3. Hukuk Dairesi 2015/5252 E. , 2016/3050 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin bağımsız bölüm satın aldığını, satış bedeli olarak 3 ayrı tarihte davalıya ödeme yapıldığını ve ödeme makbuzları alındığını, davalının taşınmazı başkasına sattığını, bu şekilde müvekkilinin mağdur olduğunu, ödeme makbuzlarına istinaden başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın kaldırılmasına ve takip miktarının % 20"si oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının dava açma hak ve yetkisinin bulunmadığını, davacının makbuzlarda adı geçen firmanın müdürü olup makbuzlarla şirket adına işlem yapıldığını, taraflar arasında yazılı ve sözlü taşınmaz satışı sözleşmesi bulunmadığını, müvekkilinin malik olmadığını, kendi hesabına satış yapma yetkisinin bulunmadığını savunarak davanın reddine ve % 20 oranında tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacının takibe dayanak ödemelerde kendi şirketinin amblemini içeren makbuzlar kullandığı, davalının dava dışı taşınmaz maliki şirketin yetkilisi olduğu, davacının aktif, davalının pasif husumet ehliyetleri bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Sıfat, davanın tarafı ile dava konusu hak arasında "hak ilişkisine dayalı bağ" dır. Taraf ve dava ehliyeti; davanın tarafları ile ilgili olduğu halde, sıfat, dava konusu hakka ilişkindir.
Mahkeme önünde, maddi hukuka dayalı hakkına dair uyuşmazlığın çözümünü ve himayesini isteyen kişi davacı, kendisine karşı hakkın himayesi istenen kişi de davalıdır. Davacı, dava konusu hakkın sahibi, davalı ise hakka uymakla yükümlü olan ve bu hakkı ihlal ettiği düşüncesi ile kendisine karşı hakkın himayesi istenen kişidir. Bir davada, davacı ve davalı sıfatının kime ait olduğu tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Dava dilekçesinde, davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler şeklen taraf ise de; hakkın sahibi veya kendisine karşı hakkın himayesi istenmesi gereken kişiler olmadıkları belirlenir ise, davanın sıfat yokluğundan (husumetten) reddi gerekir. Husumetten red kararı usule ilişkin bir karar olmayıp; davada taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını belirleyen esasa ilişkin bir karardır. Husumetten red kararı, davada taraf olarak gösterilenler arasında kesin hüküm teşkil eder.
Uygulamada sıfat yerine genel olarak "husumet", davacı bakımından "aktif husumet ehliyeti", davalı bakımından "pasif husumet ehliyeti" tabirleri kullanılmaktadır.
Husumet dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında mahkemece re"sen gözetilmesi gereken bir husustur.
Dosyanın incelenmesinde; davacı tarafın sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı alacak talep ettiği, dava ve icra takibine dayanak yapılan 3 adet tahsilat makbuzunda ödeme yapan kişinin davacı olduğu, ödemenin davalıya ait olduğu iddia edilen imzası karşılığında yapıldığı görülmekle davacının aktif, davalının ise pasif husumet ehliyeti bulunmaktadır.
O halde, mahkemece; davanın esasına girilerek yapılacak yargılama sonucunda varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yukarıdaki gerekçe ve yanılgılı değerlendirme ile davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.