8. Hukuk Dairesi 2012/1852 E. , 2012/8512 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine, ... ile DSİ Genel Müdürlüğü aralarındaki tescil davasının kabulüne dair İskenderun 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.11.2011 gün ve 1297/380 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, mevkii ve sınırları dava dilekçesinde yazılı tahmini 12 dönüm miktarındaki taşınmazın önceden çalılık, dikenlik ve taşlık iken yoğun emek ve para sarf edilerek ve dışarıdan toprak taşınarak tarıma elverişli hale getirildiğini ileri sürerek bu yerin TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerinde vekiledeni adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine, nizalı yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, kültür arazisi niteliğini taşımadığını ve koşulların oluşmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... tebligata rağmen oturumlara katılmamış ve yanıt vermemiştir.
Mahkemece, hükmüne uyulan bozma kararından sonra davanın kabulüne, fen bilirkişilerinin 16.11.2005 tarihli raporu ve ekli krokide A harfiyle gösterilen kahverenkli boya ile boyalı 6642,05 m2’lik yerin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Hüküm süresi içerisinde Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; 20.6.2005 tarihli keşifte dinlenen yerel bilirkişiler özetle; dava konusu yerin 20 yıldan fazla bir zamandan beri davacı ve babasının zilyetliği altında olduğunu buraya toprak getirilip dökmek ve içindeki taşları temizlemek suretiyle tarım arazisi haline getirdiklerini açıklamışlardır. Davacı tanıkları ise, davacının babasının bu yeri 1972 yılından beri kullanmaya başladığını, birkaç yıl önce davacıya devrettiğini, davacının babasının halen sağ olduğunu, bu yere davacının babası tarafından toprak getirilip dökülmek ve taşları temizlenmek suretiyle tarım arazisi haline getirildiğini açıklamışlardır. Keşifte görevlendirilen ziraat yüksek mühendisi özetle; dışarıdan toprak getirilerek ve taşları temizlenerek imar ihyasının tamamlanıp 20 yıldan beri tarım arazisi olarak kullanıldığını parsel içerisinde 20 yaşlarında 7 adet zeytin ağacı bulunduğunu açıklamıştır. Jeoloji mühendisi ise dava konusu yerin Zilli çayı yatağı kıyısında taşkın düzlüğü kenarında olduğunu, bu yerde mevsimlik tarım faaliyetinin ifa edildiğinin görüldüğünü Zilli çayının Köy Hizmetleri ve köylülerce emek harcanarak ıslah edildiğini, imar ve ihya edilerek 20-25 yıldan beri kullanıldığını bildirmiş, fen bilirkişisi buna göre kroki ve raporunu düzenlemiştir. Madenli Belediyesinin 20.12.2005 tarihli yazısında, A harfiyle gösterilen yerin imar planında Zilli çayı yatağı ve tarım alanı olarak işlenmiş olduğu bildirilmiştir. Yerel mahkeme ilk kararında şimdi olduğu gibi davanın kabulüne karar vermiştir. Dairenin hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; 1980 yılı öncesine ait hava fotoğrafları ve topografik haritaların bulundukları yerlerden getirilerek keşifte yöntemine uygun biçimde uygulanması, varsa komşu parsel kayıtlarının taşınmaz yönünü neyi ve kimi gösterdiğini kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi, bilirkişilerden gerekçeli karşılaştırmalı ve denetime uygun rapor alınması ve dava konusu yerin çay yatağı ve taşkın alanda kalıp kalmadığının net bir biçimde belirlenmesi istenmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyulmuştur.
Bilindiği üzere ve kural olarak bozma ilamına uyulmakla ilamın tarafları için lehte ve aleyhte usulü kazanılmış hak oluşturacağı kuşkusuzdur. Ancak, TMK.nun 713/1. maddesine dayalı davalar kamusal niteliği ağırlıklı dava türlerindendir. Bu nedenle davanın taraflarınca gösterilen delillerinin haricinde mahkemenin de re’sen araştırma ve soruşturmaya yetkili bulunmaktadır. Bu bağlamda uygulamalarının yapıldığı söylenen hava fotoğrafları ve topografik haritalar dosya içerisinde bulunmamaktadır. Kaldı ki, hangi kurumdan istendiği de anlaşılamamıştır. Bundan öte, Hatay İl Özel İdaresi Müdürlüğünün 7.3.2008 tarih 2186 sayılı yazılarından Zilli çayının ıslahı için herhangi bir çalışma yapılmadığı ve dere kenarına blok kayalardan set oluşturulmadığı bildirilmiştir. Çevre ve Orman Bakanlığının 6.3.2008 tarih 4113 sayılı yazılarında özetle; Zilli çayının taşkın deresi olduğunu, herhangi bir ıslah çalışmasının idarece yapılmadığını, ayrıca Gönen çay barajı inşaatı sırasında Zilli çayı yatağı malzeme ocağı olarak kullanılacağını, dere yatağı ve çevresinin tescilinin uygun olmadığını açıklamıştır. 6.8.2009 tarihli bilirkişiler raporunda; 1980 yılı öncesine ait 1/25000 ölçekli topografik haritaların ve hava fotoğraflarının değerlendirilmesinde ve zemine uygulanmasında dava konusu yerin dere yatağına paralel olup sıfır mesafede bulunduğunu, fiilen tarım arazisi olarak kullanılan bu yerin Zilli çayı dere yatağına 15-30 metre mesafede olduğunu açıklamışlardır. DSİ 6. Bölge Müdürlüğünün 17.12.2010 tarih 21406 sayılı yazılarından; “Zilli çayının 1992 yılında etüt edilmiş ve ıslah programına alındığını, ancak, ödenek yetersizliği nedeniyle ıslah çalışmalarının gerçekleştirilemediğini, geçen süre içerisinde Zilli çayında yaşanın her taşkın sonrası dere yatağının güzergah değiştirdiğini ve kotlarında değişiklik olduğunu, çayın yıllık debisinin 210,5 m3 saniye olması nedeniyle ıslah çalışmaları bitirilene kadar dere yatağının mecrasında kıyı oyulmaları ile birlikte taşkın riskinin mevcut olduğunu, ancak, ileriki yıllarda Arsuz-Gönençay barajının ve Zilli çayı ıslahının tamamlanmasından sonra konumunun tekrar değerlendirileceği anlaşılmaktadır. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık, kadastro çalışmaları sırasında dere yatağı olarak tescil harici bırakılan yerin sonradan toprakla doldurularak ve imar ve ihya edilerek zilyetlik yoluyla kazanılıp kazanılamayacağında toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, dere yatağı, kayalık gibi yerlerin üzerine dışarıdan toprak taşınarak o yerin tarım arazisi haline getirilmeye çalışılması imar ve ihya sayılmamaktadır. Davacı vekili, dava dilekçesinde açıkça dere yatağının dışarıdan toprak taşınarak doldurulduğunu açıklamıştır. İlk keşifte dinlenen iki yerel bilirkişi ile üç davacı tanığıda bu mealde açıklamada bulunmuşlardır. Bundan öte dava konusu yerin Zilli çayı deresi yatağı ve taşkın alanda kaldığı, derenin debisinin yüksek olması nedeniyle sık sık taşkınların olduğu tartışmasızdır. Ziraat yüksek mühendisinin ilk raporunda da buraya dışarıdan toprak taşındığı bildirilmiştir. Jeoloji mühendisinin raporunda ise mevsimlik tarım faaliyetinin yapıldığı yazılıdır. Tüm bu veriler dikkate alındığında davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Hazine vekilinin temyiz itirazları tüm bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 04.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.