8. Hukuk Dairesi 2012/3922 E. , 2012/10070 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Tortum Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 08.12.2011 gün ve 31/530 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenlerine dayanarak kadastro çalışmalarında Hazine adına tespit ve tescil edilen 102 ada 56 parsel sayılı taşınmazın Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, Hazine üzerindeki tapu kaydının iptaline ve davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hüküm; davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; dava konusu taşınmazın çayır vasfı ile Hükmen 10.12.2007 tarihinde Hazine adına tapuya tescil edildiği saptanmıştır. Mahkemece 19.10.2011 tarihinde mahallinde icra edilen keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ortak beyanlarında davacının hak iddia ettiği yerlerin davacının babasına ait iken ölümü ile mirasçılar arasında yapılan taksimle davacıya intikal ettiğini, halen davacının zilyetliğinde olup Hazine ile ilgisinin bulunmadığını bildirmiş ve mahkemece bu beyanlar ile yetinilerek hüküm kurulmuş ise de, taşınmaza ait hüküm dosyası celp edilip, davacının bu dosyada taraf olup olmadığı araştırılmamış, taraflara delillerini ibraz için süre ve imkan verilmeden yerel bilirkişi beyanları ile yetinilmiş, uyuşmazlığın çözümü için hava fotoğraflarından yararlanılmamış ve davacı hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesi gereğince miktar araştırması yapılmamıştır.
Bu halde, öncelikle, dava konusu taşınmaza ait hüküm dosyası tapu sicil müdürlüğünden getirtilerek, davacının bu davada taraf olup olmadığı ve davacı aleyhine kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı incelenmeli, kesin hüküm oluşturduğunun belirlenmesi halinde başkaca bir araştırma yapılmadan davanın reddine karar verilmeli aksi takdirde davacının zilyetlikle edinme şartlarının gerçekleşip geçekleşmediği üzerinde durulmalıdır.
Bilindiği üzere bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastro tespitten önceki yıllara ait ve en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için dava konusu taşınmaza ait kadastro tespit tutanağının bulunduğu yerden getirtilerek kadastro tespit tarihine göre 20 – 30 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerektiği uzman öğretim üyelerinin yayınlarındaki görüşleri olup, bu görüş Dairenin kararlılık kazanmış içtihatlarıyla da benimsenmiştir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelenirse arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi olanaklıdır.
Hal böyle olunca; mahkemece, yapılacak iş; öncelikle, kadastro çalışmalarının yapıldığı yıla göre 20-30 yıl öncesine ait iki ayrı zamanda çekilmiş stereoskopik hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığından, bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulmalı, taraflara delillerini bildirmeleri için süre ve imkan verilmeli, seçilecek yerel bilirkişi ve taraflarca bildirilecek tanıklar HMK. nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı, aynı kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, ziraat mühendisi, kadastro fen bilirkişisi, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle yukarıdaki açıklamalar gereğince iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğrafları stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği ve kullanım süresinin ne zaman başladığının belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve yerel bilirkişi sözleri, bilimsel esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
Ayrıca 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu Kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Belgesizden edinilen taşınmazlar olup olmadığının Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüğü ile zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe ait tescil davalarına ilişkin dosyaların ise, ait olduğu mahkemelerden getirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesinde öngörülen miktar sınırlamalarının aşılıp aşılmadığının gözönünde bulundurulması gerekirken bu yönde bir araştırma araştırma yapılmamış olması da doğru değildir.
Kabule göre de, zilyetlik maddi olaylardan olup, her türlü delille kanıtlanması mümkünken (3402 s.KK. m. 14/1) sadece yerel bilirkişi beyanları ile yetinilerek hüküm kurulması da doğru değildir.
Açıklanan nedenlerle davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 08.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.