11. Ceza Dairesi 2019/9238 E. , 2020/3207 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
A-Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 10.02.2012 tarih, 2012/754 Esas sayılı iddianamesinde dava konusu edilen eylemin, sanığın kullandığı otomobile, başka bir otomobile ait gerçek plakayı takmaktan ibaret olduğunun anlaşılması karşısında; suç tarihi itibariyle Karayolları Trafik Kanunu"nun 03.10.2016 tarih, 676 sayılı KHK ile değiştirilen 23. maddesinin son fıkrasındaki “başka bir araca tescilli veya sahte plakayı takan veya kullananlar TCK’nin 204. maddesine göre cezalandırılır” hükmünün yürürlüğe girmediği, sanığın eyleminin suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 21. maddesine uygun bulunduğu gözetilmeden, unsurları bulunmayan sahtecilik suçundan mahkumiyetine hükmolunması,
B-Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 09.05.2011 tarih 2011/2574 Esas sayılı ve 13.06.2013 tarih 2013/3010 Esas sayılı iddianameleri ile sanık hakkında sahte araç muayenesi ve motorlu araç trafik belgesi yapmak şeklindeki eylemleri nedeniyle resmi belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasında, kurulan mahkumiyet hükümleri yönünden yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz nedenlerinin reddine; ancak:
1-UYAP sistemi üzerinden yapılan araştırmada, sanığın benzer nitelikteki fiilleri nedeniyle mahkûmiyetine karar verilmiş kesinleşen ve derdest kamu davaları bulunduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu‘nun 22/04/2014 tarihli 2013/11-397 Esas ve 2014/202 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, 765 sayılı TCK ile 5237 sayılı TCK"nin “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan “resmi belgede sahtecilik” suçlarının hukuki konusunun kamu güveni olduğu da gözetilerek açıklanan ilkeler doğrultusunda sanığın fiillerinin her biri yenilenen kastla işlenmiş ayrı suçları mı, yoksa bir suç işleme kararının yerine getirilmesi amacıyla kanunun aynı hükmünü, kısa zaman aralıkları içerisinde, birkaç kez ihlal etmek suretiyle zincirleme suçu mu oluşturduğunun değerlendirilmesi açısından, UYAP üzerinden sanığın kesinleşmiş mahkûmiyet hükümleri ile halen derdest olduğu belirlenen benzer nitelikteki tüm diğer davaları da tespit edilip, her iddianameye kadar olan eylemlerin zincirleme biçimde işlenmiş resmi belgede sahtecilik suçunu, iddianameden sonraki eylemlerin ise ayrı suçları oluşturacağı, resmi belgede sahtecilik suçundan sanık hakkında kesinleşen hükümler bulunduğu göz önünde tutularak, sonradan sübutu kabul edilen eylemler nedeniyle zincirleme suça ilişkin hükümler de uygulanarak tayin olunacak cezadan kesinleşmiş önceki cezaların mahsup edilmesi gerekeceği dikkate alınarak, kesinleşen ve yargılaması devam eden ilgili dava dosyalarının incelenip, yargılaması devam eden dava dosyasının mümkünse bu dava ile birleştirilmesi, diğer davalar yönünden de, bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosya içine konulmasından sonra tüm dosyalar birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle ve yetersiz gerekçe ile sanık hakkında 14 kez resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet hükmü verilmesi,
2-Gerekçeli kararda sanığın 13 adet sahte belge düzenlediği belirtilmesine rağmen 14 kez 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına şeklinde hüküm kurulması,
3-5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.