Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/20163
Karar No: 2019/5666
Karar Tarihi: 11.06.2019

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/20163 Esas 2019/5666 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2016/20163 E.  ,  2019/5666 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
    KARAR
    Davacı Hazine vekili, dava konusu 1512 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile üzerindeki binanın kal"ine karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, ilk hükümle hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmesi üzerine, 1. Hukuk Dairesi 02/03/2011 tarihli ve 2011/1294 Esas, 2011/2268 Karar sayılı karar ile 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddinde bir isabetsizlik olmadığı, ancak, çekişme konusu 1512 ada 6 parsel sayılı taşınmazın "ihdasen" ve "yeniden" suretiyle oluşan parseller kapsamında kalan kısmının kıyı kenar çizgisi içinde yer alıp almadığının saptanması gereğine değinilerek kararı bozmuştur. Davalılar vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine, bu defa 1. Hukuk Dairesi 08/12/2011 tarihli ve 2011/10755 Esas, 2011/12529 Karar sayılı ilamı ile, işin esası bakımından 5841 sayılı Yasa"nın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olmasının doğru olduğu, ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli ve 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği ve kararın 23.07.2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girdiği, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasa"nın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 tarihli ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptalin, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına gireceği, bu nedenle davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemeyeceğinden, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen ilkeler doğrultusunda, davadaki istek yönünden hükme yeterli bir araştırma yapılması, infaza elverişli biçimde uzman bilirkişilerden rapor ve kroki alınarak, taşınmazın ‘ihdasen’ ve ‘yeniden’ oluşan kısımlarının da kıyı kenar çizgisi içerisinde yer alıp almadığının saptanması ve ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi, davanın kısmen veya tamamen kabulü halinde de, 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümleri de gözetilmesi gerektiği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar vermiştir. Bozmadan sonra mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde, dava konusu taşınmazın Kıyı Kenar Çizgisinin gerisinde yer aldığının tespit edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, 3621 sayılı Yasa"dan kaynaklanan tapu iptali ve yıkım isteklerine ilişkindir.
    Bilindiği üzere, 362l sayılı Kıyı Kanunu"nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin idari yargıya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu"nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir. 3621 sayılı Kanun"un 5 ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin, Yasanın ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun"un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarihli 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.
    Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı karşısında; Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de; bozma gerekleri doğrultusunda yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki, Mahkemece, jeoloji, ziraat, harita , inşaat mühendisleri ve şehir planlamacısından oluşan bilirkişi kurulu heyeti ile birlikte keşif icra edilerek keşfen kıyı kenar çizgisi belirlenmiştir.
    İdare tarafında belirlenen kıyı kenar çizgisi ile 3621 sayılı Kanun"un 9/2. maddesi uyarınca belirlenen bilirkişi heyetince saptanan kıyı kenar çizgileri üst üste çakıştığında her iki kıyı kenar çizgisine itibar edilmesi, çakışmadığı taktirde Yargıtay"ın 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gözönünde tutularak 3621 sayılı Yasa"nın 9/2. maddesine göre oluşturulacak uzman bilirkişiler heyetince saptanan kıyı kenar çizgisine itibar edilmesi gereklidir.
    Somut olayda, az yukarıda bahsi geçen ilkeler uyarınca, bilirkişi kurulu içtihatlara uygun oluşturulmadığı gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu ve bitişik komşu taşınmazların ve idarece tespit edilen kıyı kenar çizgisinin dikkate alınarak, kıyı kenar çizgisinin belirlendiği belirtilmiş olmasına rağmen harita mühendisi tarafından düzenlenen raporun eki olan krokide, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisi kroki üzerinde ayrı ayrı gösterilmemiş, yine çevre parsellere ilişkin kıyı kenar çizgisi de kroki de işaretlenmemiştir.
    Hal böyle olunca; Mahkemece yukarıda belirtilen eksiklikler gözetilmek suretiyle 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nda ve 3621 sayılı Yasa"nın 9. maddesinde öngörüldüğü şekilde 3 kişilik jeolog ya da jeomorfolog, 1 harita mühendisi ve 1 inşaat mühendisinden oluşacak bilirkişi kurulu eliyle, dava konusu taşınmazda yeniden keşif yapılması, topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi farklılık olursa sebebinin açıklattırılması, çevre parseller hakkında kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığının araştırılması, bulunduğunun tespit edilmesi halinde kesinleşen kıyı kenar çizgisinin eldeki davada belirlenen kıyı kenar çizgisi ile çelişip çelişmediğinin göz önünde bulundurulması, dava konusu taşınmazın tamamen veya kısmen kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, raporda kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın renkli olarak belirtilmesi ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar göz ardı edilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.
    SONUÇ: Açıklanan nedenlerle davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 11.06.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi