8. Hukuk Dairesi 2010/3683 E. , 2011/278 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Bünyan Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 26.04.2010 gün ve 191/58 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., satın alma ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle 125 ada 58 parselin Hazine üzerindeki tapu kaydının tahminen 30000 m2"lik kısmının iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup, ham toprak niteliğinde bulunduğunu, zilyetlik yoluyla kazanılamayacağını ve zilyetlikle kazanma koşullarının davacı yararına oluşmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesindeki zilyetlikle kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına yönelik, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Dava konusu 125 ada 58 parsele ait kadastro tutanağından; 32957,99 m2 yüzölçümünde ve tarla niteliğiyle senetsizden, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan hali arazi iken, 1987 yılında ... tarafından sürülerek tarla haline getirildiği ve halen de bu şahsın işgalinde bulunduğu 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetlikle iktisap şartları gerçekleşmediği gerekçesiyle 15.04.1998 tarihinde Hazine adına tespit edildiği ve tespitin itiraz edilmeden 11.06.1998 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; dosya kapsamına göre, mahkemenin bu görüşüne katılmak mümkün bulunmamaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemeyecektir. Anılan hüküm gözönünde tutularak, 1617 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 26.07.1972 tarihinden sonra davacı, miras bırakanı, diğer tüm mirasçılar ve satıcılar adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı açılmış tescil davası olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı
İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi, 13.01.2005 tarihinde kabul edilen 5286 sayılı Kanunun 26.maddesi hükmü ile sulu ve kuru toprak ayırımını düzenleyen 5403 sayılı Kanunun tanımlar başlığını taşıyan 3.maddesinin j bendine göre, dava konusu taşınmazın sulu-kuru toprak olup olmadığının araştırılması gerekir.
Dava konusu taşınmazın kuru toprak niteliğinde bulunduğu dosya içinde bulunan ziraatçı uzman bilirkişi raporu ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı hakkında yukarıdaki paragrafta açıklandığı gibi, davacı adına Asmakaya köyünde ve aynı birlik dahilinde 26.07.1972 tarihinden sonra senetsizden edindiği taşınmazlar araştırılmış ve davacının senetsizden kazandığı taşınmazlara ait kadastro tutanakları, tapu kayıtları ve kesinleşen mahkeme dosyası getirtilerek dosya arasına konulmuştur.
Dosya arasındaki kadastro tutanakları ve tapu kayıt örneklerine göre, aynı çalışma alanında; 108 ada 35 parsel ve 125 ada 25 parsele uygulanan vergi kayıtları miktarları düşüldükten sonra kalan ve senetsizden davacı adına tespit ve tescil edilen sırasıyla 2090,77 m2 ve 2467,10 m2 taşınmazlarla birlikte, 104 ada 21, 108 ada 14 ve 16, 109 ada 43, 110 ada 25, 41 ve 46, 111 ada 24, 114 ada 35, 118 ada 2 ve 65, 125 ada 7 ve 15 parsellerle toplam 73251,72 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 11.06.1998 tarihinde kadastro yoluyla davacı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca, dava dosyası ekinde bulunan Bünyan Kadastro Mahkemesinin, 11.07.2005 tarih, 2004/144 Esas ve 2005/34 Karar sayılı dosyasına göre; davacı ..."ın davalılar Hazine ve köy aleyhine açtığı davanın yargılaması sonunda, davacı lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu görüşünden hareketle davanın kabulüyle 117 ada 1, 2 ve 5, 118 ada 12 ve 50 parsellerin davacı ... adına tapuya tesciline karar verildiği, bu kararın Yüksek Yargıtay 16.Hukuk Dairesinin onama ilamından sonra 19.12.2005 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı ... adına hükmen tesciline karar verilen ve davacı adına hükmen tescil edildiği dosya içinde yer alan tapu kayıtlarında yazılı bulunan 117 ada 1, 2 ve 5, 118 ada 12 ve 50 parsellerle de davacı adına toplam 30660,53 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, 19.12.2005 tarihinde Asmakaya köyü olan aynı çalışma alanı içinde davacı adına senetsizden ve hükmen tescilli bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacı ... adına; kadastro çalışmaları sırasında aynı çalışma alanında ve senetsizden, 73251,72 m2 kısmı kadastro tutanaklarının itiraz edilmeden kesinleşmesi sonucunda ve 30660,53 m2 kısmı da hükmen olmak üzere toplam 103912,25 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tescil edildiği belirlenmiştir.
Davada hiçbir belgeye dayanılmadığına, önceki kazanımlar 26.07.1972 tarihinden sonraki döneme rastladığına, davacı adına zilyetlik nedeni ile 103912,25 m2 miktarındaki taşınmaz tescil edildiğine göre, davacının 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmü karşısında kazanacağı bir yer bulunmamaktadır. Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesindeki miktar sınırlamalarına ilişkin düzenlemeler karşısında dava konusu taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne şeklinde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve HUMK nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.