12. Ceza Dairesi 2014/18994 E. , 2015/7255 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : Beraat
Taksirle öldürme suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
TCK’nın 23. maddesinde, kastı aşan suçlarda veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda cezalandırılabilmek için failin meydana gelen sonuç açısından en azından taksirle hareket etmesi gerektiği belirtilmiş, madde gerekçesinde de, hükmün konuluş amacının, objektif sorumluluk anlayışını terk etmek olduğu, bu tür sorumluluğun, orta çağ kanonik hukukunun kalıntısı olan “versari in re ilicita” yani hukuka aykırı bir durumda olan bunun bütün neticelerine katlanır anlayışının ürünü olduğu, çağdaş ceza hukukunun bu anlayışı çoktan terk ettiği, düzenlemeyle meydana gelen ağır netice açısından sorumluluk için neticeye ilişkin olarak en azından taksir dolayısıyla kusurlu olunması gerektiği belirtilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 14.4.2009 tarihli, 2008/1-197 esas, 2009/93 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; TCK’nın 87/4. maddesinde ise, kasten yaralama sonucunda ölümün meydana gelmesi halinde failin nasıl cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak, maddedeki atfın, 86. maddenin 1. ve 3. fıkralarına yapılmış olmasından dolayı bu hükmün aynı maddenin 2. fıkrasında kalan yaralanma eylemleri açısında uygulanması mümkün değildir.
Basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilir nitelikte yaralanma sonucunda mağdurun ölmesi halinde, TCK’nın 23 ve 87/4. maddelerinin uygulanması imkânı bulunmadığından, failin sorumluluğunun genel hükümler kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Meydana gelen sonuç, (ölüm) öngörülebilir ise ve fail bu sonucu öngörmeksizin hareket etmişse, TCK’nın 22/2. maddesi uyarınca taksirle öldürme suçunu düzenleyen 85. maddesi uyarınca, öngörülebilir sonuç fail tarafından da öngörülmüş ancak istenmemiş ise fail bilinçli taksirle öldürme suçundan Kanun"un 85 ve 22/3. maddeleri uyarınca, fail öngördüğü sonucu kabullenerek fiilini icra etmiş ise bu kez de, olası kastla öldürme suçundan sorumlu tutulmalıdır.
Failin ölüm sonucunu öngörmesi mümkün olmakla birlikte, gerekli özeni göstermeyerek ölüme neden olması halinde faili taksirle öldürmekten sorumlu tutmak mümkün ise de, ölüm sonucunun meydana gelmesinin öngörülmesi mümkün değilse failin taksirle öldürmeden sorumlu tutulması mümkün değildir.
Neticenin öngörülebilir olmaması halinde, faili meydana gelen ağır sonuçtan sorumlu tutmak, yeniden objektif sorumluluğun kabulü anlamına gelecektir ki, böyle bir kabul kusur sorumluluğunu benimseyen ceza kanununun sistematiğine de aykırıdır.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; sanıkla tanık ... komşu olup, ölenin de tanık İsmet"in evinde kiracı olarak oturduğu, olay günü sanığın yönetimindeki aracı evinin önüne park etmesini müteakip, sanıkla ölenin kızı arasında park yeri meselesinden dolayı başlayan ve ölenin de dahil olduğu münakaşa esnasında, ...rahatsızlanarak yere düştüğü ve kısa süre içerisinde öldüğü olayda,
... İhtisas Kurulunun 23.11.2011 tarihli raporunda, ölenin ölümünün, kendinde mevcut kalp damar hastalığının olayın efor ve stresiyle akut hale geçmesi sonucu meydana geldiği, olay ile ölüm arasında illiyet bağı bulunduğu belirtilmiş ise de, yaşanan sözlü münakaşayla ölüm arasında illiyet bağının kurulmuş olmasının, sanığı meydana gelen ölüm sonucundan sorumlu tutmak için yeterli olmadığı, öleni karşı komşusunun evinde kiracı olarak oturması nedeniyle tanıdığı ve onunla samimiyeti bulunmadığı anlaşılan sanık tarafından, ölendeki kalp damar rahatsızlığının bilinmesini beklemek hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi, sanık bu rahatsızlığı bilmiş olsa da varılan sonucun değişmeyeceği, bu itibarla, sanığın üzerine atılı taksirle öldürme suçunun yasal unsurlarlarının somut olayda gerçekleşmediği; gerek sanık savunması ve savunmayı doğrulayan tarafsız tanık anlatımlarına, gerek otopside haricen tarif edilen travmatik bulgulara göre, sanığın öleni yaralama kastıyla hareket ettiğine ve ona fiziksel temasta bulunduğuna dair, ölenin eşi, çocukları ve damadının soyut iddia ve anlatımları dışında, bir delil bulunmaması karşısında, sanığın eyleminin TCK"nın 86/2. maddesinde tanımlanan kasten yaralama suçunu da oluşturmayacağı anlaşılmakla,
Yapılan yargılama sonunda, yüklenen suç açısından sanığın taksirinin bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin sübuta ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Oluşa uygun kabule göre; yüklenen suç açısından sanığın taksirinin bulunmaması nedeniyle CMK"nın 223/2-c maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerekirken, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığından bahisle, CMK"nın 223/2-e maddesi uyarınca sanık hakkında beraat hükmü kurulması,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususta aynı Kanun"un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hükmün 1. paragrafının, “Sanık hakkında taksirle öldürme suçundan dolayı yapılan yargılama sonunda, yüklenen suç açısından sanığın taksirinin bulunmadığı anlaşıldığından, CMK"nın 223/2-c maddesi gereğince sanığın beraatine,” şeklinde değiştirilmesi suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 04.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.