
Esas No: 2013/4097
Karar No: 2013/4097
Karar Tarihi: 21/1/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ORHAN VELİ YALÇIN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/4097) |
|
Karar Tarihi: 21/1/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Gökçe GÜLTEKİN |
Başvurucu |
: |
Orhan Veli YALÇIN |
Vekili |
: |
Av. Mehmet SAĞLAM |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, emekliliğe esas ek gösterge rakamının 3000"den
2200"e düşürülmesine ilişkin idari işlemin iptali istemiyle açılan davanın
hukuka aykırı olarak reddedilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması
nedenleriyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/6/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 25/7/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 2/10/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü 30/10/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine sunmuştur. görüş yazısı, ,
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
6/11/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu vekili
Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Turban Turizm A.Ş."de
sözleşmeli personel statüsünde daire başkanı olarak görev yapmakta iken
16/1/2002 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un
22. maddesi uyarınca Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığına araştırmacı olarak
atanmıştır.
9. Başvurucunun Turban Turizm A.Ş."de
daire başkanı olarak görev yapması nedeniyle emekli kesenekleri 3000 ek
gösterge rakamı üzerinden kesilmiş ve 18/5/2005 tarihinde emekli olması üzerine
aynı ek gösterge rakamı esas alınarak başvurucuya emekli maaşı tahakkuk
ettirilmiştir.
10. Emekli Sandığının Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığına
iletilen 30/6/2005 tarihli yazısında, 4046 sayılı Kanun’un 22. maddesinin
beşinci fıkrasında “Kamu kurum ve
kuruluşlarına atanan personelin devir sözleşmelerinin yapıldığı tarihteki kadro
ve pozisyonlarına ait aylık ek gösterge, ikramiye, her türlü zam ve tazminat
haklarının veya sözleşme ücretlerinin net tutarının, nakledildiği kurumun
mevzuatına göre hak edeceği aylık ek gösterge, varsa ikramiye, her türlü zam ve
tazminat haklarının veya sözleşme ücretlerinin net tutarından fazla olması
halinde, aradaki fark giderilinceye kadar herhangi bir kesintiye tabi
tutulmaksızın tazminat olarak ödenir.” hükmünün yer aldığı, bu
maddenin görev aylıkları ile ilgili olduğu, emekliliğe ilişkin bir düzenleme
içermediği, ayrıca başvurucunun Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığına atanmadan
önce sözleşme ücretine tabi olduğu; derece, kademe ve ek göstergesinin
bulunmadığı, atandığı araştırma kadrosuna göre ek gösterge rakamının 2200
olarak uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
11. Başvurucu, Emekli Sandığının ilgili yazısı üzerine
Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığınca emekliliğe esas ek gösterge rakamının
3000"den 2200"e düşürülmesine ilişkin işlemin iptali ve uğradığı maddi kaybın
giderilmesi istemiyle 19/12/2005 tarihinde Ankara 4. İdare Mahkemesinde dava
açmıştır.
12. Mahkemece 31/5/2007 tarihli ve E.2005/2636, K.2007/1483
sayılı kararla başvurucunun; Turban A.Ş."de 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanunu ve
17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri uyarınca
sözleşmeli personel statüsünde çalıştığı, daire başkanlığı yaptığı dönemde 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında belirlenmiş herhangi
bir kadro ve derecesinin, gösterge ya da ek göstergesinin bulunmadığı, Turban A.Ş."de daire başkanlığı yaptığı gerekçesiyle sehven
verilen ek gösterge rakamının iptal edilerek tesis edilen dava konusu işlemin
hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
13. Temyiz üzerine Danıştay Onbirinci
Dairesinin 23/12/2009 tarihli ve E.2007/11748, K.2009/11007 sayılı ilamıyla
hüküm onanmıştır.
14. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 18/3/2013 tarihli ve
2010/2730, K.2013/2636 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
15. Karar, başvurucuya 16/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 17/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
17. 4046 sayılı Kanun’un 22. maddesinin beşinci fıkrası
şöyledir:
“Bu madde hükümlerine
göre kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilen sözleşmeli personel ile iş
kanunlarına tâbi personele, Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri
tarihteki kadro ve pozisyonlarına ilişkin olarak bildirim tarihi itibarıyla
almakta oldukları sözleşme ücreti, ücret (fazla mesai ücreti hariç), ikramiye,
bankacılık tazminatı, ek ücret, ek ödeme, teşvik ödemesi ve benzeri adlarla
yapılan ödemelerin toplam net tutarının (bu tutar sabit bir değer olarak esas
alınır); nakledildiği kurum veya kuruluştaki kadro veya pozisyonlara ilişkin
olarak yapılan aylık, ek gösterge, ikramiye, her türlü zam ve tazminatları (ek
tazminat ve bankacılık tazminatı dâhil), makam tazminatı, temsil tazminatı,
görev tazminatı, sözleşme ücreti, ücret, ek ücret, ek ödeme, teşvik ödemesi,
döner sermaye payı ve benzeri adlarla yapılan her türlü ödemelerin (fazla mesai
ücreti, fiilen yapılan ders karşılığı ödenen ek ders ücreti hariç) toplam net
tutarından fazla olması halinde aradaki fark tutarı, herhangi bir vergi ve
kesintiye tâbi tutulmaksızın fark kapanıncaya kadar ayrıca tazminat olarak
ödenir. Atandıkları kurumdaki kadro unvanı veya pozisyonlarında isteğe bağlı
olarak herhangi bir değişiklik olanlarla, başka kurumlara geçenlere fark
tazminatı ödenmesine son verilir.”
18. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu"nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 14. maddesinin (3) ve (4)
numaralı fıkraları, 20. maddesinin (5) numaralı fıkrası, 49. maddesinin (3)
numaralı fıkrası ile 60. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 21/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvurucunun 17/6/2013 tarihli ve 2013/4097 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı
araştırmacı kadrosuna atandığı tarihten emekli olduğu tarihe kadar 3000 ek
gösterge rakamı üzerinden prim ödediğini, aynı ek gösterge rakamı esas alınarak
kendisine emekli maaşı tahakkuk ettirildiğini, ek gösterge rakamının 2200"e
düşürülmesi üzerine söz konusu idari işlemin iptali ve uğradığı maddi
kayıpların ödenmesi talebiyle Ankara 4. İdare Mahkemesinde açtığı davada 4046
sayılı Kanun’un 22. maddesine aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini,
Turban A.Ş."nin özelleştirilmesinden önce ve sonra
kadrolu devlet memuru olarak görev yaptığını fakat Mahkemece bu durumun dikkate
alınmadığını, 3000 ek gösterge rakamı üzerinden emekli maaşı alacağını
düşünerek emekliye ayrıldığını, bu nedenle hak kaybına uğradığını ve
yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkı ile
hukuk devleti ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun,
Ankara 4. İdare Mahkemesinde açtığı davanın reddedilmesi ve yargılamanın makul
sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkı ile hukuk devleti
ilkesi ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi
ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Anılan ihlal iddiaları, yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı
iddiası ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası kapsamında incelenmiştir.
Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası ise ayrıca
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil
Olmadığına İlişkin İddia
22. Başvurucu; emekliliğe esas ek göstergesinin 3000"den
2200"e düşürülmesine ilişkin Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı işleminin
iptali istemiyle Ankara 4. İdare Mahkemesinde açtığı davada 4046 sayılı
Kanun’un 22. maddesine aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini, Turban
A.Ş."nin özelleştirilmesinden önce ve sonra kadrolu
devlet memuru olarak görev yaptığını fakat Mahkemece bu durumun dikkate
alınmadığını iddia etmiştir.
23. Bakanlığının görüş yazısında başvurucunun şikâyetlerinin
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu, hangi hakların ne şekilde ihlal
edildiğinin belirtilmediği ifade edilmiştir.
24. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
26. 6216 sayılı Kanun’un
48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
27. Anılan kurallar
uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay
ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel
başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede
kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz
takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa
Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve
Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
28. Başvuru konusu olayda emekliliğe esas ek gösterge
rakamının 3000"den 2200"e düşürülmesine ilişkin işlemin iptali ve uğradığı
maddi kayıpların giderilmesi istemiyle 19/12/2005 tarihinde başvurucunun Ankara
4. İdare Mahkemesinde açtığı davada, Mahkemece 31/5/2007 tarihli kararla Turban
A.Ş."de 1475 sayılı Kanun ve 506 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca başvurucunun sözleşmeli personel statüsünde çalıştığı, daire
başkanlığı yaptığı dönemde 657 sayılı Kanun kapsamında belirlenmiş herhangi bir
kadro ve derecesinin, gösterge ya da ek göstergesinin bulunmadığı; Turban A.Ş."de daire başkanlığı yaptığı gerekçesiyle sehven
verilen ek gösterge rakamının iptal edilerek tesis edilen dava konusu işlemin
hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; Danıştay Onbirinci Dairesinin 23/12/2009 tarihli ilamıyla hüküm
onanmıştır. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 18/3/2013 tarihli ilamıyla
reddedilmiştir.
29. Somut olayda başvurucu tarafından açılan davada, ek
gösterge rakamının düşürülmesine ilişkin idari işlemin iptali ile meydana gelen
maddi zararın tazmini talep edilmiştir. Mahkemece yapılan tespitler ışığında
başvurucunun Turban A.Ş."de sözleşmeli personel
statüsünde çalıştığı dönemde maaşından ek göstergeye ilişkin bir kesinti
yapılmadığı, başvurucunun araştırmacı kadrosuna atamasının yapıldığı tarih
itibarıyla idarenin hatalı işlemi nedeniyle emekliliğe esas ek gösterge
rakamının 3000 olarak belirlendiği, başvurucunun emekli olması üzerine tabi
olduğu mevzuat hükümleri uyarınca emekliliğe esas ek gösterge rakamının 2200
olarak belirlendiği, Mahkemenin incelemesi sonucunda da davanın reddedildiği
anlaşılmıştır.
30. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin
değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve
esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
31. Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi
tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkeme
kararında da bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum tespit edilememiştir.
32. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi
kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
i. Başvurucunun Emekli Maaşında Meydana Gelen
Azalmaya İlişkin Olarak
33. Anayasa Mahkemesi içtihadına göre Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) ortak koruma alanında yer alan mülkiyet
hakkı; mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin
hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı, kişinin bu
konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun Anayasa ve Sözleşme"yle
korunan mülkiyet kavramı kapsamında değildir. Bu hususun istisnası olarak belli
durumlarda bir "ekonomik değer" veya icrası mümkün bir
"alacağı" elde etmeye yönelik "meşru bir beklenti",
Anayasa"nın ve Sözleşme"nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı
güvencesi kapsamında değerlendirilebilir (Kemal
Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 36, 37).
34. Meşru beklenti; makul bir şekilde ortaya konmuş icra
edilebilir bir iddianın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne
veya başarılı olma şansının yüksek olduğunu gösteren yerleşik ve istikrarlı bir
yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip nitelikteki bir beklentidir.
Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece ulusal hukukta mülkiyet hakkı
kapsamında savunulabilir bir iddianın varlığı, meşru beklentinin kabulü için
yeterli değildir (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166, § 33).
35. Başvuru konusu olayda başvurucu; Başbakanlık Denizcilik
Müsteşarlığı araştırmacı kadrosuna atandığı tarihten emekli olduğu tarihe kadar
3000 ek gösterge rakamı üzerinden prim ödediğini, aynı ek gösterge rakamı esas
alınarak kendisine emekli maaşı tahakkuk ettirildiğini, ek gösterge rakamının
2200"e düşürüldüğünü, 3000 ek gösterge rakamı üzerinden emekli maaşı alacağını
düşünerek emekliye ayrıldığını, bu nedenle hak kaybına uğradığını iddia
etmiştir.
36. Bakanlık, başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkin görüş sunmamıştır.
37. Somut olayda Ankara 4. İdare Mahkemesince başvurucunun;
Turban A.Ş."de daire başkanlığı yaptığı dönemde
sözleşmeli personel statüsünde çalıştığı, 4046 sayılı Kanun uyarınca
Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığının araştırmacı kadrosuna atandığı,
başvurucunun emekliliğe esas ek gösterge rakamının sehven 3000 olarak
belirlendiği, ilgili Kanun hükümleri çerçevesinde (bkz. § 16) emekliliğe esas
ek gösterge rakamının 2200 olarak belirlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı
tespit edilmiştir.
38. İdarenin hatalı işlemini belli durumlarda geri
alabileceği veya kaldırabileceği hususunda kuşku yoktur. Başvuru konusu olayda,
başvurucunun emekliliğe esas ek gösterge rakamının 3000 olarak belirlenmesinin
4046 sayılı Kanun hükümlerine aykırı olduğu Emekli Sandığı, Başbakanlık
Denizcilik Müsteşarlığı ve Mahkeme tarafından tespit edilmiştir.
39. Bu durumda başvurucunun sehven yapıldığı belirlenen idari
işleme dayanarak emekliliğe esas 3000 ek gösterge rakamından faydalandırılma
istemi, alacak hakkı doğurucu bir etkiye sahip olmadığı gibi bu konuda meşru
beklenti oluşturmaya da elverişli değildir. Dolayısıyla başvurucuyu iddia
ettiği hakkı elde etme konusunda meşru beklentiye sevk edecek bir kanun hükmü
veya yerleşik yargısal bir içtihat bulunmadığından başvurucunun, Anayasa"nın
35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına ilişkin korumadan yararlandırılması
mümkün değildir.
40. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi
kapsamına giren korunmaya değer bir menfaatinin bulunmadığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
ii. Başvurucunun 3000 Ek Gösterge Rakamı
Üzerinden Prim Ödediği İddiasına İlişkin Olarak
41. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
" Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır."
42. 6216 sayılı Kanun"un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da
ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
43. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216
sayılı Kanun"un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen
işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş
olması gerekir.
44. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı
takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece
mahkemelerine başvurulmalıdır (Bayram Gök,
B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 17).
45. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte
bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının
öncelikle genel yargı mercilerinde olağan yasa yolları ile çözüme
kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin
bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, § 18).
46. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle hukuk sisteminde
düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve
süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir (Bayram Gök, §
19).
47. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak
olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar
Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere
sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök, § 20).
48. Başvuru konusu olayda başvurucu, Başbakanlık Denizcilik
Müsteşarlığı araştırmacı kadrosuna atandığı tarihten emekli olduğu tarihe kadar
3000 ek gösterge rakamı üzerinden prim ödediğini, ek gösterge rakamının 2200"e
düşürülmesi nedeniyle hak kaybına uğradığını iddia etmiştir.
49. Ankara 4. İdare Mahkemesinin 31/5/2007 tarihli kararıyla
başvurucu hakkında sehven verilen ek gösterge rakamının iptali üzerine tesis
edilen dava konusu işlemin hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine
karar verilmiştir (bkz. § 20). Başvurucunun, Başbakanlık Denizcilik
Müsteşarlığı araştırmacı kadrosuna atandığı tarihten emekli olduğu tarihe kadar
3000 ek gösterge rakamı üzerinden prim ödediği iddiasının idarenin hatalı
işlemine dayandığı yönündeki Mahkemece yapılan tespit ışığında başvurucunun
kendisinden fazladan tahsil edildiğini ileri sürdüğü prim alacağının iadesi
istemiyle öncelikle idari ve yargısal makamlara başvurmasının gerektiği anlaşılmış
ancak başvurucunun idari makamlar ve Derece Mahkemeleri nezdinde bu yönde
herhangi bir talebinin bulunduğu tespit edilememiştir. Bu nedenle ihlale neden
olduğu ileri sürülen iddiaya ilişkin olarak idari ve yargısal yollara
başvurulmadığından başvuru yolları usulünce tüketilmemiştir.
50. Açıklanan nedenlerle bireysel başvurunun bu kısmına ilişkin ihlal iddialarının başvuru
yolları usulüne uygun şekilde tüketilmeden başvuru
konusu yapıldığı anlaşıldığından diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlanmadığına
İlişkin İddia
51. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu
kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
52. Başvurucu, Emekli Sandığının ilgili yazısı üzerine
Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığınca emekliliğe esas ek gösterge rakamının
3000"den 2200"e düşürülmesine ilişkin işleminin iptali ve uğradığı maddi kaybın
giderilmesi istemiyle 19/12/2005 tarihinde Ankara 4. İdare Mahkemesinde açtığı
davada yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek Anayasa’nın 36.
maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
53. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalar ile
hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu hukuku” alanına
dâhil olan ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki haklar ve yükümlülükler
üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davaların makul sürede
sonuçlanmadığı yönündeki iddialar, daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış
ve Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılanma hakkının, adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olduğu kabul edilerek bir davadaki yargılama süresinin
makul olup olmadığının tespitinde davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç
dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu
ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi
hususların dikkate alınacağı belirtilmiştir (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34–59).
54. Başvuruya konu davanın, emekliliğe esas ek gösterge
rakamının 3000"den 2200"e düşürülmesine ilişkin işleminin iptali ve uğranılan
maddi kayıpların giderilmesi istemini konu alan bir uyuşmazlık olduğu
görüldüğünden medeni hak ve yükümlülükleri konu alan somut davada yargılama
faaliyetinin makul süre değerlendirmesi için başlangıcı, uyuşmazlığı karara
bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı tarih olup (Güher Ergun ve diğerleri, § 50) bu tarih,
somut başvuru açısından 19/12/2005’tir.
55. Sürenin bitiş tarihi ise
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri,
§ 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Danıştay Onbirinci
Dairesi tarafından karar düzeltme isteminin reddedildiği 18/3/2013’tür.
56. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi
neticesinde 19/12/2005 tarihinde Ankara 4. İdare Mahkemesinde açılan ve
emekliliğe esas ek gösterge rakamının 3000"den 2200"e düşürülmesine ilişkin
işleminin iptali ve uğranılan maddi kayıpların giderilmesi istemini konu alan
dava için Mahkemenin 31/5/2007 tarihli kararıyla davanın reddedildiği, temyiz
üzerine Danıştay Onbirinci Dairesinin 23/12/2009
tarihli ilamıyla kararın onandığı, karar düzeltme isteminin aynı Dairenin
18/3/2013 tarihli ilamıyla reddedildiği anlaşılmaktadır.
57. Başvurunun değerlendirilmesi sonucunda başvuruya konu
davanın -incelenmesinde hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların
karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi
kriterler dikkate alındığında- karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır.
Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla, usule ilişkin haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez. Dolayısıyla somut başvuru açısından farklı karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu 7 yıl 3 aylık yargılama
süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
58. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
59. Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi
nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına veya 50.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
60. 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında Anayasa Mahkemesince bir ihlalin tespit edilmesi hâlinde yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebileceği belirtilmiştir.
61. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin 7 yıl 3
aylık yargılama süresi dikkate alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu
sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
62. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve
1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. 1.
Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C.
Başvurucuya net 6.000 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
D.
198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.998,35 TL yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E.
Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru
tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde
bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ
UYGULANMASINA,
F.
Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/1/2016
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.