
Esas No: 2021/23882
Karar No: 2022/3663
Karar Tarihi: 01.03.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/23882 Esas 2022/3663 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/23882 E. , 2022/3663 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiş, istinaf istemlerinin reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından bu kararın temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı alacaklı vekili, davalı borçlu ... hakkında takip yaptığını, takibin semeresiz kaldığını, borçlunun mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazını 07.04.2017 tarihinde diğer şirkete sattığını belirterek, davalılar arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ..., vekili, dava koşullarının oluşmadığını, müvekkilinin iyiniyetli olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalı borçlu, cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın satış bedeli ile rayiç bedel arasında fark bulunmadığı, alacaklıyı ızrar kastı ile hareket edildiği olgusunun ve bu durumun davalı üçüncü kişi tarafından bilindiği hususunun ispatlanamadığı, devir anında bağımsız bölümün ticari işletme vasfı taşımadığı, içerisinde hiçbir ticari emtianın bulunmadığı, fayans ve elektrik bağlantısının dahi yaptırılmadığı dolayısıyla devir işleminin ticari işletme devri niteliğinde de olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, borçlu şirket ile taşınmazı devralan davalı şirket ortaklarının birbirleriyle herhangi bir bağlantısının bulunmadığı, istihdam edilen işçilerden dolayı bir bağlantı olduğu hususunun kanıtlanamadığı, gıda işinde faaliyet göstermek üzere yeni kurulan üçüncü kişi konumundaki davalı şirketin salt anılan sektörde faaliyet göstermesinin, davalı borçlu şirketin mal kaçırma kastıyla hareket ederek devir işlemini gerçekleştirdiğini bilebilecek durumda olduğunun kabulüne yeter olmadığı, zira, gıda sektörünün, geniş ve çeşitli dalları olan bir alan olduğu, yine satış bedelinin ödenme şeklinin, çeşitli ticari saiklerle yapılmış olabileceği, giderek, ipotek borcu kapatıldıktan sonra borçlu
şirket tarafından satış bedelinin üzerinde kalan kısmın iade edilmiş olmasının, başkaca yan delillerle desteklenmedikçe, tek başına İİK 280. maddesindeki ızrar kastının bilindiği anlamına gelmeyeceği, bu kasıtla işlem yapıldığı hususunun, davalı 3. kişi tarafından bilinebilecek olduğunun kabulü bakımından dosyada başkaca bir delil de bulunmadığı, bu yönden de iptal koşullarının gerçekleşmediğinden bahisle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, anılan karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK’nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
İİK’nun 280/1. maddesinde ise mal varlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği,aynı maddenin son fıkrasında ise ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kastıyla hareket ettiğinin kabul edildiği, bu karinenin, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğinin veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunun ispatla çürütülebileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, dosya içerisindeki belgelerden, borçlu şirketin ortaklarının ... ve İlker Bildirici olduğu, ...’nin oğlu ...'nin, 17.05.2017 tarihli ... Finansal Kiralama A.Ş. ile üçüncü kişi ... arasında imzalanan Finansal Kiralama sözleşmesine kefil olduğu, yine dava konusu 4 nolu bağımsız bölümün satışının bu kez dava dışı ... Yapı Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti temsilcisi olarak 20.04.2016 da borçlu şirkete sattığı, binadaki 1 ve 5 nolu bağımsız bölümler ...’ye 2,3 ve 4 nolu bağımsız bölümler ... Yapı Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.'ne ait iken daha sonra bir kısmının el değiştirdiği anlaşılmaktadır.
Şu halde, üçüncü kişi şirketin ve ... Yapı Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti'nin kuruluşundan itibaren ticaret sicil kayıtları getirtilerek, borçlu şirket ortakları arasında organik bağ bulunup bulunmadığının denetlenmesi, taşınmaz satış tarihi olan 07.04.2017 tarihinden önce bu şirketler arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığnın saptanması yönünde tarafların ve ... Yapı Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti, defterlerinin incelenmesi, son olarak da dava konusu taşınmazın borçlu şirketin aktifinin önemli bir kısmını oluşturup oluşturmadığının yine borçlu şirketin ticari defterleri üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile belirlenmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi yerinde bulunmamıştır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyize konu yerel mahkeme kararının HMK 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, HMK 373/1 maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesinin esastan red kararının kaldırılarak dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 01.03.2022 günü oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.