17. Hukuk Dairesi 2014/22885 E. , 2016/11747 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, davalı borçlu ... hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazı 30.05.2012 tarihinde davalı ..."a devrettiğini, devre ilişkin tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin taşınmazı raiç değerden aldığını,borçlu ile bir yakınlığının bulunmadığını ve haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı borçlu,duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, ivazlar arasında fark olmadığı ve üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi gereken şahıslardan olduğu ispatlamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz borcun doğmundan sonra 30.05.2012 tarihinde 27.300 TL satın alınmış, bilirkişi satış tarihinde taşınmazın değerinin 28.560 TL olarak belirlemiştir. Bu hali ile mahkemece yapılan edimler arasında fark olmadığı yönündeki tesbiti yerindedir. Borçlu ile üçüncü kişi arasında İİK"nun 278.madde kapsamında bir akrabalık olduğu iddia ve ispat edilmemiştir. Ancak dosya içerisindeki satış senedi bilgilerine göre Borçlu ... Sokak No:14 de otururken üçüncü kişi .... Sokak No:15/1 de oturmakta olduğu yani yakın komşu oldukları sabittir. Nitekim tanık olarak dinlenen aynı sokakta N0:12 de oturan .... ifadesinde, borçlunun evinin yan tarafında oturduğunu, borçlunun ekonomik durumu kötü olduğu için evi satmak zorunda kaldığını, kendilerine teklif ettiğini ancak alamadıklarını, evi satın alması için davalı üçüncü kişi ...."u ikna ettiklerini, bedel karşılığı satın aldığını borçlunun önce ....ya taşındığını ancak yeniden ...."a döndüğünü ve..."tan
evi kiralayarak orda oturmaya başladığını belirtmiştir. Borçlunun komşusu olan ve diğer komşu olan tanığın ifadelerine göre davalı ..."un İİK"nun 280. madde kapsamında borçlunun mali durumunu ve alacaklıları ızrar kastını bildiği veya bilmesi gereken kişilerden olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda davanın bu gerekçelerle kabulü gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 20.12.2016 günü oybirliğiyle karar verilmiştir.