17. Hukuk Dairesi 2014/10219 E. , 2016/4981 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm davacılar ve davalı ... vekillerince temyiz edilmiş, davalı ... vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 19.04.2016 Salı günü davacılar vekili Av. .... ile davalılar ... ve ... vekili Av. ... geldiler. Diğer davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi ...."nın yolcusu olduğu araca, davalıların sürücüsü, maliki ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı oldukları aracın çarpması sonucu ..."nun vefat ettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacılar ..., ... ve .... için ayrı ayrı 1.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile toplam 500 TL cenaze ve defin giderinin davalılar ... ve ...."tan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davalı ... şirketinden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen, davacılar .... ve ... için ayrı ayrı 30.000 TL, davacı .... için 35.000 TL, davacı anne .... için 15.000 TL manevi tazminatın davalılar ... ve ..."tan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 24.04.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini davacı ... için 138.951,64 TL, davacı ... için 7.266,07 TL, davacı ... için 3.051,52 TL"ye yükselttiklerini, 05.12.2013 tarihli celsedeki beyanında da manevi tazminat taleplerinden feragat ettiklerini bildirmiştir.
Davalı ... şirketi vekili, kazadan 2 ay önce işletenin değişmesi nedeniyle müvekkilinin sorumluluğunun sona erdiğini ileri sürmüştür.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile davacı ... için 101.076,08 TL, davacı ..... için 7.266,07 TL, davacı ... için 286,11 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar .... ve ..."tan kaza tarihinden, davalı ... şirketinden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline, manevi tazminat talebi bakımından konusuz kalan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı .... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK’nin 297. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Aynı Kanun’un 294. maddesinde hükmün tefhiminin, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olacağı, 298. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlerle ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetiminin yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Somut olayda kısa kararda davacı Murat için 7.929,11 TL"ye hükmedilmişken, gerekçeli kararda bunun maddi hata olarak değerlendirilerek 7.266,07 TL olarak değiştirildiği anlaşılmaktadır.
Bu şekilde mahkemece kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulmuştur. 10.04.1992 tarih ve 7/4 Sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması mutlak bozma sebebi olduğundan, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de;
Tüm davacılar kaza tarihinde ve halen yurtdışında yaşıyor olup, mahkemece hükme esas alınan 15.08.2013 tarihli bilirkişi raporunda davacı ..."nın evlenme şansı belirlenirken, AYİM-Moser ve Stauffer yaşam tablolarının ortalaması baz alınmıştır. Keza davacı Murat için de 18 yaşına kadar, davacı ... için ise 31.08.2010 tarihine kadar hesaplama yapılmıştır.
Oysa dosyanın incelenmesinde;
Davacı ..."ın muhtemel mezuniyet tarihinin 31.08.2012 olup, bu tarihe kadar hesaplama yapılması gerektiği, yine davacıların ..."da ikamet ettikleri düşünüldüğünde, davacı ... için rüşt yaşı olan 21 yaşına kadar hesaplama yapılması, davacı ..."nın evlenme şansı belirlenirken de Stauffer Tablosunun dikkate alınması gerektiği anlaşılmış olup, belirtilen hususlara uygun hazırlanmamış bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulması da doğru değildir.
Bozma kapsam ve nedenine göre davalı .... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma kapsam ve nedenine göre davalı .... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,19.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.