Abaküs Yazılım
13. Daire
Esas No: 2020/613
Karar No: 2021/229
Karar Tarihi: 21.01.2021

Danıştay 13. Daire 2020/613 Esas 2021/229 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2020/613
Karar No:2021/229

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ... Radyo Televizyon ve Dijital Yayıncılık A.Ş.

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait "..." logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 23/10/2018 tarihinde saat 20:06'da yayınlanan "..." isimli programda 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle %1 oranında 17.065.-TL idarî para cezası uygulanmasına ilişkin 05/12/2018 tarih ve 2018/49 sayılı toplantıda alınan 13 no.lu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesi Hâkimi'nce verilen ... tarih ve E:..., K:… sayılı kararda; AİHM'in Times Newspapers Limited No:1-2 / Birleşik Krallık kararında belirtildiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinin, basının halkın yararına olan ciddi meseleleri işlemesinin söz konusu olduğu durumlarda dahi hiçbir sınırlama içermeyen bir ifade özgürlüğünü güvenceye almadığı, bu maddenin 2. fıkrası uyarınca basının ifade özgürlüğünü kullanırken görev ve sorumluluklarına uygun davranmak durumunda olduğu, bu görev ve sorumlulukların, görülmekte olan davada olduğu gibi, basının yayımladığı haberlerin bireylerin şeref ve hakları üzerinde ağır etkiler yaratma riski taşıdığı durumlarda özellikle önem arz ettiği, diğer yandan, Sözleşmenin 10. maddesinin gazetecilere sunduğu korumanın, gerçeğe uygun ve sorumlu bir gazeteciliğin gerektirdiği ilkeleri gözeten, güvenilir haberler sunacak biçimde iyi niyetle hareket etme şartına bağlı olduğu, yine AİHM'nin birçok kararında kamu kurumları ve yayın kuruluşlarınca, kişiler hakkında yapılan yayınlarda masumiyet karinesinin ihlâl edilmemesi ve bu ilkenin de sıkı bir şekilde korunması gerektiğinin vurgulandığı, dava konusu program aktarılan hususlar çerçevesinde değerlendirildiğinde, yayında yorumcuların kullandığı ifadelerin ve yaptığı yorumların kişi ve kuruluşların manevi varlığına yönelik aşağılayıcı ve küçük düşürücü nitelikte olduğu ve basın ve ifade özgürlüğü ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Bölge İdare Mahkemesi ve İlk Derece Mahkemesi kararlarının gerekçesiz olduğu, dava konusu programda yer alan ifadelerin hukuka uygunluk bakımından gerçeklik, kamu yararı, toplumsal ilgi, güncellik, özle biçim arasında denge ve objektif sınırlar içinde olma kriterlerine uyduğu, programda hakaret, küfür, iftira ve suçlayıcı nitelikte ifadelerin yer almadığı, yapılan yorumların kişilere değil, siyasi gündeme yönelik olduğu, uzman raporunun ve karşı oyun kendilerine verilmediği, Kurul kararında 6112 sayılı Kanun'un 32. maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan uyarı cezasının değerlendirilmediği, işlemin soyut ve gerekçesiz olduğu, kamu yararı ilkesinin dikkate alınması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Bölge İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde AİHM kararları ışığında ihlâl bulunduğu sonucuna varıldığının belirtildiği, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının Dairemiz kararında belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı şirkete ait "..." logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 23/10/2018 tarihinde saat 20:05’de yayınlanan "..." isimli programda geçen diyaloglarda; "...Yapılan yorumların önemli bir kısmına katılıyorum ki sayın ... bugün grup toplantısında bunu söyledi hocam biliyorsunuz. Para için katilleri serbest bıraktılar dedi. Para için. -Konsolosun kaçışı. -Evet. Para için, para için katillere göz yumdular dedi. Bu çok önemli bir şey çünkü öyle anlaşılıyor ki Sayın ... bana göre, Sayın ... bu krizi kullandı. İki şey için kullandı. Bir, Arap dünyasında, daha doğrusu İslam dünyasındaki liderlik için Suudi Arabistan Krallığını sıkıştırdı. İkincisi, ekonomik krizin hafifletilmesi için de Suudi Arabistan'dan da para sızdırmak. Bakın bu kavram tırnak içinde ifade ediyorum, para sızdırmak amacıyla değerlendirdi. Valla söylenen şeyler, sözler bu konuda muhtelif. Çeşitli iddialar ortaya atılıyor. Yani işte 5 milyar dolardan tutun, daha yukarı doğruya çekilen bir dizi rakam var. Bu para geldi mi gelmedi mi bilemeyiz. Ancak çok açık ki hem batıda yapılan yorumlar, hem de Türkiye'de ortaya atılan iddialar ve bize gelen bazı bilgiler, Suudi Arabistan ile bir mutabakatın, bir anlaşmanın sağlandığını ortaya koyuyor. Zaten Kaşıkçı krizini başından itibaren böyle değerlendirmişti."; "-...Şimdi Ana Haber Bültenimizin özet bölümünde çok hoş bir KJ yani alt yazı kullanılmıştı. Eğitimde Defo. Yani bir deformasyon bu, reform falan değil. Değerli seyirciler hatırlıyor musunuz bilmiyorum. AKP 2002'nin 3 Kasımından beri iktidarda ve 15, 16 kez eğitim sistemini değiştirdi. Temel amaç şudur; eğitimi dinselleştirmek, eğitimde, eğitim sisteminden hareketle İslamcı militanlar, AKP'ye yandaş bir kadro, bir kitle yaratmaktı amaçları. Bunu bir türlü beceremediler, bir türlü beceremediler. Çünkü bu toplum direndi... Şimdi bu çıldırtıyor. İmam-hatipler boş. Çünkü insanlar şunu biliyor. Kimse işte dinini öğrenmesin falan demiyor hiç kimseye, ama imamlardan oluşan bir toplum yaratmaya çalıştığınız zaman olacak şey işte Suudi Arabistan Krallığıdır. Suudi Arabistan Krallığının içine düştüğü rezalet ortada. -Son cümleniz neydi? İmamlardan oluşan bir eğitimle mi dediniz? Bir bir daha söyleyin -Bir toplumla. -İmamlardan, şimdi Pedagojik formasyonu kaldırınca ne yapacak? İmamı getirecek öğretmen kürsüsüne oturtacak. 10 gün Milli Eğitim Bakanlığı'nda 10 gün, 15 gün bir şeye tâbi tutacak, kursa imamları. Getirip orada felsefe dersi verdirecek. -Peki hocam, imam-hatipler üniversite giriş sınavlarında ne kadar başarısız oldu gördük çok yakın bir tarihte bakın. -Türkiye'yi mahvediyorlar. -Son yapılan üniversite seçme sınavlarında imam-hatip mezunları maalesef büyük bir başarısızlık yaşadılar. Dolayısıyla tablo şu hocam, niteliksiz olanı öne çıkaran, nitelikli olanı eleyen bir sistem kurdular. Dolayısıyla kendi niteliksiz kadrolarıyla devleti doldurmak, eğitim sistemini işgal etmek için formasyonu ortadan kaldırdılar. Formasyon eğitimini ortadan kaldırdılar temel sebebi bu...” şeklinde ifadelere yer verilmiştir.
Dava konusu Kurul kararıyla, her ne kadar siyasetçi, sanatçı, yazar ve iş adamı gibi kamuya mâl olmuş kişilerin normal kişilere göre eleştirilere açık olabileceği düşünülse dahi, ihlâle konu programda yapılan yorumların, dile getirilen ifadelerin, kişi ve kuruluşların manevi varlığına yönelik aşağılayıcı ve küçük düşürücü ifadeler olduğu, dolayısıyla ifade özgürlüğüyle bağdaşmadığı, bu nedenlerle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle Kanun'un 32. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ihlâlin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde biri oranında idarî para cezası uygulanmasına karar verilmiştir.
Bunun üzerine, anılan Kurul kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde, "Yayın hizmetleri; ... İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez."; 32. maddesinin ikinci fıkrasında ise, "8. maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlâlin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı gözönünde bulundurularak, ihlâlin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz." kurallarına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, genel olarak gündemdeki konulara ve siyasî olaylara yönelik yorum ve değerlendirmelerin yapıldığı programda, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle bağlantılı olarak Cumhurbaşkanı ... ile ilgili kullanılan ifadeler ve hükûmetin eğitim politikasına ilişkin yapılan yorum ve değerlendirmeler sebebiyle davacı hakkında idarî yaptırım uygulanmasına ilişkin dava konusu Kurul kararının tesis edildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, uyuşmazlık konusu yayının kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içermek suretiyle 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde düzenlenen yayın ilkesini ihlâl edip etmediğinin tespiti için programda Kaşıkçı cinayeti ve eğitim politikasına ilişkin olarak kullanılan ifadelerin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre, ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de, başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (AYM kararı, İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, Karar tarihi:30/06/2014, §44). Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (AYM kararları, Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, Karar tarihi: 16/07/2014, §41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, Karar tarihi: 02/10/2013, §33; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, Karar tarihi: 15/02/2017, §44).
İdari yaptırımı konu alan dava konusu Kurul kararıyla, davacının düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin bulunduğu açık olduğundan, söz konusu müdahalenin, Anayasa'da güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlâline sebep olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Müdahalenin, Anayasa’nın 13. maddesi açısından "kanunla öngörülmüş" olduğu ve Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde başkalarının şöhret veya haklarının korunması yönünde "meşru bir amaç" taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, ihlâlin tespiti için söz konusu müdahalenin “demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü” olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Programda kullanılan ve dava konusu Kurul kararında yaptırıma esas alınan ifadelerin bir kısmının, eğitimde bir deformasyon olduğu, Ak Parti'nin 15-16 kez eğitim sistemini değiştirdiği, temel amacın eğitimi dinselleştirmek ve eğitim sisteminde İslamcı militanlar ile AKP'ye yandaş bir kadro yaratmak olduğu yönündeki hükûmetin eğitim sisteminde uyguladığı politikalara ilişkin siyasî nitelikli yorum ve eleştiriler olduğu görülmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) göre, siyasi tartışma özgürlüğü, "tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi"dir (AİHM kararı, Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, Karar tarihi: 08/07/1986, §41-42). Mahkeme’ye göre, hükûmetler yalnızca yasama organı ve yargı organlarınca denetlenmemelidirler, hükûmetlerin aynı zamanda halk ve kitlesel medya tarafından da denetlenmeleri gerekmektedir (AİHM kararı, Şener/Türkiye, B. No: 26680/95, Karar tarihi: 18/07/2000, §40).
AİHM’nin yerleşik içtihatlarında da belirttiği gibi, hükûmetler kullandıkları kamu gücünden dolayı kendilerine yöneltilmiş en ağır eleştirileri bile hoşgörü ile karşılamak zorundadır. Sağlıklı bir demokrasi, bir hükûmetin yalnızca yasama organı veya yargı organları tarafından denetlenmesini değil, aynı zamanda sivil toplum örgütleri, medya ve basın veya siyasi partiler gibi siyasal alanda yer alan diğer aktörlerce de denetlenmesini gerektirir (AİHM kararı, Castells/İspanya, B. No: 11798/85, Karar tarihi: 23/04/1992, §46). Ayrıca hükûmetlere ve siyasetçilere yöneltilen eleştirinin sınırı da özel kişilere göre daha geniştir (AYM kararı, Bekir Coşkun Kararı, B. No: 2014/12151, Karar tarihi: 04/06/2015, §69).
İfade özgürlüğü, büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınmasını hedeflemektedir ve düşüncelerin açıklanması ve yayılması sırasında kullanılan ifadelerin sert olması doğal karşılanmalıdır. Öte yandan, siyasi tartışma özgürlüğünün “tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi” olduğu göz önüne alındığında diğer ifade türlerine nazaran, başvuru konusu konuşmalardaki gibi politikaları ve siyasileri eleştiren, politikaları veya siyasi açıklamaları muhalif bir tarzda ele alan siyasi ifade özgürlüğüne ayrıca önem vermek gerekmektedir (AYM kararı, Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, Karar tarihi: 07/07/2015, §64).
Uyuşmazlık konusu program yayınında program sunucuları arasında geçen konuşmalarda hükûmetin eğitim politikasının ele alınarak değerlendirme konusu yapılmasının ve eleştirilmesinin genel olarak kamu yararını ilgilendiren bir mesele olduğu, ayrıca hükûmetlere ve siyasetçilere yöneltilen eleştirinin sınırının diğer kişilere göre daha fazla olduğu açık olduğundan, bu sebeplerle davacının basın özgürlüğüne yapılan müdahalenin, “başkalarının şöhret ve haklarının” korunması için demokratik bir toplumda gerekli bir müdahale olmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu itibarla, programda kullanılan ve hükûmetin eğitim sistemine ilişkin siyasi nitelikli yorum ve değerlendirmeler içeren ifadeler nedeniyle 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle davacı kuruluşa yaptırım uygulanmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Öte yandan, dava konusu Kurul kararında yaptırıma esas alınan uyuşmazlık konusu programın diğer kısmındaki ifadelerin, Kaşıkçı cinayetine ilişkin olarak Cumhurbaşkanı ...'ın maddi ve siyasi menfaat temin etmek amacıyla bu krizi kullandığına yönelik olduğu ve somut bazı ithamlar içerdiği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle programın söz konusu kısmında kullanılan ifadeler, kişisel görüş ya da fikirlerin dile getirilmesinden ziyade, bir olgu isnadı niteliği taşımaktadır.
Çatışan hakların dengelenmesi bakımından maddi olgular ile değer yargıları arasında yapılması gereken ayrım büyük bir önem taşımaktadır. Bu ehemmiyet maddi olguların ispatlanabilmesine, ancak değer yargılarının doğrulanmasının mümkün olmamasına dayanmaktadır [benzer yönde bkz. İlhan Cihaner(2), § 64] (AYM kararı, Safure Güneş, B. No: 2016/24905, Karar tarihi: 08/09/2020, §40).
Gerçek dışı olgulara dayalı iddia olarak nitelenen açıklamalar bakımından AİHM, başvurucuların bu tür ifadelerin ortaya konulmasından ve yayımlanmasından sorumlu olup olmadıklarını ve bu tür bilgilerle diğer kişileri aldatmayı amaçlayıp amaçlamadıklarını dikkate almaktadır. AİHS'nin 10. maddesinin 2. fıkrası gereğince, başta basın ve yayın organları olmak üzere, ifade özgürlüğünü kullananların, bu özgürlüğü kullanırken “görev ve sorumlulukları” da vardır ve AİHM'ne göre, AİHS'nin 10. maddesinin basına tanıdığı güvence, gazetecilerin “iyi niyetli ve doğru olgular temelinde” hareket etmeleri ve gazetecilik etiğine uygun biçimde “doğru ve güvenilir” bilgi sunmaları koşuluna bağlıdır (Fatullayev/Azerbaycan, B. No: 40984/07, Karar tarihi: 22/04/2010).
Ruokanen ve diğerleri/Finlandiya davasında, başvurucu gazeteciler, bir öğrencinin bir beyzbol takımı oyuncuları tarafından tecavüze uğramış olduğu hakkında haber yapmıştır. Bu haber, öğrencinin iddia konusu olaydan kısa bir süre sonra okul yönetimine vermiş olduğu bir ifadeye dayandırılmış, ismi verilmeyen birçok tanıkla da desteklenmiştir. Ne var ki gazeteciler ağırlaştırılmış hakaretten mahkum edilmiştir. AİHM, bu davada, AİHS'nin 10. maddesine yönelik bir ihlâl bulunmadığına karar vermiştir. AİHM, mağdurun konuyu polise taşımamış olması nedeniyle beyanının güvenilir olmadığını saptamış ve haberde yer alan suçlamaların, başvurucuların doğruluğunu daha dikkatli bir şekilde soruşturmasını gerektiren ciddi bir nitelik taşıdığı sonucuna varmıştır. AİHM'ne göre başvurucular; mağdur, oyuncular ve takım ile iletişim kurarak meseleyi aydınlatabilirdi. Ayrıca, iddialar ciddi bir nitelik taşımakta olup, değer yargısı olarak değil, olgusal beyanlar olarak sunulmuştu. Haber sadece oyuncuların suçluluğu ispatlanana dek masum sayılma haklarını ihlâl etmekle kalmayıp, henüz kanıtlanmamış bir şeyi gerçekmiş gibi ortaya koyarak oyuncuların adını da lekelemekteydi. Sonuç olarak AİHM, ulusal mahkemeler tarafından dayanılan gerekçelerin yeterli olduğu kanaatine varmıştır (Ruokanen ve diğerleri/Finlandiya, B. No:45130/06, Karar tarihi: 06/04/2010).
AİHM, bir gazeteci tarafından "Belediye Başkanlığında İki Kurnaz Galati’deki Maxi-taxi Mafyasını Koruyor” başlığıyla yayımlanan bir makalede, başvurucunun şeref ve itibar hakkının ihlâl edilip edilmediğini değerlendirmiştir. Somut olayda, bu başlığın altında başvurucunun fotoğrafına yer verilmesinin yanı sıra, daha önce belediyede ulaştırma müdürü olduğu bilgisi de bulunmaktadır. Daha sonra gazetecinin gerçek olduğunu iddia ettiği şu olaylarla makale devam etmiştir: “Başvurucunun halefinin oğlunun bölgede bulunan maxi-taxi ulaşım sağlayıcılarının en büyük şirketlerinden biri olan S. Şirketinde müdür olarak istihdam edilmesi tesadüf değildir. Bunun amacı şirketin yoldaki güvenliğini ve kârlılığını garanti altına almaktır.” Ayrıca başvurucunun bu tür “sinsi işlerde” yer alan “eski bir tilki olduğu” ve maxi-taxi güzergâhında faaliyet yapan birçok aracın sahibi olduğu ileri sürülmüştür. Son olarak başvurucunun ulaşım hizmetlerinin gelişimiyle değil, banka hesaplarını doldurmakla meşgul olduğu gibi iddialarda bulunulmuştur. AİHM başvuruya konu olayda; olgu isnadı ve değer yargılarının ifade edilmesi arasında ayrım yapılması gerektiğini, bu davadaki iddiaları değer yargısı olarak görmediğini, kamu görevlilerinin katlanmaları gereken eleştiri marjının sıradan vatandaşlara göre daha geniş olduğunu, ancak bu olayda başvurucuya yönelik yolsuzluk ve hukuksuzluk iddialarının onun performansını etkileyebileceğini, yargılamalar esnasında iddiaların doğruluğuna ilişkin bir kanıt sunulmadığını, mahkemelerin de bu yönde bir tespiti olmadığını, makaledeki ifadelerin kabul edilebilir sınırları aştığını tespit etmiş ve gazetecinin ifade özgürlüğünün başvurucunun itibarının korunmasına nazaran ağır bastığı konusunda ileri sürdüğü gerekçelerin yetersiz olduğuna ve "özel ve aile hayatına saygı hakkı"nı güvence altına alan 8. maddenin ihlâl edildiğine karar vermiştir (AİHM kararı, Jalba/Romanya, B. No:43912/10, Karar tarihi: 18/05/2014, §§ 32-44).
AİHM, gazetede yayımlanan bir makalenin toplumu yanıltacak nitelikte unsurlar içerdiğini tespit ettiği bir davada da, konunun makalede ele alınma şeklinin sorumlu gazetecilik normlarına uygun olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır. Gazetede “Üzerinde Beş Şehidin Kanı Var” başlığıyla yayımlanan makalede, başvurucunun PKK için bilgiler topladığı ve 2005 yılında beş askerin hayatına mal olan bir saldırıya yardım ettiği belirtilmiştir. AİHM öncelikle ihtilaf konusu makalenin başlığında kullanılan ifadelerin sıradan bir okuyucuya, tespit edilen bir olayın söz konusu olduğu izlenimi verdiği kanaatine varmıştır. AİHM, gazetecinin makalede dayanak yaptığı iddiaların doğruluğunu araştırmadığının ve bu iddialarla başvurucuya yöneltilen suçlama hakkında bağımsız bir araştırma yapmadığının anlaşıldığını belirtmiştir. AİHM’ne göre, basının kişilere yönelik onur kırıcı, olgusal ifadelerin doğruluğunu araştırma konusunda kendilerine düşen olağan yükümlülüklerinin kaldırılabilmesi için özel gerekçelerin bulunması gerekir [Worm/Avusturya, B. No: 22714/93, 29/08/1997, §55, Bladet Tromso ve Stensaas/Norveç, 21980/93, 20/05/1999, §65]. Bu bağlamda, somut olayda olduğu gibi özellikle söz konusu hakaretin niteliği ve derecesi ile medyanın hangi noktada iddialara ilişkin kaynaklarını makul bir şekilde, güvenilir olarak değerlendirebileceği hususu ihtilaf konusu olmaktadır [Bladet Tromso ve Stensaas/Norveç, §66; Pedersen ve Baadsgaard/Danimarka [BD], B. No: 49017/99, §78] (AİHM kararı, Seferi Yılmaz/Türkiye, B. No: 38776/09, Karar tarihi: 13/02/2018, §84-92).
Kişinin şöhretinin ve manevi varlığının korunması hakkı bakımından herkes aynı düzeyde korumaya sahip değildir. Bu bağlamda, kişinin kamuya açıldığı oranda, kişilik hakları ve özel hayatına ilişkin korunması gereken alanın kapsamı sınırlanmaktadır. Siyasetçilerin ve hükûmette bulunanların kişilik hakları ve özel hayatları ise, ifade özgürlüğü karşısında en az korunan alanlardan biridir.
Bununla birlikte; Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, milletvekilleri, politikacılar, bürokratlar, diplomatlar, bilim adamları, sanatçılar, sporcular gibi kamuoyu tarafından tanınan kişilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının, toplumda yer alan diğer kişilere oranla daha geniş olmasının, bu kişilerin özel hayatlarına, onur, şeref ve saygınlıklarına ağır ve haksız saldırılarda bulunulabileceği anlamına gelmediği de gerek iç hukukumuzda gerek AİHM kararlarında yerleşmiş bir ilkedir. Buna göre, ifadenin muhatabının konumu, ifadeyi kullananlar açısından sınırsız bir ifade özgürlüğü alanı bahşetmez. Bu nedenle demokratik toplumların çoğunda; ifade özgürlüğü kalkanı arkasına gizlenerek, kişileri yalnızca karalamak, aşağılamak, asılsız suçlamalarda bulunmak, kişilerin özel hayatlarına ölçüsüz saldırıda bulunmak gibi ifade özgürlüğü hakkının açıkça kötüye kullanıldığı durumlar hukuken korunmamaktadır. Bu anlamda; iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici keyfî söz ve beyanlar ile özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı saldırılar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeyi hedefleyen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik olan ifadeler, ifade özgürlüğü kapsamı dışında değerlendirilebilmektedir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, E:2017/1848, K:2018/545, Karar tarihi: 17/01/2018).
Bu itibarla, programda Kaşıkçı cinayetine ilişkin olarak kullanılan ifadelerle olgu isnadında bulunulduğu, kullanılan ifadelerin kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içerdiği, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarında belirtilen genel ilkelerin somut olaya uygulanması sonucunda, alt sınırdan uygulanan yaptırımın ağırlığı da göz önünde bulundurularak, söz konusu aykırılık nedeniyle uygulanan yaptırımla davacının ifade ve basın özgürlüğüne yapılan müdahalenin, ilgililerin kişilik haklarını korumak bakımından demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olduğu değerlendirildiğinden, söz konusu ifadelerle 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde düzenlenen yayın ilkesinin ihlâl edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Belirtilen tüm bu sebeplerle, dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi yolundaki Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukukî isabetsizlik görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın .... İdare Mahkemesine gönderilmesine, 21/01/2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi