
Esas No: 2021/1566
Karar No: 2022/3662
Karar Tarihi: 01.03.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/1566 Esas 2022/3662 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/1566 E. , 2022/3662 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiş ,istinaf istemlerinin reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından bu kararın temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı alacaklı vekili, davalı borçlu Atilla hakkında takip yaptığını, takibin semeresiz kaldığını, borçlunun mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazını 27/05/2014 tarihinde düşük bedel ile davalı ...’e sattığını belirterek, davalılar arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazın 26/10/2004 tarihinde 80.000 USD bedelle harici senet ile alındığını, müteahhit ile arsa sahiplere arasındaki ihtilaf nedeni ile tapuya tescil işleminin geciktiğini, 27/05/2014 tarihinde tescil edildiğini, müvekkilinin taşınmazı borcun doğumundan önce satın alarak kullandığını, taşınmazın bir çok eksiğinin müvekkili tarafından tamamlandığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalı borçlu, aynı yönde savunma yapmıştır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında bedel farkı olmadığı, davalılar arasında akrabalık veya yakınlığında ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalılar arasında herhangi bir akrabalık bağı veya organik bağ bulunmadığı gibi ticari ilişkininde olmadığı, davalılar arasında 26/10/2004 tarihli harici satış sözleşmesinin yapıldığı ve davalı ...'in taşınmazı teslim aldığı ve 2004 yılından itibaren aralıksız olarak kullanmaya devam ettiği, 27/05/2014 tarihli satışın ise resmiyete dönüştürme niteliğinde olduğu, alacaklıyı zarara uğratma amacı taşımadığı, davalılardan ...'in iyi niyetli üçüncü kişi olduğu anlaşıldığından bahisle davacı vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiş, anılan karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK’nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır ( İİK.md.281 ). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir ( Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı ). Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
Somut olayda ,dava konusu taşınmaz 27/04/2014 tarihinde davalı ... tarafından tapuda 300.000,00 TL bedel ile satın alınmıştır. Üzerinde 1989 yılında 2.577,00 TL, 1990 yılında 6.561,00 TL değerinde takyidat olduğu görülmüştür.Bilirkişi taşınmazın satış tarihindeki gerçek değerini 875.263,00 TL olarak belirlemiştir. Bu hali ile ivazlar arasında önemli oransızlık vardır. 26.10.2004 tarihinde düzenlenen adi satış protokolünde taşınmazın 80.000 USD sattığını belirtilmiştir. Bu belgenin her zaman düzenlenmesi mümkün olduğundan itibar edilmemiştir. Kaldıki 80.000 USD’nin ödenme tarihi itibari ile TL karşılığı yaklaşık 118.800,00 TL olduğundan aradaki bir misli bedel farkının kapatılması için yeterli değildir.
Davalı üçüncü kişi , dava konusu taşınmazın bir çok eksikliğinin kendisi tarafından tamamlandığını belirtmiş buna ilişkin belgeler sunmuş ise de, taşınmazın değerini belirleyen bilirkişi raporunda bu konu ile ilgili bir tesbit ve değerlendirme yapılmamıştır.
Şu halde, mahkemece davacının taşınmazı satın aldığı tarihteki durumu, sonradan üçüncü kişi tarafından yapılan işler ile ilgili olarak davalı delileri tesbit edilerek, bu deliller ışığında yapılan işlemlerin taşınmazın değerini ne kadar etkilediği, bu işleri yapılmamış olsa idi dava konusu taşınmazın 27/04/2014 satış tarihindeki değerinin ne olacağı konusunda ayrıntılı bilirkişi raporu ile değeri tesbit edilmelidir. Tesbit edilen değer, taşınmazın tapudaki satış bedeli 300.000,00TL arasında bir misli farkın olması halinde İİK’nın 278/2.maddesi gereğince tasarrufun iptaline, aksi durumda şimdiki gibi davanı reddine karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyize konu yerel mahkeme kararının HMK 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, HMK 373/1 maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesinin esastan red kararının kaldırılarak dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 01/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.