
Esas No: 2015/17180
Karar No: 2015/17180
Karar Tarihi: 9/1/2019
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HALİL HULKİ ÖZEL BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/17180) |
|
Karar Tarihi: 9/1/2019 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Recep KAPLAN |
Başvurucu |
: |
Halil Hulki
ÖZEL |
Vekili |
: |
Av. Kaya
YELEK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargılandığı ceza davasında uyuşmazlığın esası
incelenmeden kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi nedeniyle başvurucunun
karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1955 doğumlu olup olay tarihinde Mersin Barosu
Başkanlığı görevini yürütmektedir.
7. Balıkesir Adliyesinde görevli Hâkim M.Y., 14/10/2011
tarihinde, görev yaptığı Balıkesir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen bir
davada duruşma esnasında davanın taraflarından birinin vekilliğini yapan Avukat
M.Z."yi darp etmiştir.
8. Konu ulusal basında geniş yer bulmuş ve avukatlar bu olaya
karşı çeşitli protestolarda bulunmuşlardır.
9. 12/11/2011-13/11/2011 tarihlerinde Türkiye Barolar Birliği
tarafından düzenlenen baro başkanları toplantısında da aynı konu gündeme gelmiş
ve adı geçen hâkime yönelik eleştiriler dile getirilmiştir.
10. Başvurucu da anılan toplantıda yaptığı konuşmada Hâkim
M.Y.ye eleştiriler yöneltmiştir. Eleştirilerini dile getirirken "bu eylemin faili zuhulen
yanlışlıkla hakimlik mesleğine intisap etmiş, psikiyatrik patolojisi bulunan,
eski tabirle yine meczup bir adam... Bu meczup bizim mesleğimize
saldıramaz..." şeklinde sözler kullanmıştır.
11. Hâkim M.Y.nin şikâyeti üzerine
gerekli prosedürler tamamlandıktan sonra başvurucu hakkında hakaret suçundan
kovuşturma yapılmaya başlanmıştır.
12. Yargılamayı yapan Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi 2/7/2015
tarihli kararıyla 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin
Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın
Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun"ungeçici 1. maddesindeki düzenlemeye dayanarakkovuşturmanın ertelenmesine karar vermiştir.
13. Başvurucunun anılan karara itirazı, Ankara 10. Ağır Ceza
Mahkemesince 1/10/2015 tarihinde reddedilmiştir. Ret kararı başvurucuya
12/10/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 10/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 6352 sayılı Kanun"ungeçici 1.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1)
31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat
açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını
ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan
dolayı;
...
b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın
ertelenmesine,
...
karar verilir.
(2)
Hakkında ... kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilen kişinin, erteleme
kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına
giren yeni bir suç işlememesi hâlinde, ... düşme kararı verilir. Bu süre
zarfında birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlenmesi hâlinde, bu
suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen
... kovuşturmaya devam olunur."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 9/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; hakkında verilen kovuşturmanın ertelenmesi kararı
nedeniylemaddi gerçeğin ortaya çıkarılmasının
engellendiğini, kendini aklama imkânının elinden alındığını, kullandığı sözler
Yargıtay içtihatları çerçevesinde eleştiri sınırları içinde kalmasına rağmen
ilk derece mahkemesinin bu içtihatları tartışmadan hüküm kurduğunu ve beraat
etme hakkını elinden aldığını belirtmiş ve bu nedenlerle adil yargılanma hakkı
kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucu, bu iddialardan ayrı olarak başvuru formunun sonuç talepleri kısmında
herhangi bir gerekçe belirtmeksizin, soyut olarak Anayasa"nın 2., 5., 10., ve
26. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 10. maddesinin ihlal
edildiğine de karar verilmesini istemiştir.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru konusu olayın bir kişinin kullanmış
olduğu bazı sözler nedeniyle kovuşturmanın ertelenmesi kararına muhatap olmuş
olması nedeniyle ifade özgürlüğü ile bir ilişkisi varsa da başvurucu,
iddialarını ifade özgürlüğü temelinde ileri sürmemiştir. Başvurucunun
iddialarının özü, ilk derece mahkemesince davanın esası incelenerek bir karar
verilmesi yerine kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesiyle ilgilidir. Bu
itibarla belirtilen ihlal iddiaları mahiyeti itibarıyla karar hakkı kapsamında
incelenmiştir.
19. Anayasa"nın 36. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes,
...yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir."
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisiiçindeki
davaya bakmaktan kaçınamaz."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan karar
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
21. Anayasa’nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında hiçbir
mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı
belirtilmiştir. Bu bağlamda Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkı, kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığa ilişkin bir
karar verilmesini isteme güvencesini de sağlar (Filiz Fırat, B. No: 2014/10305, 5/12/2017, § 28).
22. Adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkeme
hakkı; mahkemeye erişim hakkı, karar hakkı ve kararın icrası haklarını içerir.
Karar hakkı genel itibarıyla mahkeme önüne getirilen uyuşmazlığın karara
bağlanmasını isteme hakkını ifade eder. Bununla birlikte karar hakkı bireylerin
sadece yargılama sonucunda şeklî anlamda bir karar elde etmelerini güvence
altına almaz. Bu hak aynı zamanda, dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin
esaslı taleplerin yargı merciince bir sonuca bağlanmasını da gerektirir (Filiz Fırat, § 29).
b.İlkelerin Olaya Uygulanması
23. 6352 sayılı Kanun, adından da anlaşılacağı üzere yargı
hizmetlerinin etkinleştirilmesi amacıyla mevzuatın birçok alanında değişiklik
yapmıştır. Bu kapsamda geçici 1. maddeyle 31/12/2011 tarihine kadar basın ve
yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup
adli para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını
gerektiren bir suçtan dolayı kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın veya
kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükümlerinin infazının ertelenmesi imkânı
getirilmiştir. Böylece bulundukları safhaya bağlı olarak soruşturma, kovuşturma
ve infaz makamları önünde hâlen işlem görmekte olan çok sayıda dosyanın belli
bir süre işlemden kaldırılarak ağır iş yükü altındaki yargının kısmen
rahatlatılması hedeflenmiştir (Ali Atlı,
B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 43).
24. Eldeki başvuruda değerlendirilmesi gereken mesele 6352
sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince davanın
esası incelenmeksizin kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesinin
başvurucunun karar hakkını ihlal edip etmediğidir.
25. Somut olayda ilk derece mahkemesinin kovuşturmanın
ertelenmesi kararı vermesinin nedeni 6352 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesidir.
Anılan Kanun"un yürürlüğe girmesi sonucunda başvurucu hakkındaki davada
kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesine bağlı olarak başvurucunun karar
hakkı bakımından bazı sonuçlar doğmuştur (Ali
Atlı, § 61).
26. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesinin kovuşturmanın
ertelenmesi kararı vermesi sonucunda 6352 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin
(2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucu üç yıl süresince denetim altına
alınmıştır. Adı geçen kurala göre başvurucunun üç yıllık süre zarfında 6352
sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında sayılan suçları
işlememesi hâlinde düşme kararı verilecek, ancak bu süre içinde anılan fıkra
kapsamında yeni bir suç işlemesi ve bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya
mahkûm olması hâlinde ertelenen kovuşturmaya devam edilecektir.
27. Öte yandan başvuru ekindeki belgelerin incelenmesinden
anlaşıldığı kadarıyla kovuşturmanın ertelenmesi kararında mahkemece, yalnızca
mesele konusu iddianamede yer alan bir şüphe
durumu anlatılmakta ve hiçbir suçluluk tespiti belirtilmemektedir. Bir başka
ifadeyle başvurucu hakkında verilen karar, herhangi bir suçlayıcı veya cezai ifade
barındırmamaktadır. Kararın keyfîliğinden de
bahsedilemez.
28. Eldeki başvurunun Anayasa Mahkemesinin kovuşturmanın
ertelenmesi kararı nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna
ulaştığı Ali Atlı başvurusundan
farklı olduğuna da dikkat çekmek gerekir. Anılan başvuruya konu olayda ilk
derece mahkemesince başvurucu hakkında verilen beraat kararı yalnızca
başvurucunun müdafii tarafından ve vekâlet ücreti
yönünden temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesinin sonucuna göre Yargıtay, beraat
kararını onayarak ilk derece mahkemesince eksik hükmedilen vekâlet ücretine
hükmedebileceği gibi derece mahkemesinin kararını hatalı bulduğu takdirde
ilgili mevzuat uyarınca başvurucu aleyhine temyiz bulunmadığından yalnızca
hatayı belirtmekle yetinecektir. Başka bir deyişle ilk derece mahkemesinin
kararı yalnızca başvurucu tarafından temyiz edildiğinden temyiz incelemesi
sonucunda beraat kararı kesinleşecektir. Ancak anılan olayda Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının dosyayı iadesi ve ilk derece mahkemesinin başvurucu
hakkında kovuşturmanın ertelenmesi kararı vermesi sonucunda başvurucu,üç yıl süresince denetim altına alınmıştır
(Ali Atlı, § 59). Anayasa
Mahkemesine göre başvurucunun temyiz talebine rağmen Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının dosyayı ilk derece mahkemesine iade etmesi ve ilk derece
mahkemesinin kovuşturmanın ertelenmesi kararı vermesi nedeniyle temyiz talebi Yargıtayca incelenememiş ve böylece beraat ettiği bir
davada kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilerek başvurucunun etkili karar
hakkına saygı gösterilmemiştir.
29. Buna karşılık somut başvuruda başvurucu hakkındaki davanın
esası hakkında ilk derece mahkemesince hiçbir değerlendirme yapılmamıştır. Dava
henüz ilk derece mahkemesinde inceleme aşamasındayken 6352 sayılı Kanun’un
geçici 1. maddesi uyarınca davanın esası incelenmeksizin kovuşturmanın
ertelenmesine karar verilmiştir.
30. Bu kapsamda başvurucu üç yıl süresince ceza davasının
sonucunu bekleyecek olmakla birlikte denetim süresinde 6352 sayılı Kanun’un
geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamına giren bir suç işlemesi ve
bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olması hâlinde kovuşturma
kaldığı yerden devam edeceği gibi bu süre suç işlenmeden geçirildiği taktirde
ceza davası düşme ile sonuçlandırılacaktır.
31. Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde kovuşturma
aşamasında işlem görmekte olan çok sayıda dosyanın belli bir süre işlemden
kaldırılarak ağır iş yükü altındaki yargının kısmen rahatlatılmasını hedefleyen
ve başvurucuyu üç yıl süreyle denetim altında tutmaya yönelik kovuşturmanın
ertelenmesi kararının başvurucunun karar hakkını ihlal ettiği söylenemez. Bu
kapsamda başvurucunun karar hakkına yönelik olarak bir ihlalin olmadığının açık
olduğu sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan karar hakkının ihlal edildiğine dair iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Karar hakkının ihlal edildiğine dair iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
9/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.