Abaküs Yazılım
4. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/2856
Karar No: 2018/11050
Karar Tarihi: 31.05.2018

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/2856 Esas 2018/11050 Karar Sayılı İlamı

4. Ceza Dairesi         2018/2856 E.  ,  2018/11050 K.

    "İçtihat Metni"



    Sanık ... hakkında hakaret suçundan yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetine dair Samsun 3. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 14/12/2011 gün ve 2010/13 esas, 2011/1496 karar sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine,
    Dairemizin 18.06.2014 gün ve 2013/36900 esas, 2014/22173 sayılı kararıyla,
    Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
    Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
    Sanığa yükletilen hakaret eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
    Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
    Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
    Anlaşıldığından, sanık ... müdafiinin, ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
    karar verilmiştir.
    I-İTİRAZ
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15/03/2018 gün ve KD - 2018/10854 sayılı yazısı ile,
    "KONU : Karar Düzeltilmesi Talebi
    TALEPTE BULUNAN : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
    DÜZELTİLMESİ
    TALEP EDİLEN KARAR : Yüksek Dairenizin, Samsun 3. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 14/12/2011 gün ve 2010/13 E., 2011/1496 K. sayılı kararına ilişkin 18/06/2014 gün ve 2013/36900 E., 2014/22173 K. sayılı ONAMA kararı.
    KONUNUN TAKDİMİ : Samsun 3. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 14/12/2011 gün ve 2010/13 E., 2011/1496 K. sayılı kararı ile hakaret suçundan 10 ay hapis cezasına hükmedilerek, kararın sanık tarafından temyizi üzerine Yüksek Dairenizin 18/06/2014 gün ve 2013/36900 E., 2014/22173 K. sayılı ilamı ile hükmün ONANMASINA karar verilmiştir.
    İTİRAZ NEDENLERİ : İtiraza konu olan husus; sanığın, Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliği"ne hitaben sunduğu dilekçede, avukat olarak görev yapan ..."a yönelik yazdığı sözlerin ifade özgürlüğü ile iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine ilişkindir.
    Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararında belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
    Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
    Öncelikli olarak, sanığın söylediği kabul edilen sözlerin Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında özel bir önem atfedilen, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmek gerekir.
    İnsanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, savunabilmesi ve yayabilmesi olarak kabul edilen, ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır.
    Anayasa"nın 26. maddesinde, "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” hükmüne yer verilmiştir. Aynı zamanda bu hak, birçok uluslararası belgeye ve mahkeme kararına da konu olmuştur. Türkiye"nin de yargılama yetkisini kabul ettiği AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin 2. paragrafı saklı tutulmak üzere, ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız veya ilgisiz kabul edilen "bilgi" ve "fikirler" için değil, incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu pek çok kararında yinelemiştir. AİHM"e göre ifade özgürlüğü, yokluğu halinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
    Sözleşme’nin 10. maddesinin 2. paragrafı, kamu makamlarının bu özgürlüğün kullanılmasına getirebilecekleri sınırlama rejimini düzenlemektedir. Önemine binaen, ifade özgürlüğüne yapılan müdahaleler çok istisnai hallerde kabul görmekte ve Sözleşme’nin 10. maddesinin 2. paragrafının öngördüğü sınırlama kayıtları dar yorumlanmaktadır. Bu nedenle, bir kamu makamının ifade özgürlüğüne yaptığı “müdahalenin gerekliliği” mutlaka ikna edici bir şekilde açıklanmalıdır. Sözleşme’nin anılan maddesinde, belirtilen “gerekli” olma koşulu, müdahalenin bir toplumsal ihtiyaç baskısına karşılık gelmesi ve özellikle izlediği meşru amaçla orantılı olması anlamına gelir. Bir müdahalenin bu kriterleri yerine getirdiği ve dolayısıyla haklı olduğu, ulusal makamların gösterdiği gerekçelerin “ilgili ve yeterli” olmasıyla anlaşılabilecektir.
    AİHM, birçok içtihadında Sözleşme’nin 10. maddesinin sadece ifade edilen düşünce veya bilginin esasını değil, aynı zamanda bunların aktarılma biçimlerini de güvence altına aldığını belirtmiştir. AİHM, Lesnik/Slovakya davasında, ilk olarak kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken hoşgörü göstermeleri gereken eleştiri sınırının diğer insanlara göre daha geniş olduğunu belirtmiştir (Lesnik/Slovakya, 35640/97, 11.03.2003).
    Bununla birlikte, TCK’nın 128. maddesinde düzenlenen ve Anayasanın 36. maddesiyle de güvence altına alınan iddia ve savunma dokunulmazlığı, şahısların yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde, serbestçe ve hiçbir endişenin etkisi altında kalmaksızın haklarını özgürce iddia edebilmeleri veya kendilerini savunabilmeleri imkanının sağlanmasını ifade eder. Eğer böyle bir hak olmazsa, iddia ve savunma serbestçe yapılamayacak ve söylenmesi gereken, cezai yaptırıma maruz kalma korkusuyla ifade edilemeyeceğinden, yapılan yargılama sonucunda hedeflenen, “gerçeğe ulaşma” ve “adaletin gerçekleşmesi” de söz konusu olamayacaktır.
    Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere; iddia ve savunma hakkının kullanılması bağlamında, kişiler açısından somut isnat ifade eder nitelikte maddi vakıaların ortaya konulması ya da kişilerle ilgili olumsuz değerlendirmelerde bulunulması mümkündür. İddia ve savunma kapsamında, kişilerle ilgili olarak bulunulan somut isnatların yapılan olumsuz değerlendirmelerin uyuşmazlıkla ilişkili olması lazımdır, ancak uyuşmazlığın çözümü açısından faydalı olması aranmamalıdır.
    İtiraza konu olayla ilgili olarak yukarıda verilen bilgi çerçevesinde yapılan incelemede; sanık hakkında hakaret suçundan kurulan hükme ilişkin olarak aşağıda açıklanan nedenle itiraz yasa yoluna başvurulması gerektiği düşünülmüştür;
    Yargılamaya konu somut olayda; sanığın, Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nde görülmekte olan 2008/80 E. sayılı dosyaya ilişkin olarak mahkemeye sunduğu dilekçede yer alan ve katılana yönelik yazılan "adaletsiz yeryüzünde mazlum hakkını korumak için icat edilen hukuk bilimini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan çekinmeyen, bu kutsal mesleğin zırhı cübbeye sığınarak iftiralarda bulunmaktan utanmayan ... ağabeyimin yakın dostu olup yine ağabeyimin sebep olduğu bir olaydan aldığım 20 sene hapis cezasının Yargıtay"da idamla onanmasını sağlayan eski avukatımdır, af kanunu sayesinde 8,5 yıl yatıp çıkmış olmam dahi planlarını bozmuş olacak ki tahliye davası adı altında iftiralarla infazımı yakmayı ümit etmektedirler.Yaşlı babamın sözlü ve yazılı akdini inkar ettirerek dava ile ilgisi olmayan fuzuli insanları tanık gösterip yüce mahkemenizi meşgul etmişlerdir. Her şeyimi koyduğum mekanı türlü entrikalarla ele geçiremeyince bu seferde belediyeden yıkım kararı çıkartarak beni yıkmayı hedeflemişlerdir. Sonuç olarak; bir tek sözlerinde durdular o da, "sana ekmek yedirmeyeceğiz"di ancak benimle birlikte 20 çalışanım dolayısıyla onların ailelerini de ekmeklerinden ettiler" sözlerinin katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğinde olduğunun, Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında özel önem atfedilen ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin, dolayısıyla hakaret suçunun unsurları itibari ile oluşmadığının gözetilmemesi,
    Yine, sanığın yargı merciine sunduğu görülmekte olan bir davaya ilişkin iddia ve savunmaları kapsayan, katılana ilişkin olumsuz değerlendirmeleri içeren söz konusu dilekçede belirttiği sözlerin tamamen sanığın da tarafı olduğu Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2008/80 E. sayılı dosyasıyla ilişkili olduğu, bu davaya ilişkin bir takım iddiaları içerdiği ve sanığın haklılığını ispat kastıyla yazıldığı anlaşılmakla, TCK"nın 128. maddesinde düzenlenen iddia ve savunma dokunulmazığı kapsamında kaldığı ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığının gözetilmemesi,
    Hususları usul ve yasaya aykırı olduğundan sanık lehine itiraz yoluna başvurulmuştur.

    SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Samsun 3. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 14/12/2011 gün ve 2010/13 E., 2011/1496 K. sayılı kararına ilişkin Yüksek Dairenizin 18/06/2014 gün ve 2013/36900 E., 2014/22173 K. sayılı ilamının düzeltilmesi, belirtilen nedenler gözetilerek yerel Mahkeme hükmünün bozulması, itirazın yerinde görülmemesi halinde dosyanın görüşülmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderilmesi itirazen arz ve talep olunur."
    İsteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    II-İTİRAZIN KAPSAMI
    İtiraz, hakaret suçundan sanık ... hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün, sanık müdafii tarafından temyizi üzerine, onanmasına dair Dairemizin 18.06.2014 gün ve 2013/36900 esas, 2014/22173 sayılı kararına yönelik olup, sanık hakkında hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    III-KARAR
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçesi yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
    Dairemizce verilen 18.06.2014 gün ve 2013/36900 esas, 2014/22173 karar sayılı ve sanık ... hakkında hakaret suçundan kurulan hükmün onanmasına dair kararın, itiraz nedeniyle sınırlı olarak KALDIRILMASINA,
    Sanık ... hakkında hakaret suçundan kurulan, Samsun 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 14/12/2011 gün ve 2010/13 esas, 2011/1496 karar sayılı hükmünün yeniden incelenmesi neticesinde:
    Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
    Ancak;
    Hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı,
    zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşlara yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövme fiilini oluşturması gerekmektedir.
    TCK’nın 128. maddesinde düzenlenen ve Anayasanın 36. maddesiyle de güvence altına alınan iddia ve savunma dokunulmazlığı; şahısların yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde, serbestçe ve hiçbir endişenin etkisi altında kalmaksızın haklarını özgürce iddia edebilmeleri veya kendilerini savunabilmeleri imkanının sağlanmasını ifade eder. Eğer böyle bir hak olmazsa, iddia ve savunma serbestçe yapılamayacak ve söylenmesi gereken, cezai yaptırıma maruz kalma korkusuyla ifade edilemeyeceğinden, yapılan yargılama sonucunda hedeflenen, “gerçeğe ulaşma” ve “adaletin gerçekleşmesi” de söz konusu olamayacaktır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere; iddia ve savunma hakkının kullanılması bağlamında, kişiler açısından somut isnat ifade eder nitelikte maddi vakıaların ortaya konulması ya da kişilerle ilgili olumsuz değerlendirmelerde bulunulması mümkündür. Bu yapılırken iddia ve savunmanın gerekliliği ile orantılı olmak şartıyla bazen muhataplarını küçük düşürücü ifadeler kullanabileceklerdir. Bu somut isnatlar veya olumsuz değerlendirmeler, iddia ve savunma hakkının kullanılmasıyla ilişkilendirilememesi durumunda, hakaret ve hatta iftira suçu oluşturur. Maddi uyuşmazlıkla bağlantılı olmayan isnatlar gerçek olsa bile iddia ve savunma dokunulmazlığının varlığından bahsedilemez. Keza, somut vakıalara dayansa dahi uyuşmazlıkla alakası olmayan olumsuz değerlendirmeler açısından iddia ve savunma hakkının kullanılması söz konusu değildir.
    Bu açıklamalar karşısında; sanığın davalı olarak yer aldığı Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nde görülmekte olan 2008/80 esas sayılı dosyaya sunduğu dilekçesinde yer alan ifadelerin, muhatabının onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğinde olduğu, dolayısıyla hakaret suçunun unsurları itibari ile oluşmadığı gözetilmeden, sanığın mahkumiyetine hükmolunması,
    Kanuna aykırı ve sanık ... müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 31/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi