15. Hukuk Dairesi 2019/3767 E. , 2020/1871 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi:... Asliye Hukuk Hakimliği
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, temliknameye dayanılarak açılmış olup eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, görevli ve yetkili Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne ve davanın reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı temlik alan vekili, dava dışı .... Taah. Ltd. Şti. ile davalı iş sahibi arasında 17.07.2008 tarihinde imzalanan Mengen-Yeniçağa arası bölünmüş yol inşaatı yapım işi kapsamında, davacının dava dışı şirkete hazır beton verdiğini, buna mukabil dava dışı yüklenici şirketin de idareden olan alacaklarının bir kısmını davacıya temlik ettiğini, temlik belgelerinin noter aracılığı ile davalı idareye tebliğ edildiğini, başka temliknameler de olması sebebiyle davalı idarenin Mengen Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/166 Esas sayılı dosyası ile temliknamelere ilişkin ödemelerin hangi sıra ve miktarda yapılacağına dair açtığı tespit davasının hukuki yarar olmadığı gerekçesiyle mahkemece reddedildiğini ve kararın kesinleştiğini, bunun üzerine davacının Mengen Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/108 Esas sayılı dosyası ile yüklenici .... Taah. Ltd. Şti. aleyhine alacak davası açtığını, mahkemece davanın iş sahibi idareye yöneltilmesi gerektiği gerekçesiyle husumet yönünden reddedildiğini, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini davalının temliknamelerin bedelinden sorumlu olduğunu ancak ödeme yapmaktan imtina ettiğini belirterek temliknamelere konu alacağın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı idare vekili, Bolu 1. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2014/8 D. iş dosyası ile dava dışı yüklenicinin üç nolu hakedişini yatırmak için tevdii mahalli belirlenmesi amacıyla dava açtığını, mahkemece yüklenici firma adına hesap açılarak üçüncü hakediş bedelinin yatırılmasına karar verildiğini ve idare tarafından yasal kesintiler düşüldükten sonra üçüncü hakediş bedelinin açılan hesaba yatırıldığını beyan etmiş, ikinci cevap dilekçesinde ise davalı ile dava dışı yüklenici arasında 17.07.2008 tarihinde imzalanan sözleşmenin 12. maddesinin 5. fıkrasında temlik yasağı bulunduğunu, idarenin re’sen veya talep üzerine temliknamelerin yapılması hususunda bir izin vermediğini, izinsiz yapılan ve sözleşmeye aykırılık teşkil eden dava konusu temliknamelerin ödenmesi konusunda davalı kurumun hiçbir sorumluluğu bulunmadığını savunmuştur.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince dava dışı yüklenici şirket ile davalı iş sahibi arasında imzalanan sözleşmenin 12.5 maddesinde, yüklenicinin hakediş alacağını idarenin ancak yazılı izni ile başkasına temlik edebileceğinin belirtildiği, davacının, iş sahibi idarenin yazılı izni ile yüklenicinin alacağını temlik aldığını ispatlayamadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Alacağın temliki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, 183. maddenin 1. fıkrasında kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebileceği kabul edilmiştir. Alacağın temliki sözleşmelerinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 162. maddesine göre, kanun veya akit ile veya işin mahiyeti icabı olarak men edilmiş olmadıkça borçlunun rızası aranmaksızın alacaklı alacağını üçüncü bir şahsa temlik edebilir. Gerçekten dosya kapsamında bulunan ve davalı ile dava dışı .... Taah. Ltd. Şti. arasında yapılan 17.07.2008 tarihli “Yapım işlerine ait sözleşme”nin 12.5 maddesinde “yüklenici, her türlü hakediş ve alacaklarını idarenin yazılı izni olmaksızın başkalarına temlik edemez. Temliknamelerin noterlikçe düzenlenmesi ve idarece istenilen kayıt ve şartları taşıması gerekir.” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü gibi bu maddede yüklenicinin her türlü hakediş ve alacaklarını idarenin yazılı izni olmaksızın başkalarına temlik edemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bu maddede 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 162/1 kapsamında kalan sözleşmesel temlik yasağı bulunmaktadır. Davalı iş sahibi bu yasak nedeniyle temlik alan davacıya ödeme yapmaktan kaçınabilir ise de, idare temliknameler kendisine bildirilmesine rağmen reddetmeyip kayıtlarına alarak ilk önce Mengen Asliye Hukuk Mahkemesinde 28.06.2010 tarihinde davacının da içinde olduğu birden fazla temlik alan gerçek ve tüzel kişiye dava açarak mahkemeden temliknamelere göre ödeme şekli, sırası ve ödeme miktarının belirlenmesini talep etmiş, mahkemece bu talebin reddedilmesi üzerine, daha sonra yine davacının da dahil olduğu birden fazla temlik alacaklısından hangisine ödeme yapılacağında tereddüt olması sebebiyle 19.03.2014 tarihinde Bolu 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/8 değişik iş dosyası ile yüklenicinin üçüncü hakedişini yatırmak için tevdii mahalli belirlenmesi talebinde bulunmuş, mahkemece de tevdii mahalli tayin edilmiştir. Bu durumda davalının temlik yasağını ileri sürmesi ve bu yasağa dayanması Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, korunması mümkün değildir.
Ancak davalı iş sahibi borçlu, temliklerin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 167/1 maddesi gereğince temlike vakıf olduğu zaman temlik edene karşı haiz olduğu def’ileri temlik alana karşı da ileri sürebilir. Bir başka deyişle, borçlu devir yapılmamış olsaydı önceki alacaklısına ne gibi def’ilerde bulunmak olanağına sahip idiyse, bu def’ileri yeni alacaklıya karşı da kullanabilir. Eser sözleşmesinin gereği gibi tam olarak ifa edilmemesi, eksik ve ayıplı iş bulunması gibi nedenlerle iş sahibi yükleniciye ileri sürebileceği hususları alacağı devralana karşı da ileri sürebilecektir.
Bu durumda, davacı temlik alanın temlik eden yüklenicinin temlik tarihi itibariyle borçlu davalıdan olan alacağını temliknamelere dayalı olarak davalıdan istemekte haklı olacağı açıktır. Alacağını davacıya temlik eden yüklenici şirketin davalıya karşı ileri sürebileceği haklardan fazlasını alacağın temliki sözleşmesinin sağlayamayacağı ilkesi de gözetilerek, temlik eden yüklenicinin hak ettiği ve isteyebileceği alacak tutarı belirlenmelidir. Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi tarafından az yukarıda değinilen hususlar dikkate alınarak bilirkişiden ek rapor alınıp davaya dayanak olan temliknamelerin davalıya tebliğ edildiği tarih itibariyle temlik eden yüklenicinin davalıdan istemekte haklı olduğu iş bedeli alacağı olup olmadığı ve miktarı konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp değerlendirilerek oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyize konu bölge adliye mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 371. maddesi gereğince temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödenenden 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 218,50 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi"ne, karardan bir örneğinin ise ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 25.06.2020 gününde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.