8. Hukuk Dairesi 2012/7587 E. , 2012/9930 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 30.07.2010 gün ve 527/705 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, satın alma yoluyla kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle Hazine adına kayıtlı bulunan dava konusu 107 ada 336 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaliyle vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazların sit alanında kaldığını, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacının tespit tarihinden geriye doğru 20 yılı aşkın süreyle eklemeli zilyetlik ve tasarrufunun bulunduğu, üçüncü derecede doğal ve arkeolojik sit alanında bulunan taşınmaz üzerinde birinci grup olarak tescil ve ilan edilmesi gereken kültür varlıklarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Hazine vekili tarafından, süresinde temyiz edilmiştir.
Mahkemece, uyulan önceki bozma kararları doğrultusunda yapılan 01.04.2010 tarihli keşif sonunda arkeolog bilirkişi ... tarafından düzenlenen 15.04.2010 havale tarihli raporda; dava konusu taşınmazların üçüncü derecede doğal ve arkeolojik sit alanı içinde kaldığı, üzerinde birinci grup olarak tescil ve ilan edilmesi gereken kültür varlığının bulunmadığı, birinci derece doğal sit alanı olarak belirlenen Kelebekler Vadisine kuş uçumu 1375 metre mesafede bulunduğu, Babadağın eteklerindeki Devrent boğazından doğan Sarp deresinin yardığı 1500 metre uzunluğundaki vadinin kuzey ve güneyde 350 metre yüksekliğinde Gökdemir kaya duvarlarıyla sınırlandığı, Karstik dik duvarların ortasında yetişen Endemik bitkileriyle Mayıs ve Ekim aylarında yoğunlaşan Arslan kelebeğinin Kelebekler Vadisinin birinci derecede doğal sit alanı olarak tescillenmesini sağlayan özgün nitelik olduğunu, bu bağlamda dava konusu parsellerin de mevcut jeolojik yapıyı ve florayı koruma amaçlı olarak üçüncü derecede sit alanı olarak değerlendirildiği, 2863 sayılı Yasa kapsamına giren gözle görülür taşınır veya taşınmaz kültür varlıklarına rastlanmadığı ve dava konusu parselin bulunduğu alandaki kullanım haklarının 2863 sayılı Yasanın 658 numaralı ilke kararında belirtilen esaslar çerçevesinde olmasının gerektiği, aynı yasanın 728 numaralı ilke kararları dışında gerçekleştirilecek her türlü fiziki müdahalenin doğal yapıya zarar verebileceği belirtilmiştir.
2863 sayılı Kanunun 3. maddesinin Tanımlar başlıklı (a) bendinin ikinci fıkrasına göre; tabiat varlıkları “...ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir.” Dava konusu taşınmazlara yakın Kelebekler Vadisi ve bu bölgede yaşayan Arslan Kelebeği de bu anlamda tabiat varlığıdır. Yine aynı Kanunun 5. maddesine göre; tabiat varlıkları Devlet malı niteliğindedir. 2863 sayılı Kanunun 6. maddesinin son fıkrasındaki örneklemeden hareketle dava konusu taşınmazları çevresiyle birlikte bir bütün olarak ele alıp aynı kapsamda değerlendirmek mümkündür. O halde, 2863 sayılı Kanunda 22.05.2007 tarihinde 5663 sayılı Kanunla yapılan değişiklik mutlak manada birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarıyla birinci ve ikinci derece arkeolojik alanların dışındaki taşınmazların zilyetlik yoluyla kazanılacağı anlamına gelmez.
Dosya içeriğine, Kültür Bakanlığının değişik tarihli yazılarına, Dairemizin bozma ilamından önceki bilirkişi raporlarına göre, dava konusu taşınmaza yakın mesafede bulunan Kelebek Vadisi ülkemizin jeolojik ve doğal peyzajında ender görülebilen bir yapı özelliğine sahiptir. Bu vadi olağanüstü yapısı gereği çeşitli ve zengin bitki ve hayvan türleri için süreç içinde başka yerlerde görülmeyen eşsiz bir yaşama alanı oluşturmaktadır. Vadi, yeryüzünde Rodos adası dışında Aslan Kelebeğinin son ve tek yaşama alanıdır. Çevresindeki arazi parçalarının da içinde bulunduğu bölge ekolojik zenginliğinin yanında son derece önemli peyzaj değere sahiptir. Kelebekler Vadisini de içine alan bu bölgede Uluslararası Doğayı Koruma Birliğince tanımlanan nesli tükenmekte olan bitki ve hayvan türleri yaşamaktadır. Bu tür kültür ve tabiat varlıklarını barındıran alanlara verilen tahribatın hiçbir zaman geri dönüşü olmayacağından, söz konusu alanlardaki taşınmazlar tek tek değil çevresiyle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip korunarak bir sonraki kuşaklara devredilmelidir. Bu açıklamalara göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları tüm bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 06.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.