17. Hukuk Dairesi 2016/10174 E. , 2016/9696 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
- K A R A R -
Davacı vekili, davalıya zorunlu trafik sigortalı aracın kaldırımda yürüyen yaya müvekkiline ve eşine çarpması sonucu müvekkilinin uzun süre tedavi gördüğünü, ameliyat olduğunu, bacağına platin takıldığını, %64 oranında malul kaldığını, müvekkilinin belediyede sözleşmeli personel olup sürekli rapor alarak çalışamadığını, şu an bir şirkette engelli personeli olarak insan kaynakları bölümünde çalıştığını, geçici işgöremezlik, tedavi ve bakıcı giderlerinin de tazmini gerektiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, kazanın 04/08/2005 tarihinde meydana geldiğini, 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davasının zamanaşımı sebebi ile reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan iş göremezlik zararı istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.nin 109/1. maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar." denilmektedir. Aynı kanunun 109/2. maddesinde ise, "Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil
için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir. Yine 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun zamanaşımını düzenleyen 60. maddesinde de “ Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ıttılaı tarihinden itibaren bir sene ve herhalde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene sonra istima olunmaz. Şu kadar ki zarar ve ziyan davası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsî davaya da o müruru zaman tatbik olunur.” hükmüne yer verilmiştir. Zamanaşımının oluşması için zararın ve tazminat sorumlusunun birlikte öğrenilmesi gerekir. Gerek 2918 sayılı KTK’nin 109/1. maddesi gerekse 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesinde öngörülen zamanaşımı ve gerekse ceza kanunları gereğince öngörülen ceza zamanaşımı süresinin, zararı ve faili öğrenme tarihinde başlayacağında duraksama bulunmamaktadır. Bu noktada zararın öğrenildiği tarihin belirlenmesinde yarar vardır.
Öğreti ve uygulamada kabul edilen genel kurala göre, zarar görenin zararı öğrenmesinden amaç, zararın mahiyeti(kapsamı) ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olmasıdır. Eğer zararın kapsamını belirleyici husus “gelişmekte olan bir durum” ise zamanaşımı bu gelişme sona ermedikçe işlemeye başlamaz. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, “gelişen durum” aynı olaya ilişkin olarak zaman içinde zararın artması veya yeni zararların doğması halidir. Bundan ayrı, zarar görenin kendi imkanlarıyla ya da başkasının yardımıyla zarar verici fiilin sonuçlarının gidişini ve kesinleşen durumu değerlendirebilmesi gerekir. Özellikle, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belli bir açıklığa kavuşmaktadır. Zararın mahiyet ve şümulü hiç anlaşılmadan mutlaka haksız eylem tarihinden itibaren dava açılması gerektiği yolundaki bir görüş, “zararı öğrenme” kavramına uygun düşmez. Nitekim, ....Federal Mahkemesi kararları ve öğretide, vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlarda zamanaşımı süresinin ancak kesin teşhisten, özellikle sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun öğrenilmesinden sonra başlayacağı kabul edilmektedir.
Davaya konu kaza 04.08.2005 tarihinde gerçekleşmiş, dava 11.06.2015 tarihinde açılmıştır.
Kazaya sebebiyet veren davalıya zorunlu trafik sigortalı aracın dava dışı sürücüsü hakkında 5237 sayılı TCK"ya göre davacıyı taksirle yaralamaya sebep olmak suçundan (kemik kırığı oluşacak şekilde) 5237 sayılı TCK 89/1-2b-son, 22/3-2 maddelerine göre ceza davası açılmış ve şikayetten vazgeçme nedeniyle 27.12.2006 tarihinde kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir.
Somut olayda, davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu ve maluliyetini öğrendiğini belirttiği 02.06.2015 tarihli ...Devlet Hastanesi"nden alınma özürlü sağlık kurulu raporuna göre davacının sol tibia kırığı, lenödem, periferik arter hastalığı nedeniyle %64 oranında sürekli vücut fonksiyon kaybına uğradığı tespit edilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu alınmadan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece davacıya ait tüm tedavi evrakları ilgili yerlerden getirtildikten sonra tüm delillerle birlikte dosyanın ...Kurumuna gönderilerek, vücuttaki yaralanmanın ve sürekli işgöremezliğin trafik kazası sonucu meydana gelip gelmediği, sakatlığın kalıcılığı, tıbbi tedaviye cevap verip vermediği, tedavi durumuna göre "gelişen durumun" olup olmadığı, varsa hangi tarihte sonlandığı ve davacının zararı tam olarak hangi tarihte öğrendiği ve buna göre davanın zamanaşımı süresinde açılıp açılmadığı tartışılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 01/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.