
Esas No: 2017/2713
Karar No: 2021/348
Karar Tarihi: 25.03.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2713 Esas 2021/348 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki "boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Demirci Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, tarafların temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 04.04.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 08.07.2012 tarihinde evlendiklerini, ortak çocuklarının bulunmadığını, davalının sadakatsiz davrandığını, Erol isimli şahısla duygusal ve cinsel manada ilişki kurduğunu ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 20.000,00TL maddi, 20,000,00TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 24.04.2013 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, tarafların görücü usulü ile evlendiklerini, müvekkiline bağımsız konut temin edilmeyerek davacının ailesi ile yaşamaya zorlandığını, hakaret ve küfür edildiğini, cinsel ve psikolojik şiddet uygulandığını belirterek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 400,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000,00TL maddi, 20.000,00TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Demirci Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 02.10.2014 tarihli ve 2013/96 E., 2014/150 K. sayılı kararı ile; boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ederek ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, davacı eş yararına 10.000,00TL manevi tazminat ödenmesine bunun dışında kalan tarafların tazminat ve nafaka taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.11.2015 tarihli ve 2015/4535 E., 2015/20260 K. sayılı kararı ile;
“…Hüküm davacı erkek tarafından; manevi tazminatın miktarı ve reddedilen maddi tazminat talebi yönünden, davalı kadın tarafından ise; kusur belirlemesi, davacı erkek lehine hükmedilen manevi tazminat ile reddedilen nafaka ve tazminat talepleri yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Mahkemece 22.12.2014 tarihli ek karar ile; davacı erkeğin süresinde verilmeyen temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş ise de; gerekçeli karar davacı tarafa 17.11.2014 tarihinde, davalının temyiz dilekçesi ise 19.12.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, davacıda 22.12.2014 tarihinde 10 günlük süre içinde katılma yoluyla kararı temyiz etmiştir (HUMK.m.433/2). Temyiz süresinde olduğundan mahkemenin 22.12.2014 tarihli temyiz dilekçesinin reddine ilişkin ek kararın kaldırılarak temyiz dilekçesinin incelenmesine karar verilmiştir.
2-Tarafların temyiz taleplerinin incelenmesine gelince;
a) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı kadının mahkemece kabul edilen kusurlu davranışı yanında davalı erkeğin de bağımsız müşterek ev tesis etmediği, eşinin hastalığı ile ilgilenmediği, gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya neden olan olaylarda davalı kadının ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
b) Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK m. 4, TBK m. 50 ve 52) dikkate alınarak davacı erkek yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
c) Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı erkek yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunmuştur. Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
d)Davalı kadının tedbir nafakası talebi bulunduğu halde, bu talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmamıştır,....” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Demirci Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 04.02.2016 tarihli ve 2015/251 E., 2016/39 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; erkek eş yararına hükmedilen manevi tazminat tutarının ölçülülük ilkesine uygun olduğu, aldatma eylemi nedeniyle erkek eşin ağır saldırıya uğradığı ve yuvasının yıkıldığı, ancak tüm bunların yanında erkek eşin boşanma nedeni ile eşinin maddi desteğini yitirmediği gibi aksine geçimini üstlenmekten kurtulduğu, zira kadın eşin ev hanımı olduğu, bunlar dışında kadın eşin tedbir nafakası talebi hakkında bozma öncesi kararın 5 numaralı bendi ile reddine karar verildiği gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı yasal süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen ilk uyuşmazlık; ilk olarak davacı erkek eş yararına TMK’nın 174/1. maddesinde yazılı maddi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı, ikinci olarak tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davacı erkek eş yararına TMK’nın 174/2. maddesi uyarınca hükmedilen manevi tazminat miktarının uygun olup olmadığı, son olarak da davalı kadın eşin tedbir nafakası talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
A) Davacı erkek eş yararına TMK’nın 174/1. maddesinde yazılı maddi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından boşanma nedeni ile oluşan maddi tazminat kavramının açıklanmasında yarar görülmektedir.
12. Bilindiği üzere boşanma kararı; bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi tazminat talebi de boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarındandır. Maddi tazminat 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 174/1. maddesine göre mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Bu hüküm gereğince, maddi tazminata hükmedilebilmesi için temel koşul, tazminat isteyen tarafın boşanmada kusursuz veya daha az kusurlu olması ve boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmiş bulunmasıdır. Daha açık bir ifadeyle eşte oluşan zarar boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleştiği kabul edilen kusurlu davranışlar nedeniyle oluşmalıdır. Hâkim; olayların alışılan akışına ve yaşam deneyimlerine göre, kusurlu eşin boşanmaya sebebiyet veren eylemlerinin, diğer eşte mevcut veya beklenen menfaatlerinde zarar oluşturması arasında uygun nedensellik bağını kurduğu takdirde maddi tazminat ödenmesine karar vermelidir.
13. Kanun mevcut veya beklenen menfaatin neler olduğunu göstermemiştir. Mevcut menfaatin belirlenmesinde ölçü, genel olarak evlilik birliğinin eşlere sağladığı yararlardır. Beklenen menfaatler de evliğin devamı hâlinde eşlerden birinin diğerine gelecekte sağlaması muhtemel olan çıkarlardır. Bu bağlamda şunu ifade etmek gerekir ki boşanmakla bir eş, en azından, diğer eşin desteğini kaybedecektir. Boşanan eş, kurulu bir evlilik düzeni içinde sağlayabileceği ekonomik yararlardan yoksun kalarak yeni bir düzen kurmak zorunda kalmaktadır. İlişkinin niteliği itibariyle ekonomik yararlar da değişeceğinden, mevcut ve beklenen menfaatler itibariyle zararı belirlemek güç olsa da, hakkaniyet kuralları çerçevesinde hâkim, tarafların yaşı, kusur dereceleri, ekonomik ve sosyal durumlarını gözeterek uygun bir miktarın ödenmesine karar verecektir.
14. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; Yargıtay uygulamasında mal rejimi, eşya veya ziynet alacağına ilişkin talepler, yine işten ayrılma sebebiyle tazminat, kira, eşe verilen borcun geri ödenmesi, düğün, doğum, nikah gideri gibi istemler TMK"nın 174. maddesinin birinci fıkrası kapsamında oluşan zarar kavramı içinde sayılmamaktadır. Bu talepler boşanmanın eki niteliğinde sayılmadığı gibi ayrıca nispi harca tabidir.
15. Eldeki davaya gelindiğinde; kadın eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği buna karşılık erkek eşin de bağımsız konut tesis etmediği ve eşinin hastalığı ile ilgilenmediği, gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya neden olan olaylarda kadın eşin ağır, erkek eşin az kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. TMK’nın 174/1. maddesi ile mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma nedeniyle zedelenen kusursuz ya da az kusurlu tarafın, karşı taraftan uygun miktarda maddi tazminat isteyebileceği düzenleme altına alındığına göre toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin az kusurlu olduğu ve boşanma sonucunda en azından eşinin desteğini yitirmiş olduğu gözetilerek mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi kurallarının tamamı dikkate alınarak davacı erkek eş yararına uygun miktarda maddi tazminat ödenmesine karar verilmelidir.
16. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararının 2/b bendine uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
B) Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davacı eş yararına TMK’nın 174/2. maddesi uyarınca hükmedilen manevi tazminat miktarının uygun olup olmadığı noktasında ise;
17. Boşanma nedeni ile oluşan manevi tazminat TMK"nın 174/2. maddesi ile “Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." şeklinde düzenleme altına alınmıştır.
18. Kişilik hakları, bir bütün olarak kişinin maddi ve manevi varlığıyla ilişkili ve bu varlığın geliştirilmesini hedefleyen haklar ve özgürlükler olarak tanımlanır. Bu haklar; kişiliğe bağlı, dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Kişilik haklarının mutlak bir hak oluşu, hak sahibine, bu hakka ve hakkın içerdiği değerlere herkesin saygı göstermesini ve kişisel değerlerin korunmasını herkesten isteme, yasaların, kamu düzeninin ve genel ahlak ile adabın çizdiği sınırlar içerisinde dilediği gibi kullanma hakkı verir. Kişilik hakkı kavramı; kişiyi var eden, kişiliğini serbestçe geliştirmesini sağlayan, diğer kişilerden farklılığını temin eden bütün değerler üzerindeki haktır. Yaşam, vücut bütünlüğü, özgürlükler, şeref ve haysiyet, özel yaşam, isim, resim gibi kişisel varlıklar üzerindeki haklar kişilik hakkını ifade eder. Bu varlıklara yönelen saldırılar ise kişilik hakkının ihlali sonucunu doğururlar.
19. Manevi zarar ise; insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kanunun öngördüğü bir telafi şeklidir. 22.06.1966 tarih, 1966/7 E. ve 7. K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere manevi tazminat bir yönüyle de insanlardaki kırgınlık ve kızgınlığı, hatta intikam duygusunu tatmin etme aracıdır. Amacı, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen olsun dindirmek, olayı unutturarak tekrar normal hayata dönüşü sağlamaktır. Diğer bir ifadeyle kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Manevi tazminatın miktarının belirlenmesi hâkimin takdirine bırakılmış bir konu olmakla birlikte, hükmedilecek miktarın uğranılan zararla orantılı ve duyulan acıyı hafifletecek nitelikte olması gerekir. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi bir taraf için zenginleşme aracı diğer taraf içinde yıkım olmamalıdır. Hâkim, tazminat miktarını saptarken tarafların ekonomik ve sosyal durumunu, boşanmaya sebep olan kusurlu davranışların derecesini göz önünde bulundurmak zorundadır.
20. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin ağır kusurunun yanında erkek eşin az da olsa kusurunun bulunduğu, evlilik süresi, tarafların sosyal ve ekonomik düzeyleri dikkate alındığında erkek eş yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu, yerel mahkemece hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat ödenmesine karar verilmesi gerektiği, bu nedenlerle somut olaya uygun ve aynı yönlere işaret eden bozma kararının 2/c bendine uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
C) Davalı eşin tedbir nafakası talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususuna gelince;
21. Bilindiği üzere HMK’nın 297/2. maddesine göre; hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Özel Dairece davalının tedbir nafakasına ilişkin talebi hakkında olumlu olumsuz bir hüküm kurulmadığı belirtilerek karar bu yönden de bozulmuş ise de; mahkemece ilk kararın (5) numaralı bendinde tedbir nafakası talebinin reddine karar verildiği açıktır.
22. Bu durumda tedbir nafakası talebi hakkında HMK’nın 297/2. maddesine göre olumsuz bir hüküm kurulduğundan bahisle verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
23. Ne var ki, davalı vekilinin tedbir nafakası talebinin reddine yönelik temyiz itirazı Özel Dairece incelenmediğinden, bu yön hakkında gerekli inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
24. Diğer yandan, mahkemece direnme kararı öncesi verilen ilk hüküm; davalı tarafından kusur belirlemesi, davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesi ve reddedilen nafaka ve tazminat taleplerine yönelik temyiz edilmiş olup; Özel Dairenin onama kararı ile hüküm, kusur belirlemesi ve buna bağlı davalı yanın tazminat taleplerinin reddi ile davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesi yönlerinden kesinleşmiş olduğundan davalı vekilinin kesinleşen bu yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenmemiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1) Davacı vekilinin maddi tazminat talebinin reddine yönelik temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA (III-A),
İstek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine,
2) Davalı vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA (III-B),
İstek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine,
3) Tedbir nafakası kararına yönelik direnme kararı uygun bulunduğundan, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine (III-C),
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 2. Hukuk Dairesine Gönderilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.