Abaküs Yazılım
17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/10654
Karar No: 2016/4964

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/10654 Esas 2016/4964 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2014/10654 E.  ,  2016/4964 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili, davalı ... vekili ve davalı ... tarafından istenmiş, davacılar vekilince duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 19.04.2016 Salı günü davacılar vekili Av. ... geldi. Davalılar ..., ... ve ... tarafından gelen olmadı. Davalı ... (asil) geldi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacılar vekili ve davalı asil ... dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.
    -K A R A R-
    Davacılar vekili; davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın sürücüsünün kusurlu olarak, davacı ..."nin kullandığı, davacı ..."nın ve davacıların murisi ..."in yolcu olduğu araca çarpması sonucu 21.07.2011 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, davacıların desteği ..."in hayatını kaybettiğini, davacı ..."nın ağır derecede yaralandığını ve yüzünde yara izi kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; ..."in ölümü nedeniyle davacı eş ... için 5.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 30.000 TL manevi tazminatın; davacı ..."nın maluliyeti nedeniyle 10.000 TL, tedavi gideri nedeniyle 100 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminatın; ..."in ölümü nedeniyle davacı çocukların her biri için ayrı ayrı olmak üzere 15.000 TL manevi tazminatın sigorta şirketi maddi tazminattan sorumlu olmak kaydıyla, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen
    tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 07.10.2013 tarihinde harcını tamamlamak suretiyle maddi tazminat taleplerini davacı ... için 36.194,49 TL"ye, davacı ... için 3.311,14 TL"ye yükseltmiştir.
    Davalı ... şirketi vekili, davanın reddini istemiştir.
    Davalı ... ve ...; kusuru kabul etmediklerini ileri sürerek davanın reddini istemişlerdir.
    Dahili davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili; davacıların davadan önce kuruma herhangi bir başvurularının bulunmadığını öne sürerek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece; davalı sürücü ..."ın %75 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek, bilirkişi raporu benimsenmek suretiyle; maddi tazminat davalarının kısmen kabulü ile; davacı ... için 27.145,86 TL destekten yoksun kalma tazminatı; davacı ... için 983,35 TL geçici işgörmezlik tazminatı ile 1.500 TL tedavi giderinin davalı ... şirketinden dava, diğer davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline; manevi tazminat davalarının kısmen kabulü ile; davacı ..."nın yaralanması nedeniyle 7.000 TL, davacıların murisi ..."in ölümü nedeniyle davacı eş ... için 10.000 TL, ..., ..., ... ve ... için ayrı ayrı 5.000 TL manevi tazminatın davalılar ... ve ..."dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, karar davacılar vekili, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Davacılar vekilinin temyiz dilekçesi, davalı ..."a 07.04.2014 günü tebliğ edilmiş olup, hüküm davalı tarafından HUMK."nun 433. maddesinde öngörülen 10 günlük yasal temyiz süresi geçirildikten sonra, 22.04.2014 günü harcı yatırılıp temyiz defterine kaydı yapılarak, katılma yolu ile temyiz edilmiştir. 01.06.1990 gün ve 1989/3 esas, 1990/4 karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında, bu gibi hallerde Yargıtay tarafından da bir karar verilebileceği öngörüldüğünden, davalı ..."ın katılma yolu ile temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin yerinde görülmeyen tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    3-Dava; davacılar murisinin ölümü nedeni ile 6098 sayılı TBK."nun 53. ve 56. maddeleri gereğince maddi ve manevi tazminat; davacı ..."nın yaralanması nedeniyle Borçlar Kanunu"nun 46. maddesi (6098 sayılı TBK m. 54) gereğince çalışma gücü kaybı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
    Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, TMK."nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
    Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, olayın meydana geliş biçimi, davacıların desteklerini kaybetmeleri nedeniyle duydukları elem ve acının derecesi göz önüne alındığında davacılar için takdir olunan manevi tazminatların düşük olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
    4-Davacı ..."nın maluliyetine yönelik manevi tazminatın tayinine ilişkin yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda; davalı sürücünün kusur durumu, davacı ..."nın yaralanma derecesine göre davacı ... için takdir olunan manevi tazminatın bir miktar düşük olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı ..."ın katılma yoluyla temyiz isteminin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin tüm, davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.350,00 TL vekalet ücretinin davalı Sosyal Güvenlik Kurumu"ndan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacılara verilmesine, 492 Sayılı Harçlar Yasasının 13/J maddesi uyarınca davalı ..."ndan harç alınmamasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 19/04/2016 gününde Üye ..."ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY
    Temyize konu dosya incelendiğinde davalı ...’nun maliki, diğer davalı ...’nun sürücüsü olduğu ... plakalı araç ile davacılardan ...’nun sürücüsü, davacıların murisi ... ....’nun ve davacı ...’nın yolcu olarak bulunduğu ... plakalı aracın çarpışması neticesi davacıların murisi yolcu ... ...’nun vefat ettiği, yolcu ...’nın ağır şekilde yaralandığı, ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/264 esas 2011/402 karar sayılı dosyasında alınan kusur raporunda davalı sürücü ...’nun asli davacı sürücü ...’nun tali kusurlu bulunduğu tespit edilmiş hukuk mahkemesince alınan, ceza dosyası ile uyumluluk gösteren kusur raporunda davalı ... %75 ve davacı ...’nun %25 kusurlu bulunduğu, davacı ... için alınan Adli Tıp Kurumu raporda fonksiyonel ve anatomik bir arızaya rastlanmadığı vücudun genel çalışma gücünden kabının bulunmadığı iki ay süreyle işgöremezlik halinde kaldığı, sağ kaş üstünde medialinden başlayan alın bölgesini vertikal kateden normal bakış mesafesinden görülebilen, ... koyu renkli deri ile aynı seviyede olan çizgisel yara izinin estetik kusur mahiyetinde olduğu, yara netbetlerinin daha az dikkat çeker hale getirilmesi için bir veya iki kez cerrahi müdahale yapılmasının mümkün olduğu tespit edilmiş tespit edilmiştir.
    Davacılardan ... kendisinin yaralanmasından dolayı maddi ve manevi ve araçta yolcu olarak bulunan babası ...’nun ölümünden dolayı manevi tazminat, davacı eş ... ise eşinin ölümü nedeniyle destek tazminatı ve manevi tazminat, diğer davacılar babalarının ölümü nedeniyle manevi tazminat talep etmişlerdir.
    Mahkemenin yapmış olduğu yargılama neticesi davacı ... için eşinin ölümü nedeniyle davalıların %75 kusur oranına göre 27.145,86 TL destek tazminatı, davacı ...’nın geçici iş görmezlik tazminatı için 983,35 TL, 1.500.00 TL tedavi gideri, olmak üzere maddi tazminata, davacı eş ... için eşinin ölümü nedeniyle 10.000.00 TL, ...’nın yaralanmasından dolayı 7.000,00 TL, babasının ölümü nedeniyle 5.000,00 TL ve diğer davacılara babalarının ölümü nedeniyle 5.000,00 TL manevi tazminata karar vermiştir. Karar davacılar vekili ile davalı ... ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Sayın çoğunluk davacılar vekilinin mahkemenin davalıları tazminatın tamamından sorumlu tutması gerekir iken kusurları oranında sorumlu tutması gerektiği yönünde maddi tazminata ilişkin temyizi reddi, davacı ... yönünden kalıcı ize rağmen manevi tazminatın az verildiği yönündeki temyizinin kabulü yönünde karar verilmiştir.
    Dava dilekçesi incelendiğinde davacıların Türk Borçlar Kanunu’nun 61. maddesinin “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” İfadesi ve Karayolları Trafik Kanunun 88. Maddesinde düzenlenen “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” İfadesine dayalı olarak açıkça müteselsil sorumluluk esasına göre talepte bulunmuşlardır. Bu açık taleplerine göre yorum yoluyla davacıların pay yani kusur esasına göre talepte bulunduğu yorumu ile müteselsil sorumlulardan davalıların %75 kusuru ile sorumlu tutulmaları doğru olmamıştır.
    Davacıların taleplerini doğru bir şekilde değerlendirebilmek için müteselsil sorumluluğun kapsam ve ilkelerinin ne olduğunu incelememiz gerekmektedir.
    Müteselsil sorumluluk, (zincirleme sorumluluk, birlikte sorumluluk) sorumluluk hukukunda önemli bir yeri bulunmaktadır. Müteselsil sorumluluk, aynı zararın oluşmasında rolü olan ancak zararın hangi kısmından sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kimsenin, niteliği itibariyle bölünmeye elverişli başka bir deyişle çoğunlukla para ediminden oluşan tazminat ediminin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, alacaklı zarar görenin de dilediği sorumludan edimin tamamını veya bir kısmını talep yetkisine sahip olduğu, sorumlulardan biri ödeme yaptığı oranda diğerlerinin de sorumluluktan kurtulduğu bir birlikte sorumluluk türüdür. Sorumlulukta müteselsillik ilkesi 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda yer aldığı gibi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda da yer verilmiştir. Müteselsil sorumluluğu, bir zarardan birden fazla kişinin zararın tamamından sorumlu olmalarıdır şeklinde tanımlayabiliriz. Müteselsil sorumluluk gerek zarardan sorumlu olanların zarar görene karşı sorumluluğunda gerekse zarardan sorumluların birbirlerine rücu ilişkisinde bazı ilkeler getirmiştir. İşte bu ilkeleri bir bütün olarak müteselsil sorumluluk ilkesi olarak kavramlaştırılmıştır. Bu ilkelerin birinin göz ardı edilmesi halinde müteselsil sorumluluk ilkesinden bahsetmek mümkün değildir.
    Müteselsil sorumluluğun doğuş sebepleri TBK 61. Maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” İfadesi ile ortaya konmuştur. Buna göre birden çok kişinin aynı zarardan aynı sebeple yada çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Bu durum iki veya daha çok kişinin şahsında sorumluluğun ya da bir tazminat yükümlülüğün şartlarının gerçekleşmesi halinde söz konusu olur. İşte bu tür durumlarda sorumlular hakkında müteselsil sorumluluk hükümleri uygulanacaktır.
    Belirttiğimiz gibi müteselsil sorumluluk aynı sebepten doğabileceği gibi değişik sebeplerden de doğabilir. Şimdi bu sebepleri yakından inceleyelim.
    1-Aynı sebepten doğan müteselsil sorumluluk
    Birden çok kişinin aynı zarara birlikte sebep olmalarından doğan zarar aynı sebebe dayanan zarardır. Müteselsil sorumluluğu doğuran “aynı sebep” veya “birlikte sebep” kusur olabileceği gibi sözleşme veya kanundan olabilir.
    a) Kusur sorumluluğuna dayanan tazminat yükümlülüğü
    Birden çok kişinin ortak kusur yada bağımsız kusurlarından dolayı sorumlu olması durumunda kusur sebebine dayalı sorumluluk bahsedebiliriz.
    Birden çok kişi aralarında önceden veya en geç olay sırasında anlaşarak bilerek isteyerek ya da en azından birbirlerini davranışından haberdar olarak haksız bir fiille zarara sebep oldukları takdirde, ortak kusur sorumluluğu söz konusu olur. Ortak kusur şartının varlığı, birden çok zarar verenlerde birlikte davranma iradesini bulunmasına bağlıdır. Bu kasta veya ihmale dayanabilir. Birden çok kişinin ortak kusur sorumluluğunun doğması için üç şartın bir arada bulunması gerekir. Bunlar;
    aa) zarara birlikte sebep olma,
    bb) ortak kusur,
    cc) tek zarar şartlarıdır.
    Birden çok kişinin bağımsız kusur sorumluluğuna dayanan tazminat yükümlülüğüne gelince, burada zarar verenlerin her biri kusurlu davranışıyla sebep olmakla birlikte aralarında bilinçli bir işbirliği ve birbirlerinin davranışlarından haberleri yoktur. Bunun en güzel örneği trafik kazasından doğan kusur sorumluluğudur. Örneğin
    otomobilin sürücüsünün araçlarını dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde sürerken çarpışmaları ve bu arada bir yaya zarar vermeleri halinde, her iki araç sürücüsü de kusurlu olmakla birlikte birbirinden haberdar olmadıkları için kusurları birbirinden bağımsızdır.
    b) Kusursuz sorumluluğa dayanan tazminat yükümlülüğü
    Birden çok zarar veren, aynı veya değişik türden kusursuz sorumluluk haline göre tazminat yükümlüsü olabilir. Aracı işletenin sorumluğu, adam çalıştıranın sorumluluğu, bina malikinin sorumluluğu gibi.
    c) Sözleşme sorumluluğuna dayanan tazminat yükümlülüğü
    Taraflar arasında yapılan bir sözleşme ile tarafların müteselsil sorumlu olacaklarını kararlaştırmışlarsa bu sözleşmeye aykırılıkta sözleşmeden dolayı müteselsil sorumluluk doğabileceği gibi kanundan kaynaklanan nedenlerle yapılan sözleşmelerde müteselsil sorumluluk sözleşmeden doğabilir. Sigorta şirketlerinin trafik kazasından kaynaklanan sorumluluğu buna en güzel örnek teşkil eder. Birden fazla aracın karıştığı trafik kazasında zarara sebebiyet veren araçların zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden dolayı poliçe limitleri ile sorumlu olmaları gibi.
    2- Çeşitli sebeplerden doğan müteselsil sorumluluk
    Birden çok kişinin aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumluluğu söz konusu olabilir. Aynı zararı doğuran çeşitli sebepler kusur sorumluluğu (haksız fiil), sözleşme veya kusursuz sorumluluk (kanun) olabilir. Bu suretle birden çok zarar verenden biri aynı zararı haksız fiil diğeri sözleşme bir başkası da özen veya tehlike sorumluluğuna göre tazmin zorundadır. Örneğin bir işletmenin şoförü tarafından kullanılan motorlu araç yolculardan birine zarar vermişse aracın işleteni Karayolları Trafik Kanunu 85. Maddesine gereğince tehlike sorumluluğuna (kusursuz sorumluluk) göre, aracı kullanan şoför Türk Borçlar Kanunu madde 49. maddesi uyarınca kusur sorumluluğuna (haksız fiile), zorunlu mali sorumluluk sigortacısı ise sözleşmeye (poliçe) ilişkisine göre gerçekleşen zararı tazmin etmek zorundadır.
    MÜTESELSİL SORUMLULUĞUN İLKELERİ
    Müteselsil sorumluluğun ilkelerini ortaya koyarken zarar sorumluluğu ile zarar gören arasındaki ilişkiden doğan ilkeler ve zarardan sorumluların kendi aralarında ki rücu ilişkisinden kaynaklanan ilkeler olarak ikiye ayırarak incelemekte fayda bulunmaktadır.
    Birden çok kişinin zararı tazmin yükümlülüğü doğması durumunda, zarar verenlerle zarar gören arasında ki ilişki önem kazanmaktadır. Zarar verenlerle zarar gören arasındaki ilişkiye TBK 61. Maddesinin başlığında belirtildiği üzere “dış ilişki” denir. Dış ilişki zarar görenin uğramış olduğu zararın tazminini zarar verenlerden hangi esaslara göre talep edeceği sorunu ile ilgilidir.
    Zarar verenler arasındaki ilişkiye ise TBK gösterildiği gibi iç ilişki adı verilir. İç ilişkide zararın tazminin den sonra zarar verenlerin birbirleriyle olan ilişkileri özellikle rücu ilişkisi, yani hangi zarar verenin zararın hangi kısmını kesin olarak üstleneceği, zararın zarar verenler arasında nasıl paylaşılacağı söz konusu olur.
    1- Zarar verenlerin zarar görene sorumluluğu (Dış İlişki)
    Türk Borçlar kanunun müteselsil borçluluk ve dış ilişki de borçluların sorumluluğu başlıklı 163/1. Maddesi “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.” demekle zarar görenin, zarar verenlere karşı sorumluluğunun kapsamını düzenlemiştir. Buna göre zarar gören tazminatın tamamını dilediği takdirde zarar verenlerin tamamından talep edebileceği gibi bir kısmından veya sadece birinden de talep edebilir. Burada yasa koyucu zarar görene, tazminatın tamamının zarar verenlerden yalnız birine karşı ileri sürebilmesi imkanı sağlamıştır. Böylece zarar gören tazminat davasını en sağlam ispat araçlarına sahip olduğu zarar verene karşı açabileceği gibi böyle bir davayı tazminatı ödeme gücü en fazla olan zarar verene karşı da açabilir. Bu sayede zarar gören zarar verenlerden her birini ayrı ayrı dava edip sayısız zahmetlere katlanacağı yerde tamamı aleyhine açacağı bir tek dava ile de kolayca sonuca ulaşabilir. Zarar verenlerden biri tazminatın tamamını ödediği takdirde borç ortadan kalkar dolayısıyla zarar gören öyle bir halde artık diğer zarar verenlerden tazminat talep edemez.
    TBK 163/2 maddesine göre “Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder.” Düzenlemesi karşısında zarar verenlerin zarar görenlere karşı sorumluluğu tazminat borcunun tamamı ödenince kadar devam edeceğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu nedenle kusursuz zarar görenin zarardan sorumlu olanların birinden zararın tamamını talep etmesi durumunda davalı zarar veren, tazminatın diğer zarar verenlerden talep edilmesi
    gerektiğini yada kusuru kadar sorumlu olması gerektiğini ileri süremez. Böyle bir savunma müteselsil sorumluluğun niteliği ile bağdaşmaz. Zira dava edilen zarar veren de dahil zarar verenlerin tümü tazminatın tamamından sorumludur. Buna karşılık zarar verenlerden birinin borcunu ifa ve takas yoluyla sona erdirdiği oranda diğer zarar verenler bundan yararlanır ve bu oranda borçtan kurtulur. Davalı tazminatın tamamını ödediği taktirde diğer zarar verenlerin de tazminat ödeme borcu sona erer. (TBK 163/2, 166/1)
    2- Zarar verenlerin birbirine karşı rücu ilişkisi (İç İlişki)
    İç ilişkinin “zarar göreni tatmin eden zarar verene” tanıdığı rücu hakkı “ kanunen müteselsilen sorumlu olan zarar verenlere tanınmış olan, bu kimselerden birinin alacaklı zarar göreni tamamen veya kısmen tatmin etmesiyle; kendi payından fazla ödemede bulunarak başkasının borcunu yerine getirdiği oranda, malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik diğer borçlulara ileri sürebileceği tazminat talebi hakkı” olarak tanımlanmaktadır.
    İç ilişkinin başlaması için her zaman dış ilişkinin tamamen sona ermiş olması başka deyişle zarar görenin tamamen tatmin edilmiş olması gerekmez. Bazen iç ilişki ve dış ilişki eş zamanlı olarak devam edebilir. Zarar görenin zarar verenlerden biri tarafından kısmen tatmin edilmiş olması halinde, zarar verenin kısmi ifası eğer iç ilişkideki payından fazla ise bu fazlalık oranında diğer zarar verenlere rücu edebilir. Kendisine rücu edilebilecek zarar verenler arasındaki iç ilişki müteselsil sorumluluk değil, kısmi bir sorumluluktur.
    Zarardan müteselsil sorumlu olanların kendi aralarında ki rücu ilişkisini düzenleyen iç ilişki, zarar ve tazminatın müteselsil sorumlular arasında kesin ve nihai olarak paylaştırması ile ilgilidir. Rücu ilişkisi TBK 62. Maddesinde “Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.” Demekle bu maddede müteselsil sorumlulardan her biri tazminatın kendi payına
    düşeninden fazlasını ödediği taktirde diğer müteselsil sorumluya ve sorumlulara hangi esaslar içinde rücu edeceğini düzenlemektedir. Hemen belirtelim ki rücu da teselsül değil pay esası geçerlidir. TBK 62. Maddesinde sorumluluk hukuku yönünden rücu ilişkisini, TBK 167 sözleşmeye dayalı rücu ilişkisini ve KTK 88/2 ise araç işletenlerin sorumluluk ilişkilerini düzenlemiştir.
    (KAYNAK: 6098 Sayılı TBK Göre Hazırlanmış Borçlar Hukuku Genel Hükümleri (Prof. Dr. FİKRET EREN)Borçlar Hukuku Bilgisi 6098 Sayılı TBK Göre Hazırlanmış (Prof. Dr. Şahin Akıncı)Birden Fazla Kimselerin Ayni Zarardan Sorumluluğu (Prof. Dr. Kemal Tahir GÜRSOY)Türk Borçlar Kanunu’nda Müteselsil Sorumlular Arasındaki İç İlişki (...)Müteselsil Borçluluğa İlişkin Bazı Sorunlar (Ahmet İyimaya)Zincirleme sorumlulardan yalnızca biri Aleyhine açılan davada "zincirleme Sorumluluk kaydının yer alması Zorunlu mudur? (...)
    Bu bilgiler ışığında somut olayı incelediğimizde; davalı ...’nun maliki, diğer davalı ...’nun sürücüsü olduğu ... plakalı araç ile davacılardan ...’nun sürücüsü, davacıların murisi ... ...’nun ve davacı ...’nın yolcu olarak bulunduğu ... plakalı aracın çarpışması neticesi davacıların murisi yolcu ... ...’nun vefat ettiği, yolcu ...’nın ağır şekilde yaralandığı anlaşılmaktadır. Gerek destek tazminatı talebinde bulunan ...’nun desteği ... ..., gerekse davacı ... ...’nun sürücüsü olduğu araçta yolcu olup hiçbir kusurları bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemenin desteğin ve davacı ...’nın yolcu bulunduğu aracın sürücüsünün %25 kusurunun davacıların maddi tazminatlarından mahsup etmesi müteselsil sorumluluk ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Somut olayda davalı ... sürücü olarak TBK 61 ve devamı maddelerine göre haksız fiil sorumlusu olarak, davalı ... Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. Maddesinde “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” İfadesinde yer alan tehlike (kusursuz) sorumluluk ilkesi gereği, davalı ... şirketi ise sözleşme (poliçe)
    ilişkisinden dolayı kusursuz davacıların oluşan zararının müteselsilen sorumludurlar. Müteselsil sorumlulukları gereği;
    a) Müteselsil sorumlu davalılar, davacı ... yolcu ve kusursuz olması nedeniyle ...’nın zararın tamamından sorumludur,
    b) Zarar görenlerin zararlarının tamamını sorumluların hepsinden yada bir kısmından veyahut sadece birinden talep etme hakkı bulunduğundan davacılar da davalılardan zararın tamamını talep hakları bulunmaktadır. (TBK 163/1)
    c) Sorumluların zarar görene karşı sorumlulukları borç bitinceye kadar devam eder(TBK 163/2)
    d) Zarar görenlerin zararın tamamının tazmin edilmesini talep etmesi karşısında davalı sorumlular kusurları oranında zararı tazmin etme yada talebin diğer sorumlulara yöneltilmesi gerektiği savunmasında bulunamaz.(TBK 164)
    Bu nedenlerle mahkeme araçta yolcu ve kusursuz bulunan gerek ...’nın işgöremezlik tazminatı ve tedavi giderlerini, gerekse desteğin eşi ...’nun destekten yoksun kalma tazminatının tamamına karar vermesi gerekirken içinde bulunduğu aracın sürücüsünün kusuru olan %25 oranında tazminatta indirim yapması müteselsil sorumluluğun belirtilen temel ilkesi ile bağdaşmayacağı gibi kanunun açık hükmüne aykırılık teşkil eder. Ayrıca davacının açıkça müteselsil sorumluluk ilkesine dayanmış olmasına rağmen, sanki müteselsil tahsil ilkesine göre talepte bulunulmamış gibi dilekçe içeriği yorumlanmak suretiyle davacıların pay esasına göre talepte bulunduğu sonucuna gitmek mümkün değildir. Gerek doktrinde gerekse yargı kararları ile kabul edildiği üzere davacıların açıkça pay esasına göre talepte bulunmadığı durumlarda TBK 61 ve KTK 88. Maddesinin açık hükmü ve kanundan kaynaklanan sorumluluk olan müteselsil sorumluluk esasına göre karar vermelidir. (HGK 24.06.1983 tarih 9-553/724 Esas/karar sayılı ilamı) Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.09.1986 tarih 4-822/140 esas/karar sayılı ilamında “ davacı davayı açarken davalı olarak gösterdikleri yönünden teselsül hükümlerine dayanmıştır. Her ne kadar kusurun %100 yüzünün davalılarda olduğunu ileri sürmüş ise de, amacı kendisinin hiçbir kusurunun olmadığını açıklamaktır. Bir kısım kusurun kimliği belirlenemeyen üçüncü bir kişide olduğu sonradan anlaşılmıştır. Bu durum davacının amacı ve
    teselsül hükümlerine dayanması birlikte değerlendirildiğinde zararın tamamından davalıların sorumlu tutulması gerekir.” Kararı ile davacıların kendilerinin kusursuz olması müteselsil sorumluk esasına dayanmış olması durumunda davalılar dışında kişilerin kusurlarının tespit edilmesi karşısında davalıların zararın tamamından sorumlu olacağını açıkça belirtmiştir. Kaldı ki davalılar zararın tamamını ödemesi durumunda TBK 62, 163 ve devamı maddelerine göre %25 kusur oranında diğer kusurlulara rücu imkanı da bulunmaktadır. Kaldı ki TBK sebeplerin yarışması başlıklı 60. Maddesinde “Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.” Hükmü gereği davacıların aksini istemediği sürece hakimin zarar gören davacıların zararının en iyi giderim imkanını veren müteselsil sorumluluk esasına göre sorunu çözmesi gerekirken davacıların istemediği, ve açıkça talepleri olan müteselsil tahsil isteklerine aykırı olarak tazminatta kusur indiriminde bulunmasını doğru olmamıştır. Ayrıca dairemizin 20.10 2015 tarih 2014/19357 esas 2015/10936 karar sayılı ilamında aynen “..Davacılar vekili dava dilekçesinde davalıların müteselsil sorumluluğuna dayanmış olup, davacıların ölen desteği araç içinde yolcu olmakla tamamen kusursuzdur. Buna göre zarara sebebiyet verenlerin dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK."nun 50 ve 51. maddeleri gereğince zarardan müteselsil sorumluluk esaslarına göre sorumlu olacakları açıktır. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, 818 sayılı BK."nun 141. ve 142. maddelerine (6098 sayılı TBK. madde 162 ve 163) göre, borcun tamamından sorumludur. Nitekim, 2918 sayılı KTK.nun 88/1 maddesinde trafik kazası nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. BK."nun 146. maddesi (6098 sayılı TBK. madde 167) uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları da mevcuttur. Bu durumda, mahkemece hükmolunan maddi tazminatın tamamından davalıların sorumlu tutulmaları gerekirken, kusur oranları nazara alınarak tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır.” Yine mahkemesince zararın tamamından davalıların sorumlu tutulmasına ilişkin vermiş olduğu kararın tarafımca karşı oy kullandığımız ve muhalefet şerhi düştüğümüz, 28.04.2015 gün 2013/19632 2015/6160 sayılı dairemizin kararı ile “mahkemece davalıların %60 oranında kusuruna göre tazminata hükmedilmesi gerekirken,
    davalıların tam kusurlu olduğu kabul edilerek tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu” gerekçesiyle bozulmuştur. Davacı vekilinin karar düzeltme isteği üzerine bu kez dairemiz 24.12.2015 tarih 2015/14831 esas 2015/15033 kararı ile aynen “Somut olayda davacılar vekili, davasını teselsül hükümlerine göre açmış ve zararın tamamının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş olduğundan, araçta yolcu olan davacı ..."in kusurundan da söz edilemeyeceğinden mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda, kusur indirimi yapılmaksızın tazminatın belirlenmesinde ve mahkemece davacı ... lehine 104.345,82 TL maddi tazminata karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına rağmen, Dairemizin 28.4.2015 günlü ilamı ile hatalı değerlendirme ile hükmün bozulması doğru olmadığından..” Gerekçesi ile dairemizin kararı düzeltilerek mahkeme kararı onanmıştır. Yine dairemizin 13.11.2014 tarih 2013/12091 esas 2014/15714 karar gibi bir çok kararında görüldüğü gibi mahkeme kararı dairemizin uygulamalarına da aykırı olduğu ve bu yönden kararın bozulması gerektiği düşüncesi ile çoğunluk görüşüne maddi tazminat yönünden katılmıyorum.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi