
Esas No: 2015/16392
Karar No: 2015/16392
Karar Tarihi: 26/12/2015
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ŞEHNAZ AYHAN BAŞVURUSU (3) |
(Başvuru Numarası: 2015/16392) |
|
Karar Tarihi: 26/12/2018 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör Yrd. |
: |
Fatih ALKAN |
Başvurucu |
: |
Şehnaz AYHAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, psikolojik taciz nedeniyle kişinin maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/10/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu 2001 yılında atandığı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Bitlis Sağlık Yüksekokulu sekreterliği görevini yürütmekte iken Bitlis Eren
Üniversitesi (Üniversite) genel sekreteri olarak 14/6/2007 tarihinde tedviren
görevlendirilmiş, 11/1/2008 tarihinde ise asaleten atanmıştır.
A. Atama İşlemleri
8.Başvurucu Üniversite Yönetim Kurulunun 19/7/2009 tarihli
kararıyla Üniversite genel sekreterliği kadrosundan alınarak yüksekokul
sekreterliği kadrosuna atanmıştır. Söz konusu atama işlemi, hukuka uygun
olmadığı gerekçesiyle Danıştay Sekizinci Dairesinin (Daire) 30/9/2011 tarihli
kararıyla iptal edilmiş ve işlem nedeniyle başvurucunun parasal ve özlük
haklarındaki kayıpların tazminine karar verilmiştir. Karar, Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulunun (İDDK) 1/12/2016 tarihli karar düzeltme talebinin reddine
dair kararıyla kesinleşmiştir.
9. Başvurucu, Üniversite Yönetim Kurulunun 6/8/2010 tarihli kararıyla
şube müdürlüğü kadrosuna atanmıştır. Anılan işlem, Van 2. İdare Mahkemesinin
27/4/2011 tarihli kararıyla hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiş ve
başvurucunun yoksun kaldığı parasal hakların ödenmesine hükmedilmiştir. Karar,
Dairenin 26/9/2013 tarihli onama kararıyla kesinleşmiştir.
10. Başvurucu 3/1/2011 tarihli kararla tekrar şube müdürlüğü
kadrosuna atanmıştır. Söz konusu işlem, Van 1. İdare Mahkemesinin 16/9/2011
tarihli kararıyla hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Kararda,
başvurucunun yoksun kaldığı özlük haklarının ödenmesine hükmedilmiştir. Karar,
Dairenin 26/9/2013 tarihli onama kararıyla kesinleşmiştir.
11. Başvurucu, Üniversite Yönetim Kurulunun 16/12/2011 tarihli
kararıyla yeniden şube müdürlüğü kadrosuna atanmıştır. Anılan işlem, Van 1.
İdare Mahkemesinin 8/5/2013 tarihli kararıyla hukuka aykırı bulunarak iptal
edilmiş ve mahrum kalınan parasal hakların başvurucuya ödenmesine
hükmedilmiştir. Karar, Dairenin 22/6/2015 tarihli karar düzeltme talebinin
reddine dair kararıyla kesinleşmiştir.
12. Başvurucu 4/9/2013 tarihli kararla bir kez daha şube
müdürlüğü kadrosuna atanmıştır. Anılan işlem, Van 2. İdare Mahkemesinin
2/7/2014 tarihli kararıyla şekil unsuru yönünden hukuka aykırı bulunarak iptal
edilmiştir. Karar, Dairenin 6/6/2016 tarihli onama kararıyla kesinleşmiştir.
13. Başvurucu hakkında şube müdürlüğü kadrosuna yeniden atama işlemi
tesis edilmiş ise de bu işlem Van 3. İdare Mahkemesinin 5/6/2015 tarihli
kararıyla iptal edilmiştir. Söz konusu dava derdesttir.
B. Disiplin İşlemleri
14. Başvurucu hakkında 2009-2014 yılları arasında evrakta
tahrifat yapma, resmî mühür ve beratları teslim etmeme, kilitli odanın
anahtarlarını zamanında teslim etmeme, mevzuata aykırı hareket etme, kurumun
huzur ve sükûnunu bozma, özürsüz veya izinsiz olarak göreve geç gelme, erken
ayrılma, görev mahallini terk etme gibi iddialarla disiplin cezası işlemleri
tesis edilmiştir.
15. Başvurucu hakkında verilen uyarma, kınama, kademe
ilerlemesinin durdurulması, aylıktan kesme şeklindeki disiplin cezaları Van
İdare Mahkemeleri tarafından iptal edilmiş ve iptal kararları Danıştay
kararlarıyla kesinleşmiştir.
C. Tazminat Davaları
1. Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/24
Esas Sayılı Dava Dosyası
16. Başvurucu, kendisine kişisel olarak husumet duyduğunu ve
hakkında kasten hukuka aykırı işlemler tesis ettiğini ileri sürdüğü dönemin
rektörü M.D. aleyhine 10.000 TL manevi tazminat istemiyle Bitlis Asliye Hukuk
Mahkemesinde 2/8/2010 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu;
2008 yılına kadar Üniversite genel sekreteri olarak başarılı şekilde
çalıştığını, 2008 yılında rektör olarak atanan M.D.nin
kendisini haksız ve keyfî şekilde daha alt kadrolara atadığını ve disiplin
cezaları tesis ettiğini, hakkındaki tüm atama ve disiplin işlemleri yargı
kararlarıyla iptal edilmesine rağmen genel sekreterlik kadrosunda
çalıştırılmadığını ileri sürmüştür. Yargı kararlarının uygulanmadığını belirten
başvurucu, ruh sağlığının bozulduğunu ve çalışma şevkinin kırıldığını iddia
etmiştir.
17. Mahkeme 3/7/2014 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulü ile
8.500 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak başvurucuya verilmesine karar
vermiştir. Kararın gerekçesinde, hukuka aykırı uygulamalar neticesinde
başvurucunun çalışma şevkinin kırıldığı ve ruh sağlığının olumsuz etkilendiği
belirtilmiştir.
18. Karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11/11/2014 tarihli kararıyla
onanarak kesinleşmiştir.
2.Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/129
Esas Sayılı Dava Dosyası
19. Başvurucu, bu kez Rektör M.D. ile rektör yardımcıları İ.H.Ç.
ve A.M.P. aleyhine 7/2/2011 tarihinde Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat
davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; davalıların kendisine yönelik çağ
dışı tutum sergilediklerini, hak arama hürriyetini kullanmasına karşı intikam
alma duygusuyla hareket ettiklerini, gereksiz yere disiplin cezaları ile
cezalandırıldığını, kin duygusuyla yıldırılmaya, yıpratılmaya ve Üniversiteden
uzaklaştırmaya çalışıldığını ileri sürmüştür. Başvurucu, yargı kararlarına
rağmen masa başında göreve başlatılmış gibi gösterildiğini, iki yıla yakın bir
süre içerisinde fiilî olarak tek bir gün dahi mesleğini yapamadığını
belirtmiştir. Ruh sağlığının bozulduğunu ve manevi zarara uğradığını iddia eden
başvurucu, zararlarının karşılığı olarak 20.000 TL manevi tazminat talep
etmiştir.
20. Mahkeme 3/7/2014 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulü ile
12.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen
tahsil edilerek başvurucuya ödenmesinekarar
vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucu hakkında tesis edilen atama ve disiplin
işlemleri sayılarak tümünün yargı kararlarıyla iptal edildiği vurgulanmış ve
davalılar tarafından gerçekleştirilen hukuka uygun olmayan Üniversite Yönetim
Kurulu kararları neticesinde başvurucunun çalışma şevkinin kırıldığı ve ruh
sağlığının olumsuz şekilde etkilendiği ifade edilmiştir.
21. Karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 9/4/2015 tarihli
kararıyla manevi tazminat miktarının fazla olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
22. Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesi, 5/11/2015 tarihli kararıyla
önceki kararında direnmiş ve davanın kısmen kabulü ile 12.000 TL manevi
tazminatın davalılardanmüştereken ve müteselsilen alınarak başvurucuya ödenmesinekarar
vermiştir. Dava, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önünde derdesttir.
3. Van 1. İdare
Mahkemesinin 2014/1212 Esas Sayılı Dava Dosyası
23. Başvurucu, şube müdürlüğü kadrosuna atanmasına yönelik
işlemlerin yargı kararlarıyla iptal edilmesine rağmen kararların gereğinin
bilinçli şekilde yerine getirilmemesi nedeniyle manevi zarara uğradığını ileri
sürerek 19/9/2014 tarihinde 5.000 TL manevi tazminat talebiyle tam yargı davası
açmıştır.
24. Van 1. İdare Mahkemesinin 3/4/2015 tarihli kararıyla 2.500
TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinde, idarenin hukuka
aykırı işlemlerinin psikolojik baskı aracı hâline geldiği durumlarda kamu
hizmetinin yürütülmesi ve verimliliği ilkesi gereğince kişinin manevi
dünyasının uğradığı zararın telafi edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Kararda,
davalı idarenin tesis ettiği işlemler nedeniyle başvurucuya psikolojik baskı
uygulandığının anlaşıldığı belirtilmiştir.
25. Karar, Erzurum Bölge İdare Mahkemesinin 6/12/2016 tarihli
karar düzeltme talebinin reddine dair kararıyla kesinleşmiştir.
4. Van 3. İdare
Mahkemesinin 2012/80 Esas Sayılı Dava Dosyası
26. Başvurucu, hakkında tesis edilen keyfî atama işlemlerinin
yargı kararlarıyla iptal edilmesine rağmen söz konusu kararların
uygulanmadığını ve atamaların süreklilik gösterdiğini belirterek 7/2/2012
tarihinde 10.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminat talebiyle tam yargı davası
açmıştır.
27. Van 3. İdare Mahkemesinin 17/5/2013 tarihli kararıyla
davanın reddine hükmedilmiştir. Kararda, Van 1. İdare Mahkemesinin 16/9/2011
tarihli kararıyla başvurucunun yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine karar
verildiğinden maddi zararın karşılandığı ifade edilmiştir. Manevi tazminat
talebi yönünden yapılan değerlendirmede ise İdarenin ağır hizmet kusurunun
bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca kararda, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi
uyarınca maddi tazminat talebi yönünden 1.200 TL, manevi tazminat yönünden 660
TL vekâlet ücretinin başvurucudan alınarak davalı idareye verilmesine karar
verilmiştir.
28. Söz konusu karar Dairenin 18/6/2014 tarihli kararıyla
onanmıştır. Karar düzeltme talebi de Dairenin 22/6/2015 tarihli sayılı
kararıyla reddedilmiştir.
29. Nihai karar 17/9/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
30. 7/10/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV.İLGİLİ HUKUK
31. İlgili hukuk için bkz. Mehmet
Bayrakcı, B. No: 2014/8715, 5/4/2018, §§
30-45; Ebru Bilgin [GK], B. No:
2014/7998, 19/7/2018, §§ 43-67.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu;
i. Bir çok kez keyfî atama işlemine
tabi tutulduğunu, keyfîliğin mahkeme kararlarıyla
tespit edildiğini, Üniversite yönetiminin usulsüz şekilde aldığı yeni atama
kararlarıyla yargı kararlarının etkisizleştirilmeye çalışıldığını ileri
sürmüştür.
ii. Hukuka aykırı şekilde tesis edilen disiplin işlemleri ve
atama işlemleri ile kasıtlı şekilde yıldırılmaya ve sindirilmeye çalışıldığını
belirterek kişilik haklarının zedelendiğini, kariyerinin olumsuz etkilendiğini
ve tüm bu süreçte psikolojik tacize maruz kaldığını iddia etmiştir.
iii. Alt kadrolara atanması nedeniyle özlük ve parasal
haklarının bir kısmından mahrum kaldığını, ayrıca psikolojik taciz
niteliğindeki eylem ve işlemlerle manevi zarara uğradığını ileri sürmüştür.
iv. İdarenin etkili koruma mekanizmaları oluşturamadığını ve
zararlarının giderilmesi talebiyle açtığı son tam yargı davasının hukuka aykırı
şekilde reddedildiğini ifade ederek maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca, tam yargı davasını
reddeden Van 3. İdare Mahkemesi tarafından aleyhine iki kez vekâlet ücretine
hükmedildiğini belirterek hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
v. İhlallerin tespitini, yargılamanın yenilenmesine karar
verilmesini ve lehine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
34. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa"nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi
varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 1879/2013, § 16). Başvurucu; her ne kadar aleyhine iki kez
vekâlet ücretine hükmedildiğini ileri sürmüş ise de vekâlet ücretinin Avukatlık
Asgari Ücret Tarifesi dikkate alınarak maddi ve manevi tazminat talepleri
yönünden ayrı ayrı hesaplandığı, bu nedenle iki kez aleyhe vekâlet ücretine
hükmedilmediği açık olduğundan bu yöndeki iddianın temelsiz olduğu
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvuruya konu şikâyetlerin tümü -Anayasa
Mahkemesinin önceki kararları da dikkate alınarak- Anayasa"nın 17. maddesi
kapsamında değerlendirilmiştir (Hüdayi Ercoşkun, B. No. 2013/6235, 10/3/2016, §§ 59-60;
Sümeyye Örnek, B. No. 2014/11091,
7/6/2017, § 16; Mehmet Bayrakcı,
§ 50; Ebru Bilgin, §
70).
36. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte
olup söz konusu düzenleme, Sözleşme"nin 8. maddesinde düzenlenen özel hayata
saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlüğün
korunması hakkına karşılık gelmektedir (Sevim
Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, §
30).
37. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında, Anayasa"nın 17.
maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının koruduğu temel haklara, bir
eylemin Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için
asgari bir ağırlık düzeyine ulaşmış olması gerektiğine ve söz konusu ağırlık
düzeyi belirlenirken gözönüne alınması gereken
durumlara ilişkin olarak ilkeler tespit edilmiştir (Şehnaz Ayhan, B. No: 2013/6229, 15/4/2014, §§ 21-26; Işıl Yaykır, B.
No: 2013/2284, 15/4/2014, §§ 31-36; Emel Leloğlu, B. No: 2013/3512, 17/7/2014, §§ 26-31; Hüdayi Ercoşkun, §§
84-88; Hacer Kahraman, B. No:
2013/7935, 20/4/2016, §§ 51-56). Belirtilen tespitler ışığında somut olaya konu
olan muamelelerin uygulanış şekli ve yöntemi ile özellikle meydana getirdiği
fiziksel ve ruhsal etkiler açısından başvurunun Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi için gerekli olan asgari eşiği
aştığı söylenemez. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa’nın 17.
maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
1. Genel İlkeler
38.Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında; çalışan bireylerin
maddi ve manevi varlıklarının korunması bağlamında devletin Anayasa"nın 17.
maddesinin yanısıra 5., 12., 49. ve 56. maddeleri
çerçevesinde üstlenmesi gereken negatif ve pozitif yükümlülüklerinin kapsamına,
başta 3/5/1996 tarihli Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı ile Uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO) bünyesinde imzalanan sözleşmeler olmak üzere uluslararası
sözleşmelere taraf olan devletlerin taahhütlerine ve bu doğrultuda hayata
geçirilen düzenlemelere ilişkin açıklayıcı değerlendirmelere ve genel ilkelere
yer verilmiştir (Mehmet Bayrakcı,
§§ 61-72).
39. Söz konusu değerlendirmelerde Anayasa Mahkemesi, her somut
olayın kendi bütünlüğü içinde değerlendirilmesi koşuluyla bireylerin çalışma
ortamlarında maruz kaldıklarını ileri sürdükleri eylem, işlem ya da ihmallerin
psikolojik taciz derecesine ulaşması için birtakım unsurların aranması
gerektiğini vurgulamıştır. Bu bağlamda, ILO ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığınca hazırlanan yayın ve raporlar da dikkate alındığında, muamelelerin
psikolojik taciz olarak vasıflandırılabilmesi için;
i. İşyeri ile ilgili olarak işyerindeki yöneticiler ve/veya
diğer çalışanlar tarafından gerçekleştirilmesi ya da bu tür müdahalelere göz
yumulması,
ii. Süreklilik arz edecek şekilde tekrarlanması, keyfîlik içermesi, sistemli ve kasıtlı olması, yıldırma ve
dışlama amacı taşıması,
iii. Mağdurun kişiliğinde, mesleki durumunda veya sağlığında
zarar ortaya çıkaran ya da ciddi bir zarar tehlikesi içeren nitelikte olması
gerekir (Mehmet
Bayrakcı, § 69; Ebru Bilgin, § 80).
40. Muamelelerin neden olduğu sonuçların boyutu; mağdurun konumuna,
muamelelerin süresine, sıklığına, kim ya da kimler tarafından
gerçekleştirildiğine, mağdurun cinsiyetine, yaşına ve sağlık durumuna kadar
birçok faktöre göre değişebilmektedir (Aynur
Özdemir ve diğerleri, B. No: 2013/2453, 24/3/2016, § 79; Hacer Kahraman, § 69).
41. Yine bu değerlendirmelere göre çalışanların yaşamlarına
etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşarak onların
manevi bütünlüklerini tehdit eden ve psikolojik taciz olarak nitelendirilen
eylem, işlem ya da ihmaller konusunda Anayasa"nın 17. maddesinin birinci
fıkrası kapsamında devletin üstlenmesi gereken pozitif yükümlülükler temel
olarak şöyle sıralanabilir:
i. Çalışanlara yönelen psikolojik taciz mahiyetindeki
davranışların oluşmaması için önlemler alınması,
ii. Şikâyetleri etkili şekilde inceleyecek denetim
mekanizmalarının oluşturulması,
iii. Pozitif ayrıcalıklar tanınması gereken çalışanların
önündeki güçlüklerin kaldırılması ve kolaylaştırıcı imkânlardan
yararlandırılmasının sağlanması,
iv. Yıldırıcı ve kasıtlı tutumlara maruz kalanların uğradıkları
maddi ve manevi zararlarının giderilmesi ya da ortaya çıkan uyuşmazlıkların
çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulması ve suç teşkil eden durumlarda
sorumluların yasal çerçevede cezalandırılmalarının sağlanması,
v. Oluşan zararların tazmin edilmesi amacıyla açılan davalarda
mağdurların haklarını adil şartlarda savunabileceği etkili usule ilişkin
güvencelerden yararlandırılması ve yargılamalar sonucunda temel hakların
içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde mahkemelerce ulaşılan sonuçların ilgili
ve yeterli gerekçelerle açıklanması (Mehmet Bayrakcı, § 71; Ebru
Bilgin, § 82).
42. Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirmelerde, mevzuatın
yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmenin öncelikle derece mahkemelerinin yetki
ve sorumluluk alanında olduğu da daha önceki kararlarda sıklıkla
vurgulanmıştır. Sistemli ve kasıtlı olarak haksız şekilde gerçekleştirildiği
iddia edilen eylem, işlem ve ihmallerin psikolojik taciz olarak değerlendirilip
değerlendirilmeyeceğine yönelik olarak yapılacak incelemede, olayın tüm
tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın
koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu
tartışmasızdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin rolü bu kuralların yorumunun
Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır (Aynur Özdemir ve diğerleri, § 81; Hacer Kahraman, § 70).
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
43. Başvurucu, tüm bu süreçte psikolojik tacize maruz
bırakılmasına rağmen açtığı son tam yargı davasının hukuka aykırı şekilde
reddedildiğini ileri sürmektedir.
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını
temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
45. Yetkilendirilmiş kişiler ya da idari kurullar tarafından,
durumun gerektirdiği koşullarda diğer çalışanlarda olduğu gibi başvurucunun da
görev yerinin ve görev tanımının değiştirilmesi ve yaptırım gerektiren
durumların ortaya çıkması durumunda idari soruşturmaların açılması olağandır.
Bu doğrultuda tesis edilen idari işlemler de karine olarak kamu yararı amacı
taşımaktadır. Ancak bu tür idari tasarruflarda tarafsızlık ilkesinden ödün
verilmemesi ve keyfî tutumlardan kaçınılması gerekir. Aksi yönde kanaat oluşan
durumlarda yetkilendirilmiş kişilerin ya da idari kurulların işlemlerinin
hukuka uygunluğunu gözetmekle yükümlü makam ya da kişilerin tedbirler alarak
ortaya çıkan veya çıkması muhtemel olumsuzlukları gidermesi beklenir (Ebru Bilgin, § 89).
46. Somut olayda başvurucu hakkında sık sık atama işlemleri
gerçekleştirildiği, başvurucunun süreklilik oluşturacak disiplin cezalarına
tabi tutulduğu ve tüm bu işlemlerin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle
mahkemeler tarafından iptal edildiği dikkate alındığında tesis edilen
işlemlerde keyfîliğe kaçan durumların olduğu
anlaşılmaktadır. Bu yönüyle süreklilik arz eden boyuta ulaştığı ve mesleki
anlamda yıldırma amacı taşıdığı görülen söz konusu işlemlerin başvurucunun
yaşamına etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaştığı
söylenebilir. Dolayısıyla tüm bu süreçte başvurucunun psikolojik tacize maruz
kaldığı kanaatine varılmıştır.
47. Bu tespitten sonra başvurucunun maddi ve manevi bütünlüğüne
yönelik olarak işyerinde maruz kaldığını ileri sürdüğü söz konusu ihlal
iddialarının yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda devletin pozitif
yükümlülükleri bağlamında ele alınması gerekir (bkz. § 41).
48. Somut başvuruda, hukuka aykırı olduğu ileri sürülen atama
işlemleri ile disiplin cezası işlemlerine karşı iptal davaları açılmış ve
neticede tüm bu işlemler idare mahkemeleri tarafından hukuka aykırılıkları
saptanarak iptal edilmiştir. Ayrıca, başvurucunun mahrum kaldığını iddia ettiği
parasal ve özlük haklarının da yine mahkeme kararlarıyla ödendiği
görülmektedir.
49. Öte yandan başvurucu, manevi zararlarının tazmin edilmesi
talebiyle gerekkendisine yönelik psikolojik taciz
uyguladığını ileri sürdüğü yöneticilerin şahsi kusurlarına dayanarak adli
yargıda gerekse idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddiasına dayanarak idari
yargıda tazminat davaları açmıştır. Söz konusu davalar neticesinde de
başvurucunun manevi zararlarının bulunduğu tespit edilerek lehine tazminatlara
hükmedilmiştir (bkz. §§ 16-25). Her ne kadar Van 3. İdare Mahkemesinde açılan
tam yargı davası reddedilmiş ise de tüm sürece bir bütün olarak bakıldığında
başvurucunun uğradığını ileri sürdüğü maddi ve manevi zararlarının
giderilmesine yönelik olarak diğer yargısal makamlar tarafından ilgili ve yeterli
gerekçeler içerecek şekilde kararlar verildiği anlaşılmaktadır.
50. Bu bağlamda; başvurucunun şikâyetlerini etkili şekilde
inceleyecek denetim mekanizmalarının oluşturulduğu, haklarını adil şartlarda
savunabileceği usule ilişkin etkili güvencelerden yararlandırıldığı,
yargılamalar sonucunda temel hakların içerdiği güvenceleri koruyacak ve
zararlarını giderecek şekilde mahkemelerce ulaşılan sonuçların ilgili ve
yeterli gerekçelerle açıklandığı dikkate alındığında kişinin maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkı yönünden açık ve görünür bir ihlalin
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
51. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan
başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.