
Esas No: 2016/11273
Karar No: 2017/14350
Karar Tarihi: 20.10.2017
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/11273 Esas 2017/14350 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki geçici abonelik tesisi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı,..... 1522 sokak no:16/10’da (45710 ada 6 parsel üzerinde) bulunan dükkan vasıflı bağımsız bölümü için yapmış olduğu su aboneliği başvurusunun davalı kurum tarafından iskan işlemlerinin tamamlanmamış olması nedeniyle reddedildiğini ileri sürerek; İmar Kanunu’nun geçici 11. maddesi uyarınca su aboneliği tesisine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacı tarafından yapılmış bir abonelik başvurunun bulunmadığını, ayrıca davacıya ait bağımsız bölümün bulunduğu binanın yapı kullanma (iskan) ruhsatının alınmadığını, İmar Kanunu"nun 31. maddesi uyarınca davacıyla abonelik sözleşmesi yapılmasının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile davaya konu bağımsız bölüm için geçici abonelik tesisine, davadan önce davacı tarafından davalı kuruma abonelik için başvuruda bulunulmadığından yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve karşılıklı olarak vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı tarafın yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davalı kurum, dava konusu bağımsız bölümün yer aldığı binanın yapı kullanma izninin alınmamış olması nedeniyle abonelik sözleşmesinin yapılmayacağını savunmuştur. Bu durumda, davacı tarafından davadan önce davalı kuruma yazılı olarak abonelik başvurusunda bulunulmuş olsa dahi, talebin reddedileceği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; davacının hakkına kavuşmak için, hâli hazırda mahkeme kararına muhtaç bir konumda olduğu açıktır.
Öte yandan, davalı, açılan davanın reddini savunmuştur.
Bu durumda, mahkemece; davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin (ve bu bağlamda vekalet ücretinin) davada haksız çıkan davalı taraftan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.