17. Hukuk Dairesi 2014/20871 E. , 2016/10761 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki muvazaa nedeniyle iptal davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı dava şartı yokluğu nedeniyle reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalılardan ...’in eşi, diğer davalılar ..., ..., ...’in babaları muris borçlu ...hakkında iki adet icra takibi yaptıklarını, takiplerin kesinleştiğini takiplerin devamı sırasında borçlunun 28.1.2008 tarihinde öldüğünü, adına kayıtlı taşınmazı ölümünden önce 7.6.2007 tarihinde akrabası davalı ...’a sattığını, bu taşınmaz dışında borçlunun davalı 3.kişinin abisine ve oğlu ...’in arkadaşınada taşınmaz sattığını, sattığı taşınmazların borçlunun ailesi tarafından kullanıldığını belirterek davalılar arasındaki satış işleminin muvazaalı olduğunu belirterek muvazaa nedeniyle satışın iptaline karar verilmesi talep etmiştir.
Davalılar ...ve ..., davanın süresinde açılmadığını,aciz belgesi sunulmadığını, satışın takipten önce olduğunu, davalı 3.kişi ile aralarında akrabalık bulunmadığı gibi muris tarafından satılan taşınmaz bulunmadığını, dava konusu taşınmazı kullanmadıklarını, murisin pekçok malının davacı tarafından icradan sattırıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazın muris tarafından tedavisi için satıldığını, aciz belgesi sunulmadığını, davanın süresinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... savunma yapmamıştır.
Davalı ... ile vekili, dava konusu taşınmazın 2.8.2007 tarihli takipten önce 7.6.2007 tarihinde rayiç bedelle alındığını, taşınmazı alabilecek ekonomik güce sahip olduğunu, borçlu ile aralarında akrabalık bulunmadığı, davanın süresinde açılmadığını aciz belgesi sunulmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre; aciz belgesi sunulmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava Türk Borçlar Kanununun 19.maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı temlik işleminin iptali istemine ilişkindir.
Bir dava da öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir. (HMK"nun madde 33)Somut olayda dava dilekçesindeki ileri sürüş biçimine ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı beyanlara göre dava hukuksal nitelikçe Türk Borçlar Kanununun 19 maddesinin özüne ve sözüne uygun muvazaaya nedeniyle iptal istemine ilişkindir. Kural olarak 3.kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü danışıklı bir hukuki işlem ile 3.kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile haklarının zarar uğratıldığının benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan alacaklı olması ve danışıklı işlemin alacağının ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerekir.
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur.Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1.maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda Mahkemece dava İİK"nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmiş ise de Mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığından Mahkemece davacı tarafından davalı borçlu muris hakkında yapılan Tefenni İcra Müdürlüğünün 2012/453, 2012/ 454 (kapatılan Çavdır İcra Müdürlüğünün 2007/326, 2007/ 327) sayılı takip dosyalarındaki alacakla ilgili olarak açılan Gölhisar Asliye Ceza Mahkemesinin 11.11.2015 tarih 2014/410 Esas 2015/466 Karar sayılı dosyasının kesinleşmesi beklenip davacının alacaklı olup olmadığı ve alacak miktarı belirlenerek tarafların bildirdiği tüm delillerin toplanması dava konusu 7.6.2007 tarihli satış işleminin TBK"nun 19.maddesi gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yapılan hata sonucu davanın reddi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de dava aynı hukuki sebebe dayalı olarak reddedildiğinden kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına tek vekalet ücreti takdiri gerekirken ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 22.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.