
Esas No: 2013/2260
Karar No: 2013/2260
Karar Tarihi: 4/2/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
KAHRAMAN GÜVENÇ BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2013/2260) |
|
Karar Tarihi: 4/2/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Erdal TERCAN |
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
Raportör Yrd. |
: |
Hikmet Murat AKKAYA |
Başvurucu |
: |
Kahraman GÜVENÇ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucunun bir yayınevine göndermek istediği mektuba el konulması nedeniyle
haberleşme hürriyetinin, adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 19/2/2013 tarihinde
Kırşehir Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler
tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 16/6/2015
tarihinde, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 16/6/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 3/7/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 3/7/2015
tarihinde Adalet Bakanlığa (Bakanlık) bildirilmiştir. Bakanlık, görüşünü 22/7/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 5/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu,
Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. Başvurucu, daha önceden aynı Disiplin Kurulu kararı
kapsamında milletvekillerine göndermek istediği mektuplara el konulmasını da
şikâyet etmiştir. Başvurucunun inceleme konusu olan bireysel başvuru formunda,
sadece yayınevine göndermek istediği mektuba ilişkin şikâyette bulunduğu ve
gönderilmek istenen diğer mektupların muhataplarının farklı olması gerekçesiyle
birleştirme kararı verilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
10. Hâlihazırda Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun, Kırıkkale F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda iken
"Kutsal Kitap Bilgilendirme Merkezi" adlı bir yayınevine
ve 24. dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) üyesi olan eski
milletvekilleri Melda Onur ile Hüseyin Aygün"e göndermek istediği mektuplar,
Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının 12/11/2012
tarihli ve 2012/398 sayılı kararıyla sakıncalı olarak değerlendirilerek
gönderilmemiştir.
11. Başvurucunun, milletvekilerine
göndermek istediği mektupların alıkonulmasını ayrı bir başvuru formuyla ve
2013/2072 numaralı bireysel başvuru numarasıyla şikâyet ettiği anlaşılmaktadır.
Gönderilmek istenen mektupların muhataplarının farklı olması sebebiyle anılan
mektuplarla ilgili bireysel başvuruları ayrı ayrı ele almanın daha uygun
olacağı değerlendirilerek dosyalar birleştirilmemiştir.
12. Söz konusu mektubun ilgili kısımları şöyledir:
“Kutsal kitap
bilgilendirme merkezine merhaba.
Mesihin sevgisi üzerinizden eksik olmasın dileklerimle sevgi ve saygılarımla.
Ben 07.09.2011 tarihinde RR031.. barkod numaralı tauütlü
mektupla Epesus Dağıtım Merkezi Bakırköy adresine
başvurdum. Kutsal kitabı almak istedim. Bu mektuptan sonra cezaevinde şahsıma yönelik
saldırılar başladı. Bu tarihten sonra gönderdiğim mektuplar engellendi.
Dilekçelerim engellendi. Yasal herhangi bir hakkım tanınmıyor. Bu nedenle
26.04.2012 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yaptım. İyadeli tauütlü mektupla yaptığım
bu başvuru kayıptır. RR088.. barkotludur.
Bu mektubum kayıp olduğu için defalarca savcılığa suç duyurusunda bulundum.
Ancak dilekçelerim işleme konmuyor.
...
15. 10.2012
tarihinde Kırıkkale Nüfus Müdürlüğüne dilekçe yazarak Hıristiyan olmak
istediğimi, kimliğimdeki İslam silinip dinimin Hıristiyan olduğunu yazmanızı
istiyorum diye dilekçe verdim...
Yapılan uygulamalar karşısında tahammül gücüm kalmadığımdan 02.11.2012
tarihinde süresiz açlık gırevine başlıyorum. Bu
nedenle aşağıda yazacaklarım benim vasiyetimdir. Bu niteliktedir. Zaten ölmesemde ayrı bir durum
1. Ben ölür isem .... (kişiler) sorumludur.
2. Ben ölür isem beni Hıristiyanlık geleneklerine göre defin etmenizi
rica ediyorum ve eyer mümkün ise bir rahip ya da papaz aracılığı ile vattiz olmak istiyorum.
Ben dinimiz Hristiyanlık üzerinde yaklaşık olarak 5 yıldır çalışıyor ve
araştıyor inceliyorum. "Devletten bazı kesimler
niye Hıristiyanlığı bu kadar önemsiyorsun diye bana çeşitli sorular soruyorlar.
Verdiğimi cevaptan anlamadıkları için diyorum Hıristiyanlar bana para yardımını
yapıyorlar." bu bir masum yalandır ancak Türkiye toplumu idolist felsefeden kültürden öyle koparılmış ki verecek
başka bir cevap yok..
...
Selam ve sevgilerimi sunarken
mesihin sevgisine emanet olun.
Kahraman Güvenç
Not: Zarfın içinde Hıristiyan yaşam programının tanıtım kaydı
1. okuyucu kuponu
1. Anket vardır.
Büyük ihtimal ile bu size son mektubum olacak. Maddi imkanım
el vermiyor. Şayet imkanım olur ise size yazarım. ...
"
13. İlgili mektubun eklerinde Hristiyan inancı ile ilgili bir
program tanıtım kartının ve bir kitapla ilgili olduğu anlaşılan okuyucu
kuponunun bulunduğu, bu kuponda ve "Dinin
ötesinde" adındaki bir kitapçıkta yer alan anketlerin
işaretlenip mektupla beraber yayınevine gönderilmek istendiği anlaşılmaktadır.
14. Okuyucu kuponunun bir bölümünde "...inanç ile ilgili veya buna benzer yaşamsal önemi
olan sorularınız varsa, mektubunuzu bekliyoruz...",
kitapçıkta yer alan anketlerin yer aldığı kâğıdın başında ise "...Anket
sorularını cevaplayarak bize gönderirseniz, Hristiyan inancını açıklayan diğer
kitaplarımıza hiç bir ücret ödemeden sahip olacaksınız...." denilmektedir.
15. Milletvekillerine gönderilmek istenen mektuplarla beraber
anılan mektuplar değerlendirilmiş ve İnfaz Kurumu Disiplin Kurulunca, bunların
tamamının sakıncalı bulunarak alıcısına gönderilmemesine karar verilmiştir.
Gerekçenin ilgili kısımları şu şekildedir:
“...hükümlünün
mektubunun içeriğinde yer alan ifadalerde kuruma ilk
girişi esnasında eşyalarının kayıt altına alınmadığına, ilgili yerlere yazdığı
mektupların alıcılarına gönderilmediğine veya kaybolduğuna, kuruma yazdığı
dilekçelerinin işleme konulmadığına dair yalan yanlış ve de aksinin kanıtlanması
mümkün iddialar ile kurum ve görevlilerini hedef göstermeye yönelik çaba
içerisinde olduğu anlaşılmış olmakla birlikte iddiasında yer alan;
gönderilmediğini ifade ettiği mektuplarının gönderildiği PTT onaylı
çıktılarından, eşyalarının ise kayıt altına alındığına dair hükümlünün imzası
bulunan belgeden ve dilekçelerinin gönderildiği uyap
kayıtlarından anlaşılmıştır. Bu sebep ile;
-
Hükümlü Kahraman Güvenç tarafından CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur"a, CHP
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün"e, Kutsal Kitap Bilgilendirme Merkezine
gönderilmek istenen mektupların tamamının sakıncalı bulunarak alıcılarına
gönderilmemesine;
- ...;
karar
verilmiştir."
16. Başvurucu bu karara karşı Kırıkkale İnfaz Hâkimliği nezdinde
şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 19/12/2012
tarihli ve E.2012/614, K.2012/554 sayılı kararla başvurucunun şikâyetini
reddetmiştir. Şikâyetin reddedilme sebebi şu şekildedir:
“Hükümlü Kahraman
Güvenç tarafından gönderilmek istenen mektuplarda, cezaevi idaresince yapılan
işlemlerin kanuna aykırı olarak yapıldığı intibaanı
uyandıracak şekilde yalan yanlış yazılar bulunduğundan, kurumu hedef gösterme
gayesi söz konusu olduğundan, cezaevi idaresince sakıncalı bulunarak
mektupların gönderilmemesi kararı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ve Ceza
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Tüzük"ün
123. maddesine uygun olduğundan hükümlünün şikayetinin
reddine …”
17. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz yoluna
başvurmuştur. İtirazı inceleyen Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi 4/2/2013 tarihli ve 2013/117 Değişik İş sayılı kararla İnfaz
Hâkimliğinin kararını usul ve yasaya uygun bularak başvurucunun itirazını
reddetmiştir.
18. Anılan karar başvurucuya 13/2/2013
tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 19/2/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
19. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (B. No: 2013/1822, §§ 16-19) kararında hükümlü ve tutukluların
gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından
yapılan müdahalelere ilişkin mevzuata yer verilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 4/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; göndermek istediği mektubun herhangi bir illegal
örgüte yollanmadığını, yapılan suç duyurularından sonuç alınamadığına ve aynı
inanca sahip bir gruba sorunlarını anlatmak istediğini, yayınevine gönderilmek
istenen mektuplara el konulmasının mevzuata aykırı olduğunu, idarenin daha önce
çeşitli kişi ve kuruluşlara yolladığı dilekçeleri işleme koymadığını, dinî ve
etnik kimliği nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulduğunu ve bu nedenlerle
mektubunun gönderilmediğini belirterek Anayasanın 10.,
11., 36., 38. ve 129. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
22. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi neticesinde
başvurucunun iddialarının özünün, göndermek istediği mektubun Cezaevi
idaresince sakıncalı görülerek gönderilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin
kısıtlanmasına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları haberleşme hürriyeti kapsamında
değerlendirilmiştir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de
haberleşme alanında ifade özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
(AİHS/Sözleşme) 8. maddesi ile güvence altına alındığını hatırlatmaktadır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B.
No: 5947/72…, 25/3/1983, § 107; Fazıl Ahmet Tamer/Türkiye, B. No:
6289/02, 5/12/2006, § 33; Ahmet Temiz, §
23).
23. Başvurucunun, yayınevine göndermek istediği mektubun
sakıncalı olduğuna karar verilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka
bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Başvurucu ve
Bakanlık Görüşleri
24. Başvurucu, gönderilmek istenen mektubun Cezaevi idaresince
mevzuata aykırı olarak gönderilmediğini, şikâyet ve itiraz yollarından da sonuç
alamadığını belirterek tazminat talebinde bulunmuştur.
25. Bakanlık görüşünde AİHM içtihatları hatırlatılarak
başvurucunun iddialarının bu kararlar doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği
bildirilmiştir.
b. Genel İlkeler
26. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 28-34) kararında
hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara
cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler
belirtilmiştir.
c. İlkelerin Olaya
Uygulanması
i. Müdahalenin
Varlığı
27. Somut olayda İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararıyla
başvurucunun yayınevine göndermek istediği mektubun sakıncalı olduğuna karar
verilmiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından
başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
28. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı,
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın;
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili
maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
Kanunilik
29. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 37-46) kararında
hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara
cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerin "kanunilik"
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Somut olayda bu sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Meşru Amaç
30. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 47-50) kararındahükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi
idareleri tarafından yapılan müdahalelerde "meşru amaç" ilkesine
ilişkin genel ilkelere yer verilmiştir.
31. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında “Kurumun asayiş ve
güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar
amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden
olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit
ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye
verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir.
Burada
belirtilen sebeplerin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış
olan kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde
cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği söylenebilir.
32. Somut olayda başvurucunun göndermek istediği mektupların
Disiplin Kurulu Başkanlığınca sakıncalı bulunarak reddedilme sebebi, anılan mektupların
aksinin kanıtlanması mümkün yalan yanlış iddialar içermesine ve başvurucunun
Kurum ve görevlilerini hedef göstermeye yönelik çaba içerisinde olduğu
düşüncesine dayandırılmıştır.
33. Bu kapsamda başvurucunun mektuplarının, Cezaevi Disiplin
Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalenin;
kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi ile cezaevlerinde asayiş ve güvenliğin
sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa"nın haberleşme özgürlüğüne
ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna
varılmıştır.
Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve
Ölçülülük
34. Başvurucu; yayınevine gönderilmek istenen metnin içeriğinde
daha önce yazılan mektupların yollanmadığını belirten ifadelerin ve idarenin
hukuka aykırı tutumlarının bulunduğunu, mektubu düşünceleri ve inancı gereği
yazdığını ancak İnfaz Kurumunca mektubun sakıncalı görüldüğünü, haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde, AİHM kararlarında ceza infaz kurumlarında
bulunan kişilerin yazışmalarının belirli ölçüde kontrolünün başlı başına
Sözleşme’nin ihlaline sebebiyet vermeyeceği belirtilmiş; başvuruya konu
mektubun gönderilmemesinin amaçlanan hedefler açısından orantısız olup
olmadığı, bu bağlamda demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülülük ilkesine
uygun olup olmadığı açısından değerlendirmede bulunulmasının gerekli olduğu
vurgulanmıştır.
36. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 58-68) kararında
hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara
cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninde
gerekli olma ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir.
37. Cezaevi yetkilileri, mektup gönderme ve almanın ceza infaz
kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile en önemli
bağlantısı olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak
dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmeleri hususunda mahpuslara destek ve
yardım sağlamalıdırlar. Somut olayda okuyucu kuponunda ve anketlerde yer alan
yazılardan (bkz. §§ 12-14) "Kutsal
Kitap Bilgilendirme Merkezi" adlı bir yayınevine mektup yazma saikinin
esas olarak Cezaevinde yaşadığı sorunları anlatmaktan ziyade başvurucunun
mensubu olduğu din hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak amacı taşıdığı anlaşılmaktadır.
Bu açıdan başvurucunun maddi imkânsızlıkları sebebiyle yayınevinde çalışan
ilgili kişilerden ve yayınevinin sağladığı imkânlardan yararlanmak istiyor
oluşunun mektubun değerlendirilmesinde ayrıca dikkate alınması gerekmektedir.
38. Mektuplarda geçen bazı ifadelerde açlık grevinden ve bazı
kişilerin eylemlerinden bahsedilmekte ancak bu ifadelerin mektubun muhatabı da
dikkate alındığında hükümlülerin açlık grevine teşvik veya ikna edilmeleri
niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Cezaevi idaresi ve Derece
Mahkemelerinin, hükümlü tarafından gönderilmek istenen mektubun sadece yalan
yanlış bilgiler içerdiğini değil, aynı zamanda bu bilgilerin kişi ve
kuruluşları paniğe yöneltecek nitelikte olduğunu karar gerekçelerinde
göstermeleri gerekmektedir.
39. Bunun yanı sıra gerek Cezaevi Disiplin Kurulu kararında
gerekse Derece Mahkemeleri kararlarında, anılan mektupların alıkonulmasını
gerektirecek boyutta Cezaevinde düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan özel ve
olağanüstü koşulların bulunduğuna dair herhangi bir gerekçeye yer
verilmemiştir.
40. Buna göre başvurucunun mektubuna
özgü ve milletvekillerine gönderilen diğer mektuplardan bağımsız olarak bir
değerlendirme yapılmadığı; suçun önlenmesi, disiplinin ve cezaevinde güvenliğin
sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut bilgilere
dayalı olarak ortaya konulmadığı, başvurucunun göndermek istediği mektuba el
konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin ilgili ve
yeterli gerekçelere dayandırılmadığı dolayısıyla yapılan müdahalenin "demokratik toplum düzeninde gerekli"
olmadığı kanaatine varılmıştır.
41. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa"nın 22. maddesinde
güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
43. Başvurucu anayasal haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle
toplam 250.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
44. Başvurucunun Anayasa"nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi gerekçeleri
dikkate alındığında, yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Yeniden yargılama yapılması başvurucuyu manevi olarak yeteri kadar tatmin
etmesi nedeniyle manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekmektedir.
45. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin haberleşme hürriyetinin ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine GÖNDERİLMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin
taleplerinin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
4/2/2016tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.