
Esas No: 2013/7842
Karar No: 2013/7842
Karar Tarihi: 17/2/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
EYYÜP BOYNUKARA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/7842) |
|
Karar Tarihi: 17/2/2016 |
R.G. Tarih ve Sayı: 25/3/2016-29664 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Erdal TERCAN |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
Raportör |
: |
Özgür DUMAN |
Başvurucu |
: |
Eyyüp BOYNUKARA |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru;
miras yolu ile intikal eden tapulu taşınmazların kadastrosunun yapılmaması
nedeniyle mülkiyet hakkının, ayrıca kadastro çalışmalarına engel olduğu
gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulan köy muhtarı hakkında soruşturma izni
verilmemesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/10/2013 tarihinde Siverek 2. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/5/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 14/11/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 16/1/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
2/2/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 12/2/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Ergani Kadastro Müdürlüğünce, 26/1/2005 tarihinde Diyarbakır
ili Çermik ilçesi Kuşlukçayırı köyünde kadastro
çalışmaları yıllık çalışma programına alınmış; Tapu ve Kadastro Diyarbakır
Bölge Müdürlüğünce de 6/2/2006 tarihinde söz konusu çalışma programı
onaylanmıştır.
8. Kuşlukçayırı köyü ile Bircemal köyü arasındaki çalışma alanı sınırının tespit
edilemediği 14/4/2006 tarihli tutanak ile belirlenmiş; Kuşlukçayırı
köyü Muhtarı, Ergani Kaymakamlığına verdiği 16/3/2006 tarihli dilekçesi ile her
iki köy arasındaki sınır ve arazi anlaşmazlıkları nedeniyle olaylar
çıkabileceğinden bahisle bu köydeki kadastro çalışmalarının iptal edilmesini
talep etmiştir.
9. Ergani Kaymakamlığınca 26/4/2006 tarihinde, bu köyler
arasındaki sınır anlaşmazlıkları nedeniyle olaylar yaşandığı ve sekiz
vatandaşın da tutuklandığı belirtilerek yeni olaylara sebebiyet verilmemesi
gerekçesiyle Kuşlukçayırı ve Bircemal
köylerinin kadastro çalışmalarının kapatılarak yıllık plandan çıkarılmasına
karar verilmiştir.
10. Başvurucu 23/5/2009, 23/11/2009, 26/3/2012 ve 9/4/2013
tarihlerinde Ergani Kadastro Müdürlüğüne, Çermik Kaymakamlığına ve Diyarbakır
Valiliğine verdiği dilekçelerle Kuşlukçayırı köyünde
taşınmazlarının mevcut olduğunu belirterek bu köyde kadastro çalışmalarının
tamamlanmasını talep etmiş; idarelerce başvurucuya gönderilen cevap
yazılarında, talebinin bu aşamada karşılanamayacağı bildirilmiştir.
11. Başvurucu, kadastro çalışmalarına engel olduğu gerekçesiyle Kuşlukçayırı köyü Muhtarı hakkında 9/4/2013 tarihinde
Çermik Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda bulunmuştur.
12. Çermik Kaymakamlığının 31/5/2013 tarihli ve 2013/6 sayılı
kararı ile adı geçen köy muhtarı hakkında soruşturma izni verilmemesine karar
verilmiştir.
13. Başvurucu bu karara itiraz etmiş, Diyarbakır Bölge İdare
Mahkemesinin 8/7/2013 tarihli ve E.2013/184, K.2013/176 sayılı kararı ile
itirazın reddine karar verilmiştir.
14. Bu karar başvurucuya 30/9/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 24/10/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun "Amaç" başlıklı 1. maddesi
şöyledir:
"Bu Kanunun amacı, ülke koordinat
sistemine göre memleketin kadastral veya topoğrafik kadastral haritasına
dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek
hukukî durumlarını tespit etmek suretiyle 4721 sayılı Türk
Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi
sisteminin alt yapısını oluşturmaktır."
17. 3402 sayılı Kanun"un
"Kadastro çalışma alanı, ilan ve itiraz" başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"Kadastro bölgesindeki her köy ile
belediye sınırları içinde bulunan mahallelerin her biri, kadastro çalışma
alanını teşkil eder.
Kadastro müdürü, kadastrosuna başlanacak
mahalleyi veya köyü en az 15 gün önce bölge merkezi ile çalışma alanı ve komşu
köy, mahalle ve belediyelerde alışılmış vasıtalarla duyurur. Bu duyuruda
çalışma sınırlarının tespitine hangi gün ve saatte başlanacağı belirtilir.
..."
18. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "Görevi kötüye kullanma" kenar
başlıklı 257. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kanunda
ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı
hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden
olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
19. 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun"un
"İzin vermeye yetkili merciler" başlıklı 3. maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendi şöyledir:
"Soruşturma izni yetkisi
ilçede görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında kaymakam,
tarafından bizzat kullanılır."
20. 4483 sayılı Kanun"un
"Ön inceleme yapanların yetkisi ve rapor" başlıklı 6.
maddesi şöyledir:
"Ön inceleme ile görevlendirilen kişi
veya kişiler, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün
yetkilerini haiz olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununa göre işlem yapabilirler; hakkında inceleme yapılan memur veya
diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde
bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor
düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Ön inceleme birden
çok kişi tarafından yapılmışsa, farklı görüşler raporda gerekçeleriyle ayrı
ayrı belirtilir.
Yetkili merci bu rapor üzerine soruşturma izni
verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu kararlarda gerekçe gösterilmesi
zorunludur."
21. 4483 sayılı Kanun"un
"İtiraz" başlıklı 9. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
"Soruşturma izni verilmesine ilişkin
karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisi;
soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise Cumhuriyet başsavcılığı
veya şikâyetçi itiraz yoluna gidebilir. İtiraz süresi, yetkili merciin
kararının tebliğinden itibaren on gündür.
İtiraza, 3 üncü
maddenin (e), (f), g (Cumhurbaşkanınca verilen izin hariç) ve (h) bentlerinde
sayılanlar için Danıştay İkinci Dairesi, diğerleri için yetkili merciin yargı
çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesi bakar. İtirazlar, öncelikle
incelenir ve en geç üç ay içinde karara bağlanır. Verilen kararlar
kesindir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 17/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; Diyarbakır ili Çermik ilçesine bağlı Kuşlukçayırı köyünde miras bırakanından intikal eden tapulu
taşınmazlarının bulunduğunu, köy Muhtarının girişimleri sonucu ortada hukuki ve
fiilî bir engel de bulunmadığı hâlde çeşitli sebeplerle bu köyde kadastro
çalışmalarının yapılmadığını, köy Muhtarı hakkında yaptığı suç duyurusu üzerine
Kaymakamlıkça soruşturma izni verilmediğini, bu karara karşı yaptığı itirazın
da reddedildiğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı değildir (Tahir
Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).Belirtilen
iddiaların özü itibarıyla başvurucunun, taşınmazının kadastrosunun yapılmaması
şikâyeti mülkiyet hakkı kapsamında; kadastro çalışmalarını engellediği
iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğu köy Muhtarı hakkında soruşturma izni
verilmemesi kararına yönelik şikâyeti ise adil yargılanma hakkı kapsamında
incelenmiştir.
1. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu, taşınmazlarının kadastrosunun yapılmasınıengellediği
iddiasıyla köy Muhtarı hakkında şikâyeti üzerine başlatılan ceza
soruşturmasında soruşturma izni verilmemesine karar verilerek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Bakanlık bu konu ile ilgili bir görüş bildirmemiştir.
27. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca herkes,
Anayasa"da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Buna göre Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul
edilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2012, §
18).
28. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir. Ancak Sözleşme"nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili
uyuşmazlıkların” ve bir “suç
isnadının” esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu
belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama
hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için
başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı
olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması
gerektiği anlaşılmaktadır. Bu kurala uymayan başvurular, Anayasa ve
Sözleşme"nin ortak kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz
(Onurhan Solmaz, § 23).
29. Ceza yargılamasında üçüncü kişilerin suçlanması veya
cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya
katılan sıfatını haiz kişiler adil yargılanma hakkının koruma alanı dışında
kalmaktadır. Bu kuralın istisnaları, ceza davasında medeni hak talebine imkân
veren bir sistemin benimsenmiş veya ceza davası sonucunda verilen kararın hukuk
davası açısından etkili ya da bağlayıcı olması hâlleridir (Onurhan Solmaz, § 24).
30. Hukuk sistemimizde 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile ceza muhakemesinde şahsi hak
iddiasında bulunma imkânı ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ceza
muhakemesi sürecinde medeni haklarını ileri sürme imkânı bulunmamaktadır.
Ayrıca somut olayda başvurucunun talebinin üçüncü kişilerin cezalandırılmasına
ilişkin olduğu, soruşturma izni verilmemesine dair kararın etkilerinin de ceza
muhakemesi süreci ile sınırlı olup hukuk mahkemeleri açısından bağlayıcı bir
etkisinin ise bulunmadığı anlaşılmaktadır (Onurhan Solmaz, §§ 25, 26).
31. Sonuç itibarıyla başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesine
dayanan ihlal iddiasının konusu, Anayasa"da güvence altına alınmış ve Sözleşme
kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.
32. Açıklanan gerekçeyle adil yargılanma hakkının ihlali
iddiasına ilişkin başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucu, Diyarbakır ili Çermik ilçesi Kuşlukçayırı
köyünde bulunan ve miras yolu ile kendisine intikal ettiğini belirttiği tapulu
taşınmazlarının kadastrosunun yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlığın görüş yazısında, başvurucunun mülkiyet hakkının
varlığına delil olarak gösterdiği belgenin mülkiyet hakkı konusunda kendisine
itirazsız hak sağlayan bir belge olmadığı, mülkiyet hakkının varlığı kabul
edilse dahi devletin bir müdahalesinin bulunmadığı, kadastro çalışmalarının
yapılmaması hâlinde mülkiyet hakkının kullanımının önünde bir engel olup
olmadığının başvurucu tarafından gösterilmediği, devletin pozitif yükümlülüğü
kapsamında ise kadastro çalışmalarına toplumsal olaylardan dolayı devam
edilemediğinin gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir.
35. Başvurucu cevap dilekçesinde, köyünde kadastronun
yapılmaması nedeniyle taşınmazlara ilişkin uyuşmazlıklar ve hak ihlallerinin
söz konusu olduğunu, kadastronun yapılmamasının belirsizliklere sebebiyet
verdiğini, neredeyse her köyde yapılan kadastro çalışmalarının köyünde de
yapılmasını istemesinin en doğal hakkı olduğunu ifade etmiştir.
36. 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
37. Anayasa"nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, Türk
milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti
ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır."
38. Anayasa"nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
39. Mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde
kullanılabilmesi, yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı olmayıp
özellikle başvurucuların kamu makamlarından meşru beklentilerinin olduğu
tedbirler ile mülkünden etkili bir biçimde yararlanabilmeleri arasında doğrudan
bir bağ bulunduğu durumlarda ayrıca pozitif koruma önlemlerinin de alınması
gerekmektedir (Türkiye Emekliler Derneği,
B. No: 2012/1035, 17/7/2014, § 37).
40. Bu bağlamda devletin temel amaç ve görevlerini tanımlayan
Anayasa’nın 5. maddesi, kişinin temel hak ve hürriyetlerini sınırlayan
engelleri kaldırmayı ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamayı hukuk devletinin gereği olarak kabul etmektedir.
Bahsedilen Anayasa hükmünün gerekçesinde devletin hak ve hürriyetlerin
gerçekleştirilmesine yardımcı olması gereğinin benimsendiği ifade edilmiştir (Türkiye Emekliler Derneği, § 38).
41. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Sözleşme"ye
Ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesinin temel amacının, bir kişiyi mülkiyet
dokunulmazlığına devlet tarafından haksız bir şekilde müdahale edilmesine karşı
korumak olduğunu belirtmektedir. Ancak Sözleşme’nin 1. maddesi gereğince her
bir Sözleşmeci taraf “kendi yetki alanı
içerisinde bulunan herkesin, Sözleşme’de açıklanan
hak ve özgürlüklerden yararlanmasını sağlayacaktır”. Bu genel ödevin
ifası, Sözleşme tarafından güvence altına alınmış olan hakların fiilî
kullanımını sağlamaya yönelik pozitif yükümlülükler içerebilir. 1 No.lu
Protokol’ün 1. maddesi bağlamında, bu pozitif yükümlülükler devletin mülkiyet
hakkını korumak için gerekli tedbirleri almasını gerektirebilir (Ališić ve diğerleri/Bosna Hersek, Hırvatistan, Sırbistan,
Slovenya ve Makedonya Cumhuriyeti [BD], B. No: 60642/08, 16/7/2014,
§ 100; Broniowski/Polonya [BD], B. No: 31443/96, 22/6/2004,
§ 143).
42. AİHM ayrıca mülkiyet hakkı kapsamında pozitif yükümlülükler
bakımından öncelikler ve kaynaklar konusunda yapılması gereken işlemler ve tedbirler
ile ilgili seçenekleri değerlendirmenin kamu otoritelerine ait olduğunu, bu
seçenekler değerlendirilmeden devlete olanaksız ya da çok ağır bir yük yüklenmememesi gerektiğini, büyük kaynak ihtiyacı
gerektiren tedbirler bakımından zorlu toplumsal ve teknik alanlarda devletin
geniş bir takdir hakkına sahip olduğunu belirtmektedir (bkz. Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99,
30/11/2004, § 107).
43. Öte yandan mülkiyet hakkı kişiye, başkasının hakkına zarar
vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla, sahibi olduğu şeyi
dilediği gibi kullanma, ürünlerden yararlanma ve tasarruf olanağı verir (AYM,
E.2002/112, K.2003/133, 10/4/2003).
44. Somut olayda başvurucu, miras bırakanından intikal eden
tapulu taşımazları olduğunu belirtmiş; bu taşınmazlarına
yönelik kamu makamlarının müdahalesi sonucu taşınmazları dileği gibi
kullanamadığına, ürünlerinden yararlanmadığına veya tasarruf edemediğine
ilişkin bir şikâyette bulunmamıştır. Başvurucunun şikâyeti esas itibarıyla
taşınmazlarının plana dayalı çağdaş tapu sicilinin oluşturulması amacıyla
kadastrosunun yapılmamasına yöneliktir.
45. 3402 sayılı Kanun"un gerekçesinde, bir tür tasfiye
düşünüldüğünden, ülkenin kadastral topografik haritasına dayalı olarak taşınmaz malların
sınırlarının arazi ve harita üzerinde belirtilerek hukuksal durumlarını
saptamak, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun öngördüğü
biçimde tapu sicilini oluşturmak amacı açıklanmaktadır (AYM, E.1991/9,
K.1991/36, 8/10/1991). Taşınmazlara ilişkin ayni hakların açıklığa
kavuşturulmasında ve bu hakların herkese karşı korunmasının tek güvencesi olan
tapu sicili müessesesinin kurulmasında kadastronun yeri ve önemi tartışma
götürmez bir biçimde kendini göstermektedir. Bu nedenledir ki kadastro,
taşınmazların fiilî ve hukuki durumlarının eksiksiz olarak belirtilmesinin bir
aracı sayılmış; bunların hukuki ve geometrik niteliklerini saptama faaliyeti
olarak nitelendirilmiştir (AYM, E.1972/52, K.1973/5, 8/2/1973).
46. Mülkiyet hakkının sağlıklı temellere oturtulmasını isteyen
yasa koyucu, ayrıca kadastro planlarının düzenlenmesine büyük önem vererek
bunların gerçekleşmesi yolu ile kamu düzenini kurmaya ve korumaya yönelmiştir
(AYM, E.1993/21, K.1993/30, 21/9/1993). Kadastronun tamamlanması ile taşınmaz
mallara ilişkin mülkiyet ve diğer ayni hakların belirlenerek ihtilafların
giderilmesi, taşınmazlara ilişkin envanterlerin elde edilmesi, vergi
kayıplarının önlenmesi, düzenli kentleşmenin ve altyapı hizmetlerinin
sağlanması, işleyen bir arazi kayıt sisteminin ve mekânsal bilgi sistemleri
altlığının oluşturulması amaçlanmaktadır. Ancak bu amaçlarla yapılan kadastro
çalışmalarının tamamlanmasının yoğun bir planlama, organizasyon ve bütçe
kaynağı gerektirdiğinin kuşkusuz olduğu, toplumsal ve ekonomik boyutlarının da
yadsınamayacağı açıktır. Yukarıda da değinildiği üzere (bkz. § 42) bu türden
planlama, organizasyon ve bütçe kaynağı gerektiren zorlu toplumsal ve teknik
alanlar bakımından kamu otoritelerinin geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır.
47. Başvuru konusu olayda, başvurucunun taşınmazlarının
bulunduğu köyde kadastro çalışmalarına başlandığı ancak vuku bulan bazı
toplumsal olaylar nedeniyle çalışmalara devam edilemediği görülmektedir.
Başvurucunun taşınmazları, kadastronun yapılmaması nedeniyle kadastro sonucu
oluşacak plana dayalı çağdaş tapu siciline kayıtlı olmamakla beraber,
başvurucunun beyanına göre bu taşınmazların kadastro yapılmamış yerlerde
tutulan zabıt defterinde tapuya kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda
başvurucunun malik sıfatıyla -başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların
koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- taşınmazlarını dilediği gibi kullanma,
ürünlerinden yararlanma ve tasarruf olanağına sahip olduğu; başvuru formu ve
eklerinin incelenmesi neticesinde başvurucunun mülkiyet hakkının gerektirdiği
bu olanakları kullanamadığına dair somut bir bilgi veya belgenin ise mevcut
olmadığı anlaşılmaktadır.
48. Ayrıca başvurucunun 4/12/1984 tarihli ve 3091 sayılı
Taşınmaz Mal Zilyetliğine Dair Tecavüzlerin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca
zilyetliğinin korunması için idareye başvurması, 4721 sayılı Kanun kapsamında
zilyetliğin ve mülkiyetin korunmasına ilişkin davalardan yararlanması,
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 154. maddesinde
düzenlenen "hakkı olmayan yere
tecavüz" suçu nedeniyle mülkiyet hakkının etkin şekilde
korunması bakımından ceza hukuku araçlarından yararlanabilmesi de mümkündür.
Dolayısıyla devletin mülkiyetin korunmasına ilişkin hukuki çerçeve oluşturma
ödevi kapsamında idari ve adli mekanizmaların mevcut olmadığı da söylenemez.
49. Bu nedenlerle başvuru konusu olay bakımından devletin
pozitif yükümlülükleri kapsamında taşınmazların kullanılmasına ve korunmasına
yönelik yeterli güvencelerin mevcut olduğu, daha etkin bir güvence olan plana
dayalı çağdaş tapu sicilinin oluşturulması için kadastro çalışmalarının
tamamlanmasının ise önemli ölçüde kaynak gerektiren zorlu toplumsal ve teknik
boyutları nedeniyle olanaklar ve koşullar dâhilinde söz konusu olabileceği, nitekim
somut olayda başvurucunun taşınmazlarının bulunduğu köyde kadastro
çalışmalarına başlandığı ancak çeşitli toplumsal olaylar sebebiyle bu
çalışmalara devam edilemediği, nerede ve ne zaman kadastro çalışmalarının
yapılacağı yönündeki planlama bakımından kamu otoritelerinin takdir yetkisine
Anayasa Mahkemesinin müdahalesinin söz konusu olmayacağı, Anayasa"nın 35.
maddesinin de böyle bir güvence içermediği anlaşıldığından başvurucunun
taşınmazlarının kadastrosunun yapılmamasına ilişkin şikâyeti nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği sonucunu doğuracak bir husus tespit edilmemiştir.
50. Açıklanan gerekçeyle başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal
edildiğine yönelik iddiasının açık ve görünür bir ihlal tespit edilemediğinden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
17/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.