8. Hukuk Dairesi 2012/3553 E. , 2012/10052 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Sarıt Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Gaziantep 5. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.11.2011 gün ve 456/600 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde, 1972 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan ve vekil edeni adına tapuda kayıtlı 411 parselin doğusunda bulunan tahmini 15.000 m²"lik taşınmazın, müvekkili tarafından imar-ihya edilerek 30 yılı aşkın süreden beri aralıksız çekişmesiz malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduğunu açıklayarak, bu yerin vekil edeni adına tapuya kayıt ve tescilini istemiştir.
Davalı Hazine vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, teknik bilirkişi O. ..."nun 12.05.2010 tarihli rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 8.679,88 m2 yüzölçümlü yerin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak açılan TMK. nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, imar-ihya ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Dava Hazine ve Sarıt Köyü Tüzel kişiliğine yöneltilmiştir. Dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliğine dair mazbatada tebliğin Sarıt Mahalle Muhtarına yapıldığı, yine TMK.nun 713/4. maddesi uyarınca yapılan ilana ilişkin tutanağın mahalle muhtarı tarafından imzalandığı görülmüştür. Teknik bilirkişi raporunda; tesciline karar verilen taşınmazın Gaziantep Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde olduğu açıklanmaktadır. O halde TMK. nun 713/1-3. maddesi gereğince dava Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve bağlı ilçe belediye başkanlığına yöneltilmeli, davaya katıldıkları taktirde delillerini bildirmesi konusunda kendilerine süre ve imkan tanınmalıdır.
Bundan ayrı, dava konusu taşınmazın 03.08.1978 tarihinde tapulama çalışmaları sırasında 766 sayılı Tapulama Kanununun 2. maddesine göre tespit dışı bırakıldığı belirlenmiştir. Böyle bir yerin emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesine müteakip, kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre kazanılması mümkündür. Bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar ve ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastrodan sonraki geçmiş yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit dışı bırakılma tarihi olan 1978 yılından sonra dava tarihine göre 20-30 yıl öncesine ait (1979-1989 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması gerekir. Mahkemece, uyuşmazlığın net bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından usulüne uygun bir biçimde yararlanılmamış, mahallinde yapılan keşiflere katılan ve konunun uzmanı olmayan her iki harita mühendisinin 1950 ve 1999 yıllarına ait birer hava fotoğrafı üzerinde yaptığı tespitlere göre hüküm kurulmuştur.
Öte yandan; mahallinde 11.05.2010 tarihinde yapılan keşifte üç yerel bilirkişinin birlikte dinlenilmesi de usule aykırıdır. HUMK ve HMK.nun"da tanıklar hakkında yer alan hükümler aynı zamanda yerel bilirkişiler hakkıda da uygulanır. HMK.nun 261.maddesi hükmü uyarınca, tanıkların ayrı ayrı dinlenilmesi öngörülmüş olup, yerel bilirkişilerin mahkemece birlikte dinlenilmeleri anılan madde hükmüne aykırıdır.
Bunun dışında; mahkemece çifte tapunun önlenmesi için davaya konu taşınmazın tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığı da Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulmamış, Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca miktar araştırması yapılmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş; tescili istenen yerin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının belirlenmesi ve çifte tapunun önlenmesi açısından teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenerek durumun Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, tapuda kayıtlı yerlerden ise dayanak belgelerin getirtilerek dosya arasına konulması, jeodezi ve fotoğrametri mühendisi marifetiyle dava tarihine göre 20-30 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş hava fotoğraflarına göre taşınmazın kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı veya ne nitelikte bulunduğu konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması, yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıkların HMK. nun 243, 244, 259, 261 ve 290/2. maddeleri gereğince, keşif yerine davetiyeyle çağırılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde ayrı ayrı dinlenilmeleri, şahit ve bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerinin başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlenmeli, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyeceği hükmü gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra davacı adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış dava olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmeli ve iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirilme yapılarak karar verilmelidir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4 (HMK.m 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 08.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.