10. Hukuk Dairesi 2015/22824 E. , 2016/10437 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı murisinin 12.12.1990 tarihinde vefat ettiği, murisin 1871 gün sigortalılığının ihyası için gerekli ödemenin yapılmasına müteakip 21.04.2011 tarihinde tahsis talebinde bulunulması üzerine, davalı Kurum tarafından, murisin sağlığında sigortalılığın iptali için başvurduğu ve bunun kabul edildiği dikkate alınarak talebin reddine karar verildiği, söz konusu işleminin iptali ve aylık bağlanması için açılan işbu davada, mahkemece “murisin vefat tarihinde yürürlükte olan 2926 sayılı Yasanın 15/04/1987 gün ve 3350 sayılı Yasa ile değiştirilen 2. maddesine göre "uygulama tarihinde 55 yaşını dolduran erkeklerin istekleri halinde kapsama alınacakları", 3350 sayılı Yasanın geçici maddesine göre de "bu kanunun yürürlük tarihinden önce sigorta kapsamına alınanlara da uygulanacağı" belirlenmiştir. Davacının murisinin sigortalılık tescilinin başlangıcından itibaren ve sigortalının kendi isteği üzerine iptal edilmiş olması nedeniyle, sigortalının ihya edilecek nitelikte sigortalılığının bulunmadığı,”gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamı incelendiğinde, davacı murisinin 15.10.1985 tarihli dilekçesinde, 61 yaşında olduğu, prim borçlarını ödeyecek durumunun bulunmadığını bu nedenle kaydının silinmesini istediği, sonuç olarak terk beyanının muafiyete ilişkin olmadığı belirgin bulunduğundan, 2926 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca değerlendirme yapılmaması gerekmektedir. Bu nedenle davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2,3,6,9 ve 10. maddeleri ve 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendidir.
2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir.
Anılan Kanunun 3.maddesinin (b) bendinde "Tarımsal faaliyette bulunanlar: kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5. maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı Kanunun 9.maddesi Kuruma re"sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.
Anılan Kanunun 10. maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin ... Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı olacakları, anılan Kanunun 3. maddesinde ise tarımsal faaliyetin, “Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde veya kamuya mahsus mahallerde; ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yoluyla yahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünleri elde edilmesini ve/veya bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından; muhafazasını, taşınmasını veya pazarlanmasını,” ifade edeceği belirtilmiştir.
Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79 ve 5510 sayılı Kanunun 86.maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil, yada tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı ...sigortalılığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün, 2011/10-230 Esas 2011/319 Karar sayılı, 29.02.2012 gün ve 2011/10-769 Esas 2012/107 karar sayılı ve 27.06.2012 gün 2012/10-292 Esas ve 2012/415 Karar kararlarında da açıkça belirtildiği üzere, davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için, Mahkemece; 1-Çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; Nüfus Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ve Muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli,
2-Dönem içinde... aracılığıyla "Tarımsal Amaçlı Kredi" kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,
3-Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı veya sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,
4-25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun "Zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi" başlıklı 52, "Zirai kazançta vergileme" başlıklı 53, ve "Vergi Tevkifatı" başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanununun "Vergi kesenlerin sorumluluğu" başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2010 gün ve 2010/10-580-647 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere "Tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94/11.maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler." Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.
5-Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödeyip ödemediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, Ziraat Odası, Kooperatif veya Birliklere üyeliği varsa bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödeyip ödemediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edavatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesinin celp edilmeli,
6-Hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306-365 sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 22.maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Ayrıca 2926 sayılı Kanunun 6.maddesinde belirtilen şekilde sigortalılığın sona erip ermediği araştırılmalı ve bu bağlamda çekişmeli dönemde 506 sayılı Kanun kapsamında SSK sigortalılığı ya da 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu ...r sigortalılığı varsa ve bu sigortalılık süresi makul süreyi aşmışsa, HGK.nun 14.02.2007 gün, 2007/21-73-71 sayılı ve 14.03.2012 gün, 2011/10-804-152 sayılı kararları göz önünde bulundurularak sigortalılığın sona erdiği olgusu da dikkate alınmalıdır.
Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında araştırma yapılıp 2926 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık tespit edildiği takdirde, ölüm aylığı şartları da irdelenip sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üye ..."in muhalefetine karşı, Başkan Vekili ..., Üyeler ..., ...ve ..."ın oyları ve oyçokluğuyla 23.06.2016 gününde karar verildi.
..../...
-KARŞI OY-
Dava, 2926 sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti ve ölüm aylığı istemine ilişkindir. 8.8.1924 doğumlu olan davacının murisi, muhtar beyanı ile 1.10.1985 tarihinde resen 2926 sayılı Kanuna tabi tescil edilmiştir. Tescil tarihinde muris 61 yaşındadır.
Muris ..., Kuruma verdiği 15.10.1985 tarihli dilekçesinde, “61 yaşındayım. Bundan sonra çalışarak benden istenen aylık 1397 lira primi temin ederek yatırmama hiçbir surette imkan yoktur. (…) Bu nedenle...aydımın iptal edilerek kaydımın silinmesini arz ederim.”
Kurum ...’a hitaben 6.11.1987 tarihli yazısında “55 yaşını doldurduğunuzdan dolayı 2926 sayılı Yasadan çıkmak istediğinizi beyan etmektesiniz. Bunun için nüfus belgenizi ibraz etmeniz gerekli diye yazı göndermiş ve akabinde de sigortalılığı iptal edilmiştir.
Davacı ... ise murisinin sigortalılığını yeniden ihya ederek ölüm aylığı talep etmektedir.
Daire çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf, muris Mehmet’in geçerli bir sigortalılık başlangıcı ve sigortalılık süresi olup olmadığı yönündedir.
Muris Mehmet’in Kurumdan sigortalılık talebi yoktur. Köy muhtarı tarafından resen tescili sağlanmıştır. Tescil tarihi 1.10.1985 tarihinde yürürlükte bulunan 2926 sayılı Kanunun 2. maddesine göre 55 yaşını dolduran erkekler ancak istekleri halinde sigortalı olabilirler. Başka deyişle, murise sigortalılık iradesi sorulup kabul etmesi halinde sigorta kapsamına alınabilir. Muris ise 15 gün sonra dilekçe vererek sigortalı olmak istemediğini belirtmiştir. 1987 tarihli Kurum yazası da yaş sınırı nedeniyle sigortalılığın iptali yönündedir. Muris sağlığında buna rıza göstermiş ve sigortalılığı iptal edilmiştir. Ayrıca murisin sigortalı olma iradesi yönünde başvurusu, prim ödemesi, tarımsal faaliyetten tevkifatı yoktur. Yaşı itibariyle tarım ile uğraştığına dair hiçbir delil yoktur. Aksine çalışmadığını beyan etmiştir.
Kurumca murisin sigortalılık tescili yapılmaması gerekirken hatalı olarak tescil yapılmıştır. Kurumun hatalı işlemi taraflara hak sağlamaz. Tescil baştan itibaren geçersizdir. Kaldı ki Kurumca sonradan iptal edilen tescil yıllar sonra mirasçıları tarafından ihya edilemez.
Murisin 01.10.1985 tarihli tescilini geçerli varsaysak bile bir günlük sigortalılık süresi dışında tarım Bağ-Kur sigortalılık süresinden sayılabilecek hiçbir delil de olmadığından davacı lehine zaten ölüm aylığı şartları oluşmayacaktır.
Yukarıda anlatılan nedenlerle yerel mahkeme kararının onanması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.