8. Hukuk Dairesi 2012/10927 E. , 2012/11683 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Kargı Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.12.2010 gün ve 99/121 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, tarafların ortak kök miras bırakanı ...’tan intikal eden 157 ada 6 parsel sayılı taşınmazda vekil edenlerinin de mirasçı olmaları sebebiyle miras payları bulunduğunu açıklayarak, davalılar adlarına olan tapu kaydının iptali ile ...’ın tüm mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, taşınmazın ...’a ait olup 50 yıldan fazla süre ile zilyetliğinde iken 09.12.1994 tarihli senetle ondan satın ve devraldıklarını tespit tarihine kadar da ellerinde bulunduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın ... tarafından kullanıldığı, diğer mirasçıların tasarruflarının bulunmadığı gibi Ömer’in tasarrufuna da itiraz etmedikleri gerekçesiyle davacının ispat edilemeyen davasının reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 157 ada 6 parsel sayılı taşınmaz, kadastro çalışmaları sırasında senetsizden, tarla niteliğiyle 927 m2 yüzölçümlü olarak 05.06.2008 tarihinde ½"şer paylı olarak, cedlerinden miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan sürenin gerçekleştiği tutanakta açıklanmak suretiyle davalılar ... ile ... adlarına tespit edilmiş, 30.01.2009 tarihinde kesinleşen tutanağa istinaden tapu kaydı oluşmuştur.
Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Davacılar, dava dilekçesinde, uyuşmazlık konusu parselin miras bırakan ...’tan kaldığını, yargılama sırasında alınan beyanlarında ise kök miras bırakan İlyas’ın bu taşınmazı oğlu Bilal’e hibe ettiğini ölümü üzerine de mirasçılarına kaldığını açıklayarak, tüm mirasçılar adına iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir. Davacılar her ne kadar tüm mirasçılar adına iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlarsa da, dava, mirasçılar arasında açılıp yürüyen bir dava olup, bu isteğin miras payı oranında iptal ve tescil biçiminde anlamak ve yorumlamak gerekir. Diğer bir anlatımla, mirasçılardan birinin taşınmazın diğer mirasçılar adına da tapuya tescilini istemesi TMK.nun 640 ve 702 maddelerine göre mümkün değildir. Davacılar ancak kendi payları yönünden iptal ve tescil isteyebilecektir.Dosya arasında yer alan mirasçılık belgesine göre ... 01.05.1971, ... ise 30.09.1986 tarihinde ölmüştür. Tarafların, her iki mirasçılık belgesine göre mirasçı oldukları görülmektedir. Davacılar, dava dilekçesinde taşınmazın miras bırakan İlyas’tan intikal etmiş bulunduğunu, 16.12.2009 ve 14.04.2010 tarihli yargılama oturumlarında ise İlyas’ın anılan taşınmazı oğlu Bilal’e bağışladığını, onun da çocuksuz ölmesi üzerine tüm mirasçılarına intikal ettiğini bildirmişlerdir. Yapılan keşifte davacı tanıkları, dava konusu taşınmazın öncesinde kök miras bırakan ...’a ait iken oğlu Bilal’e hibe ettiğini, diğer oğlu olan Ömer’in ise Bilal adına kullandığını, daha sonra Ömer’in bu taşınmazı davalılara sattığını, davalı tanıkları ise taşınmazın İlyas’a ait iken ölümü üzerine 50 yılı aşkın süre Ömer’in kullandığını, daha sonra davalılara sattığını bildirmişlerdir. Dosya arasında yer alan ve davalılar tarafından dayanılan 09.12.1994 tarihli satış senedinde, satış yapan Ömer “…kardeşim ...’ın 10 yıl evvel ölmesi ile bana isabet eden ve o tarihten bu yana zilyetliğim altında olan bu yeri yeğenlerim ... ile ...’a sattım zilyetliği devrettim.” şeklindeki açıklaması yer almaktadır. Tüm bu belirlemelere göre dava konusu taşınmazın öncesinde ...’a ait iken, oğlu Bilal’e bağışladığı, diğer mirasçı Ömer’in, Bilal nam ve hesabına feri zilyet olarak tasarruf ettiği, Bilal tarafından Ömer’e yapılmış bir satışın da söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Bilal ve Ömer, kök miras bırakan İlyas’ın çocukları olup, Bilal karısız ve çocuksuz ölmüştür. Buna göre Ömer, daha önce ölen Bilal’in de mirasçısı olup terekesinde pay sahibidir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacılar ve davalıların 30.09.1986 tarihinde ölen ...’ın mirasçıları oldukları ve dava konusu taşınmazın adı geçen kişiden kaldığı sabittir. Taksim olgusu da kanıtlanmamıştır. Elbirliği ile mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda mirasçıların birbirleri aleyhine dava açmaları mümkündür. Her ne kadar davalılar Ömer’e ait iken ondan satın ve devraldıklarını savunmuş iseler de taşınmazın tamamının Ömer’e ait olmadığı, sadece mirasçı olmasından dolayı miras payının bulunduğu anlaşıldığından yapılan satışın sadece Ömer’in miras payı oranındaki bölümü yönünden geçerli bulunduğunun kabulü gerekir. O halde, dava konusu elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi taşınmazda davacıların da mirasçı olmaları sebebiyle miras paylarının bulunduğu anlaşıldığından, mirasçılık belgesinde belirtilen payları oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş bulunması doğru görülmemiştir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine 03.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.