8. Hukuk Dairesi 2019/992 E. , 2019/5363 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali, Men"i Müdahale Ve Kal
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı Hazine, 128 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek tapu kaydının iptaline, davalının elatmasının önlenmesine ve davalı tarafından inşa edilen yapının yıkılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar, davalılar vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, davalı adına tescil edilen taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle açılan tapu kaydının iptali, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli, 128 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğu, 2001 yılında 2859 sayılı Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenilenmesi Hakkındaki Kanunu"na göre yapılan uygulama sonucunda taşınmazın 1007 ada 6 parsel sayılı taşınmaz olduğu, anılan taşınmazın da davalı adına tapuda kayıtlı bulunduğu, kıyı kenar çizgisinin 15.12.1976 tarihinde idarece belirlendiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davalı ..."ın 04.06.1988 tarihinde öldüğü, eldeki davanın ise 09.05.2001 tarihinde açıldığı, davalı ..."a ilanen tebligat yapılması suretiyle yargılamanın devam ettirilerek nihai kararın verildiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle, ölü davalı ... mirasçılarına usulüne uygun tebligat yapılarak davaya dahil edilmesi suretiyle taraf teşkilinin sağlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davalının hukuki dinlenilme hakkı bertaraf edilecek şekilde, taraf teşkili sağlanmadan yargılamanın devam ettirilerek sonuca gidilmesi isabetsizdir.
2.Bilindiği üzere, 362l sayılı Kıyı Kanunu"nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin idari yargıya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu"nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir. 3621 sayılı Kanun"un 5 ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin, Yasanın ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun"un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.
Somut olayda; Mahkemece, 19.10.2002 tarihinde icra edilen keşife bir jeoloji mühendisi alınmak suretiyle uygulama yapıldığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; yukarıda yazılı ilkeler doğrultusunda, 3 kişilik jeolog ya da jeomorfolog, 1 harita mühendisi ve 1 inşaat mühendisinden oluşacak bilirkişi kurulu eliyle, dava konusu taşınmazda yeniden keşif yapılması, topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi farklılık olursa sebebinin açıklattırılması, çevre parseller hakkında kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığının araştırılması, bulunduğunun tespit edilmesi halinde kesinleşen kıyı kenar çizgisinin eldeki davada belirlenen kıyı kenar çizgisi ile çelişip çelişmediğinin göz önünde bulundurulması, çekişmeli taşınmazın tamamen veya kısmen kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
3.Kabule göre de; taşınmazın kadastro tutanakları da dosya içeriğine alınıp değerlendirilmeden sonuca gidilmesi de isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda (1), (2) ve (3) numaralı bentlerde yazılı nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 21.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.