17. Hukuk Dairesi 2013/14531 E. , 2015/624 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına dair verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkiline sigortalı bağımsız bölümde su sızıntısı nedeniyle hasar oluştuğunu, eksper incelemesinde kalorifer tesisatının kolektörü üzerindeki havalık borusunda oluşan su kaçağının hasara neden olduğunun tespiti üzerine hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini, sigortalıya ödenen hasar bedelinin rücuen tahsili için başlatılan takibe davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile, 1.790,30 TL asıl alacak, 46,49 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.837,09 TL üzerinden takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; 6100 sayılı HMK."nun 150. maddesinin, davanın ilk yenilemeden sonra takipsiz bırakılamayacağı düzenlemesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 31.1.2011 tarihinde 1086 sayılı HUMK.’nun yürürlükte olduğu dönemde açılmış, 3.5.2011 tarihinde ilk kez, 6100 sayılı HMK.’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011’den sonra 4.4.2013 tarihinde de ikinci kez işlemden kaldırılmış, mahkemece, davanın işlemden kaldırılması ile ilgili 1086 sayılı HUMK. yerine 6100 sayılı HMK. hükümleri uygulanmıştır.
1086 sayılı HUMK.’nun 409. maddesinde: “Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.
Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir…
İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.
Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır.“ düzenlemesi yer almaktadır.
Anılan madde kapsamında ilk defa işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava (bu) ilk yenilemeden sonra birden fazla takipsiz bırakılamaz. Bir diğer anlatımla 1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olduğu dönemde bir dava en fazla iki kez takipsiz bırakılabilir.
6100 sayılı HMK’nun 320/4. maddeside ise: “…(4) Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır." düzenlemesi yer almaktadır. Böylece yeni HMK ile basit yargılama usulüne tabi davalarda davanın müracaata bırakılması sayısını kısıtlayan bir düzenleme getirilmiştir.
Sulh Hukuk Mahkemesinde açılarak görülen eldeki dava da, genel hükümler dâhilinde basit yargılama usulüne tabidir.
Bu nedenle somut olayda tazminat davasının eski Kanun zamanında açılması karşısında 6100 sayılı HMK.’nun 320/4. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağı üzerinde durulmalıdır.
Bunun için de konu ile ilgili hukukun temel ilkelerinden yola çıkılarak bir değerlendirme yapılması uygun olacaktır.
Bu sırada dikkate alınması gereken ilk ilke hukuki güvenlik ilkesidir. Türk hukukunda belirli bir maddede düzenlenmemiş olmakla birlikte genel olarak Anayasa’nın tamamında egemen olan bir ilke olduğu söylenebilir. Nitekim hem öğretide hem de birçok yargı kararında hukuk devletinin unsurlarından birisi olarak da kabul görmektedir. Genel olarak hukuk kurallarında sık sık yapılan değişikliklerle hukuki istikrarı ortadan kaldıran kuralların getirilemeyeceğine ilişkindir. Geriye yürümezlik ilkesinin istisnası oluşturan hallerde, yani geriye yürüyen kuralların uygulanması sırasında kazanılmış haklara dokunulmamasını, böylece temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını amaçlamaktadır.
Kanunların geriye yürümesi veya yürümemesi konusunda mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ne var ki hukuki güvenlik ilkesinin bir gereği olarak hem öğretide ve hem de yargı kararlarında özel hukuk ve kamu hukuku alanında kural olarak her Kanunun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanacağı kabul edilmektedir. İstisnai olarak ileride kazanılacağı umulan hakların, kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kuralların ve yargılama hukukunu düzenleyen kanunların geçmişe etkili olması gerektiği belirtilmektedir. (Prof. Dr. ... ..., Hukuk Başlangıcı, 14. Bası, Turhan Kitabevi, ..., 2000, sh: 193–194; HGK 13.10.2004 T., 2004/10-528 E., 2004/533 K.)
Ne var ki geriye yürümezlik ilkesinin istisnalarının uygulanabilmesi için de hukukun bir diğer genel ilkesi olan kazanılmış haklara saygı ilkesine uyulması gerekmektedir.
Kazanılmış hakkın tanımı, bu konudaki yargı kararlarına ve öğretideki açıklamalara göre “kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş hak” olarak belirtilebilir. 1086 sayılı HUMK’nun 578. maddesinde bu konuda açık bir düzenlemeye yer verilerek, kazanılmış hakları ihlal etmemek kaydı ile bu kanun hükümlerinin geriye yönelik uygulanabileceği açıkça belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nda bu konu ile ilgili düzenleme 448. maddesinde yer almaktadır ve bununla, yeni kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydı ile derhal uygulanacağı öngörülmüştür.
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, eski HUMK. zamanında açılan davalarda davacı sıfatının kazanılması ile birlikte davayı iki kez müracaata bırakabilme konusunda usuli kazanılmış bir hakkın da doğduğunu, böylece müracaata bırakma süresini kısıtlayan yeni düzenlemenin geriye uygulanamayacağını kabul etmek gerekir. Bu sonuç, Anayasa’nın 36. maddesi ile teminat altına alınan ve 18.05.1954 tarihinde ana metnini imzalayıp, 25.09.1989 tarih, 89/14563 sayılı kararnameyle ... ... ... ’nin bağlayıcı yetkisini tanıyan Ülkemizde de geçerlilik kazanmış bulunan ... ’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına da uygun olacaktır.
Öyleyse somut olayda davacının, ilk kez müracaata bırakmadan sonra bir kez daha davayı müracaata bırakma hakkının bulunduğunun kabulü ile 1086 sayılı HUMK’nun 409. maddesindeki prosedürün uygulanması gerekirken 6100 sayılı HMK’nun 320/4. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hatalı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 20.1.2015 günü oybirliğiyle karar verildi.