MAHKEMESİ : Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Marka hakkının ihlali

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
1- Müşteki vekili Cumhuriyet Savcılığına müracaat ile “... ” markalı ürünlerin hak sahibi olduklarını ve sanığın işyerinde sözkonusu markanın taklit ürünlerinin satışının yapıldığını beyanla şikayetçi olmuş ise de, ... Enstitüsü"nün mahkemeye gönderdiği 27.09.2010 tarihli cevabi yazıda, “... ” markasının hak sahibinin “... LTD.” olduğu ve 158097 tescil numarası ile 03.10.1994 tarihinde tescil edilip 03.10.2004 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile yenilendiğinin anlaşılması karşısında, hak sahipliği konusunda mevcut çelişkinin giderilmesi amacıyla, müşteki vekilinin şikayet dilekçesi ekinde bulunan ve sözkonusu marka üzerinde kendi firmalarının hak sahibi olduğu gözüken marka tescil belgesi örnekleri de eklenerek, adı geçen markanın suç tarihi itibariyle müşteki firma adına tescilli olup olmadığının yeniden ... Enstitüsünden sorulup kesin olarak tespit edildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre de;
5271 sayılı CMK.nun 231. maddesinde düzenlenen "suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararı aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi" ve diğer objektif ve sübjektif koşulların varlığı halinde, CMK.nun 231/5. madde ve fıkrası gereğince, sanık hakkında aynı yasanın 231/6-c maddesi de değerlendirilerek tespit edilen söz konusu zararın giderilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 Esas, 2009/13 sayılı kararında; "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından biri olan zarardan kast edilen maddi zarar olup, bu zararın belirlenmesinde teknik bilgiye ihtiyaç duyulmayan hallerde hakim, kanaat verici basit bir araştırma yaparak zararı belirlemelidir." denilmektedir.
Bu ilkeler çerçevesinde her olaya özgü ayrı değerlendirme yapılarak, maddi zararın kanaat verici basit bir araştırma ile tespit edilebilmesi gerekir. Dosya kapsamından katılanın marka hakkının ihlali suretiyle meydana gelen zararın basit bir araştırma ile tespit edilebilecek zarar niteliğinde olmadığı ve dosyaya yansıyan katılanın tespit edilmiş bir zararı bulunmadığı ve 556 sayılı Kanun hükmünde Kararnamenin 5833 sayılı yasa ile değişik 61/A-son maddesi gereğince etkin pişmanlık hükümleri öngörüldüğünden uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden mahkemece "sanığın müdahil tarafın zararını karşılamadığı ve uzlaşma sağlanamadığı anlaşılmakla şartları bulunmadığı" gerekçesiyle sanık hakkında CMK 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.