17. Hukuk Dairesi 2014/12861 E. , 2016/10949 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
-K A R A R-
Davacılar vekili; davacıların oğlu ..."in 16/08/2009 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda hayatını kaybettiğini, kazanın davalılardan ..."a ait olan ve davalı ... ... sevk ve idaresinde bulunan aracın müteveffa ..."e çarpması sonucu meydana geldiğini, meydana gelen olay hakkında ceza yargılaması yapıldığını, yargılama sonunda ..."ın cezalandırılmasına karar verildiğini, davacıların kayıpları nedeniyle derin bir üzüntü içinde olduklarını beyanla davanın kabulü ile her bir davacı için 50.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... kendi adına asaleten ve ..."na vekaleten; davalılardan ..."nun olayda bir kusurunun olmadığını, kaza yeri nedeniyle yetkili mahkemenin ... İli ...İlçesi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, kazanın meydana geldiği tarih
bakımından davanın zamanaşımına uğradığını, husumet itirazları olduğunu, davacı anne ve babanın genç olduklarından merhumun desteğine muhtaç olmadıkları gibi merhumun düzenli ve sabit geliri olmadığından davacılara herhangi bir desteğinin söz konusu olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile her bir davacı için 25.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi 16/08/2009"den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalılar ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere göre davalılar ... ve ... vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacıların ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/828 Esas - 2012/199 Karar sayılı dosya ile davalılar aleyhine fazlaya ait haklarını saklı tutmak suretiyle toplam 5.000"er TL maddi ve 10.000"er TL manevi tazminat davası açtığı ve davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık manevi tazminatın bölünüp bölünmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Gerçekten, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Manevi acı tazminata hükmedilirken davalısına göre değişiklik göstermez. Yargıtay H.G.K’nun 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 sayılı kararı ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Bu nedenlerle mahkemece manevi tazminata hükmedilirken önceden açılan ve yukarıda belirtilen dava da talep edilen miktarı geçmemek üzere tazminatın taktir edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
HMK 150/5 gereğince açılmamış sayılmasına karar verilen ilk davanın dava dilekçesinde davacılar manevi tazminat yönünden uğradıkları elem ve üzüntünün parasal karşılığını toplam 10.000"er TL olarak sınırlandırıp belirtmek suretiyle iradelerini açıklamışlardır. Bu irade beyanı ile kayıtlanan manevi değer ile bağlıdırlar. Artık bundan sonra iradelerini genişletemez ve değiştiremezler. Eş söyleyişle, manevi zararın irade beyanı ile ortaya konulmuş olması, artık irade beyanında bulunan kişiyi bağlayacağından ve manevi zararın bölünerek tazmininin istenmesi olanağı olmadığından bu miktarların üstüne çıkılarak talepte bulunulması olanaklı değildir.
Nitekim, önemli olan manevi zararın miktarı konusundaki iradenin bir yolla açıklanmış olmasıdır. Bu açıklama daha önce açılmış ve daha sonra takip edilmediğinden açılmamış sayılma ile sonuçlanmış bir dava ile olabileceği gibi başka yol ve yöntemlerle de (Ör:İhtarname, ceza davasındaki beyanı gibi karşı tarafa ulaşan herhangi bir irade açıklaması v.s) olabilirdi. Bu hallerin varlığı halinde de durum değişmeyecek; açıklanan irade beyanı beyan sahibini bağlayıcı kabul edilecektir.
Öyle ise, burada önemli olan açılan ilk dava ile ortaya konulan manevi zarara ilişkin iradenin bağlayıcı hale gelmesidir. Bu davanın açılmamış sayılması bu olguyu ortadan kaldırmadığından, açılan ikinci davada, açılmamış sayılsa da ilk davadan daha fazla manevi tazminat isteme olanağı bulunmamaktadır.
Burada açılmamış sayılma kararının niteliğinden çok, buna konu davanın açılması ile ortaya konulan manevi zarar miktarı konusundaki irade açıklamasının niteliği önem taşımaktadır. Yoksa, 1086 sayılı HMK 150. maddesi hükümleri ve hukuk hayatındaki etkisi göz ardı edilmiş değildir.
Hal böyle olunca; manevi tazminat bölünemeyeceğinden, zararın doğumunu takiben yaptığı irade açıklaması ile zarar miktarlarını toplam 10.000,00"er TL olarak bildiren davacı tarafın bağlayıcı olan bu irade beyanından dönerek talebini artırma olanağı bulunmamaktadır.
Bu durumda mahkemece HGK 25.11.2009 tarih 2009/21-484 ve 2009/572 sayılı kararı da göz önünde bulundurularak karar vermesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ... vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 28/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.