8. Hukuk Dairesi 2012/1666 E. , 2012/7388 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mülkiyet tespiti ve alacak
... ile ... aralarındaki mülkiyet tespiti ve alacak davasının reddine dair Bursa 2. Aile Mahkemesinden verilen 29.11.2011 gün ve 645/1220 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, taraflar arasında 07.07.2005 tarihinde yapılan sözleşme ile mevcut malvarlığının ilgili eşe aidiyetinin belirlenerek, evlilik birliği içinde bu tarihten sonra edinilen malların ve gelirlerin eşit paylaşılacağının kararlaştırıldığını, buna göre 1325 ada 1 parselde kain 24 numaralı bağımız bölümün vekil edenine, 4143 ada 3 parselde kain 17 numaralı bağımsız bölümünse davalıya ait olduğunun tespitine, davalı adına kayıtlı-3.kişiye kiralanmış olan mesken nedeniyle sözleşme tarihinden itibaren elde edilen kira gelirinin yarısı karşılığı şimdilik 5000 TL"nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yine söz konusu sözleşme tarihinden sonra satın alma yoluyla eşler üzerine müştereken kaydedilen ... plakalı aracın peşinat ve kredi borçlarının vekil edeni tarafından ödenmesi nedeniyle mülkiyetinin davacıya ait olduğuna karar verilmesini istemiş; 06.06.2011 tarihli dilekçeyle davaya konu araç dışındaki tüm taleplerden vazgeçildiğini bildirmiştir. Davacı vekili 09.06.2011 tarihli yargılama oturumunda ise, dava konusu aracın davalı üzerindeki ½ payının vekiledenine devrini, bu istekleri kabul edilmezse bilirkişi tarafından belirlenen aracın yarı payı karşılığı bedelin tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, uyuşmazlık konusu aracın alımına vekiledeninin katkıda bulunduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taraflar adına müştereken kayıtlı bulunan niza konusu aracın edinimine davacının kişisel mal grubundan katkısının tespit edilemediği gerekçesiyle araca ilişkin, vazgeçme nedeniyle diğer taleplere yönelik davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 2000 yılında evlenmiş, karşı konulmayan davacı tarafın beyanına göre 11.07.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulü ve hükmün 23.06.2010 tarihinde kesinleşmesi üzerine evlilik birliği sona ermiştir.
Dava konusu ... plakalı araç 29.08.2006 tarihinde satın alınarak taraflar adına ½ şer payla trafik siciline tescil edilmiştir. Davacı taraf, uyuşmazlığa konu aracın alım bedelinin 15.000 TL"lik bölümünün bankadan adına çekilen ve bir bölümü boşanma davasının açıldığı tarihten sonra ödenen krediyle karşılandığını, kredi ödemelerine davalının katılmadığını açıklayarak davalı üzerindeki payın devrini talep etmiştir.Taraflar arasında başka bir mal rejimi seçildiği ileri sürülmediğine ve 7.7.2005 tarihli sözleşmeyle de bu hususta bir düzenleme yapılmadığına göre dava konusu aracın edinim tarihi itibariyle eşler arasında TMK.nun 202.maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. TMK.219.maddesinin 2.fıkrasında edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleri olarak tanımlanmıştır. Buna göre TMK.nun 236.maddesinde evlilik birliği içinde edinilen mallarda kural olarak her eşin diğer eşe ait artık değerin yarısı oranında hak sahibi olacağı hükme bağlanmıştır. Bundan başka bir eşin diğer eşe ait her tür mala yaptığı katkıdan dolayı ise TMK.nun 227.maddesine göre değer artış payı alacağı söz konusu olabilir. Ancak kural mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle gerek katılma, gerekse değer artış payına dayalı istekler alacaklı eşe sadece bir alacak hakkı sağlar. Bu durumda; 7.10.1953 tarih 8/7 sayılı İBK uyarınca aracın davalı üzerindeki payının alımına katkıda bulunduğunu iddia eden davacı, bu katkısına dayanarak ayın(mülkiyet) talep edemez. Her ne kadar davacı vekili 9.6.2011 tarihli yargılama oturumunda mülkiyetin devrinin mümkün olmadığı takdirde aracın yarı bedelinin tahsilini istedikleri yönünde beyanda bulunmuş ise de, bu isteğin usule uygun açılmış dava veya ıslah olarak nitelenmesi mümkün bulunmamaktadır. Esasen bu husus temyiz dilekçesinde davacı vekilinin talebin ıslah yoluyla arttırılmadığı yönündeki beyanlarıyla da sabittir. Mahkemece aracın mülkiyetinin tespit ve devrine ilişkin davanın açıklanan nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, değişik gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de hüküm redde ilişkin olup sonucu itibariyle doğru bulunmaktadır.
Davacı vekilinin hükmün vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; 6100 sayılı HMK.nun 323. (1086 sayılı HUMK.nun 423 maddesinin 6.fıkrasına) göre vekalet ücreti yargılama giderlerindendir. HMK.nun 326 (HUMK.nun 417.) maddesinde de belirtildiği üzere, davayı vekil vasıtasıyla takip eden taraf lehine yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretinin de resen hükme bağlanması gerekir. Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda vekalet ücreti, nispi tarifeye göre hesaplanır. Somut olayda dava dilekçesi 5000 TL"den harçlandırılmış, talep ıslah yoluyla arttırılmamıştır. Bu durumda 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 169 ve hüküm tarihi itibariyle geçerli bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12.maddesi gereğince vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken harçlandırılmayan değer üzerinden hüküm kurulmuş olması kanuna aykırı ise de, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamanın yenilenmesini gerektirmediğinden; hükmün 5.bendinde yer alan "Davalı vekiline takdir edilen 2790 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” cümlesinin HMK.nun 370/2 (HUMK.nun 438/7.) maddesi uyarınca hükümden çıkarılmasına ve yerine “1100 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine” cümlesinin yazılmasına ve hükmün düzeltilmiş bu şekliyle onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sonucu itibariyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün esasına ilişkin temyiz itirazlarının reddine, vekalet ücretine ilişkin hüküm bölümünün ise düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, HUMK.nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve aşağıda dökümü yazılı 21,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna 13.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.