8. Hukuk Dairesi 2012/2230 E. , 2012/10311 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.03.2011 gün ve 138/235 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ile davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenlerine dayanarak 167 ada 3 parsel ile 167 ada 4 parselin güney bölümünde kalan ve uzun yıllar tarım arazisi olarak kullanılan taşınmaz bölümlerinin tapu kayıtlarının iptaliyle vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazların mera niteliğindeki yerlerden olduğunu, zilyetlikle kazanılmasının mümkün bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece önceki kararlarda, taşınmaz bölümlerinin mera niteliğinde olmadığı, köy yerleşim alanında kaldığı, kazanma koşullarının davacı lehine gerçekleştiği görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmiş, davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine; Dairece ilk bozma ilamında, usulüne uygun mera araştırmasının yapılmadığı, ikinci bozmada ise, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği, taşınmazın 30 nolu mera paftası kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi amacıyla mera tahsis kararı, haritası ve dayanak belgelerinin getirtilmesi gerektiğine işaret edilerek bozma sevk edilmiş, mahkemece bozmaya uyularak, 167 ada 3 parselin ifrazı mümkün olmadığından bu parsele ilişkin davanın reddine, 167 ada 4 parsele ilişkin davanın kısmen kabulüne, bu parselin tapu kaydının iptaliyle teknik bilirkişi raporunda A harfiyle gösterilen 1094 m2 yerin davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ile davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Arsa niteliğindeki dava konusu 167 ada 3 ve 4 parsel, 10.01.1989 tarih 360 ve 361 nolu tapu kayıtları kapsamında kaldığı açıklanarak 21.11.1991 tarihinde Bulduk Belediyesi adına tespit edilmiş, Hazine tarafından öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olduğu ileri sürülerek tespite itiraz edilmiş, Bulduk Belediyesinin davayı kabul etmesi üzerine Cihanbeyli Kadastro Mahkemesinin hakem sıfatıyla verdiği 08.06.1993 tarih 1992/46 Esas 1993/80
Karar sayılı ilamı ile 167 ada 3 ve 4 parselin tespitin iptaline, Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş olup taraflarca temyiz edilmediğinden hüküm, 29.07.1993 tarihinde kesinleşmiş ve Hazine adına tapu kaydı oluşmuştur.
Dava; belirtme öncesi kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme yeterli olmadığı gibi, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiş, taşınmazın öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususu tam olarak açıklığa kavuşturulmamış, niteliği kesin bir biçimde belirlenmemiştir. Dava konusu taşınmazların tesciline esas Cihanbeyli Kadastro Mahkemesinin hakem sıfatıyla verdiği 08.06.1993 tarih 1992/46 Esas 1993/80 Karar sayılı dava dosyasına ekli, Hazine tarafından Bulduk Belediyesi aleyhine açılan Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.12.1991 tarih 1991/447-722 Esas ve Karar sayılı tespit dosyasında, 167 ada 1, 2, 3 ve 4 parsellerin Toprak Tevzi Komisyonu tarafından sınırlandırılan 30 nolu mera paftası kapsamında kaldığı, mera niteliğindeki yerlerin 1580 ve 3194 sayılı Kanun hükümleri uyarınca Belediyelere intikalinin mümkün bulunmadığından 167 ada 1, 2, 3 ve 4 parsellerin mülkiyetinin Hazineye ait olduğunun tespitine karar verilmiş ve hasımlı olarak açılan tespit hükmü taraflarca temyiz edilmediğinden 14.09.1992 tarihinde kesinleşmiştir. Bundan ayrı; eldeki davaya konu 167 ada 3 ve 4 parseller hakkında dava dışı Sadık Sert, Adnan Mercan ve Ceylan Vurucu tarafından kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasının yargılaması sonunda Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.02.2002 tarih 1999/794 Esas 2002/347 Karar sayılı dava dosyasında, Hazine ile Bulduk Belediyesi arasındaki Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.12.1991 tarih 1991/447-722 Esas ve Karar sayılı tespit dosyasında taşınmazın niteliğinin belirlendiği ve taşınmazların mera kapsamındaki yerlerden olup zilyetlik yoluyla kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, ancak hüküm taraflara tebliğ edilmemiş ve hüküm usulüne uygun olarak kesinleştirilmemiştir. Yine, dava konusu 167 ada 3 parselden ifraz yoluyla oluşan 167 ada 5 parselin tesciline esas olan ve dava dışı Ceylan Vurucu tarafından açılan davada Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.12.1996 tarih 1995/636 Esas 1996/1053 Karar sayılı ilamında 5 parsele isabet eden yerin tarım arazisi niteliğinde bulunduğu açıklanarak dava dışı Ceylan Vurucu adına tesciline karar verilmiş, hüküm Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş, dava dışı komşu 167 ada 2 parsel hükmen dava dışı Mehmet Vurucu adına tescil edilmiştir. Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, dava konusu taşınmazların niteliği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmemiş, Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.02.2002 tarih 1999/794 Esas 2002/347 Karar sayılı dava dosyası ile yine Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.12.1991 tarih 1991/447-722 Esas ve Karar sayılı tespit hükmü dikkate alınmamış ve taşınmazların niteliğinin belirlenmesi bakımından göz önünde tutulmamıştır.
Diğer yönden; mahkemece 167 ada 3 parselin ifrazının mümkün bulunmadığı gerekçesiyle bu parsel hakkındaki davanın reddine karar verilmiş ise de, bu parselin tamamının davacı kullanımında olduğu, 167 ada 3 parselin tamamı, 167 ada 4 parselin A harfiyle gösterilen bölümünün dava konusu edildiği, 167 ada 3 parselden ifraz edilecek herhangi bir bölüm de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki; dava konusu taşınmaz Bulduk Belediyesi imar planı kapsamında kalmaktadır. Bulduk Belediyesi karşılık yazısında; 167 ada 3 parselin ifrazının mümkün bulunmadığını bildirmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15. maddesinin son fıkrası hükmüne göre, ayırmayı gerektiren işlemlerde ayırma tarihindeki imar mevzuatı dikkate alınır.
Davacı, kadastro öncesi nedenlere dayanarak talepte bulunduğuna göre, 3402 sayılı Kanunun 15/2.maddesi hükmü uyarınca davacının kullanımındaki bölümün taşınmazın tamamına oranlanmak suretiyle davacı payının belirlenmesi ondan sonra elde edilecek sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken ifrazının mümkün bulunmadığı gerekçesiyle bu parsel hakkındaki davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
O halde; mahkemece HUMK.nun 258 ve 259.maddeleri (6100 sayılı HMK.nun 243 ve 244. m.) hükmü uyarınca öncekiler dışında fen ve ziraatçı uzman bilirkişi marifetiyle taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, yukarıda tarih ve numarası yazılı dava dosyaları gözönünde tutularak taşınmazların 30 nolu mera paftasında mı köy yerleşim alanında mı kaldığının duraksamaya meydan vermeyecek şekilde belirlenmesi, gerek Hazine ile Belediye arasındaki tespit hükmü, gerekse dava dışı kişiler tarafından aynı taşınmazlar hakkında açılan ancak henüz kesinleşmeyen dava dosyasının keşfi sırasındaki bildirimler de nazara alınarak taşınmazların kimin tasarrufunda bulunduğu, mera kapsamında kalıp-kalmadığının ayrıca ve açıkça sorulması, önceki hüküm dosyalarının taşınmazın niteliği bakımından güçlü delil niteliğinde olup-olamayacağının tartışılması, taşınmazların niteliği konusundaki çelişkilerin yöntemine uygun olarak giderilmesine çalışılması, mera kapsamında kaldığının belirlenmesi halinde, meralar, kamu malı niteliğindeki yerlerden olup süresi neye varırsa varsın olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla iktisabı mümkün olamayacağından davanın reddine karar verilmesi, aksi takdirde Belediye imar planı kapsamında olması ve 3402 sayılı Kanunun 15/2.maddesi hükmü dikkate alınarak davacının kullandığı yer tespit edilerek 167 ada 3 parselin tamamına oranlanması suretiyle davacı payının belirlenmesi, ondan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmeden eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davacı vekili ile davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4 (HMK.m 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 12.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.