcılığa tabi
tutularak görevlerini kötüye kullanarak yapılmaktadır. İl savcılığı-
Başsavcılığı ve Adalet Bakanlığı desteği olmadan idarenin salt kendi tasarrufu
ile yapabileceği şeyler değildir, bunlar.
Her yönüyle kardeşimizi ve aile olarak bizleri
mağdur eden bu uygulamalardan dolayı cezaevi idaresi ve Adalet Bakanlığından
şikâyetçiyiz. Kardeşimizin sağlık ve can güvenliğinden ailece endişe duyuyoruz.
Daha ayrıntılı bilgi belgelere sahip olan kardeşimizle görüşülerek sorumlular
hakkında gerekli adli ve idari soruşturma açılmasını talep ediyoruz./ Daha önce
aktardıklarımla birlikte bunları bir başvuru dilekçesi haline getirip
başvurularınızı yaparsınız. Özlemle öpüyor hepinize en içten selam sevgilerimi
iletiyorum. Reşit.”
12. Başvurucunun yine kardeşine göndermek istediği ikinci mektup
ekleri hariç olmak üzereşöyledir:
“Sevgili kardeşim Ömer
Selam sevgilerimle merhaba
A 4 ve A 5 zarflarla (iki ayrı zarf, Şaban"ın
yetki belgesi ile olan fotokopiler ve Bakanlık cevabı ile mektubunu)
gönderdiklerini aldım. Teşekkürler
Bu mektupla sana
1) 10 Aralık 2012 tarihli 6 sayfalık dilekçe
2) 2 Ocak 2013 tarihli 2 sayfalık dilekçe
3) 31 Aralık 2012 tarihli 1 sayfalık dilekçe
4) Dilekçeler listesi 1 sayfa
On (10) sayfalık belge gönderiyorum. Bunların
birer adet fotokopi örneklerini yanına alıp (sen de kalsın) bu gönderdiklerimi
Av. Şaban"a verirsin.
Bu veya sonraki hafta (13 veya 20 Ocak sabahı)
seni ararım.
Tekrar senin ve şahsında tüm ailenin sevgili
Av. Şabanların, Orhan, Paşa, dotmam (bayan arkadaşın)
yeni yılını kutluyor selam ve sevgilerimi iletiyorum.
8/1/2013
M.Reşit ARSLAN
Bunları aldığında beni faksla haberdar
edersin."
13. Söz konusu ikinci mektubun ekinde;
i. Kırıkkale Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmesi için yazılan ve Başsavcılıkça alınan bir ifadeyle
ilgili olduğu belirtilen 7/12/2012 tarihli altı sayfalık dilekçenin bir örneği,
ii. Kırıkkale İnfaz Hâkimliğinin 19/12/2012
tarihli ve E.2012/627, K.2012/548 kararına itiraz için Kırıkkale Ağır Ceza
Mahkemesine gönderilmek üzere Cezaevi Müdürlüğüne hitaben yazılan 31/12/2012
tarihli bir sayfalık dilekçenin bir örneği,
iii. Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığının 12/12/2012
tarihli 2012/9266 numaralı soruşturma dosyasında verdiği karara itiraz
mahiyetinde Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına gönderilmek üzere
Cezaevi Müdürlüğüne hitaben yazılan 2/1/2013 tarihli iki sayfalık dilekçenin
bir örneği,
iv. Başvurucunun daha önceden
yazdığı ve Ulusal Yargı Ağı Projesi"nde (UYAP) kaydı bulunan 2011 ila 2012
yıllarına ait dilekçelerin listesini gösteren bir sayfalık belgenin örneği
bulunmaktadır.
14. Başvurucunun avukat Ş.D.ye göndermek istediği taahhütlü bir
mektup ise Cezaevi idaresi tarafından mektubun incelemesinin yapılması için
İ20/3/2006 tarihli ve 10218 sayılı kararı ile kabul edilen Ceza ve İnfaz
Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün (İnfaz Tüzüğü) 84/2-c bendinin (2) numaralı alt
bendi gereğince 4/6/2013 tarihli yazı ile Kırıkkale
İnfaz Hâkimliğine yollanmıştır.
15. i. İnfaz
Kurumu Disiplin Kurulunca başvurucunun kardeşine göndermek istediği ilk mektup 27/11/2012 tarihli ve 2012/427 sayılı kararla 13/12/2004
tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un
68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına gönderme yapılmak suretiyle “ …mektup içeriğinde geçen ifadelerde Ceza İnfaz
Kurumunun işleyişi ile ilgili yalan yanlış iddialarına kaynak olarak Ceza İnfaz
Kurumunu, Savcılığı ve Adalet Bakanlığını gösterdiği, adı geçen kurumları
akrabası olduğu tahmin edilen kişiden ilgili yerlere şikâyet etmesinin
istendiği bunu yaparak kurumları hedef gösterdiği ve kişileri paniğe
yönlendirdiği anlaşıldığından; ...hükümlü Mehmet Reşit Arslan tarafından Ömer
Arslan’a gönderilmek istenen mektubun tamamının sakıncalı bulunarak …”
şeklindeki gerekçeyle gönderilmemiştir.
ii. Başvurucu bu karara karşı Kırıkkale İnfaz Hâkimliği
nezdinde şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 19/11/2012
tarihli ve E.2012/627, K.2012/548 sayılı kararla İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu
kararına atıfta bulunarak başvurucunun şikâyetini reddetmiştir. Şikâyetin
reddedilme sebebi şu şekildedir:
“Hükümlü tarafından
gönderilmek istenen mektubun yapılan incelemesinde, Cezaevi müdürlüğünce
verilen kararda belirtildiği gibi, yalan yanlış yazıların bulunduğu, cezaevinde
yapılan uygulamaların tümünün kanunlara aykırı yapıldığı intibanın
uyandırılmaya çalışıldığı, mektubun sakıncalı olarak değerlendirilmesi
gerektiğinden hükümlünün şikâyetinin reddine …”
iii. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz
yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi 4/1/2013 tarihli ve 2013/22 Değişik İş sayılı kararla İnfaz
Hâkimliğinin kararındaki gerekçeye atıf yapılarak kararın usul ve yasaya uygun
olduğundan bahisle başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
iv. Anılan karar başvurucuya 25/1/2013
tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 21/2/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. i. İnfaz
Kurumu Disiplin Kurulunca başvurucunun kardeşine göndermek istediği ikinci
mektup, 10/1/2013 tarihli ve 2013/30 sayılı kararla
5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına gönderme yapılmak
suretiyle“...hükümlü Mehmet Reşit Arslan"ın
göndermek istediği mektup içeriğinde asılsız ve mesnetsiz iddialar ile kurum ve
görevlilerini hedef gösterdiği anlaşıldığından" şeklindeki
gerekçeyle gönderilmemiştir.
ii. Başvurucu bu karara karşı Kırıkkale
İnfaz Hâkimliği nezdinde şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 21/1/2013 tarihli ve E.2013/34, K.2013/24 sayılı kararla
başvurucunun şikâyetini reddetmiştir. Şikâyetin reddedilme gerekçesi şöyledir:
“Hükümlü Mehmet Reşit Arslan tarafından
gönderilmek istenen mektupta kurumu hedef gösterme gayesi söz konusu
olduğundan, cezaevi idaresince sakıncalı bulunarak mektubun gönderilmemesi
kararı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ve Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkındaki Tüzük"ün 123. maddesine uygun olduğundan
hükümlünün şikâyetinin reddine …”
iii. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin
kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Kırıkkale Ağır
Ceza Mahkemesi 5/2/2013 tarihli ve 2013/129 Değişik İş
sayılı kararla İnfaz Hâkimliğinin kararındaki gerekçeye "...hükümlüye verilen disiplin cezasında kanuna aykırılık
bulunmadığından..." şeklinde atıf yaparak kararın sonuç ve
gerekçesi itibarıyla yasaya uygun olduğundan bahisle başvurucunun itirazının
reddine karar vermiştir.
iv.
Anılan karar başvurucuya 13/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 6/3/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. i. Kırıkkale
İnfaz Hâkimliği, Avukata gönderilmek istenen üçüncü mektubu ise 10/6/2013 tarihli E.2013/372, K.2013/436 sayılı karar ile
göndermemiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"5275 Sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkında Kanun"un 68.maddesinin 4.fıkrasında
belirtilen "hükümlü tarafından resmi makamlara veya savunması için avukatına
gönderilen mektup,faks ve
telgraflar denetime tabi değildir" hükmü gereğince kapalı zarf içindeki
mektubun denetiminin yapılmadığı,ancak son zamanlarda
yapılan duyumlarda terör örgütü mensubu olan hükümlülerin örgütsel amaçlı
olarak haberleşme içine girdikleri,ve yalan yanlış
bilgilerle kamuoyu oluşturmaya çalıştıkları anlaşıldığından,
HÜKÜM:
Hükümlü M.Reşit Arslan"ın avukatına göndermek
istediği kapalı zarf içindekimektubunu ve ekleri
incelendiğinde hükümlünün göndermek istediği belgelerin sadece hükümlüye ait olmadığı,diğer hükümlülere de ait belgeler olduğu,yasal hakkını kullanmak değil de cezaevi idaresine
karşı kamuoyu oluşturmaya yönelik olduğu anlaşıldığından mektup ve eklerinin
GÖNDERİLMEMESİNE,..."
ii. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz
yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi 28/6/2013 tarihli ve 2013/749 Değişik İş sayılı kararla
"...gerekçeye göre verilen kararda usul
ve yasaya aykırı herhangi bir yön bulunmadığından" bahisle
başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
iii. Başvurucu bu karardan sonra 16/7/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
iv.
Başvurucu, kapalı zarf içerisinde gönderilmek istenen mektupların örneklerini
Kırıkkale İnfaz Hâkimliğinden 11/7/2013 tarihinde, Anayasa Mahkemesine
gönderilmek için kendisine verilmesini ya da Hâkimlik tarafından Anayasa
Mahkemesine gönderilmesiniistemiştir.
v.
Kırıkkale İnfaz Hâkimliği 11/9/2013 tarihli ve E.2013/444, K.2013/615 sayılı
karar ile hükümlünün bu talebiyle ilgili olarak "hükümlünün talebiyle ilgili Hâkimliğimizin 10/6/2013
tarih 2013/372 esas ve 2013/436 karar sayılı dosyasıyla karar verildiği
anlaşıldığından..." şeklindeki gerekçeyle yeniden karar verilmesine yer olmadığı
sonucuna varılmıştır. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz 27/9/2013
tarihinde E.2013/1002 sayılı kararla reddedilmiştir.
vi. Anayasa Mahkemesi Bölümler Başraportörlüğü 7/1/2016 tarihinde
başvurucunun göndermek istediği mektupların örneklerini Kırıkkale İnfaz
Hâkimliğinden talep etmiş, aynı gün belgelerin bir örneği yollanmıştır.
vii. Kırıkkale İnfaz Hâkimliğinin
yolladığı belgelerin incelemesinden başvurucunun göndermek istediği evrakların;
Av. Ş.D.ye gönderilmek istenen iki sayfalık yazıdan, Kırıkkale Cumhuriyet
Başsavcılığına başvurucu tarafından daha önceki bir tarihte yapılmış bir suç
duyurusuna ek olarak Savcılığa verilmesini istediği dilekçeden ve şikâyete konu
olan bu suçlamaya ilişkin başvurucunun tanık olarak göstermek istediği
kişilerin isimlerinden ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
viii. Başvurucunun avukatına hitaben
yazdığı mektubun içeriği şu şekildedir:
"Sevgili vekilim Av. Şaban
Selam sevgilerimle merhaba
Ömerden bugün faks aldım. Önceki gönderdiklerimin ulaşmış olduğuna sevindim.
Burada idarenin olumsuz tutumu ve savcılığın idareyi suçlarını
görmezden gelen koruyan tutumu devam ediyor. Ekte gönderdiklerim okunursa daha
iyi anlaşılır. Tekrar olmasın diye burada ayrıca yazmıyorum.
Ekteki dilekçe ve beraberindeki tanıklık beyanının altışar adet (temiz)
fotokopisi çekildikten sonra (bu dilekçe ve eki birlikte) Kırıkkale Cumhuriyet
Başsavcılığına taahhütlü olarak gönderilsin. Fotokopilerinden üçer adet Ömerde kalsın. Üçer adeti de bana
posta ile taahhütlü olarak geri gönderilsin.
Girişimlerime karşılık tavırlarda geçende odam-hücrem değiştirildi. .."ten ..."a verildim. Böyle olunca telefon görüş, ziyaret
saatleri değişti. Buna göre ziyaret gün saatim ...
arasına, telefon görüşüm ..sabah... arası
şeklinde değişmiş oldu.
Daha önce tedavi sorununu da gerekçe göstererek Amed
ve İzmir"e sevk talep etmiştim red gelmişti.
Şu an yürürlükte olan (açlık grevi nedeniyle verilen) ceza nedeniyle
Temmuz ortasına kadar tekrar sevk talebinde bulunamıyorum (mevcut işleyiş
böyle) bu ceza süresi bitince tekrar sevk başvurusunda bulunmayı düşünüyorum.
(Ömer faksta sorduğu için bu son açıklamayı yazdım.) Ömerin
de haberi olsun.
Cumartesi ... arası Ömer"i telefonla arayacağım.
Görüşebilirsek iyi olur.Hepinize
en içten selam sevgilerimle. Reşit"
ix. Başvurucunun mektubunun diğer
kısımlarında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına yazılmış iki sayfalık bir
dilekçe olduğu, daha önce yapılan bir suç duyurusuna ek olarak bu dilekçenin
yazıldığı anlaşılmaktadır. Anılan dilekçede başvurucu; Başsavcılığın, Cezaevi
idaresinden bilgi istemesinin eldeki kanıtlara rağmen hukuken yanlış olduğundan
eğitim ve öğrenim hakkının hukuka aykırı bir suretle sınırlandığını iddia
ederek Cezaevi idaresinin uygulamalarından yakınmaktadır. Ayrıca, başvurucu
tarafından eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edildiğine ilişkin ayrı bir kağıtla beş kişinin isimleri yazılmış olup bu hususa ilişkin
tanık olarak gösterilen kişiler kağıdın altına imza atarak ifade vermek
istediklerini belirtmişlerdir.
B. İlgili Hukuk
18. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesi şöyledir:
“(1)Hükümlü, bu maddede
belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve
telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme
hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine
gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu
komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye
düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya
diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti
içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından
yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya
savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi
değildir.”
19. İnfaz Tüzüğü’nün 122. maddesi şöyledir:
“(1) 91 inci maddeye
göre mektup alma ve gönderme hakkı kapsamında hükümlüler tarafından yazılan
mektup, faks ve telgraflar, zarfı kapatılmaksızın bu işle görevlendirilen
ikinci müdür başkanlığında, idare memuru ve yüksek okul
mezunu iki infaz ve koruma memuru tarafından oluşturulan mektup okuma
komisyonuna iletilmek üzere güvenlik ve gözetim servisi personeline verilir.
Yapılan incelemeden sonra gönderilmesinde sakınca görülmeyen mektuplar üzerine
"görüldü" kaşesi vurulur, zarf içerisine konularak kapatılır ve
postaneye teslim edilir.
(2) Resmî makamlara veya savunması için
avukatına gönderilenler hakkında 91 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmü
uygulanır.
(3) Hükümlülere gönderilen ve açılıp
incelendikten sonra verilmesinde sakınca olmadığı anlaşılan mektup, faks ve
telgraflar zarfları ile birlikte verilir.”
20. İnfaz Tüzüğü"nün 91. maddesinin (3) ve (4) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(3) Kurumun asayiş ve
güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar
amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak
haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve
yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar
hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya
savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir.Ancak, hükümlünün
savunması için avukatına gönderilen mektup, faks veya telgraflar 84 üncü
maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinin (2) numaralı alt bendinde belirtilen
hâllerin gerçekleşmesi hâlinde, bu gönderiler hakkında da 84 üncü maddenin ikincifıkrasının (c) bendinin (2) numaralı alt bendinde
belirtilen esas ve usuller uygulanır.”
21. 5275 sayılı Kanun’un 59. maddesinin (4) numaralı fıkrası
şöyledir:
“(4) Avukatların
savunmaya ilişkin belgeleri, dosyaları ve müvekkilleri ile yaptıkları
konuşmaların kayıtları incelemeye tâbi tutulamaz. Ancak, 5237
sayılı Kanunun 220 nci, İkinci Kitap Dördüncü Kısım
Dördüncü ve Beşinci Bölümlerinde yer alan suçlardan mahkûm olan hükümlülerin
avukatları ile ilişkisi; konusu suç teşkil eden fiilleri işlediğine, infaz
kurumunun güvenliğini tehlikeye düşürdüğüne, terör örgütü veya diğer suç
örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine aracılık ettiğine
ilişkin bulgu veya belge elde edilmesi halinde, Cumhuriyet Başsavcılığının
istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, bir görevli görüşmede hazır
bulundurulabileceği gibi bu kişilerin avukatlarına verdiği veya avukatlarınca
bu kişilere verilen belgeler infaz hâkimince incelenebilir. İnfaz hâkimi
belgenin kısmen veya tamamen verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu
karara karşı ilgililer, 4675 sayılı Kanuna göre itiraz edebilirler.”
22. İnfaz Tüzüğü’nün 84. maddesinin ikinci fıkrasının (c)
bendinin (2) numaralı alt bendi şöyledir:
“2.5237 sayılı Kanunun
220 nci maddesinde,İkinci
Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü ve Beşinci Bölümlerinde yer alan suçlardan mahkûm
olan hükümlülerin avukatları ile ilişkisinde avukatın savunmaya ilişkin
olduğunu beyan ettiği belge ve dosyalar fiziki olarak aranabilir. Konusu suç teşkil eden fiilleri işlediğine, infaz kurumunun
güvenliğini tehlikeye düşürdüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine aracılık ettiğine ilişkin bulgu
veya belge elde edilmesi halinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemi ve infaz
hâkiminin kararıyla, bir görevli görüşmede hazır bulundurulabileceği gibi bu
kişilerin avukatlarına verdiği veya avukatlarınca bu kişilere verilen belgeler
infaz hâkimince incelenebilir. İnfaz hâkimi belgenin kısmen veya tamamen
verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu karara karşı ilgililer, 4675
sayılı Kanuna göre itiraz edebilirler.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 10/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; göndermek istediği
mektupların Cezaevi idaresince soyut iddialara dayanılarak alıkonulduğunu,
yaşadığı sorunları ailesine ve avukatına yazılı olarak iletmek istediğini,
idarenin böyle bir yetkisi olmasının başlı başına adil yargılanma hakkı ihlali
oluşturduğunu, siyasi ve etnik kimliği nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulduğunu
ve bu nedenle mektubunun gönderilmediğini, idarenin kararına karşı yaptığı
şikâyet ve itiraz yollarında yargılamanın usule uygun yapılmadığını, daha önce
kardeşine yazdığı dilekçelerin işleme konulmadığını, bu yüzden avukatına da
mektup göndermek istediğini ancak engellendiğini belirterek, hak arama ve
haberleşme hürriyetlerinin, ayrımcılık yasağının, işkence ve eziyet yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
25. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi neticesinde
başvurucunun iddialarının özü, göndermek istediği mektubun Cezaevi İdaresi ve
İnfaz Hâkimliğince sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme
hürriyetinin kısıtlanması hakkındadır. Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları haberleşme
hürriyeti kapsamında değerlendirilmiştir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) de haberleşme alanında ifade özgürlüğünün Sözleşme 8. maddesi
ile güvence altına alındığını hatırlatmaktadır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72…, 25/3/1983, § 107;
Fazıl Ahmet Tamer/Türkiye, B. No: 6289/02, 5/12/2006, § 33; Ahmet Temiz, § 23).
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun,
vasisi olan kardeşine ve avukatına göndermek istediği mektupların sakıncalı
olduğuna karar verilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul
edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Başvurucu ve
Bakanlık Görüşleri
27. Bakanlık görüşünde, AİHM içtihatları hatırlatılarak
başvurucunun iddialarının bu kararlar doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği
bildirilmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru
dilekçesindeki ifadelerini yinelemiştir.
b. Genel İlkeler
29. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 28-34) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir.
c. İlkelerin Olaya Uygulanması
i. Müdahalenin Varlığı
30. Somut olayda İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararıyla
başvurucunun vasisine göndermek istediği mektubun sakıncalı olduğuna, İnfaz
Hâkimliğinin kararıyla avukata gönderilmek istenen mektubun gönderilmemesine
karar verilmiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından
başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
31. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı,
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın;
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili
maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
Kanunilik
32. Anayasa Mahkemesinin
Ahmet Temiz (§§ 37-46) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği
veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan
müdahalelerin "kanunilik"
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Başvuruda, bu sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Meşru Amaç
33. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 47-50) kararında, hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan
müdahalelerde "meşru amaç"
ilkesine ilişkin genel ilkelere yer verilmiştir.
34. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında “Kurumun asayiş ve
güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar
amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden
olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit
ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği,
hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Burada belirtilen sebeplerin,
Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış olan kamu düzeninin
korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde cezaevinde
güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği söylenebilir.
35. Başvurucunun vasisine göndermek istediği mektupların Ceza
İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu tarafından sakıncalı bulunma sebebi, kurum ve
görevlilerin hedef gösterildiği, kişilerin paniğe yönlendirildiği gerekçesine
dayandırılmıştır. Bu kapsamda başvurucunun mektubunun, Cezaevi Disiplin
Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin;
kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ve cezaevlerinde asayiş ve
güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa"nın haberleşme
hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç
olduğu sonucuna varılmıştır.
36. İnfaz Hâkimliği tarafından avukata gönderilmek istenen
mektubun gönderilmeme sebebi ise mektubun, Cezaevi idaresine karşı kamuoyu
oluşturmaya yönelik olması gerekçesine dayandırılmıştır. Müdahalenin meşru
amaçlara dayandığının ortaya konulabilmesi için başvurucunun mektubunun
alıkonulmasına gerekçe gösterilen sebebin, 5275 sayılı Kanun"un 68. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında ve Anayasa"nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan
sınırlama sebepleriyle örtüşüp örtüşmediği sorusuna cevap verilmelidir. Bununla
birlikte bu sorunun müdahalenin gerekliliği ile doğrudan ilişki içinde olması
dolayısıyla burada incelenmesine yer olmadığı kanaatine varılmıştır.
Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve
Ölçülülük
37. Başvurucu; vasisine ve avukatına
göndermek istediği mektupların, içeriğinde kişi veya kuruluşları paniğe
yöneltecek yalan ve yanlış bir bilgi bulunmamasına rağmen İnfaz Kurumunca soyut
bir şekilde tamamen sakıncalı görüldüğünü, avukatına göndermek istediği metnin
içeriğinde ise asılsız bir bilgi bulunmamasına rağmen İnfaz Hâkimliğince soyut
şekilde gönderilmemesine karar verildiğini, mektubun içeriğinde başka
hükümlülerin mektubu olmayıp şikâyete konu suça ilişkin tanık listesinin
bulunduğunu, haberleşme hakkının ihlal edildiğini, söz konusu belge ve ekler
daha önce Cezaevi idaresi tarafından alıkonulduğu için sonuç alamadığını,
bundan dolayı bir mektupla bunları avukata göndermek istediğini ileri
sürmüştür.
38. Bakanlık görüşünde, AİHM kararlarında ceza infaz
kurumlarında bulunan kişilerin yazışmalarının belirli ölçüde kontrolünün başlı
başına Sözleşme’nin ihlaline sebebiyet vermeyeceği belirtilmiş;
gönderilmemesine karar verilen mektupların amaçlanan hedefler açısından
orantısız olup olmadığı, bu bağlamda demokratik bir toplumda gerekli ve
ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı açısından değerlendirmede bulunulmasının
gerekli olduğu vurgulanmıştır.
39. AİHM içtihatlarında ifade edilen demokratik toplumda
zorunluluk kavramı, müdahale teşkil eden eylemin acil bir toplumsal ihtiyaçtan
kaynaklanması ve takip edilen meşru amaç bakımından orantılı olması unsurlarını
içermektedir (Silver ve diğerleri/Birleşik
Krallık, § 97).
40. AİHM, haberleşme hürriyetine yapılan müdahalelerin
demokratik toplumda zorunluluk teşkil etmesine ilişkin kriteri incelediği
kararlarda, öncelikle ceza infaz kurumlarında bulunan kimselerin yazışmalarının
belirli ölçüde kontrolünün başlı başına Sözleşme’nin ihlaline sebebiyet
vermeyeceğini, zira ceza infaz kurumunun olağan ve makul gereksinimleri dikkate
alınarak bir değerlendirmede bulunmanın gerekli olduğunu belirtmiştir (Mehmet Nuri Özen ve diğerleri/Türkiye, B.
No: 15672/08, 11/1/2011, § 51; Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, §
98).
41. AİHM, her somut olayda kamu makamlarının bu değerlendirmeyi
yaparken mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan
hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli araçlardan
biri olduğunun gözönünde bulundurması gereğini
belirtmektedir (Campbell/Birleşik Krallık, B. No: 13590/88, 25/3/1992, § 45).
42. Haberleşme özgürlüğü, mutlak nitelikte olmayıp meşru
birtakım sınırlamalara tabidir. Bu özgürlüğe ilişkin olarak Anayasa"nın 22.
maddesinin ikinci fıkrasında sayılan sınırlamaların, Anayasa"nın 13. maddesinin
güvencesinde olan demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük
ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı konusunda bir değerlendirme yapılması
gerekmektedir (Yasemin Çongar ve diğerleri,
B. No: 2013/7054, 6/1/2015, §§ 57, 58).
43. Anayasa’da belirtilen demokrasi, çağdaş ve özgürlükçü bir
anlayışla yorumlanmalıdır. "Demokratik
toplum düzeninin gerekleri" ölçütü, Anayasa"nın 13. maddesi ile
AİHS"in 8., 9., 10. ve 11.
maddelerindeki paralelliği açıkça yansıtmaktadır. Bu nedenle demokratik toplum
ölçütü, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik temelinde yorumlanmalıdır (Fatih Taş, B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 92).
44. Nitekim Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca
"Demokrasiler, temel hak ve
özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir.
Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren
sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu
nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak
koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve
ancak yasayla sınırlandırılabilirler." şeklinde ifade edilebilir
(AYM, E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008). Başka bir
deyişle yapılan sınırlama, hak ve özgürlüğün özüne dokunarak bunların
işlevselliğini ortadan kaldırıyorveya aşırı derecede
güçleştiriyorsa, ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı
arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (AYM,
E.2009/59, K.2011/69,28/4/2011; AYM, E.2006/142,
K.2008/148, 17/4/2008; Fatih Taş,
§§ 92, 93).
45. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak
ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır.
Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak
için seçilen aracın denetlenmesidir. Bu sebeple haberleşme özgürlüğü alanında
getirilen müdahalelerde hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin
elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir (Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84; Fatih
Taş, §§ 92, 93).
46. Müdahalenin orantılı olduğundan söz edebilmek için temel
hakka daha az zarar verebilecek ancak aynı zamanda güdülen amacı yerine
getirebilecek nitelikte olan yöntemin tercih edilmiş olması gerekmektedir (Nada/İsviçre, B. No: 10593/08, 12/9/2012, § 183).
47. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa"nın 19. maddesi kapsamında "bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak
tutma" şeklinde değerlendirilebilecek kişi özgürlüğü ve
güvenliği hakkı dışında (İbrahim Uysal,
B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) Anayasa"nın ve
Sözleşme"nin ortak alanı kapsamında yer alan temel hak ve hürriyetlerin
tamamına genel olarak sahiptirler (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No: 74025/01, 6/10/2005, §
69). Bununla birlikte cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun
önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik
kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları haklar
sınırlanabilir (Turan Günana,
B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
48. Ceza infaz kurumlarına gelen veya bu kurumlardan gönderilen
yazışmalara yapılan müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek yukarıda
belirtilen makul nedenlerin, somut olayın tüm koşulları çerçevesinde objektif
bir gözlemciyi, haberleşme hakkının kötüye kullanıldığına ikna edebilecek
nitelikte olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir (Campbell/Birleşik Krallık, § 48). Bunun yanı sıra
yapılacak değerlendirmede hükümlüler hakkında uygulanan infaz rejiminin ve
mahkûmiyet sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, §§
98-102; Atilla ve diğerleri/Türkiye (k.k.),B. No: 18139/07, 11/5/2010).
49. Bu bağlamda, başvuru konusu olay bakımından yapılacak
değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan Derece Mahkemelerinin
kararlarında dayandıkları gerekçelerin haberleşme özgürlüğünü kısıtlama
bakımından demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülülük ilkesine uygun
olduğunu, inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır(Sebahat Tuncel, § 87).
50. Somut olayda hükümlü olan başvurucunun, vasisine ve
avukatına yazdığı mektuplar tamamen sakıncalı görülmüş; yukarıda yer verilen
mektuplarda (bkz.§§ 11-13, 17) temel olarak kurumların hedef gösterilmesi ve
kişilerin paniğe yönlendirilmesi, ayrıca yalan yanlış yazıların bulunduğu
kanaatine varılması sebepleriyle mektupların alıcılarına gönderilmemesine karar
verilmiştir.
51. i.
Başvurucunun vasisine gönderdiği birinci mektubun içeriğinden; başvurucunun
öncelikle vasisinden, dosya ve T.C. kimlik numaralarını vererek ilgili
hastanelerden sonuçlarının alınmasını daha sonra da ismini belirttiği avukatla
ile görüşülmesini istediği anlaşılmaktadır. Ayrıca altı madde hâlinde ilgili
mercilere sorunlarının iletilmesini istemektedir. Yazının son kısmında ise “Her yönüyle kardeşimizi ve aile olarak bizleri mağdur
eden bu uygulamalardan dolayı cezaevi idaresi ve Adalet Bakanlığından
şikâyetçiyiz. Kardeşimizin sağlık ve can güvenliğinden ailece endişe duyuyoruz.
Daha ayrıntılı bilgi belgelere sahip olan kardeşimizle görüşülerek sorumlular
hakkında gerekli adli ve idari soruşturma açılmasını talep ediyoruz.”
ifadeleri yer almakta ve bu şekilde ilgili kurum ve kuruluşlara düşüncelerinin aktarılmasınıarzu etmektedir.
ii. Başvurucu, aynı kişiye yollamak
istediği ikinci mektupta, yazdığı dilekçelerin ilgili kurumlara ulaşmadığını
düşündüğünü belirtmekte yine ismi belirtilen avukatla görüşülmesini
istemektedir. Ayrıca yukarıdaki paragrafta (bkz. § 13) anılan ve resmî
kurumlara yazılan dilekçelerin bir örneğinin avukata verilmesini bu mektup
aracılığıyla istemektedir.
iii. Hükümlü olan başvurucunun yazdığı
üçüncü mektup ise iki parçadan oluşmakta ve bunların bir avukata iletilmek
istendiği anlaşılmaktadır. Söz konusu mektubun ilk parçasında
yukarıdaki paragrafta belirtilen (bkz. § 17) Av. Ş.D.ye gönderilmek istenen iki
sayfalık yazının olduğu, ikinci parçasında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına
daha önce yapılmış suç duyurusuna ek bir şikâyet dilekçesinden bahsedildiği ve
şikâyete konu olan bu suçlamalara ilişkin başvurucunun tanık olarak göstermek istediği
kişilerin isimlerinin yer aldığı görülmektedir.
52. Gönderilmek istenen ilk iki mektubun muhatabının
başvurucunun vasisi olduğu hatırda tutulmalıdır. Cezaevi yetkilileri, mektup
gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların
dış dünya ile en önemli bağlantısı olduğu gerçeğini gözönünde
bulundurarak mahpusların dış dünyayla yeterli iletişimi sürdürmelerinde uygun
destek ve yardımı sağlamalıdırlar.
53. Bunun yanında gönderilmek istenen üçüncü mektubun muhatabı
başvurucunun avukatı olduğu için üçüncü mektupta tespit edilmesi gereken ilk
husus, avukata gönderilmek istenen belgelerin savunmaya ilişkin olup
olmadığıdır. Nitekim savunmaya ilişkin olduğu anlaşılan mektuplar denetime tabi
değildir.
54.Bununla birlikte 5237 sayılı Kanun"un 220. maddesi ve İkinci
Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü ve Beşinci Bölümlerinde yer alan suçlardan mahkûm
olan hükümlülerin avukatları ile ilişkileri konusunda gerek 5275 sayılı
Kanun"da gerekse İnfaz Tüzüğü"nde özel hükümler bulunmaktadır (bkz. §§ 20-22).
Kanun"da belirtilen bu suçlardan mahkum olanların
göndermek istediği mektupların savunmaya ilişkin olmadığı ve Kanun"a mugayir
bir durumu içerdiği tespit edilirse infaz hâkimlikleri bu hususu tatmin edici
şekilde -tıpkı cezaevi disiplin kurulları gibi- gerekçelendirilmek zorundadır.
55. Dolayısıyla Cezaevi Disiplin Kurulu Başkanlığı ile İnfaz
Hâkimliğinin, başvurucunun vasisine ve avukatına göndermek istediği mektupların
gönderilmemesine ilişkin kararlarının Anayasa"da teminat altına alınan haberleşme
hürriyeti kapsamında ilgili ve yeterli bir gerekçe içerip içermediğini
değerlendirmek gerekmektedir.
56.
i. Birinci mektup yönünden; başvuruya konu mektubun esas olarak iki
ana bölümden oluştuğu, ilk bölümde başvurucunun kendisine ait bir kısım tıbbi
evraka ilişkin açıklama yaparak bunların temini ile kendisine iletilmesini
istediği, ikinci bölümde ise başvurucunun cezaevinde kendisine tatbik
edildiğini iddia ettiği bir kısım kötü muamele ve uygulamalardan söz ederek bu
hususların ilgili mercilere şikâyet yolu ile iletilmesini talep ettiği
görülmektedir. Söz konusu mektubun alıkonulmasına ilişkin idari ve
yargısal kararların belirtilen bu ikinci bölümdeki ifadelere dayandırıldığı
anlaşılmaktadır. Ancak mektubun, ikinci bölümde yer alan ifadelerin kişi ve
kuruluşları paniğe yöneltecek nitelikte yalan yanlış bilgiler içerdiğinin
kabulü hâlinde dahi bu kısmın metinden çıkarılmak suretiyle alıcısına
gönderilmesine İnfaz Tüzüğü"nün 123. maddesi olanak vermektedir.
ii. İkinci mektup yönünden; başvurucunun
hukuken kendisini temsil etmeye yetkili olan kişiye göndermek istediği
mektuptaki ifadelerin ne suretle Kurum ve görevlilerini hedef gösterdiği
Disiplin Kurulu kararından veya Mahkeme kararlarından anlaşılamamaktadır.
Cezaevi idaresi ve Derece Mahkemelerinin; somut olayda, hükümlü tarafından
gönderilmek istenen mektubun ve eklerinin içeriğinde yer alan ifadelerin, Kurum
görevlilerini hedef gösterdiğini düşünüyorlarsa bu dilekçelerin aynı zamanda
resmî kurumlara daha önce iletilmiş olduğunu gözönünde
bulundurarak bir değerlendirme yapmaları gerekmektedir.
57. i.
İnfaz Hâkimliğinin avukata gönderilmek istenen mektubun gönderilmemesine
ilişkin kararı ise son zamanlarda terör örgütü mensubu olan hükümlülerin
örgütsel amaçlı olarak haberleşme içine girdikleri ve yalan yanlış bilgilerle
kamuoyu oluşturmaya çalıştıkları temeline dayanılmış ve gönderilmek istenen
belgelerin sadece başvurucuya ait olmadığı, diğer hükümlülere de ait belgeler
olduğu, başvurucunun yasal hakkını kullanmak değil de Cezaevi idaresine karşı
kamuoyu oluşturmaya yönelik olduğu gerekçesiyle mektubun gönderilmemesine karar
verilmiştir (bkz. § 17).
ii.
Başvuruya
konu mektubun ve eklerinin içeriğinden, başvurucunun avukatla yazı yolu ile
iletişim kurmak istediği ve başvurucunun mektupta geçen "Ömer" isimli
şahısla yakın bir ilişkisinin olduğu, ayrıca avukata yazılan mektubun
içeriğinden dilekçelerin ilgili yerlere gerçekten ulaşıp ulaşmadığı konusunda
başvurucunun tereddütlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Mektupta ismi geçen
kişinin, başvurucunun vasisi ve kardeşi olduğu gerek mevcut başvurudan gerekse
başvurucunun detaylı aile kaydındananlaşılabilir.
iii. Bu kapsamda başvurucunun mektubundaki
ifadelerin ve Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek için hukuken
kendisini temsil etmeye yetkili olan kişiye gönderilmek istenen metnin, ne
suretle Cezaevi idaresine karşı kamuoyu oluşturmaya yönelik olduğu İnfaz
Hâkimliği ve Mahkeme kararlarından anlaşılamamaktadır. Ayrıca İnfaz Hâkimliğininkararında, gönderilmek istenen mektubun sadece
başvurucuya ait olmadığı, diğer hükümlülere ait belgeler olduğu belirtilse de
söz konusu belgenin suçlamalara ilişkin bir tanık listesi olması nedeniyle
tamamen ilgisiz bir belge olduğu söylenemeyecektir. Hatta savunmaya ilişkin bir
belge olduğu dahi değerlendirilebilir.
58. Buna göre olayda Anayasa"nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen ulusal güvenliğinin, kamu güvenliğinin, ülkenin ekonomik
refahının korunması, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel
ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarına
yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut bilgilere dayalı olarak
ortaya konulmadığı sonucuna varılmıştır.
59. Bu kapsamda, başvurucunun vasisine ve avukatına göndermek
istediği mektupların tamamen sakıncalı görülmesinin amaçlanan hedefler
açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda demokratik bir
toplumda gerekli ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu
sebeplerle başvurucunun Anayasa"nın 22. maddesinde güvence altına alınan
haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
60. Başvurucu anayasal hakları ihlal edildiği için her başvuruda
değişik miktarlarda manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
61. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
62. Başvurucunun Anayasa"nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğinin tespit edilmesi üzerine
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya net 1.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
63. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Adalet Bakanlığa ve
Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 1.500 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/3/2016tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.