4. Ceza Dairesi 2014/30062 E. , 2014/36537 K.
"İçtihat Metni"Hakaret suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda, sanığın beraatine dair ... 2. Asliye Ceza Mahkemesi"nce verilen 22.03.2011 tarih ve 2010/657 Esas 2011/182 Karar sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 16.04.2014 gün ve 2013/18560 Esas 2014/12110 Karar sayılı kararıyla;
"Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
5187 sayılı Basın Kanunu"nun suç tarihinde yürürlükte olan "Dava süreleri" başlıklı 26/1. maddesinde; "Basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu Kanunda öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının günlük süreli yayınlar yönünden iki ay, diğer basılmış eserler yönünden dört ay içinde açılması zorunludur"
CMK"nın 175/1. maddesinde ise; “İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar” hükümleri yer almaktadır.
Somut olayda, sanık hakkındaki soruşturmanın 30.07.2010 tarihinde başladığı, 29.09.2010 tarihinde düzenlenen iddianamenin, mahkemece 11.10.2010 tarihinde kabul edildiği anlaşılmaktadır. Kamu davasının, günlük süreli yayın yoluyla işlenen suçlar için öngörülen iki aylık süre içinde açılmadığı anlaşılmakla, soruşturma ve kovuşturma şartlarından olan süre şartına uyulmadığı gözetilerek, CMK"nın 223/8, maddesi gereğince kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve katılan ... vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA" karar verilmiştir.
I- İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06/06/2014 tarih ve 2011/219410 sayılı yazısı ile;
"İtiraza konu uyuşmazlığın, O Yer Cumhuriyet Savcısı tarafından sanık hakkındaki kamu davasının, 5187 sayılı Basın Kanunu kapsamında günlük süreli yayın yoluyla işlenen suçlar için öngörülen iki aylık süre içinde açılıp açılmadığına ilişkindir.
Sanık ... hakkında suç tarihi gözününe alındığında iki aylık yasal süre içinde kamu davası açılmalıdır.
5271 sayılı CMK"da gerek yasanın düzenleme biçimi gerekse de 2. maddesindeki ‘soruşturma’ ve ‘kovuşturma’ tarifleri nazara alındığında ceza muhakemesinin birbirini izleyen iki evreden oluştuğu kabul edilmiştir. Kanunen yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre soruşturma evresi, iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evre ise kovuşturma evresidir.
Her ne kadar durum ilk bakışta bu şekilde görülmekte ise de Yasanın 174. maddesindeki iddianamenin iadesi düzenlemesi karşısında ‘iddianamenin incelenmesi’ adını verebileceğimiz üçüncü bir muhakeme evresinin daha bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu evre soruşturma ve kovuşturma arasında bulunan ara bir evredir.
Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir. Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, görevli ve yetkili mahkemeye hitaben bir iddianame düzenler.
Mahkeme iddianame ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra iddianamede eksik veya hatalı noktalar bulunup bulunmadığını belirleyerek iddianamenin kabulüne veya iadesine karar verir. Onbeş gün sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
Cumhuriyet savcısı iddianamenin iadesi kararına itiraz edebilir. İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir yani iddianamenin iadesi kararını kaldırıp kabulüne karar verir. Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir.
Mahkemenin iddianamenin kabulü kararına karşı yasada bir hüküm bulunmadığından itiraz mümkün değildir. İddianamenin kabulüyle ile kamu davası açılmış olur ve kovuşturma aşaması başlar.
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), Yüksek Mahkemeler de dahil olmak üzere bütün yargı organları ile birlikte adli tıp ve icra daireleri arasında bilgi alışverişinin elektronik ortama taşınması, evrakın elektronik ortamda güvenli bir şekilde depolanması, kişilere internet üzerinden hizmet verilmesi, diğer kurumlarla elektronik ortamda hızlı, etkin ve güvenilir bilgi alışverişinin sağlanması ve bu kurumlardan istenilmesi gereken bilgilerin sistem tarafından hazır edilmesi, kısaca adalet hizmetlerinin daha hızlı ve güvenilir bir şekilde yerine getirilmesi amacıyla uygulamaya konulan bir bilişim sistemi projesidir.
Bu doğrultuda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Elektronik İşlemler” başlıklı 445. maddesinde; “UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi), adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir. Dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır”, 5271 sayılı CMK"ya 6352 sayılı Kanunun 95. maddesi ile eklenen "Elektronik işlemler" başlıklı 38/A maddesinin birinci fıkrasında; "Her türlü ceza mahkemesi işlemlerinde UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır" şeklindeki düzenlemeler ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin işlevi ve kullanılacağı alanlar tanımlanmıştır.
Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin "Gelen evrakın havalesi" başlıklı 88. maddesinde; "...(3) Ön büro kurulan yerlerde mahkemelere gelen evrakın havale işlemi adlî yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu başkanlığının yetki vereceği yazı işleri müdürü veya zabıt kâtipleri tarafından yapılır. (4) Evrakın alındığına ve elektronik ortama aktarıldığına dair başvuru sahibine ücretsiz olarak bir alındı belgesi verilir. Bu belge aynı zamanda havale yerine geçer" hükmü getirilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"nun "Havale İşlemleri" başlıklı 24 no lu genelgesinde ise; "...Masraf, zaman ve hak kaybına sebep olunmaması, yasal sürelerin tespiti yönünden oluşabilecek tereddütlerin önlenmesi bakımından;
1- Havale için ibraz edilen dilekçe veya belgenin konusu ile alındığı tarih ve sayıyı gösteren “Alındı Belgesi”nin ücretsiz olarak ilgilisine verilmesi,
2- Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin (UYAP) tüm ülke çapında tam olarak 01.09.2008 tarihinden itibaren kullanılmaya başlanmasıyla birlikte kalem hizmetlerinin yapılmasında kullanılan defter ve kartonlar ile diğer işlemlerin, UYAP ortamında oluşturulması ve yapılması esası benimsendiğinden; dilekçe veya belgelerin mümkünse dijital ortamda alınarak, mümkün değilse okunaklı bir şekilde taranarak zamanında, doğru ve eksiksiz biçimde UYAP’a kaydedilmesi, bu kaydın tarihinin havale tarihi olarak kabul edilmesi; bu hizmetlerin hızlı, verimli ve düzenli bir şekilde yapılıp yapılmadığının takip edilerek denetiminin sağlanması..." görüşlerine yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ilgili genelgesine göre UYAP"a kaydedilerek elektronik ortama aktarılan belgelerle ilgili kayıt tarihinin ilgili işlemler yönüyle havale tarihi olarak esas alınması gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, maddi olayda, katılan ... hakkında basın yoluyla hakaret suçunu işlediği ileri sürülerek sanık ... hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına 30/07/2010 tarihinde başvuruda bulunarak şikayetçi olduğu, Cumhuriyet Savcısı tarafından yürütülen soruşturmanın 5187 sayılı Basın Kanununun 26 maddesi uyarınca 2 aylık yasal süre içinde kamu davasının açılması gerektiği ve Cumhuriyet Savcısı tarafından kamu davasının 29/09/2010 tarihinde Uyap elektronik ortamında gönderildiği ve bu durumun mahkemece onaylandığının Uyap kayıt sisteminde açıkça tespit edilmesi karşısında, Cumhuriyet Savcısının 5187 sayılı Basın Kanununun 26 maddesinde yazılı 2 aylık yasal süre içinde kamu davasını açmış olduğu, kabul edilmelidir.
Söz konusu iddianamenin 11.10.2010 tarihinde kabul edilmesinin davanın yasal süresi açılmasıyla ilgili bir önemi bulunmaktadır. Sanık ... hakkında 29/09/2009 tarihinde düzenlenen iddianamenin geçerliliği, Mahkemece iddianamenin kabul edilmesi koşuluyla sonuç doğuracaktır. Bir başka ifadeyle sanık hakkında düzenlenen iddianame, mahkemece iddianamenin kabul edilmesi koşuluyla, iddianamenin Uyap ortamında mahkemeye gönderildiği tarihinden geçerli olmak üzere, açılmış sayılmalıdır.
Ancak İddianamenin Mahkemece C.M:K"nun 174 maddesince reddedilmesi durumunda, yeniden düzenlenen ikinci iddianame tarihinin mahkemece kabul edilmesi koşuluyla ikici kez Uyap ortamında Mahkemeye gönderildiği tarihte kamu davasının açılmış sayılacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16/04/2014 gün ve 2013/18560 Esas, 2014/12110 Karar sayılı bozma kararınında sanık hakkında 30/07/2010 tarihinde başlatılan soruşturma sonucunda kamu davasının 5187 sayılı Basın Kanunun 26 maddesince 2 aylık yasal süre içinde açılmadığına ve sanık hakkında düşme kararı verilmesi gerektiğine ilişkin bozma kararının kaldırılarak sanık hakkında esastan inceleme yapılarak hüküm kurulması istemiyle anılan karara itiraz edilmiştir.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamına göre,
1-İtirazımızın KABULÜNE,
2-Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16/04/2014 gün ve 2013/18560 Esas, 2014/12110 Karar sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- ... 2 Asliye Ceza Mahkemesinin, 22/03/2011 tarih ve 2010/657 Esas ve 2011/182 Karar sayılı kararın esastan incelenerek hüküm kurulmasına,
4-İtirazımız yerinde görülmediği takdirde dosyanın incelenmek üzere, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi, itirazen arz ve talep olunur" isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
II- İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, hakaret suçundan, sanık ... hakkında verilen beraat kararının bozulmasına dair, Dairemizin 16/04/2014 tarihli kararına ilişkindir.
III- KARAR
Dosyanın incelenmesinde, katılan ...’na basın yoluyla hakaret suçunu işlediği ileri sürülerek sanık ... hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığına 30/07/2010 tarihinde şikayette bulunulduğu, yapılan soruşturma sonucu Cumhuriyet Savcısı tarafından 29/09/2010 tarihinde iddianame düzenlendiği ve aynı gün Uyap"a kaydının yapıldığı, söz konusu iddianamenin mahkemece 11.10.2010 tarihinde kabul edildiği anlaşılmıştır.
5187 sayılı Basın Kanunu"nun 26. maddesinin, o tarihte yürürlükte bulunan şekline göre, basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği tarihten, basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmemesi halinde ise suçu oluşturan fiilin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarihten itibaren 2 aylık yasal süre içinde kamu davasının açılması gerekmektedir.
Somut olayda söz konusu gazetenin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiğine dair bir delil bulunmadığından, suçu oluşturan fiilin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarih olan şikayet tarihinden itibaren 2 aylık sürenin başlaması gerektiği, itiraz konusu ibarenin yer aldığı 26. maddenin birinci fıkrasında, davanın açılmasından söz edildiği, 5187 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Hakkında Kanun"da iddianamenin düzenlenip mahkemeye verilmesiyle birlikte kamu davası açılmış sayılmakta idiyse de, 01.06. 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 175. maddesinin 1. fıkrasında kamu davasının iddianamenin kabulü kararıyla açılmış sayılacağı hükmünün yer aldığı, bu durumda 5271 sayılı Yasa"nın 174. maddesinde iddianamenin kabul edilmesi için öngörülen onbeş günlük sürenin, 5187 sayılı Yasa"nın 26. maddesinde belirtilen iki aylık dava açma süresine dahil olması gerektiği, Anayasa Mahkemesi"nin 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "" iki ay "" ibaresini Anayasa"ya aykırı bularak iptal etmesine ilişkin 28.04.2011 tarih ve 2009/66 Esas, 2011/72 Karar sayılı ilamında da aynı düşünceye yer verildiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 30.09.2014 tarih ve 2013/7-416 Esas, 2014/404 Karar sayılı ilamında da, kamu davasının 5187 sayılı Kanunun 26. maddesinde düzenlenmiş olan hak düşürücü sürelerde açılıp açılmadığının belirlenmesinde, iddianamenin kabulü kararının verildiği tarihin esas alınması gerektiğinin belirtildiği, bu haliyle suçu oluşturan fiilin öğrenildiği 30.07.2010 tarihinden kamu davasının açılmış sayıldığı iddianamenin kabul tarihi olan 11.10.2010 tarihine kadar Basın Kanunu"nun 26. maddesindeki iki aylık sürenin geçtiği gözetilerek;
Dairemizin 16.04.2014 tarih ve 2013/18560 Esas 2014/12110 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE, 6352 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Kanunun 308. maddesinin 3. fıkrası gereğince itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.