20. Hukuk Dairesi 2013/10102 E. , 2014/4086 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 2005 yılında yapılan arazi kadastro sırasında ... 383 ada 2 parsel sayılı 1320.6080,03 m² yüzölçümündeki taşınmaz, ham toprak, niteliğiyle davacı Hazine adına tesbit edilmiş, yapılan bu tesbite ... isimli bir kişinin 12.06.2007 tarihli dilekçesiyle yaptığı itiraz üzerine, kadastro komisyonu tarafından alınan 13.01.2009 tarihli kararı ile taşınmazın, sabit hudutlar dahilinde ... oğlu ...nın ceddinden intikalen ve taksimen 20 yılı aşkın zamandan beri fasılasız, nizasız ve malik sıfatı ile zilyet ve tasarrufunda iken, 24.05.1984 tarih 356 nolu yevmiye ile ... Noterliğince ... oğlu ...’na taşınmazını satması için genel vekaletname verdiği ve ...’nun da 24.10.1984 tarihinde 750,00.- TL bedelle ...’na satıp zilyetliğini devrettiği, halen de tarla vasfı ile ... oğlu ...’nun zilyet ve tasarrufunda olduğu gerekçe gösterilerek, 383 ada 2 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünden 19242,17 m² düşürülerek bu bölümün 383 ada 24 parsel sayısıyla tarla niteliğiyle ... ... oğlu ... adına müstakilen tesbitine karar vermiştir.
Kadastro Komisyonun 13.01.2009 tarihli kararı gereğince, çekişmeli 383 ada 24 parsel sayılı taşınmaz 24.05.2009 tarihinde ... adına tapuya tescil edilmiş, daha sonra satış nedeniyle davalı gerçek kişi adına 17.09.2009 tarihinde tapuya tescil edilmiştir.
Davacı Hazine, 19.11.2009 tarihli dilekçesiyle, kadastro komisyonunca ... isimli kişinin itirazının usûlsüz olarak kabulüne karar verildiğini ve bu kişi adına yapılan tesbit ve tescilin yolsuz olduğu iddiasıyla, 383 ada 24 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ve Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davacı Hazinenin davasının reddine karar verilmiş; davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2012/5714-14533 sayı ve 17.12.2012 tarihli kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “ Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma, yazılı biçimde hüküm kurulmasına yeterli ve elverişli olmadığı gibi, hukuki değerlendirme de isabetli değildir.
Şöyle ki, kural olarak bu tür davalarda öncelikle tapunun yolsuz tescil sonucu oluştuğunun kanıtlanması, ondan sonra satın alan kişinin kötü niyetli olup olmadığının araştırılması gerekir. Ancak, Hazine malları yönünden özel mal niteliğindeki Hazine malları iyiniyetle iktisap eden T.M.K’nun 1023. maddesindeki "iyiniyetli 3. kişinin korunacağı" kuralından yararlanabilir. Kamu mallarında iyiniyet veya tapu siciline güven ilkelerinin uygulama yeri yoktur. Davacı Hazine, önceki malik ... lehine, 3402 sayılıKanunun aradığı şartlar oluşmadığı halde, kadastro komisyonu tarafından Hazine adına olan tesbitin iptal edilerek ... ... oğlu ... adına yapılan tesbit ve tescil işleminin yolsuz olduğu iddiasına dayanarak 383 ada 24 parsel sayılı taşınmaza karşı dava açmıştır. Ancak, mahkemece, yapılan keşifte fen bilirkişi raporuna göre taşınmaz sahibinin zeminde yanlış yer göstermesi sonucu, Hazine adına tesbit edilen 383 ada 2 ve 102 ada 3 sayılı parseller içinde yer alan ve fen bilirkişi krokisinde (A) ve (B) harfleri ile gösterilen bölümler yönünden inceleme yapıldığı, yani davaya konu olan 383 ada 24 parsel sayılı taşınmaz incelenmeden karar verildiği ve dava zeminde tesbit edilen ve zaten Hazine adına kayıtlı olan yerlere karşı açılmış gibi değerlendirilerek, bu hususunda davanın reddine gerekçe olarak gösterildiği, ayrıca, dosya arasında bulunan dava dilekçesi örneğinden, Orman Yönetimi tarafından 27.05.2009 tarihli dilekçe ile temyize konu 383 ada 24 parselin ifraz edildiği taşınmaz olan, 383 ada 2 parsel sayılı taşınmazın orman sayılan yer olduğu iddiasıyla dava açıldığı ve temyize konu 383 ada 24 parselin dört tarafının 383 ada 2 parsel ile çevrili olmasına rağmen, 383 ada 2 parselin davalı olduğu dosya getirtilip incelenmeden karar verildiği ve bu şekilde tapuya güven ilkesinin, somut davada uygulama imkânının bulunup bulunmadığı yönünde hiçbir şekilde araştırılmadan soyut olarak “tapuya güven ilkesine” dayanılarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Geçerli bir hukuksal nedene dayanmayan tescil işlemi yolsuz tescil niteliğini taşır ve her zaman iptali istenebilir.
Kamu malı niteliği kazanmış bir taşınmaz özel mülkiyete konu olamayacağından tapuya bağlansa bile Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 931 ve Türk Medeni Kanununun 1023. maddeleri bu durumda uygulanmaz. Bu sonuçlara bağlı olarak kamu malı niteliği taşıyan bir taşınmaz her nasılsa özel mülk olarak tapuya tescil edilmesi bir yolsuz tescil olup, o yerin özde tescile tabi bulunmama (kamu malı olma) niteliğini değiştirmez. Kamu mallarının özel mülkler gibi devir ve temlik edilemezler. Böyle durumlarda, iyiniyet veya tapu siciline güven ilkelerinin uygulama yeri de yoktur
Somut olayda, Hazine tarafından ... Köyü, 383 ada 24 parsel sayılı taşınmazın ... ... oğlu ... adına yapılan tesbit ve tescilin yolsuz olduğu iddiasına dayanılarak dava açıldığına göre, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle, öncelikle dava konusunun davalının zeminde gösterdiği yer değil 383 ada 24 parsel sayılı taşınmaz olduğu dikkate alınarak keşif doğru yerde yapılmalı, dosya arasındaki bulunan dava dilekçesi örneğinden, Orman Yönetimi tarafından 27.05.2009 tarihli dilekçe ile temyize konu 383 ada 24 parselin ifraz edildiği taşınmaz olan 383 ada 2 parsel sayılı taşınmazın orman sayılan yer olduğu iddiasıyla dava açıldığı ve temyize konu 383 ada 24 parselin dört tarafının 383 ada 2 parsel ile çevrili olması nedeniyle, 383 ada 2 parselin davalı olduğu dava dosyası getirtilip incelenerek 383 ada 2 parselin orman niteliğiyle tescil edilip edilmediği saptanmalı, önceki malik ... lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli, şayet kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşulları oluşmadan tesbit ve tescil işlemenin yapıldığı yani tescilin yolsuz tescil niteliğinde olduğu tesbit edildiği takdirde, taşınmazın kamu malı niteliğinde olup olmadığı tesbit edilerek, özel mal niteliğindeki Hazine malları yönünden T.M.K."nun 1023. maddesindeki iyiniyet veya tapu siciline güven ilkelerinin uygulanabileceği, kamu malı niteliğinde taşınmazlarda ise, iyiniyet veya tapu siciline güven ilkelerinin uygulama yeri olmayacağı ve ayrıca, taşınmazın orman sayılan yer veya kamu malı niteliğinde devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu tesbit edildiği takdirde, TMK."nun 3/2. maddesi gereğince durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyi niyet iddiasında da bulunamayacağı gözetilerek tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, dava konusu taşınmazın niteliği usûlüne uygun olarak araştırılmadan, yazılı şekilde soyut ve yersiz gerekçelere dayanılarak, Hazinenin davasının reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır. ” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu davalının taşınmazı satın aldığı ... adına oluşan tescilin zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleşmemesi nedeni ile yolsuz tescil olduğu, dolayısı ile davalının iyiniyetinin dekorunamayacağı gerekçe gösterilerek davanın kabulüne dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişi tarafından esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki hukukî sebebe dayalı olarak 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi gereğince 10 yıllık süre içinde açılan tapu iptal ve tescile ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 21/03/1968 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman tahdidi bulunmaktadır.
Hükmüne uyulan bozma kararına göre yazılı şekilde karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen "Kadastro işlemi ile oluşan tesbit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün 3, 4 ve 5. paragraflarının kaldırılarak, yerine “6099 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A madde gereğince, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına” ibaresi yazılmak suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.M.U.K."nun 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/04/2014 günü oy birliğiyle karar verildi.