
Esas No: 2015/16235
Karar No: 2016/10214
Karar Tarihi: 20.06.2016
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/16235 Esas 2016/10214 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ölüm aylığının başlangıç tarihinin ölümü takip eden aybaşı olması gerektiğinin tespiti ile bu tarihe göre ödenmesi gereken aylıkların tahsili istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, 30.01.2010 tarihinde vefat eden annesi üzerinden hak sahipliği sıfatıyla 24.02.2010 tarihinde tahsis talebinde bulunan ve davanın açıldığı tarihte 18 yaşından küçük olup da velayeten babası aracılığıyla davayı yürüten davacının, annesinin, ...lık verilmesi ve bu dönemler nedeniyle doğan prim borcunun davacı tarafından 29.09.2011 tarihinde ödenmesi ile annesi üzerinden 01.10.2011 tarihinden itibaren ölüm aylığının bahse konu 1479 sayılı Yasa kapsamındaki 17.01.2005-30.04.2005 tarihleri arasındaki sürelerin de dikkate alınması suretiyle hak sahibi olduğu anlaşılan davacıya 5510 sayılı Yasa"nın 32’nci maddesi kapsamında bağlandığı, fakat davacı hakkında davalı kurumca çıkartılan borcun her zaman ödenmesinin mümkün olduğu gerekçesi ile ölüm tarihine göre aylığın bağlanmasına yönelik olarak eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi...Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki 2829 sayılı Kanunun amacı hiçbir Kurumdaki hizmeti tek başına aylık bağlanmasına yeterli olmayan sigortalı ya da hak sahiplerine, değişik Kurumlardaki hizmet süreleri birleştirilmek suretiyle aylık bağlanmasını sağlamak, bu suretle değişik Kurumlardaki hizmetlerin ziyan olmasını önlemek olup, bazı ... geçen hizmet süreleri toplamının tek başına aylık bağlanmasına yeterli olması halinde, diğer Kurumlarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde, sigortalının ya da hak sahibinin iradesinin de bu yönde olması koşuluyla zorunluluk bulunmamaktadır.
Ne varki eldeki davada, davacı avukatının sadece 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetlerin dikkate alınarak aylığın bağlanması yönünde herhangi bir iradesinin yargılama sürecinde bulunmadığı, tam aksine aylık bağlanırken iradesinin hizmetlerin birleştirilmesine yöneldiği anlaşılmakta olup, hal böyle olunca 5510 Sayılı Yasa’nın 32’nci maddesi kapsamında prim borcunun ödendiği tarihi takip eden aybaşından itibaren aylık bağlayan Kurum işleminin yerinde olduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular üzerinde durulmadan, yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.