
Esas No: 2019/6418
Karar No: 2021/226
Karar Tarihi: 01.02.2021
Danıştay 10. Daire 2019/6418 Esas 2021/226 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
EsasNo : 2019/6418
Karar No : 2021/226
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı / …
(… Kurumu)
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, murisleri …'un yaralı olarak getirildiği Midyat Devlet Hastenesinde tıbbi müdahalelerin yerinde ve zamanında yapılmamış olması nedeniyle hayatını kaybettiği ve ölüm olayının davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla, zararlarına karşılık olmak üzere … için 500,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi, … için 500,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; olayla ilgili olarak … Cumhuriyet Başsavcılığında yürütülen soruşturma dosyasında bulunan Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunca düzenlenen … tarihli ve …. sayılı raporda özetle, kişide tespit edilen lezyonların da ağırlığı dikkate alındığında, kişinin muayene, takip ve tedavisinde görevli doktorlara atfı kabil kusur bulunmadığının belirtildiği, 08/12/2014 tarihli ara kararı ile Adli Tıp Kurumundan, … Cumhuriyet Başsavcılığının 13/10/2012 tarihli, bila sayılı ölü muayene otopsi raporunda, müteveffanın açılan göğüs kısmında akciğerinde yırtıkların ve kanamaların olduğu, yaklaşık 200 cc serbest kan bulunduğunun belirtildiği, söz konusu yırtıkların ve kanamaların mevcut tıbbi cihazlarca ve ilgili doktorlarca tespitinin mümkün olup olmadığı, yapılan tetkik ve muayenelerde bu hususlara ve iç organ harabiyetine yönelik araştırma yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise elde edilen verilerden bu durumun anlaşılıp anlaşılamayacağının açıklanması mümkün ise idarenin kusur oranının belirlenmesi, davacılar yakını müteveffa …'un geçirdiği trafik kazası sonucu yaralanarak Midyat Devlet Hastanesine saat 10.25 sıralarında getirilmesine karşın sevk işleminin ilgilinin vefat ettiği saat 14.20 zaman aralığında gerçekleştirilmediği görülmekle davacılar yakının başka bir hastaneye sevk edilmesi işleminde geçen sürenin tıbben uygun olup olmadığı hususu sorularak ek rapor istenildiği, bu ara kararı üzerine Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunca düzenlenen … tarih ve … sayılı raporda ise özetle, kişinin hastaneye getirilişinden itibaren muayenesinin ve konsültasyonlarının yapıldığı, hastanedeki süreç içerisinde travmatik patolojileri tespit edebilmek amacıyla laboratuvar ve radyolojik görüntülemeler ile kan tetkiklerinin yapıldığı, takibi sırasında kontrol laboratuvar tetkiklerinin de yapıldığı, bu süreç içerisinde hastanın mikro cerrahiye ihtiyacı olduğu için multipl travması olması dolayısıyla sevkinin planlanmaya çalışıldığı ancak ani kardiopulmoner arrest geçirdiği, buna yönelik uygun resüsitasyon işlemleri yapıldığı dikkate alındığında, kişinin muayenesine, konsültasyonlarına, tetkiklerine ve resüsitasyon işlemlerine katılan hekimlere kusur atfedilemeyeceği yönünde görüş belirtildiği, dosya içerisindeki bilirkişi raporları ile diğer tüm bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, kişinin muayenesine, konsültasyonlarına, tetkiklerine ve resüsitasyon işlemlerine katılan hekimlere kusur atfedilemeyeceğinin rapora bağlandığı görüldüğünden, davalı idarenin, doğduğu iddia edilen maddi ve manevi zararlardan sorumlu tutulmasına hukuken olanak bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, iç kanamanın tespit edilemediği ve sevk işleminin gecikmesi nedeniyle yakınlarının hayatını kaybettiği ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda sevkin makul sürede yapılıp yapılmadığının değerlendirilmediği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname'nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığı'nın hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacıların yakını … saat 10:30 sularında trafik kazası sonucunda yaralı olarak kendi imkanlarıyla Midyat Devlet Hastanesine getirilmiş, tetkik ve konsültasyonların ardından mikro cerrahiye ihtiyaç duyulması ve çoklu travma olması nedeniyle sevki uygun görülmüş, saat 14:20'de yapılan muayenede davacılar yakınının solunumu olmadığının tespit edilmesi üzerine anestezi ve reanimasyon uzmanı konsülte edilerek saat 16:15'e kadar resüsitasyon uygulanmış, yapılan tüm müdahalelere rağmen davacıların yakını kurtarılamamış, davacılar tarafından da ölüm olayının davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru oyksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişini hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
20/01/1982 tarih ve 17580 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanun'da hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuniyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı; ancak, davanın ihbarının Danıştay, mahkeme veya hâkim tarafından re'sen yapılacağı kurala bağlanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinin 1. fıkrasında, davanın taraflarının, müdahillerin ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğu; 61. maddesinin 1. fıkrasında, taraflardan birinin, davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceği düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebileceği; 66. maddesinde ise, üçüncü kişinin, davayı kazınmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer'î müdahil olarak davada yer alabileceği hükümleri yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosya içerisindeki Adli Tıp Kurumu raporlarının incelenmesinden, … Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan raporda özetle, kişinin muayene, takip ve tedavisinde görevli sağlık personeline atfı kabil kusur bulunmadığı yönünde görüş belirtilmiş olmakla birlikte, davacıların yakınının hasteneye geldiği saatten hayatını kaybettiği saate kadar sevkinin yapılamadığı ve bu hususun meydana gelen ölüm olayına etkisinin olup olmadığı detaylı bir şekilde açıklanmak suretiyle ortaya konulmadığından, İdare Mahkemesince sevk hususunun ölüm olayında etkisinin olup olmadığına yönelik istemiş olduğu ek raporda da belirtilen bu hususa değinilmediği, sadece sevkin planlanmaya çalışıldığı ancak hastanın ani kardiyopulmoner arrest geçirdiğinin belirtildiği görülmüştür.
Ayrıca, dosya içerisinde sevk işlemine ilişkin herhangi bir bilgi ve belge olmamakla birlikte, doktor ifadelerinden anlaşıldığı üzere ilk defa saat 12:49'da 112 acil servisin arandığı, 13:34 ve 13:56'da tekrar arandığı, ancak sevkin davacıların yakını kardiyopulmoner arrest geçirmeden sağlanamadığı görülmektedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince sevke ilişkin bilgi ve belgeler araştırılmak ve sevk için geçen sürenin tıbben makul olup olmadığı ve meydana gelen ölüm olayının sevkin gerçekleştirilememesinden kaynaklanıp kaylanmadığının ayrıntılı bir şekilde açıklandığı rapor değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken; belirtilen hususların karşılanmadığı Adli Tıp Kurumu raporu uyarınca karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamıştır.
Öte yandan, yeniden yapılacak yargılama sonucunda idarenin tazmin yükümlülüğünün bulunduğu sonucuna varılması halinde, davalı idarenin dava konusu olaya ilişkin olarak sorumluluğu olan kişi veya kişilere rücu edebileceği dikkate alındığında bu kişi veya kişilerin menfaatlerinin etkileneceği açıktır.
Bu nedenle, bakılan davada yukarıda belirtilen Kanun hükümlerinde öngörülen davanın ihbarı için geçerli koşulların oluştuğu anlaşılmakta olup; Mahkemece, esastan yeniden karar verilirken dava konusu olayda idare ile arasında rücu ilişkisi doğabilecek kişi veya kişilerin tespit edilerek davanın ilgili veya ilgililere ihbar edilmesinin gerektiği de kuşkusuzdur.
gerektiği sonucuna ulaşıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.