21. Hukuk Dairesi 2018/7359 E. , 2019/3306 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : 2. İş Mahkemesi
A)Davacı İstemi:
Dava, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 11/03/1976 tarihi olarak kesinleşen mahkeme kararı ile belirlenmesine rağmen yaşlılık aylığı tahsis işlemleri sırasında hizmet dönemi başlangıcının prim borcunun ödendiği tarih kıstas alınarak geçmişe doğru çekilerek belirlenip bu nedenle yaşlılık aylığının eksik ödendiği, hesaplama tekniğinin hatalı olduğu ve hizmet döneminin sigortlalılık başlangıç tarihine göre belirlenmesi gerektiği gerekçeleriyle hizmet döneminin sigortalılık başlangıç tarihine göre tespiti ve aksi yöndeki Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı Kurum vekili tarafından; kurum işlemi yerinde olduğundan davanın reddine karar verilmesi talep olunmuştur.
C)İlk Derece Mahkemesi Kararı:
Mahkemece, davanın kabulü ile “ Davacının 3201 Sayılı Yasa kapsamındaki yurtdışı borçlanmasının 11/03/1976-07/10/1998 tarihleri arasındaki süreye mal edilmesine, aksi yöndeki kurum işleminin iptaline,” karar verilmiştir.
D) İstinaf Başvurusu :
Davalı Kurum vekilince; davacının dava açmadan önce kuruma başvurusu bulunmadığından dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, kurum işleminin 3201 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olduğunu, borçlanma sürelerinin borçlanma talep belgesinde talep edilen süreler dışına ve yurt dışında fiili çalışma bulunmayan sürelere ilişkilendirmenin mümkün olmadığını olsa bile yaşlılık aylığı miktarına etkisi olmayacağını, hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi talep olunmuştur.
E)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince, “ Davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK"nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
F)Temyiz:
Davalı Kurum vekili, davacının 1976-1981 ve 1990-1991 arası yurtdışı çalışmasının olduğu, 1997-205 arası hizmeti olmadığı, davacının belirttiği gibi 2014 ten geriye gidilmediği, fiili çalışması olmayan sürelerle borçlanma süresinin ilişkilendirilemeyeceği, davacının talep ettiği sürelere sigortalılık tescili mümkün olmadığı gibi olsa bile yaşlılık aylığına bir katkısı olmayacağı gerekçeleriyle kararı temyiz etti.
G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 11/03/1958 doğumlu olup Trabzon 1. İş Mahkemesi" nin temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen 2012/586 E. sayılı dosyasında davacının yurtdışı çalışma süreleri dikkate alınarak 11/03/1976 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edildiğini, davacının 01/01/1975-31/05/2005 tarihleri arasında yurtdışında geçen çalışma ve boşta geçen süreler için 31/05/2005 tarihinde davalı Kurumdan borçlanma talebinde bulunduğu, 01/01/1975- 18/03/1982, 1990-1992, 1997- 2005 arası 6204 gün karşılığı borç çıkartıldığı, ancak davacının 3600 gün karşılığını ödediği, bu sürenin 16/08/1990- 30/12/1992 arası 2 arası 852 gün , 14/10/1997- 31/05/2005 arası 2748 gün olmak üzere 3600 gün olarak kabul edildiği ve ödemelerin bu süreye mal edildiği, davacıya 20/08/2014 tarihli tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığı bağlandığı ve mal etme talebinin reddedildiği anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanağı olan 3201 sayılı Yasa’nın, 17/04/2008 tarih ve 5754 sayılı Yasa’nın 79. maddesi ile değişik “Süre tespiti ve sigortalılığın başlangıcı” başlıklı 5. maddesi ile “Yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır.
Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür. Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.
Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir” hükmünü içermekte olup; Yasa’nın anılan açık hükmü karşısında, 3201 sayılı Yasa kapsamında yapılan yurtdışı hizmet borçlanmalarında esas alınan yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin, ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere belirlenmesi gerekir.
Öte yandan, borçlanma cetvelindeki süreye ait borçlanma bedelinin ihtirazi kayıt konularak ödenmiş olması da sonuca etkili olmayacaktır. Borçlanma bedeli ihtirazi kayıt konularak ödense dahi kısmi ödeme hâlinde 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru gidilerek mal edilecek tarihler tespit edilecektir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 12/12/2018 gün ve 2018/21-995 Esas ve 2018/1901 Karar sayılı kararı )
06.10.2008 tarih ve 27046 sayılı Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin “Borçlandırılan Sürelerin Değerlendirilmesi ve Sigortalılığın Başlangıcı” başlıklı 12 maddesinde ise ;
(1) Başvuru sahibince borçlanmak istenilen süre belirtilmişse belirtilen süre, belirtilmemiş ise ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere borçlanmak istediği gün sayısı esas alınır. Bu tespitte bir yıl 360 gün, bir ay 30 gün olarak hesaplanır.
(2) Yurtdışında hizmet borçlanmasına dair sürelerin 5510 sayılı Kanun kapsamında hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde söz konusu süreler, başvuru sahiplerinin Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa 5510 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.
(3) Türkiye’de sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları veya hizmetlerine eklenir.
(4) Aylığa hak kazanmak için 5510 sayılı Kanunun 38 inci maddesinin üçüncü fıkrasında tanımlanan anlamda belli bir sigortalılık süresi şartının yerine getirilip getirilmediğinin tespitinde geçerli olmak üzere;
a) Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
b) Türkiye’de sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan başvuru sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten, sigortalı ölmüş ise ölüm tarihinden, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülmek suretiyle tespit edilir. Birden fazla yurtdışı hizmet borçlanması yapılması durumunda da sigortalılık süresi başlangıcı, borcun en son ödendiği tarihten, borçlanılan toplam gün sayısı kadar geriye götürülerek belirlenir.
(5) Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz” hükümleri düzenlenmiştir.
Somut olayda, davanın yasal dayanağını oluşturan 3201 sayılı Yasa"nın 5. maddesi ve 06.10.2008 tarih ve 27046 sayılı Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 12. maddesi hükümlerine göre borçlanılan sürelerin sigortalının iradesine bırakılamayacağının belirgin olması, borçlanma bedelinin ihtirazi kayıt konularak ödenmiş olmasının dahi sonuca etkili olmaması karşısında Kurum tarafından gerçekleştirilen borçlanma tahakkuk işlemi yasal ve yerinde olup Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
O halde, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebepten dolayı ORTADAN KALDIRILMASI, ilk derece Mahkemesi kararının BOZULMASI gerekmiştir.
H)Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle (BOZULMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 30/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.