Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/16231
Karar No: 2015/31527
Karar Tarihi: 09.11.2015

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2014/16231 Esas 2015/31527 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2014/16231 E.  ,  2015/31527 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : KOCAELİ 5. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/03/2014
NUMARASI : 2013/25-2014/152

Davacı, kıdem tazminatı ile fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti
Davacı, davalı Bakanlığa ait hastanede alt işveren işçisi olarak çalışırken iş sözleşmesini emeklilik sebebiyle feshettiğini iddia ederek, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti ve genel tatil ücretinin ödetilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti
Davalı T.C. S.. Bakanlığı vekili, davacının alt işveren işçisi olup husumet ehliyetlerinin bulunmadığını ve alacakların zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı G.. U.. Şirketi vekili, davacının kendi isteği ile işten ayrıldığını ve fazla çalışma yapmadığını savunarak, reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu istekler hüküm altına alınmıştır.
D) Temyiz
Kararı davalı G... U.. Şirketi vekili ve davalı T.C. S.. Bakanlığı vekili temyiz etmiştir.

E) Gerekçe
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanunî gerektirici sebeplere göre davalı T.C. S... Bakanlığı"nın tüm, davalı G... U... Şirketinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında, davalı asıl işverenin yaptığı zamanaşımı def"inden bu hakkını kullanmayan davalı alt işverenin yararlanıp yararlanmayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının, belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" hâline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. Zamanaşımı, bir maddî hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren, ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı, alacağın varlığını değil istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 154. maddesine göre, “1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse, 2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa zamanaşımı kesilir”. Aynı Yasanın 155. maddesine göre, “Zamanaşımı, müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur. Zamanaşımı asıl borçluya karşı kesilince, kefile karşı da kesilmiş olur. Zamanaşımı kefile karşı kesilince, asıl borçluya karşı kesilmiş olmaz”. Yasanın 156. maddesine göre, “ Zamanaşımının kesilmesiyle, yeni bir süre işlemeye başlar. Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış ise, yeni süre her zaman on yıldır”.
6098 sayılı Yasanın 155. maddesindeki düzenlemeye göre ister birden fazla kişi birlikte bir zarara sebep olsun ister aynı zarardan çeşitli nedenlerle sorumlu olsunlar bu kişiler hakkında müteselsil sorumluluğa dair hükümler uygulanacak olup müteselsil borçlulardan birisine karşı kesilen zamanaşımı diğerine karşı da kesilmiş sayılacaktır. Dolayısıyla 6098 sayılı Yasa, 818 sayılı Yasanın aksine eksik teselsülü kabul etmemiş, sadece tam teselsüle yer vermiştir. Şu hâlde 4857 sayılı Yasanın 2. maddesinde, asıl işveren ile alt işverenin ödenmeyen işçilik alacaklarından müteselsil sorumluluğu öngörüldüğünden, 6098 sayılı Yasanın 155. maddesi dikkate alındığında asıl işverenin yaptığı zamanaşımı def"inden alt işverenin de yararlanması gerekecektir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca benimsenmiş ilkeye göre, kısmî davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez; zamanaşımı, alacağın yalnız kısmî dava konusu yapılan miktarı için kesilir. Zamanaşımı, dava devam ederken iki tarafın yargılamaya ilişkin her işleminden ve hâkimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden işlemeye başlar ve kesilmeden itibaren yeni bir süre işler.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesine göre, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447. maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316. ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir. Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319. madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def’i cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı def’inin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir. Kısmî davada, dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def’i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2. ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def’inde bulunulabileceği kabul edilmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı def’i ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2. maddesi uyarınca zamanaşımı def’i davacının açık muvafakati ile yapılabilir. 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’ine davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def’i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def’ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def’i dikkate alınmaz. Zamanaşımı def’inin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla da ileri sürülmesi mümkündür
6100 sayılı HMK.107 uyarınca açılan belirsiz alacak davalarında, davanın açılması ile birlikte alacağın tamamı yönünden zamanaşımı kesilir; sonradan artırılan talep yönünden yeniden zamanaşımı hesabı yapılmaz.
Somut olayda davacı, davalı Bakanlığa ait hastanede en son diğer davalı alt işveren işçisi olarak, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında 04.07.2007-21.01.2013 arasında çalışmış ve iş sözleşmesini yaşlılık aylığını hak ettiği gerekçesiyle feshetmiştir.
Davacı, 6098 sayılı Yasanın yürürlükte olduğu tarihteki 07.02.2013 günlü kısmî dava dilekçesiyle kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesini istemiş, 10.02.2014 günü bilirkişi raporu doğrultusunda talebini ıslahla artırmıştır.
Davalı T.C. S.. B.. vekili, cevap dilekçesinde ve ıslaha itiraz dilekçesinde zamanaşımı def"inde bulunmuş, diğer davalı alt işveren ise zamanaşımı def"inde bulunmamıştır.
Mahkemece, zamanaşımı def"i sadece asıl işveren Bakanlık yönünden dikkate alınıp 2008 yılı öncesine ait fazla çalışma ve genel tatil ücreti alacaklarından T.C. S.. B.. sorumlu tutulmamış, davalı alt işveren G.. U...Şirketi zamanaşımı def"inde bulunmadığından tüm çalışma süresine ait miktardan sorumlu tutulmuştur.
Somut olayda zamanaşımına konu alacak (2008 ve öncesine ait), 818 sayılı Yasa döneminde muaccel olmuş ise de zamanaşımının kesilmesi ve def"i hakkının asıl işverence kullanılması tarihinde 6098 sayılı Yasanın 155. maddesi yürürlüktedir. Bu sebeple, 6098 sayılı Yasanın 155. maddesinde eksik teselsül kabul edilmediğinden, 4857 sayılı Yasanın 2. maddesi ve 6098 sayılı Yasanın 155. maddesi gözetilerek davalı asıl işveren T.C. S.. B... zamanaşımı def"inden, müteselsil sorumlu diğer davalı alt işverenin de yararlanması gereklidir.
Mahkemece, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, 09.11.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi