8. Hukuk Dairesi 2012/4491 E. , 2012/10422 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tesci
... ile Hazine ve Güzelköy Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Bismil Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 27.01.2012 gün ve 66/34 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan ve dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı iki parça taşınmazın, kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu açıklayarak davacının davasının reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı köy temsilcisi, davaya bir diyeceği olmadığını beyan etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile teknik bilirkişiler tarafından hazırlanan 13.12.011 tarihli krokide A harfi ile gösterilen 79958,71 m2 ve B harfiyle gösterilen 5231,11 m2 yözölçümlü taşınmazın davacı adına tapuya tesciline, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmesi üzerine; hükmün kabule ilişkin bölümü, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamından; tescil konusu taşınmaz bölümlerinin 03.01.1977 tarihinde yapılan tapulama çalışmalarında taşlık, kayalık ve demirgirmez olarak tespit dışı bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Dava; kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik, imar-ihya hukuksal nedenlerine dayalı olarak MK.nun 713//1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil davasıdır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve incelemede hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Zilyetlik maddi olaylardan olup, tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir. Mahallinde yapılan keşif sırasında 1 tanık ve 1 yerel bilirkişinin yetersiz beyanlarıyla 85189,11 m2 taşınmaz hakkında hüküm kurulduğu gibi, keşif ara kararında yerel bilirkişi ve tanıkların keşifte ne şekilde dinleneceği konusunda bir açıklamaya yer verilmediği için keşif ara kararının usulüne uygun olduğu söylenemez. Davacıya ait nüfus kayıtları Nüfus Müdürlüğünden getirtilmemiş, Yargıtay ve öteden beri süreklilik kazanan Daire uygulaması uyarınca iki ayrı zamanda çekilen hava fotoğrafları ile imar ve ihyaya muhtaç bir yerin imar ve ihyasının yapılıp yapılmadığı incelemeye tabi tutulmamıştır.
Dava konusu taşınmazlara komşu parsellere ait kadastro tespit tutanakları ile (varsa) kadastro sırasında komşu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtları bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmamış ve keşif sırasında çekilecek yakın plan ve panoramik fotoğraflardan da yararlanılmamıştır.Kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya yolu ile taşınmaz edinilebilmesi için taşınmazların aralıksız, çekişmesiz, malik sıfatıyla, imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar en az yirmi yıl süre ile tasarruf edilmiş bulunması zorunludur. TMK. nun 713. maddesine dayalı olarak açılan davalar kamu düzeni ağırlıklı davalar olup bir bakıma kendiliğinden araştırma ve inceleme yöntemine tabidir. Sadece 1984 tarihli hava fotoğrafı ile sonuca ulaşmak olanaklı değildir. Daire uygulaması, iki ayrı zamanda çekilen hava fotoğrafları ile sonuca ulaşmak yönündedir.
Mahkemece yapılacak iş; davacıya ait nüfus kayıt aile tablosunun Nüfus Müdürlüğünden getirtilerek, uyuşmazlığın çözümünde davacının yaşı ve intikal konusununda dikkate alınması ve ayrıca dava konusu taşınmazların tespit dışı bırakılma sebebine göre, imar ve ihya işleminin eksiksiz olarak araştırılması gerekir. Dosyada, imar-ihyanın sürdürülüş şekli, başlama ve tamamlanma tarihleri yeterince araştırılmamıştır. Taraflara tanık ve delillerini ileri sürmek üzere süre ve imkan verilmeli, taşınmazların bulunduğu yerde yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve gösterildiği takdirde taraf tanıkları 6100 sayılı HKM.nun 243 ve 244 (1086 sayılı HUMK. m.258) maddeleri uyarınca keşif mahalline davetiye ile çağrılmalı, uyuşmazlığın taşınmazın aynına ilişkin olması nedeniyle HMK.nun 259 ve 290/2. maddeleri gereğince yerel bilirkişi ve tanıklar mümkün olduğunca taşınmaz başında dinlenmeli, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde yüzleştirme yapılarak çelişki giderilmeye çalışılmalı (HMK.nun 261. maddesi), bu yolla taşınmazların önceki niteliğinin, imar-ihya koşullarının, davacının zilyetliğinin, başlangıç tarihinin belirlenmesine çalışılmalıdır.
Bundan ayrı; davanın açıldığı 01.02.2010 tarihinden geriye doğru en az 20-30 yıl öncesine ait (1975 – 1990 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları ve topoğrafik haritaların bulundukları yerlerden getirtilerek dosyaya eklenmesi, dava konusu yere komşu 111 ve 112 sayılı parsellere ait kadastro tutanakları ve ekleriyle kadastro sırasında bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtları, Kadastro Müdürlüğünden gelecek birleşik pafta üzerinde belirlenecek başka komşu parseller varsa bunlara ait belgelerin de aynı şekilde Tapu Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, hava fotoğrafları ile komşu parsellere ait kayıt ve belgelerin daha önce götürülmeyen iki jeodezi ve fotoğrametri uzmanı mühendis ile teknik bilirkişiden kurulu heyet aracılığıyla yapılacak keşifte uygulanması,hava fotoğraflarının uzman bilirkişilerce stereoskopik alet ile üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre tesciline karar verilen taşınmazların imar ve ihya edilip edilmedikleri, kültür arazisi haline getirilip getirilmedikleri veya hangi konumda bulundukları hususunda bilirkişi kurulundan tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, topoğrafik haritaya ait bilgilerin rapora aktarılmasının istenmesi, hangi bölümün hangi tarihler arasında imar ve ihyasının tamamlandığı hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, komşu parsellere ait tapu ve vergi kayıtlarının taşınmaz yönünü ne gösterdiği üzerinde durulması, teknik bilirkişi tarafından krokiye aktarılmasının sağlanması, taşınmazlar içinde yer aldığı dosya kapsamından anlaşılan derenin ölçülerek tescil dışı tutulmasının sağlanması, HMK.nun 290/2. maddesi gereğince birlikte keşfe götürülecek uzman bir fotoğrafçıaracılığıyla taşınmaz ve çevresinin yakın plan panoramik fotoğraflarının çektirilmesi, mahkemece onaylandıktan sonra dosya arasına konulması gerekir.
Öte yandan, daha önce götürülmeyen Ziraat Fakültesinin toprak bölümünde uzman üç akademisyen bilirkişi kurulu aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı incelenerek taşınmazların imar ve ihyasının hangi tarihte tamamlandığı konularında gerekçeli komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı rapor sunulmasının istenmesi, davacının yaşı itibariyle taşınmazı imar-ihya edip edemeyeceği ve zilyetliğinin bulunup bulunmadığının etraflıca araştırılması gerekir.
Bundan ayrı 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Anılan hüküm göz önünde tutularak davacı ve satıcı Abdulkadir Hamoğlu adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış dava olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu husus da araştırılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmiş olması doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün kabule ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 13.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.